Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Mayıs 2009       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
organiktarim

Organik Tarım Nedir?

Tarımsal üretimde kullanılan kimyasalların (ilaç, gübre gibi) olumsuz etkilerinin insan ve toplum sağlığı üzerindeki zararları artarak kendini hissettirmeye başladı. Tüm bu olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması amacıyla kimyasal gübre ve tarımsal savaş ilaçlarının hiç ya da mümkün olduğu kadar az kullanılması, bunların yerini aynı görevi yapan organik gübre ve biyolojik savaş yöntemlerinin alması temeline dayanan “ekolojik tarım sistemi” geliştirildi. Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (Food and Agriculture Organisation, FAO) ve AB tarafından konvansiyonel tarıma alternatif olarak da kabul edilen bu üretim şekli değişik ülkelerde farklı isimlerle anılıyor. Almanca ve Kuzey Avrupa dillerinde “ekolojik tarım”, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolcada “biyolojik tarım”, İngilizcede “organik tarım” , Türkiye’de ise "ekolojik veya organik tarım" eş anlamlı olarak kullanılıyor.




Türkiye'de Organik Tarım Nasıl Gelişti?

Dünya ticaretinde 1970’li yıllarda başlayan organik tarımdaki gelişmelere uygun olarak, Avrupalı şirketler Türkiye’deki şirketlerden organik ürün talebinde bulundular ve böylece 1984’de organik tarım başladı. Organik tarım ilk kez, Türkiye’nin geleneksel ihraç ürünlerinden kuru incir ve kuru üzüm ile Ege bölgesinde gerçekleştirildi. Daha sonra bu ürünlere kuru kayısı, fındık gibi ürünler de katılarak farklı bölgelere yayıldı.

İlk yıllarda Avrupa kökenli bazı şirketler kendi ihtiyaçları olan ürünleri anlaşmalı çiftçilerle yetiştirmek ve elde edilen ürünleri Türk ihracatçıları vasıtasıyla kendi ülkelerine ithal edebilmek için Türkiye’de organik üretim projeleri oluşturdu. İlk yıllardaki bu organik üretim faaliyetlerinin danışmanlık, teftiş ve sertifikasyon gibi vazgeçilmez esasları tamamıyla yabancı kişi ve kuruluşlarca yerine getirildi. 1990’lı yılların başında bu konularda az sayıda da olsa Türk uzmanlar yetişti ve yabancı şirketlerin Türkiye’deki temsilciliğini yapmaya başladılar.


Organik tarım hareketini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmek amacıyla 1992’de ”Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO)” kuruldu. Aynı yıl içinde İzmir’de yapılan "Akdeniz Ülkelerinde Ekolojik Tarım Konferansı", ETO tarafından organize edildi. Bu şekilde organik tarım alanında yeni bir süreç başladı, İzmir bu hareketin merkezi durumuna geldi.

Organik tarım faaliyetlerinin Türkiye’de ilk olarak Ege Bölgesi’nde İzmir’de başlamış olması, ürün işleme tesislerinin büyük kısmının İzmir’de olması ve üretilen ürünlerin büyük kısmının İzmir limanından ihraç edilmesi nedeniyle, organizasyon kuruluşları, kontrol ve sertifikasyon şirketleri gibi, organik tarım sektörünün hemen tüm kuruluşlarının merkez ofisleri İzmir’de yer alıyor.

ETO’nun da katkılarıyla "Bitkisel ve Hayvansal Tarım Ürünlerinin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik", Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından 18 Aralık 1994 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bu yönetmelik AB normlarına uygun olarak hazırlandı. Organik ürünlerin dış satımını düzenlemek üzere çalışmalar da devam ediyor.


Neden Organik Tarım Yapılmalı?

Giderek artan nüfusa orantılı olarak, yaşadığımız çevre ve yediğimiz ürünlere dikkat etmek gerektiği gibi hassas konular tartışılmaya başlandı. Bunun nedenleri arasında, en önemlileri şöyle sıralanabilir:

* Gelecek nesilleri korumak,

* Kimyasalların insanlar, çevre ve hayvanlar üzerindeki olumsuz etkilerinden korunmak,

* Toprak verimliliğini ekolojik koşulları göz önüne alarak doğal yollarla uzun dönem için sağlamak,

* Toprak ve genetik kaynak erozyonunu önlemek,

* Su miktar ve kalitesini korumak,

* Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak ve enerji tasarrufu yapmak,

* Üretici ve tarımsal işletmelerde çalışan insanların sağlığını korumak,

* Küçük çiftçilerin güvenliğini üretim döngüsü veya gelir düzeylerini arttırarak sağlamak,

* Ekonomiyi desteklemek,

* Sağlıklı ve besin kalitesi yüksek ürün elde etmek

Tarımda Organik Üretime Geçmenin Adımları

* Öncelikle yut içinde ve yurt dışında uygulanan ilgili kanun ve yönetmelikle incelenmeli.

* Ekolojik ve ekonomik analiz yapılmalı ve alınabilecek danışmanlık hizmetleri araştırılmalı.

* Üreticinin, üretici bilgilerini içeren organik üretici kanallarını, son 3 yıllık üretim bilgilerini kapsayan organik üretici arazi envanterini, organik tarım parsellerin krokilerini ve organik tarım yönetim planını hazırlaması gerekiyor.

* Girişimci, kontrol ve sertifikasyon şirketiyle sözleşme imzalıyor. Böylece kontrol süreci başlıyor. Sertifikasyon yetkilisi, organik tarım esaslarına göre rapor yazılıyor.

* Ardından satış sertifikasyonu düzenleniyor. Satın alma, işleme, paketleme, satış vb. faaliyetlere ilişkin süreç, kontrollü belgeleme ve bilgilendirme düzeyine devam ediyor.

* Uzmanlar Avrupa’da yetiştirilemeyen daha lezzetli, daha kokulu ürünlere odaklanılması gerektiğini söylüyor. Özellikle kuru üzüm, kuru incir ve susam yetiştirilmesi öneriliyor.

* Bu alana yatırım yapmak isteyenlerin Avrupa Yatırım Bankası ve yurtdışındaki diğer bankalardan kredi sağlanması mümkün. Bunun için fizibilitesi iyi yapılmış bir organik tarım projesi geliştirilmesi gerekiyor.

* Organik tarım yapmak isteyen bir girişimcinin yatırım maliyetinin minimum 50.000- 100.000 TL arasında değiştiği belirtiliyor.

Organik Tarımın Önemli Kuralları

Organik tarımda farklı bitkisel ve hayvansal ürünler için farklı üretim yöntemleri mevcut. Bunların ortak ilkeleri şunlar:

* Organik üretim yapan tarım işletmelerinde doğal kökenli hammaddeler kullanılarak üretim yapılmalı.

* Hammaddelerin ve diğer işletme girdilerinin çevreyi tehdit eden her türlü etkisi azaltılmalı veya bunlardan tamamen kaçınılmalı. Örneğin organik tarımda kullanılacak fide-tohum, fidan vs. ilaçsız olmalı.

* Toprağın işletilmesi ve içindeki canlı faaliyetin devamı için nöbetleşe ekim ve organik gübreleme yapılmalı. Bunun için çiftlik gübresi ve organik atıklardan oluşan kompost ve yeşil gübre kullanılmalı. