Arama

Sonsuz Aşk - Tek Mesaj #127

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Haziran 2006       Mesaj #127
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu gerçek bir öyküdür... Ne yazık ki sonu acı bir şekilde bitmiş. Aşkı
erteleyenlerin hep kaybedeceklerini savunurum. Aşkı erteleyenler ibretle okusun...
1995' te dershanenin kapısında göz göze geldik. Ben o sırada kahkahalarla
gülüyordum. Ama onun yakışıklılığı da dikkatimden kaçmamıştı. Arkadaşımın
kuzeniydi. Bu ilk karşılaşmadan on gün sonra arkadaşım "Mustafa senin gülüşüne
hayran olmuş seninle tanışmak istiyor ne dersin?" diye sorduğunda "Olur
tanışalım" dedim. Ertesi gün bir kucak dolusu gül ile gelmişti. Bir hafta sonra da
bana evlenme teklifi etti. Ben de "Bu denli yakışıklı ve zengin biri neden beni sevsin?
O bir heyecan yaşıyor ve bitecek" düşüncesi hakimdi ve sevgisine güvenmediğimi
iddia ederek "Hayır" dedim. Üzüldü, haftalarca teklifini yineledi. Ben reddettim.
Çünkü, yüreğimi değil mantığımı dinliyordum. "O çok zengin, ben orta halli bir
aileden geliyorum, o üniversite mezunu, ben hala sınava hazırlanıyorum, o çok
yakışıklı ben ise güzel ama şişman bir kızım." diye düşünüyordum. O ise tekliflerini
yenilemekten yılmadı. Beni sevdiğine, aramızda bir fark olmadığına beni
inandırmaya çalışıyordu. Bu şekilde tam üç sene geçti.
1998'de bir perşembe günü otobüs durağında beklerken omuzuma bir el
dokundu. Arkamı döndüğümde Mustafa ile karşılaştım. Yaklaşık bir senedir sadece
telefonla görüşmüştük. Çünkü o her buluşmak istediğinde bir bahane bulup onu
atlatıyordum, yüz yüze gelirsek yüreğime yenilmekten korkuyordum. Adeta
mantığımın esiri olmuştum. Onu karşımda görünce dayanamadım ve boynuna
sarıldım. Hayatımda birinin olup olmadığını sordu. "Yok" dedim ve bana yine
evlenme teklifi etti. Ona düşünmek istediğimi söyledim.
Bu arada pazar günü ÖSS sınavına yeniden gireceğimi ve okulun yerini
söylemiştim ama adını söylemimiştim. Pazar sabahı sınava gireceğim okulun
kapısında beni bir kucak dolusu gülle bekliyordu. Araştırıp sınava gireceğim okulu
bulmuş ve bana şans dilemek için oraya gelmişti. Bu sevgiyi daha fazla
ertelememeye karar verdim. "Teklifini düşündüm artık karın olmak istiyorum ve
seni çok seviyorum" diyerek onu öptüm. Dünyalar onun olmuştu sanki.
Sınavdan sonra eve telefon açtığını anne ve babasının bizi beklediğini söyledi.
Kıramadım ve ailesi ile tanışmaya gittim. Günün süprizi ise annesinin genç kızken
Mustafa' nın babası tarafından kendisine hediye yüzüğünü bana verip "Bunu söz
yüzüğü olarak takmanı istiyorum, en kısa zamanda da nişanı yaparız" demesiydi. Ve
ben o gün, o evden Mustafa' nın sözlüsü olarak çıktım. Her şey bir anda gelişiyordu.
2 Nisan akşamı beni istemeye gelecekler ve nişan yapılacaktı. Önümüzdeki iki
günü çılgınlar gibi dolaşarak geçirdik. Planlarımıza göre en geç Mayıs sonunda
evlenmiş olacaktık. Oturacağımız evin renginden, mobilyalarına varana kadar bir
sürü karar verdik. İki aile de çılgınca bir koşuşturma içindeydi. 1 Nisan çarşamba
günü alyanslarımızı almak için buluşacaktık. Öğlen arayıp işi olduğunu ve
gecikeceğini söyledi. Ona sakin olmasını söyleyip hastalığını hatırlattım ve bana seni
seviyorum deyip telefonu kapattı. Saatler sonra ablası aradı. Mustafa' nın kötü bir
astım krizi geçirdiğini durumunun kötü olduğunu ve acile kaldırıldığını söyledi.
Kulaklarıma inanamadım ve bunun 1 Nisan şakası olduğunu zannettim.
Yol boyunca bunun şaka olduğunu tekrarlıyor, hastahanenin kapısında beni
çiçeklerle karşılayacağını hayal ediyor ama hayalim değil, ablasının söyledikleri
gerçekti. Hastahanenin kapısında beni Mustafa' nın kuzeni Hakan karşıladı.Yüzü
bembeyazdı. Ne olduğunu sorduğumda "Yok artık bir şey Mustafa' da yok, o öldü."
dedi. İnanamıyordum, çığlıklar atarak hastahanenin içinde koşmaya başladım.
Yoğun bakımın kapısına geldiğimde herkes perişandı ve olanlar gerçekti. Büyük
sevdam, gerçek aşkım, mutluluk kaynağım ölmüştü. Bomboş ve soğuk bir odanın
içinde, bir sürü beyaz yataklardan birinin üzerinde beyaz çarşaf örtülmüş bir şekilde
yatıyordu. Son hatırladığım ise, çarşafı kaldırdığımda gülümseyen bir yüzle son
nefesini vermiş aşkımın yüzüydü. "Bir gün olsun seni parmağında benim yüzüğümle
göreyim, ölsemde gülerek ölürüm" demişti ve en büyük isteği oldu.
Mustafa yaşama veda edeli tam beş sene oldu. Ve ben hala sevdamı bu denli
ertelediğim ve onunla geçirebileceğim sayısız güzel güne yazık ettiğim, yüreğimi
değil mantığımı dinlediğim için kendimi affetmedim ve asla da affettmeyeceğim.
Lütfen sevdanızı ertelemeyin. Mantığınız ya da gururunuz yüzünden
yaşanabilecek mutlu günlere yazık etmeyin. Çok pişman olabilirsiniz ama unutmayın
son pişmalık fayda etmez.