Arama


MeLL - avatarı
MeLL
Ziyaretçi
11 Mart 2009       Mesaj #2
MeLL - avatarı
Ziyaretçi
DEPREMLERDE İKİNCİL KORUNMA YÖNTEMLERİ:
İkincil korumada afet sırasında ve afetten hemen sonra alınan önerileri içerir.Bunun çok azı sağlıkla ilgilidir.
A.Afete uğrayan bölgenin ve etkilenen nüfusun belirlenmesi
B.Enkaz kaldırma ,kurtarma ve yıkıntının temizlenmesi
C.Afetzedelerin beslenmesi
D.Afetzedelerin barındırılması ve ısıtılması
E.Ulaşım ve haberleşmenin sağlanması
F.Emniyet ve güvenliğin sağlanması
G.Koruyucu hekimlik ve çevre sağlığı hizmetleri
H.Tıbbi bakım.
DEPREMLERDE BARINMA:
Afetten hemen sonra hayatta kalanlar için yeni barınma ortamı hazırlanır.Bu amaçla çoğunlukla çadırlar kullanılır.Çadırlar kurulurken uyulmasu gereken kurallar vardır.Çadırlar 8’er metre ara ile düzgün sıralar
halinde kurulmalıdır.Yollara ve su kaynaklarına yakın,drenajı kolay,hafif meyilli arazide sivrisinek üreme yerleri ve çöplük gibi sakıncalı yerlere uzak alanlarda kurulmalıdır. Her 3 M2’ye bir insan düşecek şekilde yerleşim yapılmalıdır.5-6 çadır için bir çöp bidonu ve bir tuvalet ve en az 200 litrelik bir su deposu bulunmalıdır.
Büyük kampların kurulması ve yönetimi kolaysa da ,çevre koşullarının hızlı bozulması ve sonrasında büyük sağlık sorunlarına neden olmasından dolayı tercih edilmemelidir.
DEPREMLERDE İNFEKSİYONDAN KORUNMA:
Koruyucu hekimlik ve çevre sağlığı hizmetleri sağlık hizmetlerinin en önemlilerindendir.
Temiz ve yeterli su sağlanması önceliklidir. Bu çabada afet öncesi durum temel alınmalıdır.Suyun niteliğinin zaten yetersiz olduğu uzak yerleşim bölgelerine,nitelikli su sağlamak amacı ile su temizleme ve klorlama araçları taşınması akılcı değildir.Kırsal bölgede su,etrafta bulunan çeşitli su kaynakları nedeni ile zaten büyük sorun olmamakta ,en büyük sorunlar ,su şebekesinin büyük hasar gördüğü şehirlerde yaşanmaktadır.Su;içme suyu,yemek suyu,temel temizlik suyu olarak sağlanmalıdır ve en az kişi başına 15-20 litre günlük su temin edilmelidir. Temiz içme suyu tanımına uyan su,şişe suyu ,kaynatılmış su veya işlemden geçirilmiş su dur. Şebeke eğer kullanılamayacak durumda ise yeni su kaynakları aranır.Bunlar çeşitli yer altı suları ve kuyular olmalıdır.Yüzeyel su kaynaklarının kontaminasyonu çok daha kolay olduğundan,bunların
kullanılması en son olarak düşünülmelidir.Herhangi bir kaynaktan su almadan önce ,bu kaynaktaki suyun miktar ve kalitesi incelenmeli,kirlenme odaklarından uzaklığı ,seviyesi araştırılmalıdır.Su kirli ise filtrasyon,kaynatma ve klorlama yapmak gerekir.Şişelenmiş suyun da kaynağı biliniyorsa kullanılmalıdır ,aksi taktirde su mutlaka kaynatılmalı veya klorlanmalıdır.Kontamine olduğundan şüphelenilen su ile asla mutfak araç gereçleri yıkanmamalı,diş fırçalanmamalı,yemek hazırlanmamalı veya su buz haline getirilmemelidir.Suyu kaynatmak bakteri ve parazitlerin çoğunu öldürecektir.Kaynatma işlemine su kaynadıktan sonra en az bir dakika devam edilmelidir. Su; klor veya iyod tabletleri kullanılarak veya %5.25 lik Sodyum hipoklorid kullanılarak hazırlanmalıdır. %5.25’ lik Sodyum hipoklorid çözeltisinden 1 çay kaşığı ile yaklaşık 20 litre su kullanılabilir duruma getirilebilir.Fakat bu suyu en az 30 dakika bekletip sonra kullanmak gerekir.Bu yapılan işlemle parazitik organizmalar yok edilemez.
