Mal 1 . Bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü:
"Mal vardı, mülk vardı. At vardı, araba vardı."- Ö. Seyfettin.
2 . Büyükbaş hayvan:
"Boz atlar yağız değildi, artık; mallar erimiş, zayıflamıştı."- N. Araz.
3 . ticaret Alınıp satılabilen her türlü ticaret eşyası, emtia.
4 . mecaz Bayağı, aşağılık, kötü kimse:
"Onun ne mal olduğunu bilirim."- .
5 . argo Esrar.
6 . kaba konuşmada O*****.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- mal adama hem dost hem düşmandır
- mal bulmuş Mağribî gibi
- mal canı kazanmaz, can malı kazanır
- mal canın yongasıdır
- mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan
- mal edinmek
- mal etmek
- malı götürmek
- malını yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür
- malın iyisi boğazdan geçer
- malı ongun olanın adı angın olur
- mal kaldırmak
- mal kapatmak
- mal meydanda
- mal olmak
- mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi
- mal yapmak
Birleşik Sözler
- mal beyanı
- mal bildirimi
- mal birliği
- mal canlısı
- mal mülk
- mal sahibi
- mal sandığı
- mal varlığı
- malın gözü
- anamal
- ara mal
- başmal
- beytülmal
- fason mal
- kabzımal
- mirî mal
- resülmal
- sermaye mal
- tapon mal
- dünya malı
- hırsız malı
- işporta malı
- ithal malı
- mezat malı
- orta malı
- sıra malı
- vakıf malı
- yerli malı
- ikame mal