Arama


arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
6 Haziran 2006       Mesaj #865
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Yengeç



Hiç romantik değildi. Bu tanım ana karakterimiz Tarık’ı anlatmak için yeterli bir cümledir. Gerçektende öyleydi Tarık romantizmden hiç anlamazdı. Acayip bir özellikti bu. Özellikle de bir yengeç burcuna göre de bayağı değişik bir özellik. Yengeç burçları duygusal olurlar özellikle de romantik. Hafiften de erkekleri çapkın olurlar. Gelgelelim Tarık neredeyse yengeç burcunun tüm özelliklerini reddedercesine doğmuştu. her şeye itiraz eder gibi tüm yengeç özelliklerini reddetmişti. Reddedemediği tek özelliği ise içine kapanık olmasıydı. Çoğu duygusunu söyleyemezdi bu yüzden aslında bu yüzden romantik ve duygusal gözükemiyordu. İçini dışa vuramıyordu o yüzden toplumda çok kaba gözükebiliyordu. Sanki romantik olsa bir kızın yanında , onunla dalga geçilecekmiş gibi hissediyordu Halbuki ne duygulanırdı güneş batarken , ay ışığında denizi izlerken ya da yağmurda yürürken. İşte bu yüzden herkese kendini yanlış tanıtmıştı. Başında kullandığım ilk cümle yani “Hiç romantik değildi” Tarık!
’ı dışarıdan tanıyanlar içindi. İçten tanıyan birisi henüz çıkmamıştı maalesef.

Bir gün bir kız arkadaşıyla dolaşırken arkadaşı ona gecenin rengini ve yıldızları gösterip “Ayy hayatım baksana hele ne romantik di mi?” dediğinde verdiği cevap tam vahim bir cevaptı. “Hani neresi?” Tabi o kız arkadaşını bir daha görememişti o ayrı mesele. Halbuki o manzarada ne kadarda duygulanmıştı hatta öyle bir duygulanmıştı ki gözünden hafif bir damla gözyaşı bile dökülmüştü tabi ki o karanlıkta kız arkadaşı onu görememişti. Görseydi belki ne kadar çok şey değişirdi ama görmedi işte.

Birde bir gün başka bir kız ile çıkıyordu. Ne çokta seviyordu onu. En uzun süreli çıktığı kişiydi. Dile kolay bir sene. Aman ha bir sene de uzun mu demeyin. Bu süre Tarık için oldukça uzun bi süreydi , inanın bana gerçekten de uzun. Serpil’e olan hayranlığını çoğu defa saklamayı başarmıştı ama bazı zamanlar ufakta olsa belli etmişti. Serpil’de Tarık’ın içindeki yengeç burcunu görmüştü. Bekliyordu Serpil. Tarık bir gün gelecek tüm yengeçliğini Serpil’e belli edecekti. Güneş doğarken ya da yağmur yağarken olmadı bir sahilde. Serpil’de seviyordu onu ama içindeki yengeci dışındaki ayıyı değil. Bu yüzden elinden geleni yaptı onunla geçirilebilecek tüm romantik anları yaşattı fakat hiçbir olumlu sonuç alamadı sadece bir iki kısa süreli baygın bakışlar. Bir plan yaptı ve onu bara götürdü. Tarık hiç bara gitmemişti bu da yetmezmiş gibi içki de içmemişti. Serpil bundan faydalanacaktı. Serpil bir bira içerken Tarık bir adet kola içti. Müzik falan bayağı hoştu fakat Tarık’ta herhangi b!
ir ifade yoktu ot gibi bakıyordu resmen. Serpilde de bir sabır vardı ki bekledi en sonunda beklediği oldu Tarık tuvalete gitti. Bu Tarık’ta bir içince fazla geçmeden tuvalate giderdi. Sabır dediğime bakmayın yani o beş Dakka Serpil’e yıllar gibi gelmişti ama sadece beş dakikaydı. Serpil Tarık gidince kolasına bira karıştırdı böylece onu hafiften açmayı düşünüyordu böylece onun içindeki yengeci çıkartabilecekti. İnşallah anlamazdı bir şey. Tam transfer işlemi bitince Tarık geldi. Oturdu yerine ve başladı kolasına kaldığı yerden devam etmeye. İlk başlarda tadı garip falan dedi ama Serpilin de iknaları ile yarım bardak (Bira bardağı) biralı kolayı bitirdi. Hafiften sarhoş olmuştu. Serpil’in şansına dışarıda yağmur da yağıyordu. Onu zor bela ikna edip yağmurda yürümeye çıkarttı. Tarık’ı yağmurda yürütebilmek oldukça zor bir işti ve bunu başarmıştı. Umutlandı. Yürüdüler , yürüdüler… Hiç konuşmadılar 15 dakika sonra Tarık konuşmak için ağzını açtı Serpil hemen pür dikkat ona baktı!
. Esnedi sadece. Serpil deli olmuştu fakat Tarık şunu dedi “ Hemen eve gidelim bu salakça yağmur saçımın tüm jölesini bozdu” İnanamıyordu yahu hazırlayabileceği en iyi ortamı hazırlamıştı ama duyduğu ilk cümleler bunlardı. O gün kavga ettiler ve ayrıldılar uzun süre görüşmediler.


