Arama


Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
3 Haziran 2006       Mesaj #1
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
BİLİNMEYEN YÖNLERİ İLE ATATÜRK

HALKTAN GELEN BİRİYDİ
İş başındaki ATATÜRK ile, halk içindeki ATATÜRK, ayrı ayrı incelendiğinde ikincinin birinciyi beslediği görülür. Bu iki zıt kişiliği ATATÜRK kadar birbirine yaklaştırmış olana tarihte pek rastlanmamıştır. Onun eserlerinin ölmezliği de, ruh ve karakterin birleşimi ile kurulmuş almasındandır.
Geleceği eşsiz bir anlayışla gören büyük ATA, memleket sorunlarını dikkatle tartışır, her sınıftan fikir ve iş adamlarının düşüncelerini yoklar, sonra kesin kararlarla ölmez eserini ulusun hizmetine koyardı. “Bizim ilham kaynağımız, doğrudan doğruya büyük Türk Milletinin vicdanı olmuştur ve daima da öğle olacaktır” diyen ATATÜRK, yeri geldiğinde bir çocukla, bir askerle, bir köylüyle, bir öğrenciyle konuşur, gerektiğinde onlarla şakalaşır anlayış gösterirdi.
Düğün gibi, gazino gibi, halkın eğlendiği yerlere habersiz olarak girip, halkın arasına karışmayı, dans etmeyi ve milli oyunlara katılmayı çok severdi. Uygar bir insan için, çalışmak kadar eğlenmenin de bir hak olduğunu anlatmak isterdi.
Ulusun hizmetinde, gündüzlerin ve gecelerin kendine dar geldiği Ulu Önder, ölümün pençesinde bile zamanı aramış ve son sözü:
-Saat kaç?... olmuştur.

YAŞAM ÇİZGİSİYLE EŞSİZDİ
Atatürk, ulusumuzun tüm duygularını, özgürlük aşkını, kahramanlığını benliğinde toplamış noksansız bir Türk’ tür. Onda insanı büyüleyecek bir konuşma yeteneği, en uzak geleceği görebilecek bir seziş gücü vardı. Mustafa Kemal büyüleyici konuşmaları, sarsılmaz inancı sayesindedir ki bütün bir toplumu coşturmuş, davasına inandıracak koca bir vatanı kurtarmıştır. Evet Atatürk her yönü ile yalnız Türklüğün değil, bütün dünyanın tanıdığı, saydığı, tarihin seçkin kişilerinden biridir.

Atatürk dahi bir diplomattı
Uygarlık çevrelerini yöneten öğeleri kendi öğeleri kendi memleketinin çıkarlarına göre kullanmasını bilmiş, diğer toplumlarla ilişkilerini en iyi bir biçimde oluşturmuştur.

Atatürk gerçek bir idealisti
Pozitif bilimlerle uğraşı Onu hayalden uzaklaştırıyordu. Hurafelere düşman düşmandı, yalnız gerçeği seviyordu ilk görev yıllarında istibdadın darbesini yiyerek sürgüne gittiği için erdeme, adalete özgürlüğe bağlılığı, bir tutku halini almıştı.
O savaş meydanlarında eşsiz kahraman, masa başında en büyük politikacı, kanun karşısında hakim, devrimleri ile akılları durduran bir deha idi. Hiçbir toplum onun gibisini yetiştirememiştir erişilmesi en güç olan yere, kişilerin kalplerine ulaşmıştır. O, en olumsuz görülen işleri üstün kişiliği ve çalışmaları ile olumlu bir şekle sokmuş tam bir Türk Ata ’sı idi.

