Arama


Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
10 Şubat 2009       Mesaj #6
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Rüzgar enerjisi
Günümüzde kullandığımız enerjinin tamamına yakını petrol, kömür, doğalgaz gibi fosil yakıtlarından elde edilmektedir. Bilinen petrol rezervlerinin 35- 40 yıl, doğalgaz rezervlerinin 65 yıl ve kömür rezervlerinin 220 yıl sonra tükeneceği tahmin edilmektedir. Petrol , kömür,doğalgaz gibi yakıtlar fosil enerji kaynakları olup rezervleri sınırlıdır. Çoğu yenilebilir enerji kaynağı enerjisini, direkt veya endirekt olarak güneşten alır.
Güneş enerjisi, jeotermal enerji, Hidroelektrik enerji, bio-enerji, Hidrojen, dalga veya okyanus enerjisi, Rüzgar enerjisi yenilebilir enerji kaynaklarının başlıcalarıdır. Rüzgar enerjisi, günümüzün enerji kaynaklarının en çok gelecek vaat edenlerindendir.Rüzgar enerjisi bol serbest halde güvenilir ve sürekli bir enerji kaynağıdır. Havanın öz kütlesi az olduğunda rüzgarda sağlanacak enerjinin miktarı hızına bağlıdır. Rüzgarın hızı yükseklikle,gücü ise;hızının küpü ile orantılı olarak artar. Sağlayacağı enerji gücünü ve estiği süreye bağlıdır.


1-GİRİŞ

En genel halde tanımlanan rüzgar iş yapabilme kabiliyetidir. Artan nüfus ve insanların rahat ve konfor şartlarında yaşama arzuları ise enerji talebini sürekli olarak artırmaktadır. Artan enerji talebini rezervleri sınırlı olan fosil esaslı yakıtlarla karşılamak her geçen gün güçleşmektedir.
Özellikle sınırlı rezerve sahip kömür petrol ve doğalgazdan dünyamızda ülkeler arasında eşit dağılmamış ve bir gün mutlaka bitecek olması enerji tüketimi yüksek olan gelişmemiş ülkelerin bu rezervlere sahip ülkeleri çeşitli bahanelerle işgal etmelerine sebep olmuştur. Özellikle 1970’deki petrol krizinden sonra yenilebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve araştırmaları artmış olmasına rağmen hala istenilen seviyeye ulaşmamıştır. Bu enerji kaynaklarının yaygınlaşmamasının ana sebebi ilk yatırım maliyetlerinin pahalı oluşudur.
Rüzgar enerjisinin kaynağı güneştir. Rüzgar adı verilen hava akımları güneşin yeryüzünü ve atmosferi homojen ısıtmamasından kaynaklanan basınç ve sıcaklık farklarından meydana gelmektedir. Bu sebeple dünyada rüzgar enerjisi üretim potansiyeli de ülkeden ülkeye göre değişmektedir.