Tarık’ta bu olay çok büyük bir yara açtı. Birkaç ay kendine gelemedi kimseyle konuşmadı konuşamadı. Salak salak dolaştı durdu. Konuya bir çözüm aradı. Rahat rahat konuşabilme üzerine kendince araştırma yaptı. Çözümleri bulduğunda tekrar çevresiyle konuşmaya başladı. Allahtan kitap okuyordu çünkü içine kapanık birisine yardım edebilecek en iyi yardımcı kitaplardır. Kitaplar sayesinde başkalarıyla konuşurken neler yapması gerektiğini nasıl konuşması gerektiğini her şeyi öğrendi. Ondan sonra anladı ki kendisi hep yanlışmış. Artık içindeki yengeçi ortaya çıkartmanın zamanıydı. Bunu eski kız arkadaşları üzerinde denedi bir iki aksama dışında her şey iyi gitmişti yavaş yavaş bir yengeç oluyordu. Bu denemelerini sadece Serpil üzerinde yapmadı çünkü tüm denemeleri Serpil için yapıyordu. Onu tekrar elde edebilmek istiyordu . Onunla konuşabilmek , gözlerine bakabilmek , ellerini tutabilmek ve neyse fazla yazmayayım Msn Happy Hiçbir kızı onu sevdiği kadar sevememişti hiçbirinde ondaki bakışla!
r yoktu ondaki gözler ve saçlar yoktu. İşte bu üç nokta Tarık için en önemli üç noktaydı. Serpil’de hepsi vardı bunların. Serpil kesinlikle aradığı kızdı ve onu tekrar kazanabilmek istiyordu. Onu aramalıydı hem de hemen şimdi.

-Aloo
Offf onun sesini tekrar duyabilmek işte bu…
-Merhaba Serpil ben Tarık.
-…
-Konuşmayacak mısın benimle?
-…
-Biliyorum bana çok kızgınsın ama seninle görüşemediğimiz 6 ay boyunca mahvoldum öldüm öldüm dirildim. Lütfen bir şans tanı bana.
-Daha ne kadar şans tanımalıyım ki sana söyler misin? Sen bilmesen bile sana kaç tane şans tanıdım bekledim bir gün içindeki yengeç ortaya çıkar diye ama olmadı çıkmadı ortaya. Lütfen arama bir daha.
-Zaten 6 aydır aramıyordum ki ancak kendime gelebildim. Gözlerimde şişler ancak geçti.
-Ne şişi neden bahsediyorsun sen?
-Ağlamaktan gözlerimde çıkan şişler.
-Efendim?
-Doğru duydun o kadar ağladım ki sen gidince açıkçası terk edince beni her gece yıldızlara bakıp bakıp ağladım. Çünkü bizimkilerin yanında onların bildiği gibi gözüküyordum fakat çoğu zaman da dayanamıyordum bir iki damla gözyaşı yanağımdan süzülüyordu.
-Lütfen benle dalga geçme 6 ay sonra sadece benle dalga geçmek için mi aradın?
-Lütfen aşkım inan bana seni ne kadar sevdiğimi sana nasıl anlatabilirim.
-…
-Aşkım orada mısın?
-Lütfen duyduklarımın doğru olduklarını söyle sanki başkasıyla konuşuyormuşum gibi geliyor.
-Benim merak etme sadece içimdeki yengeç dışarı çıkmaya çalışıyor.
-Buna inanmam sen asla bir yengeç olamayacaksın.
-Seni seviyorum.
-Olamayacaksın!!!
-SENİ SEVİYORUM!!! Sana olan sevgimi sana nasıl anlatabilirim söyler misin?
-Bakışlarınla. Sadece bakışlarınla ve romantik olmalısın.
-Bunu sana ispatlayacağım.
-Bana ispatlaman için yanımda olman lazım ve ben yanında değilim ve olmak da istemiyorum.
-Lütfennn bbanna bbirr şşşaaans vverrrr. Msn Sad
-Sen ağlıyor musun ?
-Hhayır ggözzüme tozzz kaçtı.
-Pekala sana bir şans daha veriyorum ama unutma bu senin son şansın. Beni seviyorsan ispatla ve bir yengeç ol…
-Sen iste yeter ki.

Serpil onun gerçektende ağladığına inanmıştı. Hiçbir zaman onu ağlarken görmemişti ve de duymamıştı. Bu onun değiştiğine bir kanıttı ve onu tekrar görebilmeyi de çok istiyordu. Şansı bu yüzden vermişti. Aslında bu şansı kendisine vermişti. O günü bekledi.

O gün gelmişti ve Tarık o güne kadar nasıl sabrettiğini anlayamamıştı. O gün akşama kadar zor sabretti saat 6 da Serpille buluşacaktı. Ona hiç yaşamadığı kadar romantik bir akşam yaşatacaktı bunu biliyordu. Bir çiçek yaptırmalıydı öncelikle. Bir çiçekçiye gitti.

