Arama


fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
6 Ocak 2009       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Osmanlı Padişahları, vezirleri kültürel zenginliğin önemini benimsemiş, sanatla yakından ilgilenmişlerdir. Saray yönetimi, saray teşkilatı içinde ehl-i hıref adı altında sanatçı topluluğu oluşturmuştu. Sarayın her türlü sanat ve zenaat işlerini gören ve saraydan maaş alan bu grup imparatorluğun parlak döneminde oldukça kalabalık bir kadroya sahipti.
Osmanlı’da sanat denilince öncelikle akla minyatür sanatı gelir. Bu sanat dalı I. Selim döneminde (1512-1520) gelişmeye başlamıştır. I. Selim 1514’de Safevilerden Tebriz’i aldığı sıralarda Tebriz Nakkaşhane’si islam dünyasının ünlü sanatçılarıyla doluydu. I. Selim bu sanatçıların önde gelenlerini İstanbul’a gönderdi. Sarayda eğitilmiş, İstanbul esnafı arasından seçilmiş Osmanlı nakkaşlarının yanısıra Horasan’lı, Tebriz’li nakkaşlar da İstanbul nakkaşhanesine katılmış oldu. Böylece değişik üsluplara sahip nakkaşların bir araya gelmesiyle Osmanlı’ya has bir tarz ortaya çıktı. Bu yıllar aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun dünyada güç kazandığı zenginleştiği yıllardır. Padişahların ve paşaların katıldıkları savaşlar, misafir kabulleri, düğün ve sünnet şenlikleri, padişahların av, cirit, ok atmadaki hünerleri, ordu alayları, padişah portreleri nakkaşların resimlemek için seçtikleri konuların başında geliyordu. Bu tasvirlerde ilk dikkati çeken ciddi ve ağırbaşlı ortamın varlığı, imparatorluğun gücü ve düzenin etkinliğidir.
Saray nakkaşhanesinde 16. Yüzyılın ortalarından itibaren o dönemde veya daha önce yapılmış tek yaprak halindeki eserlerin bir araya getirilmesiyle oluşan murakka yapımcılığı yaygınlaşmıştır. Dönemin ünlü murakka yapımcısı ise Osmanlı saray nakkaşhanesinde çalışan Şah Kulu’dur. Şah Kulu ‘saz yazma’ veya ‘saz üslubu’ diye anılan üslubun da yaratıcısıdır.

1720 yılında şenliğe katılan elçileri gösteren bir minyatür.

Saray nakkaşları üslup ve konu bakımından doğu nakkaşlarından farklıydılar. Doğunun masalsı dünyası, abartılı süslemeleri Osmanlı ressamının ilgisini çekmiyordu, onlar doğaya veya seçtikleri konuya daha gerçekçi gözlerle bakıyorlardı.
II. Selim ve III. Murat da sanata düşkün padişahlardı. Bu dönemlerde Türk minyatürü en verimli çağını yaşamıştır. İlk 12 Osmanlı padişahının yüz ve vücut şekillerinin, giysilerinin anlatıldığı ve içinde Sultan Orhan’dan III. Murat’a kadar olan sultanların portrelerinin yer aldığı Şemailname bu dönemde hazırlanmıştır. Nakkaş Osman’ın bu eserleri çağdaşı ve sonraki Türk ressamlarına model olmuş, bir çok kopyası yapılmıştır. Nakkaş Osman’nın bir başka ölümsüz eseri ise III. Murat’ın oğlu Şehzade Mehmet’in sünnet düğünü şenliklerini konu alan resimleridir. Bu esere ‘Surname’ adı verildi. Yeri gelmişken sözedelim:
Osmanlı döneminde sünnet düğünleri dostlukları pekiştirmek, imparatorluğun gücünü göstermek için bir araçtı. Bu şenliğe doğulu ve batılı hükümdarlar çağırılırdı.

Osmanlı sarayının nakkaşhanesindeki çalışmalar saray yönetiminin koruyuculuğunda ve denetiminde 15. Yüzyılın ikinci yarısında yoğunluk kazanmış, 16. Yüzyılın ikinci yarısında özellikle III.Murat döneminde minyatür sanatı doruğa ulaşmıştır. 16. Yüzyılın sonundan başlayarak imparatorluğun ekonomik gücünün azalması sarayın her türlü sanat işlerini gören ehl-i hıref mensuplarını da etkiler. Resimli kitap üretimi de zenginliğini kaybeder.

kaynak