1.1. YENİLEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI POTANSİYELİ


1998 yılında yenilebilen enerji kaynakları üretim ve tüketimi, 1 1 M tep ve toplam birincil enerji kaynakları arzınında % 15’i olarak gerçekleşmiştir. Yenilebilir Enerji Kaynakları arzının yaklaşık üçte ikisini biyomas (Odun, hayvan ve bitki artıkları) oluşturmaktadır. Geri kalan üçte birlik kısımda ise hidrolik enerji yer almaktadır. Türkiye’de bu gün Yenilebilir Enerji Kaynaklarından çok hidrolik enerji ve klasik biomas enerji kullanılmaktadır.
Türkiye’nin brüt hidrolik potansiyeli 430 milyar KWh/yıl teknik potansiyeli 215 milyar KWh/yıl ve kullanılabilir hidrolik potansiyeli de 125 KWh/yıl olarak verilmiştir. İşletmeye açılan 125 adet hidroelektrik santralin kurulu güç kapasitesi 11600 MW,e yıllık ortalama enerji üretim potansiyeli ise 42 milyar KWh’dir. TEAŞ tarafından hazırlanan “Enerji üretim planlaması “ sonuçlarına göre Ülkemizdeki kurulu güç kapasitesinin 2010 yılında 60 000 MW, 2020 yılında 104 000 MW’a çıkartılması öngörülmüştür.
Biomas enerji kökeninde fotosentezle kazanılan enerji yatmaktadır. Türkiye’nin ekonomik sınırlamalarla 25 M tep/yıl değeri ekonomik biomas enerji potansiyeli olarak alınabilir. Biomas enerji kaynakları klasik ve modern olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Klasik olanı. Yakacak odun ile bitki ve hayvan atıklarından oluşur. Modern biomas ise odun tarımsal yan ürünler ve atıkların biomas tekniklerle değerlendirilmesi sonucu elde edilecek ısı, elektrik ve sentetik yakıt türü enerjidir.
Jeotarmal enerji, Yenilebilir Enerji Kaynakları içerisinde üçüncü sırada yer almakla birlikte kullanımı sınırlıdır. Türkiye Jeotarmal enerji yönünden şanslı ülkeler arasındadır. Volkanizmaya bağlı olarak doğal buharların, hidrotermal altermasyonların ve sıcaklığı yer yer 100oC ye ulaşan 600’den fazla sıcak su kaynağının varlığı Türkiye nin önemli Jeotarmal enerji potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir.
Türkiye nin Rüzgar enerjisi potansiyeline ilişkin sağlıklı ölçüm sonuçlarına ve çıkarılmış rüzgar atlasına dayalı kesen veriler yoktur. Rüzgar enerjisi zenginliği sırasıyla Marmara, Ege, Akdeniz ve Karadeniz kıyılarında bulunmaktadır. Türkiye nin ekonomik rüzgar potansiyelinin 50 milyon KWh/yıl olduğu kestirilmektedir. Otoprodüktör kapsamında Çeşme’de kurulan 580 KW lık üç türbinden oluşan ilk rüzgar santralı 1988 yılında işletmeye açılmıştır. Daha sonra Çeşme- Alaçatı’da bir özel kuruluş tarafından kurulan 1,8 MW kurulu gücündeki santral 1988’de üretime başlamıştır.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının yapılan tahminlere göre Yenilebilir Enerji Kaynakları üretimlerinin artması bunun yanı sıra toplam enerji arzındaki payının azalması beklenmektedir.

1.2. TÜRKİYE’DE RÜZGAR ENERJİSİ


Anadolu; kışın Sibirya yüksek basıncının etkisinde bir yüksek basınç alanı, Karadeniz ve Akdeniz ise bir alçak basınç alanıdır. Bu nedenle kışın rüzgarların karalardan denizlere doğru esmesi beklenir. Yazın ise Anadolu, güneyden gelen tropikal hava kütlelerinin etkisindedir. Yani yazın; eteziyen adı verilen kuzey batıdan esen rüzgarlar Marmara ve Ege’yi etkilerler. Türkiye deki rüzgarların bu genel beklentiye tam olarak uymadığı görülmektedir. Nedeni ise meltem ve föhn rüzgarlarını da oluşturan yerel etmenler ve Sibirya yüksek basınç alanının yıllara göre zayıf veya güçlü olmasıdır.
Türkiye, Avrupa’da Rüzgar enerjisi potansiyeli en iyi olan ülkelerden biridir. Türkiye’de Rüzgar enerjisi kaynakları teorik olarak Türkiye’nin elektrik enerjisinin tamamını karşılayabilecek düzeydedir. Türkiye’nin teknik potansiyeli ise 83 000 MWdur. Bu bile Türkiye’nin şu anda kurulu gücünün üç katına eşittir. Dolayısıyla Türkiye biran önce kullanması gereken önemli bir rüzgar enerjisi gücüne sahiptir. Üç tarafı denizlerle çevrili olan ve yaklaşık 3500 km kıyı şeridi olan Türkiye’nin özellikle Marmara, Ege kıyı şeritleri sürekli ve düzenli olan bölgelerdir.
Ülkemizde Rüzgar enerjisi ile ilgili çalışmalar 1996 yılında başlamıştır. Üç rüzgar türbininden oluşan ve 1,7 MW kurulu güce sahip olan ilk santral daha kurulmuştur. Aynı yıl 7,2 MW güce sahip bir santral daha kurulmuştur. Enerji Bakanlığının 1999 yılı Eylül ayında açtığı yap işlet devret modelli Rüzgar güç santrali ihalesi sonrası 717 proje için ölçüm izni verilmiştir.