Atatürk için sınır ufuk çizgisiydi
O, yalnız kendi yaşadığı zamanda değil, dünya döndükçe örnek bir Türkiye’nin olmasını istiyordu. “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” diyerek bu isteğini ortaya koymuştur. Şurası apaçık meydandadır ki O, yalnız Türkiye’nin geleceğini çizen lider değil, evrenin geleceğini de etkileyen bir önderdi.

ataturk180md

KİŞİSEL ÖZELLİĞİNİN EN ETKİN TARAFI NE İDİ?
Atatürk, bütün dünya büyükleri gibi, ruhunda ahenkli bir birliği temsil ederdi. Atatürk, bir gerçekçi idi. İçinde bulunduğu durumun doğrularını hesaplar, ama umumi planından hiçbir fedakarlık yapmaksızın ve yalnız aksiyonlarını icra etmek için zamanın olgunlaşmasını beklerdi. Bu sabır sayesindedir ki, ilk bakışta olaylar adeta O’nun siparişi üzerine cereyan etmiş gibi bir tesir yapardı. Atatürk, azmine uygun bir beden gücüne sahipti.
Yorgunluğa dayanıklılığı normal insan gücünün çok üstündeydi. Ciddi idi, fakat nükteyi de sever, kendisi de zaman zaman mizah alanında, tarihe geçebilecek sözler söyler, sözleri ve iğneleyici konuşmalarıyla dikkatleri üzerine çekebilirdi. Ayrıca sohbetinin doyumu olmayan bir kişiydi. Her gerçek büyük gibi, sade idi. Sade Atatürk, teşrifatta sıkılırdı. Tabi olmayı daima tercih eder gamsızlıktan nefret ederdi.

ATATÜRK GERÇEKTEN SERT BİR KİŞİ MİYDİ?
Kendisi sert bir kişiliğe sahip olmaktan ziyade, görünüşü sertti. Yumuşak huylu, istikrarlı ve düşünceliydi. Fakat kararlarının uzun ve dikkatli çalışmalar sonucu ortaya çıkmasından dolayı, bunların mutlaka tahakkukunu isterdi. Gazi; söylediklerinin körü körüne kabul edilmesinden hoşlanmaz rakipleriyle çekişip onların fikirlerini not etmekten zevk duyardı. Ne kadar can sıkıcı, ukalaca olursa olsun, münazaradan hoşlanır ve tartıştığı rakip önemsi de olsa onu, mantığının gücüyle ikna etmek için sabaha kadar uğraşırdı. Tartışmaya hakim olmadığı ya da sabrı tükendiği hallerde bile, masada kendisiyle aynı düşüncede olmayanlara kızmazdı. Kendi aklının üstünlüğüne öylesine güvenirdi ki, kendisinden başka düşünenleri kolayca bağışlardı.
Normal zamanlarda geç yatıp geç kalkmaya alışıktı. Uyandığında genellikle yatağın üstünde bağdaş kurarak geceliğini çıkarmadan sabah kahvesini ve ilk sigarasını içer, katibini çağırıp o günkü işleri konuşur, bir gün önce vermiş olduğu emirleri tenkit eder, çok defa geri alırdı. Sultanların kullandığı “içki içerken verilen ferman ayıkken uygulanmaz” sözünü benimsemişti. Sonra tıraş olur, bazen mesaj yaptırır, özenle giyinir, çalışmaya otururdu. Ama çalışmasının da belli bir düzeni yoktu. Değişik zamanlarda iki gün üst üste yatağına girmediği olurdu. Yalnız kahve içer, arada bir sıcak banyo yaparak durmadan kitaplar okur veya kararlar alırdı. Yorgun göz kapaklarını ıslak bir tülbentle silerdi.
Her şeye karşı titiz olan Gazi, kim gelirse gelsin sofranın iyi kurulmuş olmasını isterdi. Tabakları, örtüyü kendi eliyle düzeltirdi. Önemli kişilerin belli yerleri vardı. Bunun dışındaki misafirler istedikleri yerlere oturabilirdi. Yiyecek konusunda ayrım yapmazdı, önüne ne konsa yerdi. Gündüzün çok az yer, özellikle yumurta yemeyi çok severdi.
Yorgunluk nedir bilmezdi. Son zamanlarında günü gününe uymaz olmuştu. Yakın arkadaşları “acaba bu akşam ne halde olacak?” diye birbirlerine sorar olmuşlardı.