Suyun sağlanması kadar,dağıtım ve depolanması da önemlidir.Dağıtımda tankerlerden yararlanılabilir.En çok 24 saatlik su
depo edilmelidir.Depo için ,plastik veya çelik bidonlar kullanılabilir.Su depolanan yerler alglerin üremesini engellemek için güneşten,kontaminasyonun önlenmesi için toz,böcek ve kuşlardan korunmalıdır.
GIDA TEMİNİ ve KORUNMASI:
Kaynağı belli olmayan su ile temas ettiği bilinen veya şüphesi olan hiç bir yiyecek maddesi tüketilmemelidir.İçme amacı ile hazırlanan su ile gıdalar iyice yıkanmalı ve mutlaka pişirilerek yenilmelidir.Pişmiş hazır gıdalardan sadece markası ve son kullanım tarihi belli olan konserveler tüketilebilir.Kuru gıda ve konserveler dışındaki yiyecek maddelerinden
açıkta kalanlar ,2 saatten daha fazla oda ısısından daha yüksek ısısı olan yerlerde bekleyenler dikkatle kontrol edilmeli en ufak bir tat ,koku değişikliğinden şüphelenildiğinde yiyecek maddesi yok edilmelidir.Tüm yiyecek maddeleri soğuk ve kuru zeminlerde muhafaza edilmelidir.Gıda böcek,fare ve sinekten de korunmalı ve günlük tüketilmelidir.
Yardım olarak sağlanan yiyecek maddesi halkın alışkın olduğu,kolayca kabul edip hazırlayabileceği yiyecek maddeleri olmalıdır.1966-Varto depreminden sonra bölgeye yollanan tenekeler dolusu zeytinyağı vatandaşın daha önce kullanmadığı bir yağ tiürü olduğu için kimse tarafından istenmemiş,ucuz fiyatla alınan az miktardaki zeytinyağı ise,bölgede türeyen tüccarlara satılmıştır.Aynı durum yurt dışından gelen et konservesi ve diğer hazır yiyecek maddelerinde de görülmüş ,bunlar da domuz eti veya domuz yağı olabileceği kuşkusuyla bölge halkınca kullanılmamıştır.
SANİTASYON ve KİŞİSEL HİJYEN:
Acil koşullarda da en önemli kural kişisel hijyenin iyi olmasıdır.Yemek hazırlamadan ve yemeden önce,tuvalet kullanımından sonra ,enkaz çalışmalarına katıldıktan sonra ,kontamine su ile temas etmiş olabilecek her türlü araç ve gereç ile temastan sonra eller mutlaka temiz su ve sabunla yıkanmalıdır.Aileler bu kuralları çocuklarına da uygulamalı ve çocukların kontamine su kaynakları içinde veya su ile temas etmiş olabilecek oyuncaklarla oynamasını engellemelidir.
Tuvaletler,yerleşim yerleri ve su kaynaklarından uzak,sineklere kapalı,koku çıkmayacak ve kolayca temizlenebilecek şekilde yapılmalıdır.Her 1000 kişiye en az 5 tuvalet hesaplanmalıdır.Kanalizasyon olan yerlerde onarım işlemleri derhal başlamalıdır.Vektörlerin tuvaletlere ulaşması engellenmelidir.
