Arama

Dua Ufku - Tek Mesaj #117

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Haziran 2006       Mesaj #117
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
إِلٰهِي إِلَيْكَ أَشْكُو نَفْساً بِالسُّوءِ أَمَّارَةً، وَإِلَى الْخَطِيئَةِ مُبَادِرَةً، وَبِمَعَاصِيكَ مُولَعَةً، وَلِسَخَطِكَ مُتَعَرِّضَةً، تَسْلُكُ مَسَالِكَ الْمَهَالِكِ، وَتَجْعَلُنِي عِنْدَكَ أَهْوَنَ هَالِكٍ، كَثِيرَةُ الْعِلَلِ طَوِيلَةُ الْأَمَلِ، إِنْ مَسَّهَا الشَّرُّ تَجْزَعُ وَإِنْ مَسَّهَا الْخَيْرُ تَمْنَعُ، مَيَّالَةٌ إِلَى اللَّعِبِ وَاللَّهْوِ مَمْلُوءَةٌ بِالْغَفْلَةِ وَالسَّهْوِ، تُسْرِعُ إِلَى الْحَوْبَةِ وَتُسَوِّفُنِي بِالتَّوْبَةِ *
إِلٰهِي أَشْكُو عَدُوّاً يُضِلُّنِي، وَشَيْطَاناً يُغْوِينِي، قَدْ مَلَأَ بِالْوَسْوَاسِ صَدْرِي، وَأَحَاطَتْ هَوَاجِسُهُ بِقَلْبِي، يُعَاضِدُنِي الْهَوَى، وَيُزَيِّنُ لِي حُبَّ الدُّنْيَا، وَيَحُولُ بَيْنِي وَبيْنَ الطَّاعَةِ وَالزُّلْفَى *
إِلٰهِي إِلَيْكَ أَشْكُوُ قَلْبًا قَاسِيًا مَعَ الْوَسْوَاسِ مُتَقَلِّبًا، وَبِالرَّيْنِ وَالطَّبْعِ مُتَلَبِّساً، وَعَيْناً عَنِ الْبُكَاءِ مِنْ خَوْفِكَ جَامِدَةً، وَإِلَى مَا يَسُرُّهَا طَامِحَةً، أَلَا لَا حَوْلَ لِي وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِقُدْرَتِكَ، وَلَا نَجَاةَ لِي مِنْ مَكَارِهِ الدُّنْيَا إِلَّا بِعِصْمَتِكَ، فَأَسْأَلُكَ بِبَلَاغِ حِكْمَتِكَ وَنَفَاذِ مَشِيئَتِكَ أَلَّا تَجْعَلَنِي لِغَيْرِ جُودِكَ مُتَعَرِّضاً، وَلَا تُصَيِّرَنِي لِلْفِتَنِ عَرَضاً، وَكُنْ لِي عَلَى الْأَعْدَاءِ نَاصِراً، وَعَلَى الْمَخَازِي وَالْعُيُوبِ سَاتِراً، وَمِنَ الْبَلَايَا وَاقِياً، وَعَنِ الْمَعَاصِي عَاصِماً، بِرَحْمَتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ *
* * *
Allah'ım! Kötülüğe sevketmekten, hatalara koş(tur)maktan, isyanlara dal(dır)maktan, helâke götüren yollara sap(tır)maktan ve beni Sen'in nezdinde mahlûkatın en seviyesizi durumuna sokmak için çabalayıp durmaktan bıkıp usanmayan.. sayısız kusurlara bulaşmış.. bitip tükenmek bilmeyen emellerin peşinde durmadan koşan.. başı derde düştü mü sızlanıp duran.. hayırlı bir işe muvaffak olduğunda onu kendinden bilen ve paylaşmaya hiç yanaşmayan.. bütün mâlâyâniyata meyyâl.. gaflet ve nisyanla âlûde.. fırsat buldu mu günaha girmekte saniye fevtetmeyen.. tevbeye gelince erteledikçe erteleyen... şu nefs-i emmâremi Sana şikayet ediyorum.