1.3. GELİŞMİŞ VE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE GÖRE TÜRKİYE’NİN ENERJİ KORUNUMU


Türkiye’ye baktığımızda ülkemizin mühim bir enerji sorunu vardır. Bu memleketin kalkınması, tüketilen enerji ile sıkı sıkıya bağlıdır. Bu memleket ne kadar çok enerji tüketiyorsa , o memleket o kadar çabuk kalkınır ve hayat seviyesi de o kadar yüksek olur. Bugün Türkiye’nin kişi başına olan enerji tüketimi Yunanistan’ın % 30, Amerika’nın % 13’ü kadardır.
Dünya’daki genel duruma bakıldığında, 1900 yılında nüfusu 1,6 milyar birincil enerji tüketimi yaklaşık 1000 Mtep olan dünyanın 2000 yılında nüfusu yaklaşık 6,6 milyara ve birincil enerji tüketimi ise 8534 Mtep düzeyine ulaşmıştır. 1999 yılı sonu itibari ile, dünya kişi başına yıllık birincil enerji tüketimi 1,4 tep/kişi Avrupa ortalaması, 3,2 tep/kişi K.Amerika ortalaması 6,3 tep/kişi Birleşik Devletler Topluluğu ülkelerinde 3,2 tep/kişi Türkiye’de ise 1,2 tep/kişi düzeyindedir.


1.4. TÜRKİYE’NİN ENERJİ GELİŞİMİ VE HEDEFLERİ


Enerji sektöründe elektrik enerjisinin kritik bir önemi vardır. Elektrik enerjisi, enerjiye doymuş gelişmiş ülkelerde bile talebi artan bir enerjidir. Türkiye’nin kurulu gücü 1999 yılı sonunda 20 116 8 MW ‘a ulaşmıştır. Bu gücün 1555,9 MW ile %59,6 sını termik, 105 37,2 ile %40,3 ünü hidrolik, 23,7 MW ile %0,1 jeotermal ve Rüzgar santralleri oluşturmaktadır.
Giderek artan talebin karşılanması amacıyla 2020 yılına kadar ülke elektrik sistemine yaklaşık 78 000 MWlık bir kapasitenin ilavesi gerekmektedir. Ayrıca kişi başına brüt elektrik enerjisi tüketimi 1998 sonu itibariyle 1797 KWh’e ulaşmıştır.
Elektrik enerjisinin sektörel tüketimi incelendiğinde 1990 yılında 29 212 milyon KWh ile %62 pay olan sanayi sektörünün 1998 sonu itibariyle 46 139 milyon KWh ‘e ulaştığı ancak payının %53 seviyesine indiğini gözlenmektedir. Buna karşılık konut ve hizmetler sektöründe tüketim 16 688 KWh’den 38 567 milyon KWh’e ulaşırken payı da aynı şekilde %36 dan %44’e ulaşmıştır. Tarım sektörünün payı %1 den %3’e çıkmış miktarı ise 2348 milyon KWh’e ulaşmıştır.
Elektrik enerjisi talebi “Model of Energu Oemand” (MAED) modeli ile belirlenmekte olup bu talebi karşılayacak olan arzın planlanması ise bir optimizasyon modeli olan ve Türkiye’de TEAŞ tarafından uygulanan “Wien Automotic System Planing Package”(WASP) modeli kullanarak yapılmıştır.

2. RÜZGAR ENERJİSİ ÇEVRE ÜZERİNDEKİ ETKİSİ


Alternatif elektrik üretim yöntemleriyle karşılaştırıldığında rüzgar enerjisinin en önemli çevresel yararı hava kirlilikleri ve sera gazları emisyonları olmamasıdır. Kısaca temiz enerji kaynağı olup çevre üzerinde olumlu etkileri gözlenmektedir. Yani 500 kW’lık bir Rüzgar türbini 57 000 ağacın yapacağı CO2 temizleme işine eşdeğer iş yapar.
Avrupa birliği çalışmalarına göre elektrik enerjisinin %10’luk kısmı Rüzgar enerjisinden sağlanabildiği takdirde Avrupa kıtası 170 Milyon ton CO2 ve 2 milyon ton da kükürt ve azot oksitlerinin (SOx,NOx) atmosfere atılmasından kurtulabilecektir.
36,5 milyon KWh enerjinin temiz enerjiden karşılanması durumunda, her yıl 2300 ton CO2 ve emisyonlarından korunabilir. Bu değerin önemli bir kısmı azot oksitlen karbon monoksit ve diğer zararlı emisyonları içerir.