-Merhaba
-Merhaba buyrun.
Derken çiçekçi fazla ilgilenmedi Tarık’la sanki bir şeye sıkkınmış gibi ya da bu işi zorla yapıyormuş gibi bir hali vardı. Tarık bunu önemsemedi tek önemsediği çiçeklerdi düzgün bir çiçek götürmeliydi. Öyle güzel bir bukle yaptırmalıydı ki sevdiği ilk görüşte yumuşamalıydı. Zaten gerisini kendisi hallederdi.
-Tekrar merhaba efendim. Çiçek alacaktım da.
-Nasıl bir çiçek.
-Ne bileyim normalcana bir çiçek işte kız arkadaşımla buluşacağımda.
İşte burada bıkkın çiçekçinin gözleri açıldı ve Tarıkla daha bir ilgilenmeye başladı.
-Evladım sen kız arkadaşına çiçek alacağına emin misin?
-Tabi ki eminim erkek arkadaşıma alacak halim yok ya tövbe tövbe.
-Hehehe sen beni yanlış anladın evladım demek istediğim bir sevgiliye çiçek alacakken normalcana bir çiçek alınmaz..
-Anormal mi alayım?
-Gene yanlış anladın evladım. Sana demek istediğim tamamen göz alıcı ya da onu sevdiğine dair bir çiçek alman. Yani çiçeklere baktığında “Bu çocuk beni gerçektende seviyor” diyebilmeli.
-Eee.
-Hehehe eesi ona bir aşk çiçeği , bir sevgi çiçeği alman.
-Peki hangisini almalıyım.
-Tabi ki gül. Sevgiyi anlatmanın en kolay yoludur.
-Ama gül dikenlidir eline batıp’ta yaralamasın o güzelim ellerini?
-Ah evladım Ah…
-Niye ahladınız efendim?
-Sana ahladım. Ne demek dikeni batar? Bir laftır bilir misin?
-Düşünmem lazım.
-Düşün bakalım kolay bir laf. İpucu güllü bir şey.
-Hah buldum gülme komşuna gelir başına.
-Oha yani. Ne komşusu oğlum komşuna neden gülüyorsun komşuna. Ne yaptı zavallı adam sana.. Hay Allah beni de saçmalattın. O söz değil. İşte bu söz “Gülü seven dikenine katlanır” Anlayacağın her genç kız gülü sever yani dikeni dert etmez kokusu önemlidir güzelliği önemlidir , renkleri önemlidir.
-Anladııım.
-Anladıysan eğer artık sorun kalmadı. Dur hele sana şöyle güzel bir demet yapayım da sevdiğinin aklını başından al.
-Gerçekten alır mıyım?
-Şey bu işin çoğunu gül üstlenecek ama seninde çabalamaman lazım.
-Nasıl yani?
-Şöyle ki. Kızın karşısına çıkıpta “Al sana çiçek” deme. Her şeyin nizamı vardır. O sırada aklına gelen en güzel sözleri söyle. Ya da dur orada söyleme giderken düşün ancak aklına gelir.
-Ne yani sen şimdi bana salak mı demek istiyorsun? Hemen bulamaz mıyım yani ne diyeceğimi? E tabi paranı aldın benden geç dalganı.
-Evladım gene yanlış anladın bunlar önemli şeylerdir pat diye söylenmez. Tabi ki o sırada hemen bir şeyler bulabilirsin ama uzun sürede pek çok güzel söz bulabilirsin. İşte o sırada sevdiğine söyleyeceğin söz güzel sözlerin en güzeli olmalı.
-İşte şimdi anladım. Çok teşekkür ederim. İyi akşamlar. Kolay gelsin.
Tarık yola koyulup az bir şey uzaklaştığında çiçekçinin dudaklarından şu sözler döküldü.
-Asıl sana kolay gelsin.
Tarık Serpil’in yanına giderken aklından hep çiçekçinin dedikleri geçti. Karşılaştığında Serpil’e en güzel şekilde çiçekleri vermeliydi. Fakat ne söyleyeceğini bilemiyordu ve nasıl davranacağını da. Buluşma noktasına az kalmıştı uzaktan Serpil’i gördü hala ne diyeceği aklına gelmemişti. Yaklaştı yaklaştı ve…
-Merhaba Tarık.
-Merhaba…
-O ellerindeki de nedir. (Hafiften gülümsedi ve yanakları hafiften pembeleşti)
-Bunlar mı? Buraya gelirken bir çiçekçi gördüm ve de bu çiçekleri. O kadar güzellerdi ki aynı senin gibi. Senin gibi kokuyorlardı , senin gibi göz kamaştırıyorlardı senin gibi kalpleri fethediyorlardı , senin gibi gülüyorlardı adeta , senin gibi şirin ötesiydi hepsinden ötesi senin kadar güzellerdi. Tabi dediğim gibi senin kadardı senden fazla değildi. Ben de bunları görünce sana anlatsam da inanmayacağın için sana getirdim işte hepsi senin. Senin kadar değiller ama senin kadar olmalarını da istemezdim.
-Neden?
-Çünkü sen benim için teksin.

Tarık gerçek bir yengeçti artık.