İlahî! Beni dalâlet vadilerine sürüklemek isteyen insî ve cinnî düşmanlarımı; sürekli aklımı çelmek.. zihnimi vesveselere boğmak.. kalbimi şüphelerle çepeçevre kuşatmak.. hevâ ve heveslerinin peşinde koşturmak.. geçici dünya hayatını süslü gösterip ibadet ü taatıma ve Sana yakınlaşmama manî olmak için didinip duran şeytan(lar)ı da yine Sana şikayet ediyorum.
Rabbim! Türlü türlü vesveselere esir olmuş, kaskatı kesilmiş, paslanmış ve bütün bütün kararmaya yüz tutmuş kalbimi; haşyet nedir, gözyaşı nedir unutmuş ve bütün bütün kurumaya yüz tutmuş; kendine dünyalık eğlence arayıp duran gözlerimi de yine Sana şikayet ediyorum. Sen yegane güç ve kuvvet Sahibisin ve benim gibi bir âciz için Sen'in havl ve kuvvetinden başka hiçbir dayanak yoktur. Dünyanın câzibedâr güzelliklerinin ağına düşmekten de beni sadece Sen sıyanet edebilirsin.
Ya Rab! Sen'in hikmetine ve meşîetine dehâlet ediyor ve bana sadece lütfunla muamelede bulunmanı istirham ediyorum. Ne olur, beni fitnelere hedef olmaktan koru.. düşmanlık besleyenlere karşı yardımcım ol.. utanç sebebi ayıplarımı setret.. belalardan muhafaza buyur.. masiyetlere düşmeme de fırsat verme!.
Rahmetine sığınıyorum ey Merhametlilerin en Merhametlisi Rabbim! Ne olur, dualarımı kabul buyur!
* * *
إِلٰهِي أَتَرَاكَ بَعْدَ الْإِيمَانِ بِكَ تُعَذِّبُنِي، أَمْ بَعْدَ حُبِّي إِيَّاكَ تُبَعِّدُنِي، أَمْ مَعَ اسْتِجَارَتِي بِعَفْوِكَ تُسْلِمُنِي، أَمْ بَعْدَ رَجَائِي رَحْمَتَكَ وَصَفْحَكَ تَحْرِمُنِي، حَاشَا لِوَجْهِكَ الْكَرِيمِ أَنْ تُخَيِّبَنِي، لَيْتَ شِعْرِي أَلِلشَّقَاءِ وَلَدَتْنِي أُمِّي، أَمْ لِلْعَنَاءِ رَبَّتْنِي، وَلَيْتَنِي عَلِمْتُ مِن أَهْلِ السَّعَادَةِ جَعَلْتَنِي، وَبِقُرْبِكَ وَجِوَارِكَ خَصَّصْتَنِي فَتَقَرَّ بِذٰلِكَ عَيْنِي وَتَطْمَئِنَّ لَهُ نَفْسِي *
إِلٰهِي هَلْ تُسَوِّدُ وُجُوهًا خَرَّتْ سَاجِدَةً لِعَظَمَتِكَ، أَوْ تُخْرِسُ أَلْسِنَةً نَطَقَتْ بِالثَّنَاءِ عَلَى مَجْدِكَ وَجَلَالِكَ، أَوْ تَطْبَعُ عَلَى قُلُوبٍ اِنْطَوَتْ عَلَى مَحَبَّتِكَ، أَوْ تُصِمُّ أَسْمَاعًا تَلَذَّذَتْ بِسَمَاعِ ذِكْرِكَ فِي إِرَادَتِكَ، أَوْ تَغُلُّ أَكُفّاً رَفَعَتْهَا الْأٰمَالُ إِلَيْكَ رَجَاءَ رَأْفَتِكَ، أَوْ تُعَاقِبُ أَبْدَانًا عَمِلَتْ بِطَاعَتِكَ، أَوْ تُعَذِّبُ أَرْجُلًا سَعَتْ فِي عِبَادَتِكَ *
إِلٰهِي لَا تُغْلِقْ عَلَى مُوَحِّدِيكَ أَبْوَابَ رَحْمَتِكَ * إِلٰهِي نَفْسٌ أَعْزَزْتَهَا بِتَوْحِيدِكَ كَيْفَ تُذِلُّهَا بِمَهَانَةِ هِجْرَانِكَ، وَضَمِيرٌ انْعَقَدَ عَلَى مَوَدَّتِكَ كَيْفَ تُحْرِقُهُ بِحَرَارَةِ نَارِكَ * إِلٰهِي أَجِرْنِي مِنْ أَلِيمِ غَضَبِكَ وَعَظِيمِ سَخَطِكَ، يَا حَنَّانُ يَا مَنَّانُ يَا رَحِيمُ يَا رَحْمٰنُ، يَا جَبَّارُ، يَا قَهَّارُ يَا سَتَّارُ يَا غَفَّارُ، نَجِّنِي بِرَحْمَتِكَ مِنْ عَذَابِ النَّارِ، وَفَضِيحَةِ الْعَارِ، إِذَا امْتَازَ الْأَخْيَارُ مِنَ الْأَشْرَارِ، وَهَالَتِ الْأَهْوَالُ، وَقَرُبَ الْمُحْسِنُونَ، وَبَعُدَ الْمُسِيئُونَ ﴿وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ﴾ *
