Arama


Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
22 Şubat 2009       Mesaj #16
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Doğa olayları ve etkileri



icon13
Bahar ve yaz mevsimlerinde genellikle öğleden sonra havada bir ağırlık belirdiği zaman gökyüzünde kara bulutlar birikmeğe başlar. Bunun ardından, bazen dolu ile karışık sağanak halinde bir yağmur boşanır.

Yıldırım

Bu yağmurun nedeni, elektrikle yüklü çok büyük kümeler halindeki kümülonimbüs bulutlarıdır. Bunlardan ikisi birbirine dokunduğu zaman bir elektrik boşalması olur ki, buna yıldırım denir. Bunun, ansızın çakan ve gökyüzünü yırtar gibi kırık çizgiler halinde görünen izleriyse şimşek'tir.

Gök gürlemesi bu elektrik boşalmasının sesinden başka bir şey değildir; gürleme, özellikle dağlık yerlerde iki kayalık yamaç arasında olursa korkunç tarrakalar halinde işitilir (yankı olayı). Ses, ışıktan daha yavaş, yayıldığı için (saniyede yaklaşık olarak 340 m) şimşek gök gürültüsünden önce görülür.

Fırtına

Fırtınalar bazen çok korkunç olabilir. Şiddetli yağmurlar ekinlere, sebze ve meyve bahçelerine çok zarar verir: mevsime ve bitkilerin durumuna göre ürünler, tomurcuklar, filizler ve yumuşak meyveler dolu ile paramparça olur; dereler ve çaylar birdenbire yükselir. Dışarıda bulunan insanları ve hayvanları yıldırım çarpabilir. Yüksekte bulunan madeni kütleler ya da yüksek noktalar yıldırımı çeker. Bu nedenle açık arazide fırtınaya yakalanınca ağaçların altına sığınmaktan kaçınmak gerekir.

Yıldırım Siperi

Yıldırım bir bulutla yer arasında meydana gelen şiddetli bir elektrik akımı olduğundan bunun elden geldiğince zararsız bir şekilde yere geçmesini sağlamakta yarar vardır. Bu nedenle yüksek binaların, minare ve camilerin tepesine yıldırım siperi (paratoner) konur. Yıldırım siperini, 1754'te Benjamin Franklin bulmuştur.

En basit yıldırım siperi uzun ve kalın bir tel ile bunu yere bağlayan bir zincirden oluşur. Tele düşen yıldırım zarar vermeden bu yoldan toprağa gider. Bu düzenek madeni eşyadan ve elektrikli aygıtlardan uzak olmalıdır, çünkü yıldırım içinden geçerken bu tel tıpkı bir yüksek gerilim kablosunu andırır.

Yıldırım siperi sistemi «İsviçre yöntemi» ile daha da mükemmelleştirilmiştir. Buna göre bir yapının üstüne kısa boylu (30 cm) birçok madeni uç konur, sonra bunlar birbirine bağlanır. Bunlardan da yere sacayağı gibi birçok tel indirilip toprağa gömülür.



New York'ta bir fırtına. Kırık çizgili tek şimşek, saniyenin onda biri kadar bir sürede, birçok yerde birden çakabilir. Şimşeğin boşalttığı elektrik gücü, akıl almaz orandadır: 30 milyon volt ve 100,000 amper. Süre çok kısa olduğu için, bu güç ele geçmez ve kullanılamaz.

(Sağda) Benjamin Franklin (1706-1790), J.B. Greuze'ün eseri, Petit Palais, Paris. Yıldırım siperinin (paratoner) mucidi olarak tanıdığımız Franklin, kendi kendini yetiştirmiş bir dâhidir: matbaacı, gazeteci, filozof, fizikçi ve büyük bir devlet adamı... Sömürgelerin İngiltere'ye karşı savaşını destekledi, Amerika'nın ilk meclisine girdi, Bağımsızlık Bildirisi'ni kaleme alan heyete katıldı.

Saniyeleri Saymak

Gök gürlemesi korkulacak bir şey değildir: işitildiği zaman yıldırım çoktan düşmüştür. Şimşeğin çakışıyla gök gürültüsünün işitildiği an arasında geçen saniyeler sayılarak fırtınanın uzaklığı hesaplanabilir (3 saniye yaklaşık 1 km demektir).