Çöpler ağzı kapaklı bidonlarda saklanır,sık olarak toplanır.Yakılarak ya da gömülerek imha edilir.2x2x1 metre boyutlarındaki bir çukur yaklaşık 200 kişinin 7-10 günlük çöpünü muhafaza edebilir.Hayvan leşleri de aynı şekile imha edilmeli,köpek ve yaban hayvanlarının ulaşamayacağı derinliklere gömülmelidir.Bu kolay bir iş
değildir.Örneğin 1983 Erzurum depreminde 7483 büyükbaş ve 22864 küçükbaş hayvan telef olmuştur.Afet bölgesinde atık suların yüzeyde akıp gitmesine izin verilmemelidir.Özelikle mutfak ,hastane gibi yerlerin atık sularının açılacak süzme kuyularında toplanması sağlanmalıdır.
Afetlerden sonra fare ,sinek,böcek,bit,pire ve diğer vektörlerin kontrolü önemlidir.Özellikle sellerden sonra vektör üreme yerlerinin artmasına bağlı olarak sıtma salgınlarının görüldüğü bildirilmiştir.1983 Ecuador selinden sonra bölgede malarya vakalarında 7 kat artış saptanmıştır.Bu nedenle afet öncesi gerekli insektisid ve rodentisidlerin
depo edilmiş olması gereklidir.Afet sırasında toplu yaşama yerlerinde oluşabilecek üreme yerleri yok edilmelidir.Açık çöpler,hayvan leşleri,su
birikintileri,patlamış kanalizasyon sistemleri,etrafa dağılmış besin maddeleri ve temiz olmayan insanlar vektör üremesi için uygun ortam oluştururlar.İnsektisid uygulaması ile birlikte çevre temizliği,drenaj,bataklıkların doldurulması gibi çalışmalarla,bulaşıcı hastalıklara yol açabilecek vektörlelerin kontrolü erkenden başlatılmalıdır.Afetzedelere banyo veya duş,çamaşır yıkama yerleri ve dezenfeksiyon istasyonlarının sağlanması da önemli hizmetler arasındadır.
Ölülerin gömülmesi genellikle sorun oluşturur.Enkaz altından çıkartılan cesetlerin tanımlanması,kayıt edilmesi,üzerlerinden çıkan kıymetli eşyanın yakınlarına verilmesi,dini törenin yapılıp,cesetlerin gömülmesi ayrı bir organizasyonu gerektirir.Ceset toplama ve naklinde
görev alan kişiler,ölülerin kan ve vücut sıvıları ile doğrudan temas etmemeleri konusunda uyarılmalı,bu kişilerin her türlü müdaheleyi mutlaka eldiven ,önlük ve çizme gibi gerçlerle yapmaları uygun olur.Hepatit B aşılamasının bu grupta endikasyonu vardır.
Dünya sağlık örgütü verilerine göre kadavra ve epidemiler arasında bir ilişki gösterilememiştir.Vektörler aracılığı ile bulaşan malarya ve deng ateşinin kadavraların varlığı ile ilişkisi de yoktur.Çok az sayıda vakada kadavraların su sistemleri ile ilişkisi sonrasında gastroenterit nedeni olduğu tespit edilmiştir.Kolera infeksiyonunda ise etkenin bulaşmasında kadavraların rolü yoktur.Kolera daha çok afette hayatta kalanların kişisel hijyenlerinin yetersiz olmasından kaynaklanır ve epidemisinde gerçekten ölüm artar.İçinde bulunduğumuz modern çağda dahi 1991 de Peru da kolera epidemisi gerçekleşmiş ve 1100 kişinin ölümüne neden olmuştur.
17.AĞUSTOS 1999 Marmara depremi yukarıda anlatılan basit kurallara uyulmadığından bir felakete dönüşmüş,hayatta kalanlar için ise
felaketten daha zor günler başlamıştır.Ülke olarak bu depremden almamız gereken çok ders vardır.Sağlık personeli olarak bize düşen görev ise nüfusumuzun %98’inin deprem kuşağı üzerinde yaşadığını ,bu tür felaketlerle her zaman karışabileceğimizi hatırlamak ve hekimlik hayatımız boyunca bu gibi durumlarda can kaybını en aza indirmek için her zaman hazırlıklı olmamız gerektiğidir.