Taze
sıfat (ta:ze) Farsça t¥ze
1 . Bozulmamış, bayatlamamış olan:
"Beyaz peyniri, ekmeğin taze kabuğuna sarıp ağzıma sokuyorum."- Y. Z. Ortaç.
2 . Dinç, yıpranmamış, yorulmamış:
"Yüzü taze, taravetli ve güzeldi."- M. Ş. Esendal.
3 . Kuru olmayan, körpe, kuru karşıtı:
"Ağaçların taze yaprakları akşamın serinliğini emiyormuş gibi duruyordu."- M. Ş. Esendal.
4 . mecaz
Yeni, zamanı geçmemiş:
"Orada okuduğum en taze havadis yirmi beş, otuz günlüktü."- Halikarnas Balıkçısı.
5 . isim, mecaz
Genç kadın:
"Şu köşede çocuğuyla beraber bir taze oturuyor."- Ö. Seyfettin.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
Birleşik Sözler
- taze fasulye
- taze para
- taze soğan
- her dem taze
- terütaze