Arama

Dua Ufku - Tek Mesaj #124

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Haziran 2006       Mesaj #124
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Muhterem hocam, elbette peygamberler seçilmiş insanlardır ve elbette bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.), hem peygamberlerin ve hem de insanların en büyüğü, kıymetlisi ve Yaratan'a sevgili olandır. Ben sevgi duyan, hatta aşırı sevgi duyan insanın şirk derecesinde söz söylemelerini gündeme getirmekle birlikte, meşruiyeti açısından da bir cevap istiyorum. Meselâ, birçok yerde, ezan okunurken insanlar; "Aziz Allah, şefaat Ya Resulallah" derler. Bunu -çok büyük bölümü bir alışkanlık olarak söylese de- sanki Hıristiyanların Hz. İsa inancına benzer bir edâ ile, sanki Hz. Muhammed yaşıyor, sanki ondan dilek dilenir ve sanki o da dileyenlerin dileklerine cevap verebilir gibi düşünce ve inançla dualaştırmak doğru mudur? Cenab-ı Allah'tan gayrisinden istekte bulunmak şirk değil midir?.. Açıklarsanız, size daha çok dua etme fırsatı verirsiniz bizlere. Selâm, sevgi ve dualarımızla. (Arif BİLGİN/Elbistan)

Aslında çok önemli ve gerçekten hassas bir konuyu gündeme getiriyorsunuz. Bu açıdan konuyu, şefaat ve tevessül (vesile) kavramları çerçevesinde genişçe ele almak gerekir.



Ama bugünkü yazıda sorunuzla sınırlı kalarak, şefaat duası ve şirk konusunu ele alacağım. Fırsat düştüğünde, inşallah diğer boyutları da ele alırım. Sorunuz ve güzel değerlendirmeniz için, size gerçekten çok teşekkür ediyorum. Şefaat, "aracılık", "aracılık etmek", "yardım etmek", "yardım istemek", "başkası adına yardım talebinde bulunmak" ve "öncülük/rehberlik etmek" gibi anlamlara gelir. Şefaat edene "şâfi/şefî(şefaatçi), şefaat edilene "meşfû" (şefaat edilen/istenen) denir.
Allah'ın şefî oluşu

Şefaat, bütünüyle Allah'a aittir. (Zümer, 39/44) Nefis için Allah'tan başka şefaatçı yoktur. (En'âm, 6/70) Zaten şefaat eden/şefaatçı anlamındaki "Şefî", Allah'ın güzel isimlerinden (esmây-ı hüsnâ) biridir: "Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur'an'la öğüt ver. Yoksa ona Allah'tan başka, ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçı. (Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. İşte onlar kazandıkları yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir." (En'âm, 6/70. Ayrıca bk. En'âm, 6/51; Secde, 32/4)

Müşriklerin (puta tapanların) yaptığı gibi, Yüce Allah'tan başkası şefaatçı edinilemez. (Zümer, 39/43) Nitekim onlar, putları şefaatçı tanımışlardır. (Yunus, 10/18) Fakat bu putlar, onlara asla şefaat edemeyecektir. (En'âm, 6/94; A'râf, 7/53; Şuara, 26/90-1; Rûm, 30/12-13; Yâsîn, 36/23; Zuhruf, 43/86) Zaten kendileri de bunu itiraf edeceklerdir. (Şuara, 26/100)

Bunun yanı sıra, mü'minler bedel, dostluk ve şefaat bulunmayan gün gelmeden Allah yolunda harcamaya (infak) çağırılmakta (Bakara, 2/254), zâlimlerin ve inkârcıların şefaatçısının olmayacağı (A'râf, 7/53; Gâfir, 40/18), kâfirlere şefaatçıların yarar sağlamayacağı (Müddessir, 74/48) belirtilmektedir.

Kur'an-ı Kerim'de şefaat, daha çok âhiretle ilgili olarak ele alınır. Mahşer günü, hiçbir şefaatın insana yarar sağlamayacağı bir gündür. (Bakara, 2/48, 123, 254; Secde, 32/4; Müddessir, 74/48) Şefaat izni

Bu şefaat anlayışının doğal uzantısı ve Allah'ın rahmetinin bir belirişi olarak dünyada veya âhirette şefaat izni de, tamamen Allah'ın elindedir. "Katında izni olandan başka kim şefaat edebilir?" (Bakara, 2/255. Ayrıca bk. Yunus, 10/3; Zümer, 39/43-44; Tâhâ, 20/109; Meryem, 19/87) Melekler bile, Allah'ın izni olmadan şefaat edemezler. (Enbiya, 21/27-28) Onlar, ancak Allah'ın rızasına ulaşmışlara şefaat edecektir. (Enbiya, 21/28)

Yarınki yazıda şefaat izni verilenleri, peygamberimizin şefaatını ve şefaat duasının özelliklerini ele alalım. Peygamberimiz'in şefaatı 2 Dünkü yazıda değerli okuyucumuz Arif Bilgin'in ezan sırasındaki şefaat duasıyla ilgili sorusu üzerine, şefaat kavramını, Allah'ın şefî (şefaatçı) oluşunu ve şefaat izni konularını ele almıştık. Bugün ise, Peygamberimiz'in şefaat yetkisini ve şefaat duasını ele alıyoruz.