3. RÜZGAR OLUŞUMU


Gerekli enerjisini güneşten alan bir ısı makinesi olarak nitelendirilecek olan atmosferde; ısıl potansiyel farklara sahip olan hava kütleleri, daha soğuk ve yüksek basınç alanı olan bir noktadan daha sıcak ve alçak basınç alanına hareket ederler. Isı enerjisinin kinetik enerjiye dönüştüğü bir doğa olayındaki hava kütlesi hareketine rüzgar adı verilir. Bir başka ifadeyle rüzgarlar, yeryüzündeki farklı güneş ısısı dağılımının neden olduğu basınç ve sıcaklık farklarının dengelenmesi ile oluşan hava akımlarıdır.
Dünyanın bir kısmında hava, karna ve deniz ısınırken diğer yüzeyin soğuma görülür. Dünyanın günlük dönüş hareketiyle bu ısınma ve soğuma periyodik bir şekilde devam eder.
Ekvator civarında yerle temas halinde bulunan sıcak ve nemli hava konveksiyonla yükselir ve yükseldikçe soğur, belli bir seviyeye yükseldikten sonra daha soğuk olan kuzey enlemlere yükselir ve 30o kuzey enlemlerine yaklaşınca tekrar yeryüzüne doğru alçalır. Burada nispeten daha soğuk ve kuru olan hava ekvatora doğru yönelir. Buna “Hadley Sirkülasyonu “ adı verilir. Dünyanın dönüşüyle meydana gelen “Coriulus Kuvveti” nedeniyle havanın hareketi hareket yönünün sağına doğru saptırıldığından 0o-30o enlemleri arasında yeryüzüne ulaşan rüzgarlar temel olarak Kuzey-Doğu karakterli olurlar. Benzer yapıda ancak bu kez dalgalar şeklinde bir karakteristik arz eden ve “ Rossby sirkülasyonu “ olarak adlandırdığımı bir sirkülasyonda 30o-90o enlemleri arasında gerçekleşir. Bu sirkülasyon sonucunda 30o-60o enlemleri arasında Güney-Batılı ve 60o-90o enlemleri arasında Kuzey- Doğulu rüzgarlar oluşur.
Rüzgarlar sürekliliklerine göre bütün bir yıl boyunca esen sürekli rüzgarlar ve belli zamanlarda esen harikeyn, tayfun, tornado ve girdaplar gibi süreksiz rüzgarlar olarak iki grupta incelenebildikleri gibi rüzgar hızı, yönü ve hamlesinin aletlerle ölçülemediği durumlarda kestirilerek de incelebilir. Bunların dışında alizeler; her mevsim Kuzey ve Güney yarım kürede 30o enlem üzerinde bulunan yüksek basınç kuşağından Ekvator üzerindeki alçak basınç kuşağına doğru eserler. Kontralize rüzgarları ise atmosferin yüksekliklerinde alize rüzgarlarının ters yönünde eserler ve oluşmalarının nedeni; Ekvatorda ısınan hava kütlelerinin yükselmesi ve Ekvatordan uzaklaşacak şekilde hareket etmeleridir. Meltem rüzgarları karaların denizlerden ve dağların vadilerden daha çabuk ısınıp soğuması sonucu üzerlerinde bulunan hava kütlelerini etkilemesi nedeniyle oluşurlar.
Hareket halindeki bir hava kütlesinin yüksekçe bir dağa çarparak her 100 m’de 0,5oC soğuyarak yükselmesi, daha sonrada dağın diğer yamacına her 100 m’de 1oC ısınarak inmesi hareketine Föhn rüzgarları adı verilir.