Magnetik Fırtınalar

Her on bir buçuk yılda bir Güneş'in etkinliği yükselir: içten gelen püskürmeler sonucunda uzaya elektrikli tanecikler fışkırır ve bunların bir kısmı atmosfere gelir. O zaman Dünya bir mıknatıs gibi davranır: kutuplar ışık saçan göktaşları n ı çeker ve bunlar kutuplarda kutup kızıllığı denen olayları meydana getirir 3u taneciklerin gelişi üç-dört gün süreyle Yer'in magnetizmasını değiştirecek magnetik fırtınalara yol açar. Pusulaların ibresi şaşkına döner; radyo dalgaları karışır ve boz




GEL GİT OLAYI
Gelgit olayı, Manş Denizi'nin ve Atlas Okyanusu'nun sığ kıyılarında kolayca gözlenebilir: deniz, kıyı yönünde ilerler, kumsalı örterek bir süre öyle durur, sonra açıklara doğru çekilerek daha önce kaplamış olduğu yüzeyi yeniden açıkta bırakır. Kabarma ile alçalma arasındaki yüzey farkına yükselme denir.

Bu hareket okyanusların çoğunda, 24 saatte iki defa (yarım günlük gelgit) tekrarlanır; buna karşılık yeryüzünün birçok bölgesinde ancak bir defa (günlük gelgit) olur. Yılın bazı mevsimlerinde, kıyının belirli noktalarında, çok genişlik kazanır: Mont-Saint-Michel Körfezi'nde 15 metre, Kanada'da, Fundy Körfezi'nde 19 metre.

Gökcisimlerinin Etkisi

Bu olay hakkında ilk yeterli açıklama, ancak XVIII. yy.da ve İngiliz bilgini Isaac Newton tarafından yapılabilmiştir. Bu bilginin çalışmalarına göre gelgitin aslı, gökcisimlerinin çekim gücüdür ve gökcismi ne kadar büyük ve Dünya'ya ne kadar yakın olursa, çekim gücü de o kadar güçlü olur.

Gezegenlerle Güneş'in etkisi önemsiz olmamakla birlikte bu konuda başlıca rol, yakınlığı dolayısıyla, Ay'dadır. Böylece, gelgit vaktinde her gün görülen 50 dakikalık sapmanın nedeni de anlaşılır; çünkü Ay, Dünya'ya göre her 24 saat 50 dakikada bir aynı duruma gelir. Ay ve Güneş'in çekim etkisi birbirine eklendiği zaman büyük gelgitler, bu iki etki birbirine karşıt olduğu zaman ise küçük gelgitler oluşur.

Gelgit olayının meydana gelmesi için, deniz yüzeyinin yeterince büyük olması gerekir, yoksa çekim gücü önemsiz kalır: sözgelimi Akdeniz'de suların hareketi ancak yirmi-otuz santimetre içerisinde kalır. Ayrıca, kıyı çizgileri de gelgitlerin genişliğini etkiler: körfezlerde ve haliçlerde gelgitler daha belirli olur.

Ancak, Newton'un yorumu da tamamen yeterli sayılmaz. Özellikle Büyük Okyanus ve Hint Okyanusu'nun bazı kıyılarında, günlük gelgitlerde niçin suların 24 saatte ancak bir defa kabarıp bir defa alçaldığını açıklayamaz. Bazı yerlerde gelgit yüksekliği bir metreyi aşar, oysa bütün gökcisimlerinin gücü birleşse bile, bir metreyi aşkın bir gelgit meydana getirememesi gerekir. Aslında, gelgit olayı «seselim» cinsinden çok karmaşık bir olaydır: gökcisimleri, art arda düzgün itimlerin, bir salıncağı gittikçe daha yukarılara çıkardığı gibi, ardışık bir çekim gücüyle bunu sağlar.

İnsan ve Gelgitler

XIX. yy. sonunda İngiliz bilgini lord Kelvin ile Fransız bilgini Henri Poincare, gelgitleri önceden bilmeye yarayan ve denizciler için çok faydalı cetvellerin hazırlanmasına olanak sağlayan hesaplar yaptılar.

Bugün, hemen her büyük ülkede, kıyıların önemli her noktasındaki yerel genlik katsayılarım ve başlıca dalgaların her birine uygulanacak devirlerini deneysel olarak bulan bir hidrografya servisi vardır. Yılın her günü için, bu noktalardaki gelgit tahminleri yapılır ve lord Kelvin'in gelgit tahmin aletiyle hesaplar tamamlanır.

Gerçekten de gelgit, gemiciler için büyük kolaylıklar sağlar, çünkü gemilerin sığ haliçlere ve limanlara girmesini ve çıkmasını kolaylaştırır. Ama çoğu zaman, sular alçaldığında gemiler oturmasın diye tesviye havuzları yapmak gerekir.

