Arama


Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
31 Ocak 2009       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Alıntı


KEMALETTİN TUĞCU ROMANLARI: ÖZGÜN BİR POPÜLER EDEBİYAT
TÜRÜ
MELİKE SILA ARLI

Popüler edebiyat, Türkçe edebiyat eleştirisinde varlığı büyük ölçüde kabul
edilmiş bir kategori değildir. Bu durum, yüksek edebiyat söyleminin sıklıkla
“Edebiyat”ın kendisi olarak algılanmasından kaynaklanmaktadır. Edebiyatın bu
yanlış alımlanma biçimine dayanılarak, pek çok edebî metin, hatalı bir biçimde
edebiyat dışı görülmüş ve bazı yazarlar kendilerine ilişkin karşı-söylemlerle edebiyat
söyleminden dışlanmıştır. Böylesi yazarlardan biri olan Kemalettin Tuğcu (1902-
1996) ve onun popüler romanları, bu tezin konusunu teşkil etmektedir. Tezde,
Kemalettin Tuğcu hakkındaki karşı-söylemin iki ayrı boyutu olduğu
savunulmaktadır: Birinci boyut, Kemalettin Tuğcu romanlarının popülerliğiyle
ilişkilidir. İkinci boyut ise, romanlarda işlenen temalarla “arabesk kültür” arasında
kurulan yakın ilişkiye dayanmaktadır.
Bu tez, Kemalettin Tuğcu hakkındaki karşı-söylemi popüler edebiyata
odaklanarak çözümlemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla, popüler edebiyat kavramı
tanımlanmaktadır ve Kemalettin Tuğcu romanlarından seçilen örneklem, anlatı
yapıları incelenerek bu çerçeveye oturtulmaktadır. Bu tezden önce sıklıkla “çocuk
kitapları” olarak nitelenen Tuğcu romanları, genç-yetişkin edebiyatı ile popüler
edebiyat arasındaki ilişki göz önünde tutularak genç-yetişkin edebiyatına dahil
edilmektedir. Bu romanların özgün bir popüler edebiyat türünü tanımladığı da
tartışılmaktadır.
Tezde, edebiyat ve toplum arasındaki ilişkinin önemi vurgulanmaktadır. Bu
vurgu, “arabesk” temaların açığa çıkarılarak çözümlenebilmesi için, Tuğcu’nun
romanlarındaki temalara ve anlatı yapılarına dikkat çekilmesine olanak tanır.
Kemalettin Tuğcu romanları arabesk kültürün önemli bir parçasıdır. Öte yandan, bu
tezde, alternatif bir yaklaşımla, romanların çaresizlik anlatıları olarak değil, umut
anlatıları olarak okunması gerektiği öne sürülmektedir. Bu anlatılar, popüler
edebiyatın direnişçi tabiatına tamamiyle uymaktadırlar.

kaynak

ÜSTTE YAZAN YAZARIN EDEBİ YÖNÜ HAKKINDA YAPILAN VİDDİ BİR ARAŞTIRMA..
ALTTAKİ İSE BİR OKUYUCU GÖZÜYLE YAZARIN TARZIMsn Happy





Alıntı

Bu zamanlarda az da büyüdükten sonra Kemalettin Tuğcu yu keşfettim. Bilenler bilir onu. Kitaplarında hep sokak çocukları, anasız ya da babasız kalmış çocuklar olur. Üvey anneler, babalar da bonustur bu mutsuz çocukların başına. Çok acı çekilir, sefalet çekilir, hatta üvey anne yemekte zeytin yer, çocuğa doğru düzgün yemek vermeyip bu zeytinleri sıyırttırır- kendi yediklerini yani. (Bu bana pek korkunç gelmişti.)

Kah sokakta kalır çocuklar, kah hastalanırlar, kah anneleri çok hastadır bakmak zorunda kalırlar. Çırak girerler kimi zaman babacan kimi zaman çok sert ustaların yanına. Usta muhakkak bir gün para bırakır tezgahın üstünde bakalım parayı alacak mı yoksa teslim mi edecek diye dener küçük çırağı.. Kah birisi çocuğu yapmadığı bir suç bir hırsızlık için suçlar, masumiyeti anlaşılana kadar hop oturur hop kalkarsınız.

Ama iyi adamlar da vardır romanlarında, bu çocuğa kol kanat geren, alıp lokantaya götüren muhakkak piyaz yediren (bu ayrıntıyı hiç kaçırır mıyım ben) evine alan, okutan insaniyet sahibi insanlar da çıkar. Bazen uzun sürer bu durum kurtulur çocuk, bazen kısa sürer, belki bir iftira ile belki kötü adamın düzenbazlığı ile çocuk yine sefalate döner.


Bu kitaplarda bir naiflik vardır, eskiye aittir. Yani kötü adam cezalandırılır, er ya da geç, arkadaşları tarafından alaya alınan bir çocuğun arkadaşları er geç hatasını anlar özür diler, üvey anne tövbe eder, son nefesinde bile olsa, üvey baba kendi kazdığı kuyuya düşer. çocuklar okur bir şekilde, ilk kardeş ötekilere bakmak için kurban olsa da bazen yine de küçüklerin hayatını kurtarır. İnsanın içindeki insan yana naif yana hitap eder kitapları.

Kimisi ajitasyon der küçümser Kemalettin Tuğcu yu, kimi edebi değerini eleştirir. Vız gelir bana. Küçüklüğümde bana pek güzel arkadaş olmuştur o sokak çocukları, yetim, öksüz çocuklar, bugün içim sızlayabiliyorsa hala bir çok haksızlığa belki de birazını Kemalettin Tuğcu yerleştirmiştir içime o hislerin. Ve ben memnunum o hislerden..

Hem benim birtanecik babaanneme en çok okuduğum kitaplardır, onun o gerçekmiş gibi olaylara tepki gösterişini en tatlı yaşadığım kitaplardır. Can baba "ben hayatta en çok babamı sevdim" demiş ya, ben de bu hayatta en çok babaannemi sevdim. Ama bu konu öyle bir postla anlatılacak bir konu değil. Anlatabileceğimden de emin değilim.

Öyle bir geçer zaman ki..

Quo vadis?