3.1. RÜZGAR OLUŞUMUNDAKİ KUVVET FAKTÖRLERİ


Rüzgarı meydana getiren ve rüzgarın hızına etki eden atmosfer içindeki belli başlı kuvvetler şunlardır; basınç gradyan kuvveti, Coriolis kuvveti, merkezkaç kuvveti, sürtünme kuvvetidir. Basınç gradyan kuvveti havayı yüksek basınçtan alçak basınca doğru akıtmaya çalışır. Coriolis kuvvetine, yer dönmesinin saptırıcı kuvveti de denir. Bir merkez etrafında dolanan rüzgarlar kendilerini dolanım merkezlerinden uzaklaştırmak isteyen bir kuvvet etkisi altındadırlar. Buna merkezkaç kuvveti denir. Merkezkaç kuvvetinin birimi kütleye etki eden ivmesi, a=Vr²/r bağıntısıyla verilir. (Vr= rüzgarın hızı (m/s)r: rüzgarın dolanım yarıçapıdır. (m)). Rüzgarın meydana getirilmesinde etkili olmayan sürtünme kuvveti rüzgar hızını yavaşlatmaya .alışır.

4. RÜZGAR TÜRBİNLERİ VE RÜZGAR GÜLLERİ


Tahrik edilen kısmı dönme hareketi yapan ve bir akışkanda bulunan enerjiyi milinde mekanik enerjiye dönüştüren makinelere türbin denir. Türbinler en genel halde; buhar, göz, su ve rüzgar türbinleri olarak dört grupta incelebilir.
Pervane kanatları : pervane göbeği ve pervane miline rotor veya türbin denir.pervane mili dişli kutusuna bağlıdır. Dişli kutusuna jeneratörle bağlayan mile ise jeneratör mili denir. Bunların tümü kule tarafından taşınır. Kule ile yer bağlantısı da temel aracılığı ile sağlanır. Tüm bu elemanlara en genel halde rüzgar enerjisi tesisi adı verilir. Bu gerçeğe rağmen; yerli ve yabancı literatürde, rüzgar enerjisi tesisi yerine rüzgar türbini denilmesi alışkanlık olmuştur.
Rüzgar türbinleri direnç ve kaldırma kuvvetinden yararlanmalarına göre, pervane ekseninin yatay yada düşey olmasına göre veya aynı rüzgar hızında devir sayılarına (Devrililik sayılarına ) göre sınıflandırılır.
Direnç kuvvetinden yararlanılan türbinlerde, rüzgara karşı bir yüzey tutulur, rüzgar basıncından dönme hareketi oluşur. Örnek olarak; kepçe tipi anemometreler; Fars çarkı Savonius türbini gösterilebilir.
Direnç kuvvetinden yararlanılan türbinler, pistonlu pompalar ile su pompalaması gibi yüksek moment gereken yerlerde kullanılırlar ve elektrik üretimi gibi yüksek güç gereken alanlarda kullanılmazlar.
Kaldırma kuvvetinden yararlanan türbinlerde, rüzgar yüzeye belli bir açıyla gelir ve yüzeye etkiyen hava hızının doğrultusuna dik olarak oluşan kaldırma kuvveti, dönme hareketine dönüşür. Yüzey öncesinde yüksek basınç, yüzey arkasında ise al.ak basınç oluşturmaktadır. Örnek olarak , düşey eksenli Darrius türbinleri ise kanatlı yatay eksenli rüzgar türbinleri gösterilebilir.
Rüzgar türbinleri nominal güçlerine göre de; 5 kW’a küçük güçlü, 5kW’ın üstünde ise büyük güçlü rüzgar türbinleri olarak sınıflandırılırlar. Bunların dışında da yükselen hava akımlı rüzgar türbinleri gibi hava hareketinde ki kinetik enerjiden yararlanan türbinler vardır.
Tarih boyunca yatay eksenli kanatlı rüzgar türbinlerinden daha fazla enerji alabilmek için öneriler yapılmıştır. Bunlardan birincisi iki pervanenin arka arkaya yerleştirilerek aynı jeneratör milinin döndürülmesidir. Arkadaki pervaneye, öndeki pervaneye gelen rüzgar hızının optimum durumda ancak üçte biri geleceğinden, bu öneri verimli olmamıştır. Pervanenin önüne bir lüle yerleştirilerek rüzgar hızının artırılması önerisi de, hava debisinin küçük kesit tarafından belirlenmesi ve rüzgar yönüne ters hava sirkülasyonu oluşması nedeniyle, beklenileni verememiştir.
Rüzgar gülleri rüzgar türbinlerinin gelişmemiş ilk örnekleridir. Yıllarca sadece su pompalanmasında kullanılan rüzgar gülleri, su pompalanması işleminde ki moment gereksiniminin karşılanabilmesi amacıyla, çok kanatlı olarak üretilebilmektedirler. Rüzgar güllerinin kanatları, Türkiye’de belli bir eğrilik verilmiş ince levhalardan üretilebilmektedir. Rüzgar gülü kanatlarının genişlikleri, pervane göbeğinden uçlara gidildikçe artım göstermektedir. Rüzgar gülü pervane mili, dişli kutusuna bağlanarak, jeneratör mili devir sayısı artırılmaktadır. jeneratör olarak ta otomobillerde uygulama alanı bulan jeneratörler kullanılmaktadır.
Ege bölgesinde üretilen Rüzgar gülleri, genellikle , yüksek rüzgar hızlarına karşı koruma sistemi içermemektedir.