Bizzat Yüce Allah, mahşer gününde takva sahiplerine şefaat (En'âm, 6/51) ve yardım edecektir (Duhân, 44/41-42) Ayrıca Allah, kendi katından ahid (söz) almışlara (Meryem, 19/87), bilerek hakka şahitlik edenlere (Zuhruf, 43/86), izin verdiği, dilediği ve sözünden râzı olduğu kimselere (Tâhâ, 20/109; Secde, 34/23; Necm, 53/26) şefaat izni verdiğini belirtmektedir.

Hz.Peygamber (s.a.) bu sayılan niteliklere en başta sahip olan seçkin bir Allah elçisidir. Ayrıca Hz.Peygamber (s.a.) şefaat edecekler arasında, peygamberleri, âlimleri ve şehitleri de saymıştır. (İbn Mâce, zühd, 37) Peygamberimiz'in şefaatı

Peygamberimiz'in, âhirette hesabın başlaması için Allah'a yalvarması, şefaat-i uzmâ (büyük şefaat) adını alır. (Bu şefaatın nasıl olacağı, uzun bir hadiste anlatılır. Bk. Buharî, enbiyâ, 3, 9, tefsîr, 17/5; Müslim, iman, 327, 328; Tirmizî, kıyamet, 10) İsrâ, 17/79 (ayrıca Kasas, 28/88) âyetinde geçen "makâm-ı mahmûd" (övgün makam, şefaat makamı), Hz.Peygamber (s.a.) tarafından işte bu şefaat-i uzmâ yetkisi olarak açıklanmıştır. (Buharî, zekât, 52; Tirmizî, tefsîr, 17/7)

Hz.Peygamber (s.a.), ümmeti için şefaat etmeye izinlidir. Mü'minlerin günahlarının bağışlanması için, dünyada dua ettiği gibi, âhirette de dua edecektir. (Müslim, iman, 346, cenâiz, 102-3, no:974) Nitekim mü'minlere çok düşkün olan Sevgili Peygamberimiz, şöyle buyuruyor: "Her peygamberin kabul edilen bir duası vardır. Diğer peygamberler, o duayı yapmakta acele ettiler. Ben ise, bu duamı, kıyamet gününde ümmetime şefaat için sakladım. Ona, ümmetimden şirk koşmayanlar kavuşacaklardır." (Buharî, da'avât, 1; Müslim, iman,86, 334) Buna göre, şefaatı hak etmek için, mü'min olmak ve şirk koşmamak gerekiyor. Yine Hz.Peygamber (s.a.) şöyle buyuruyor: "Şefaatım, ümmetimden büyük günah işleyenler içindir." (Ebu Davud, sünnet, 21, no: 4739; Tirmizî, kıyamet, 11; İbn Mâce, zühd, 37, no: 4310) Bu hadisi, yanlış bir şekilde büyük günahı teşvik anlamında değil, affedilme ümidi anlamında değerlendirmek gerekir. Hz.Peygamber (s.a.) imanla ölmüş herkese şefaat edecektir, cennete doğrudan gidecek mü'minleri cennete götürdükten sonra, kalbinde enaz iman olanlara bile cehennemden çıkmaları için şefaat edecektir: "Kıyamet günü olduğunda, ben şefaat edeceğim. 'Yarabbi, gönlünde hardal tanesi kadar imanı olanları, cennete koy' diye dua edeceğim. Bunlar, cennete girecektir. Sonra da 'Rabbim, hardal tanesinden az imanı olanları da cennete koy' diye yalvarırım." (Buharî, tevhîd, 36, iman, 15; Müslim, iman, 322, 326, 327) Şefaat duası ve şirk

Baştan beri özellikle belirtilen âyetlerde şefaat konusu, dikkat çektiği üzere, tevhîdin ortaya konması ve şirkin reddi bağlamında ele alınmaktadır. Bunun bir anlamı, şefaat ile şirk arasında ince bir çizginin olduğunu hatırlatmaktır. Öyleyse, bu açıklamalar ışığında Peygamberimiz'in şefaatına erişmek için dua edebiliriz. Ama bu şefaat duasının kabulü ve şefaat izni, yalnızca Allah'ın iznine ve kabulüne bağlıdır. Peygamberimiz bile olsa, Yüce Allah izin vermediği sürece hiç kimse hiçbir şefaat yapamaz. Her türlü yardım dileği ve bu çerçevede şefaat, yalnızca Allah'tan ve Allah'ın kabulüyle beklenir. Ezan okunurken yapılan şefaat duası da, bu kapsamdadır ve zaten Peygamber'e bağlılık göstermek ve bunun sonucunda mahşer gününde şefaat ummak üzere yapılır. Şefaat beklentisi ve güvencesiyle değil, Hz.Peygamber'in (s.a.) örnekliğini yaşayarak ve uygulayarak şefaatına lâyık olmaya çalışmak gerekir. Yüce Allah, hepimizi Peygamberimiz'in şefaatına kavuştursun.