* * *
Ya İlâhî ve ya Rabbî! Sana iman etmiş bu kuluna azap mı edeceksin!? Sana gönlünü veren bu muhtaç gedâyı uzaklığın yakıcı ateşine mi maruz bırakacaksın!? Düşmüş kalkmış ama gelip af talebinde bulunmuş bu zavallıyı hizlâna mı uğratacaksın!? Günahlarını ancak Sen'in rahmet ve merhamet deryalarının eritebileceği bu âcizi aff u safhından mahrum mu bırakacaksın!? Hâşâ ya Rabbi hâşâ, kapına dayanmış, ihtiyacını, ızdırarını arzetmiş bir muhtacı eli avucu boş geri çevirmek Sen'in keremine yakışmaz. Olamaz, annem şakî olayım diye beni dünyaya getirmiş olamaz; hayatımı günahların ve isyanların elemleri perişan etsin diye beni yetiştirmiş de olamaz! Ah keşke bir bilebilseydim ismimi saîdler defterine kaydettiğini; kurbuna ve civarına mazhar kıldığını! Keşke bilebilseydim de gözlerim sürurla, gönlüm de itmi'nanla dolaydı!
Allah'ım! Azametine karşı secde etmiş yüzleri karartır mısın Sen hiç!? Medh ü senâlarla hep yüce zâtının ululuğunu dillendirip durmuş dilleri ebkem bırakır mısın!? Sen'in sevginin boyasıyla boyanmış kalbleri mühürler misin!? Sen'in zikrinin lezzetiyle dolup dolup taşmış kulakları sağır hale getirir misin!? Rahmet ve şefkatine nâil olabilme recasıyla hep semaya kalkmış ellere kelepçe vurur musun? İbâdet ü tâata râm olmuş bedenleri cezalandırır mısın ya da Sen'in Dinine, Kitabına, Rasûlüne hizmet için koşturup durmuş ayakları incitir misin Sen hiç!?
Allah'ım! Rab olarak sadece Sen'i bilip Sen'i tanıyan kullarının yüzüne, ne olur, rahmet kapılarını kapama! Hayır ya Rabbi hayır, Sen tevhid inancıyla azîz eylediğin yürekleri Sen'den uzak kalmanın zilletine dûçar kılmaz ve Sen'in muhabbetinle meşbû gönülleri Cehennem ateşine maruz bırakmazsın. Allah'ım! Azabının ve gazabının eleminden beni koru! Ya Hannan, ya Mennan, ya Rahîm, ya Rahman, ya Cebbar, ya Kahhar, ya Settar, ya Gaffar, eşrârın (kötü kimseler) kim, ahyârın (iyi kimseler) kim olduğunun gün gibi açığa çıkacağı.. hesap endişesinden ellerin ayakların titreyeceği.. ömrünü ihsanla değerlendirmiş yiğitlerin kurbiyete mazhar kılınacağı.. hayatını isâet (kötülük)le heder etmiş kem talihlerin de uzaklığa maruz bırakılacağı.. herkes dünya hayatındayken her ne işlemişse karşısına tastamam çıkarılacağı ve “hiçbir kimsenin zerre ağırlığınca haksızlığa uğratılmayacağı”, o şedîd günde beni Cehennem azabından ve rezil rüsvay olmaktan muhafaza buyur!.
* * *
يَا مَنْ إِذَا سَأَلَهُ عَبْدٌ أَعْطَاهُ، وَإِذَا أَمَّلَ مَا عِنْدَهُ بَلَّغَهُ مُنَاهُ، وَإِذَا أَقْبَلَ عَلَيْهِ قَرَّبَهُ أَوْ أَدْنَاهُ، وَإِذَا جَاهَرَهُ الْعِصْيَانَ سَتَرَ عَلَى ذَنْبِهِ وَغَطَّاهُ، وَإِذَا تَوَكَّلَ عَلَيْهِ أَحْسَبَهُ وَكَفَاهُ * إِلٰهِي مَنْ ذَا الَّذِي نَزَلَ بِكَ مُلْتَمِساً قِرَاكَ فَمَا أَقْرَيْتَهُ، وَمَنْ ذَا الَّذِي أَنَاخَ بِبَابِكَ مُرْتَجِياً نَدَاكَ فَمَا أَوْلَيْتَهُ، أَيَحْسُنُ أَنْ أَرْجِعَ عَنْ بَابِكَ بِالْخَيْبَةِ مَصْرُوفًا وَلَسْتُ أَعْرِفُ مَوْلًى سِوَاكَ بِالْإِحْسَانِ مَوْصُوفًا، كَيْفَ أَرْجُو غَيْرَكَ وَالْخَيْرُ كُلُّهُ بِيَدِكَ، وَكَيْفَ أُؤَمِّلُ سِوَاكَ وَالْخَلْقُ وَالْأَمْرُ لَكَ، أَأَقْطَعُ رَجَائِي مِنْكَ وَقَدْ أَوْلَيْتَنِي مَا لَمْ أَسْأَلْهُ مِنْ فَضْلِكَ، أَمْ كَيْفَ تُفْقِرُنِي إِلَى مِثْلِي وَأَنَا أَعْتَصِمُ بِحَبْلِكَ، يَا مَنْ سَعِدَ بِرَحْمَتِهِ الْقَاصِدُونَ، وَلَمْ يَشْقَ بِنِقْمَتِهِ الْمُسْتَغْفِرُونَ، كَيْفَ أَنْسَاكَ وَلَمْ تَزَلْ ذَاكِرِي، وَكَيْفَ أَلْهُو عَنْكَ وَأَنْتَ مُرَاقِبِي *
إِلٰهِي بِذَيْلِ كَرَمِكَ أَعْلَقْتُ يَدِي، وَلِنَيْلِ عَطَائِكَ بَسَطْتُ أَمَلِي، فَأَخْلِصْنِي بِخَالِصَةِ تَوْحِيدِكَ، وَاجْعَلْنِي مِنْ صَفْوَةِ عَبِيدِكَ، يَا مَنْ كُلُّ هَارِبٍ إِلَيْهِ يَلْتَجِي، وَكُلُّ طَالبٍ إِيَّاهُ يَرْتَجِي، يَا خَيْرَ مَرْجُوٍّ وَيَا أَكْرَمَ مَدْعُوٍّ، يَا مَنْ لَا يَرُدُّ سَائِلَهُ وَلَا يُخَيِّبُ أٰمِلَهُ، يَا مَنْ بَابُهُ مَفْتُوحٌ لِدَاعِيهِ، وَحِجَابُهُ مَرْفُوعٌ لِرَاجِيهِ، أَسْأَلُكَ بِكَرَمِكَ أَنْ تَمُنَّ عَلَيَّ مِنْ عَطَائِكَ بِمَا تَقَرُّ بِهِ عَيْنِي، وَمِنْ رَجَائِكَ بِمَا تَطْمَئِنُّ بِهِ نَفْسِي، وَمِنَ الْيَقِينِ مَا تُهَوِّنُ بِهِ عَلَيَّ مُصِيبَاتِ الدُّنْيَا وَتَجْلُو بِهِ عَنْ بَصَرِي غِشَاوَةَ الْعَمَى، بِرَحْمَتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ *
* * *
Ey kulu Kendisinden bir talepte bulunduğu zaman yerine getiren.. umduğunda nezdindekilerle sevindiren.. yaklaşmak arzu ettiğinde kurb yollarını açan.. apaçık isyanlara düştüğü zaman bile o günahların üzerini kapatıp setreden ve tevekkülde bulunduğu zaman itimadını boşa çıkarmayıp ihtiyacını is'af buyuran Yüceler Yücesi Rab! Kulların arasında, Sen'in izzet ü ikramından istifade etmeyi gönülden