Gelgit hareketleri, küçümsenmeyecek bir enerji kaynağıdır («mavi» kömür). Ortaçağ'da bile gelgit değirmenleri vardı. Haliçlere yapılacak hidrolik santrallar, elektrik üretecek türbinleri çalıştırmak üzere suyun gücünden yararlanarak bu enerjiyi kullanabilir. Ama böyle santrallar yapmakta henüz tereddüt var, çünkü bunlar çok pahalıdır. Bugün için dünyadaki bu tip tek santral, Bretagne'da bulunan Rance gelgit elektrik fabrikasıdır.

Kıyılarda Yaşam

Gelgit alanındaki hayvanlar ve bitkiler, hayatta kalabilmek için bazı özel nitelikler taşımak zorundadır. Günde iki kere su dışında ve güneşte kaldıkları için bu canlılar kurumaya karşı dirençli olmalı ve büyük sıcaklık farklarına dayanabilmelidir. Tatlı sudan (çünkü sular çekildiğinde yağmur yağabilir) etkilenmemeleri ve nihayet dalgaların yıkıcı gücüne karşı da dirençli olmaları gerekir.



TOPRAK AŞINMASI
Yüzyıllar boyu yağmurun, rüzgârın, don olaylarının, hattâ insanların etkisiyle yerkabuğunun görünümü yavaş yavaş değişmiştir. Bütün bu doğal ya da yapay kuvvetler zamanla en sert kayaları bile parçalayabilir ve böylece Dünya'nın yüzey şekillerini tümüyle değiştirebilir.

Bitmez Tükenmez Bir Etki

Yerkürenin bizim bulunduğumuz bölgelerinde su en önemli aşındırma etkenidir. Yağmur suları vadilerin yamaçlarından dereler halinde akar ve ırmaklarla akarsuların yataklarında toplanarak geçtiği yerde vadiler açar. Suyun bazı kayaları (özellikle kireçtaşı kayalarını) oyarak düdenler ve mağaralar meydana getirdiği de olur. Aynı şekilde deniz suları da yalıyarların tabanlarını aşındırır ve sonunda yalıyar çökerek «geriler».

Dağlarda ve soğuk iklimli bölgelerde don olayının aşındırıcı etkisi çok güçlüdür. Toprağın çatlaklarından içeriye sızan su donunca hacmi genişler ve kayaları içten parçalar. Bu soğuk bölgelerde karların oluşturduğu buzullar da geniş vadiler oyan önemli bir etkendir.

Özellikle hızını ve şiddetini kesecek hiç bir engelin bulunmadığı çöllerde rüzgârın etkisi çok fazla olur. Yerden kaldırdığı kum tanelerini yüzey şekillerinin üzerine savuran rüzgâr, kayaların diplerini aşındırır ve koskoca kayaları bir mantar biçimine sokabilir.

Nihayet, çevresindeki doğadan düşüncesizce yararlanmağa kalkışarak, rüzgârın önüne büyük bir engel olarak çıkan tepeleri ya da ormanları ortadan kaldıran, suların toprağa sızmasını kolaylaştıracak galeriler açan insanoğlu da, bütün bu aşındırma olaylarının etkisini arttırmakta yardımcı olur. Böylece aşındırma olayları hiç durmaksızın '''Dünya'nın yüzey şekillerini bozar ve değiştirir; yeryüzünün görünümünü durmadan değiştirir.

Toprak Aşınmasına Karşı Korunma

İnsanoğlu, tarlasını ve evini korumak için toprak aşınmasıyla savaşmak zorundadır. Dağların yamaçlarında, yağmur ve kar sularının akıp gitmesi için enlemesine hendekler^ açar. Ovalarda, rüzgârı engelleyecek sıra halinde ağaçlar diker. Tepelerin eteklerini ve kıyı kumullarını ağaçlandırarak toprağın ya da kumun kaymasını önler. Deniz akıntılarını yavaşlatan dalgakıranlarla kıyıları denizin etkisinden korur.

Nevşehir dolaylarındaki ünlü peribacaları, toprak aşınmasının en belirgin görüntülerindendir. Kiminin tepesinde sert kaya parçalarından birer takke bulunan, kiminin içi oyularak konut veya kilise haline getirilmiş bu garip taşlar, yağmur sularının aşındırdığı tüflerden (yumuşak yanardağ kayacı) oluşmuştur

kaynak
Quo vadis?