Kapalı
TDK, Türk Dil Kurumu
sıfat
1 . Kapanmış olan, açılmamış, açık karşıtı:
"Şimdi oğlunu kanlı göğsü, kapalı gözleri, mor dudaklarıyla görür gibi oluyordu."- N. Hikmet.
2 . Geçilmez durumda olan.
3 . Çalışma süresi sona ermiş (iş yeri).
4 . Başı örtülü (kadın).
5 . Açık ve kesin söz kullanmadan söylenen, müphem.
6 . Gizli, saklı:
"Meclisler, iç tüzük hükümlerine uygun olarak kapalı oturumlar yapabilir."- .
7 . Açık olmayan (giyecek):
"Damalı bir eteklik, açık mavi, kapalı bir yün kazak giymişti."- N. Cumalı.
8 . Bulutlu, karanlık (hava):
"Ankara'nın soğuk, kapalı havalı günlerinden biriydi."- Y. K. Karaosmanoğlu.
9 . (mecaz) İçe dönük yaradılışta olan:
"Ateşoğlu ile yirmi yıldır denizde yoldaşlık ederim. Ben böyle kapalı adama hiç rastlamadım."- Halikarnas Balıkçısı.
10 . (mecaz) Dış çevreyle ilişki içerisinde olmayan:
"Ayrıca ben, oldukça kapalı bir çevrede yetişmiştim."- A. Ağaoğlu.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- kapalı geçmek
- kapalı olmak
- kapalı yetişmek
Birleşik Sözler
- kapalı bölge
- kapalı çarşı
- kapalı devre
- kapalı duruşma
- kapalı gişe
- kapalı görüş
- kapalı hava
- kapalı hece
- kapalı kalp ameliyatı
- kapalı kutu
- kapalı oturum
- kapalı rejim
- kapalı tohumlular
- kapalı toplum
- kapalı tribün
- kapalı yer korkusu
- kapalı yüzme havuzu
- gözü kapalı
- ucu kapalı
- üstü kapalı