dileyip de ona mazhar olamayan, Sen'in cömertliğinden hissedâr olmayı isteyip de nasibini alamayan kim vardır ki!? Öyleyse Sen beni de kapından boş geri çevirmezsin. Sen'den başka ihsanla mevsûf bir Mevlâ tanımıyorum ben. Bütün iyilikler Sen'den ve bütün rızık da Sen'in hazinende olunca ben gidip başka kimin kapısında bir şey umabilirim!? Bütün yaratıklar kapıkulların ve her şeyin dizgini de Sen'de olunca nasıl başkasından bir şey bekleyebilirim!? Sen ümid ettiklerimin kat kat ötesinde, beni fazlınla serfiraz kılmışken, benim Sen'den ümit kesmem hiç doğru olur mu!? Yoluna sımsıkı sarılmışken, Sen de beni benim gibi âcizlere muhtaç etmezsin, değil mi!?
Ey rahmetine sarılanların doğru yolu bulup saadete erdikleri ve tevbe ile kapısına yönelenlerin (g)azaba maruz kalmadıkları Sultanlar Sultanı! Sen bana unutma muamelesi yapmadığın sürece ben Sen'i nasıl unutabilir ve Sen her halime nigehbân olduğun halde ben nasıl lağv ü lehviyâta dalabilirim!? Hâşâ ya Rabbi hâşâ!..
İlâhî! Başkalarına bâr olmayı ar sayıyor ve ellerimi sadece Sen'in hazinenden lutfedilecek şeylere açıyor, emelimi de yalnız Sen'in ihsanına bağlıyorum. Ya Rab! Beni hâlis tevhide ulaştır ve gönülleri tertemiz kullarının zümresine kat! Ey dergahı bütün kaçkınların sığınağı.. ey rahmeti bütün tâliplerin recâsı.. dilekte bulunulanların en hayırlısı.. kendisinden bir şey istenilenlerin en kerîmi, en cömerdi! Ey dileyenlerin dileklerini geri çevirmeyen.. ümit besleyenleri haybet ve hüsrana uğratmayan.. dua dua yalvaran herkese kapısı açık olan.. el açıp, ‘Amin!' diyenlerle arasındaki hicabı kaldıran Rabbim! Keremine sığınıyor, lütuflarınla yüzümü güldürmeni dileniyor; recâ hislerime mukabelede bulunarak kalbimi itmi'nanla doldurmanı, dünyanın bütün musîbetlerini gözümde bir hiç seviyesine düşürecek ve Sen'inle aramdaki perdeleri kaldırıp basîret ufkumu açacak kadar da yakînimi ziyadeleştirmeni diliyorum.
Rabbim, rahmetinin vesâyetine sığınıyor, lütfundan sürpriz inayetler bekliyorum. Dualarıma icabet buyur ve bu aciz, muhtaç kulunu haybet ve hüsrana uğratma!

* Bu dualar el-Kulûbü'd-Dâria'nın 628-631. sayfalarında yer almaktadır.