5. RÜZGAR ENERJİSİNİN MALİYETİ


Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliğinin bir raporuna göre rüzgar türbinlerinin fiyatı 1981-1991 yılları arasında 3 misli azalmıştır. Washington’daki yenilebilir Enerji Politikaları Projesi bulgularına göre ise 1997 yılında 1 000 $/kW olan rüzgar türbinlerinin yatırım maliyetleri 2006 yılında 600 $/kW’a düşecektir.
Türbinlerin süpürme alanlarının artması, üretim işlemlerinin gelişmesi ve teknolojik gelişmelerin yardımıyla 1979 yılında rüzgardan elde edilen 1 kWh enerji için harcanması gereken para 40 cent/kWh iken 2000 yılında 4 cente kadar düşmüştür.
Rüzgar türbinleri tarafından üretilen enerjinin maliyetini belirlemede göz önüne alınması gereken en önemli faktörler tesisin ilk maliyeti ve yıllık olarak üretilen enerjinin miktarıdır.
Büyük türbinler öncelikle bölgenin rüzgar açısından durumunun belirlenmesi gerekir. Yapılan ayrıntılı ve en az bir yıl sürecek teknik rüzgar ölçümleriyle rüzgar hızı ortalamaları günlük mevsimlik ve yıllık dağılımlar ile yaklaşık rüzgar hızı ortalamaları günlük, mevsimlik ve yıllık dağılımlar ile yaklaşık rüzgar enerjisi değerleri belirlenir. Büyük türbinlerin üretime başlaması için gereken rüzgar hızlarını bir yaklaşım olarak değerlendirirsek bölgedeki ortalama, rüzgar hızının 5-7 m/s (18-25 km/saat) civarında olması gerekmektedir.



5.1. RÜZGAR ENERJİSİNİN AVANTAJLARI


- Yakıt olarak rüzgarı kullandıklarından atmosfere zehirli gazlar veremezler.
- Rüzgar çiftlikleri kuruldukları alanın sadece %1’lik bölümünü kullanırlar. Geri kalan tarımsal faaliyetlerde rahatlıkla kullanılabilirler.
- Rüzgar çiftliklerinin söküm maliyetleri yoktur. Çünkü sökülen türbinlerin hurda değeri söküm maliyetlerini karşılamaktadır.
- Yapım aşamasında, inşaat faaliyetleri yöredeki insanlara iş olanakları yaratır.
- Rüzgar türbinlerinin kuruluşu sırasında harcanan enerjinin 3 ay gibi kısa bir sürede üretilebilmesi, özellikle bizim gibi kısa dönemde enerji talebi olan ülkeler için önemli bir faktördür.

6. RÜZGAR ENERJİSİNİN TÜRKİYE’DEKİ POTANSİYELİ


Ülkemiz rüzgar enerjisi yönünden azımsanmayacak bir potansiyele sahiptir. Dünya atlaslarında Marmara,Ege ve Akdeniz kıyı bölgelerimiz, rüzgar potansiyeli yüksek alanlar olarak yer almaktadır.
Ülkemizin rüzgar enerjisi bakımından en elverişli bölgeleri ; Çanakkale, Akhisar, Bandırma, Gördes, Bozcaada, Antalya, Sinop, Çorlu,Uzunköprü, Bergama, Çiğli, Datça, Bodrum, Çeme, Siverek, Cihanbeyli Ve Merzifon Bölgeleridir.
Türkiye Elektrik İşleri Etüd Merkezi tarafından yapılan çalışmalar, bu yörelerde her biri 50 MW kapasiteli 100 kadar rüzgar çiftliğinin kurulabileceğini ortaya koymuştur.
Türbinlerde kullanılacak alternatörler 1000 KVA’ya kadar halen Türkiye de üretilebilmektedir. Ayrıca yüksek voltaj trafolarının da tamamen yerli olarak yapılması da mümkün görülmektedir. Sonuç olarak ABD’de komple 1200 dolar olan beher kilovat tesis maliyetinin yurdumuzda 500-650 dolara düşürülmesinin mümkün olacağı uzmanlarca ifade edilmektedir.
Türkiye de yerleşim alanları dışında 10 m yükseklikte ki rüzgar hızı yıllık ortalaması Ege Bölgesi ve diğer kıyı alanlarında 4,5-5,6 m/s iç kesimlerde 3,4-4,6 m/s arasındadır. 10m yükseklikte yıllık ortalama rüzgar hızı 4-5 m/s olan yörelerimizde türbin kurulması açısından önemli olan 50 m yükseklikteki güç yoğunluğu çoğu kez yıllık ortalama olarak 500 W/m² düzeyini aşmaktadır.
7- SONUÇ

Türkiye de özellikle rüzgar enerjisinde ki yatırımların arttırılması rüzgar potansiyelinden faydalanılması bir zorunluluk haline gelmektedir. Çünkü;
- Mevcut ve yeni kaliteli petrol rezervlerinin kömür rezervlerinin sınırlı olması
- Türkiye nin enerji üretiminde dışa bağımlılığının azaltılması / kaldırılması
- Termik santrallerin elektrik üretimi veriminin %35 gibi düşük verimlerde çalışması ve çevreye verdiği zararlar.
- Türkiye de nükleer enerjinin elektrik üretmesi durumunda da uranyum rezervlerinin yaklaşık 40 yıl süreyle 2 santral kapasitesini karşılayacak düzeyde seyretmesi , çevreye vereceği olası zararlar.
- Türkiye de 2010 yıl yaklaşık 60 000 MW kurulu elektrik santrali kapasitesine ihtiyacı olması
Günümüzde yenilebilir enerji kaynakları arasında Türkiye de ve dünyada yapılan kadar mevcut sistemlerin iyileştirilmesi ve kayıpların azaltılması da önem arz etmektedir.
Ülkemizde henüz çok yeni ve tanınmamış bir kaynak olan rüzgar enerjisinin tanıtımı ve yaygınlaştırılması konuyla ilgili tüm kişi, kuruluş ve örgütler ile medyaya ve devlete de büyük iş düşüyor. Özellikle yerli kaynak, malzeme. Teknik bilgi ve işgücü Kullanılarak üretilecek türbinler, iç pazarda olduğu kadar da dış pazarlarda rekabet edebilecek düzeylerde olacaktır. Yakın gelecekte bu tip çalışmaların artmasıyla büyük yerleşim birimlerinin elektriğini sağlayan büyük türbinlerden oluşan rüzgar çiftliklerinin kurulması, Türkiye nin enerji darboğazından kendi çabalarıyla kurtulup enerji ihraç eden bir ülke konumuna gelmesine yardımcı olacaktır.
1990-1997 döneminde dünya rüzgar kurulu gücü üç katı aşkına artış göstermiştir. Türkiye de rüzgar santralı kurulması için yapılan 80’e yakın başvuru vardır. Ege kıyılarından başlayan bu uygulamanın rüzgardan kesintisiz enerji sağlanması için doğuya doğru bu uygulamanın yapılması gerekir.
Yapılması gereken, sağlıklı bir planlama ve tutarlı politikalarla konunun teşvik edilmesidir.
kaynak
Quo vadis?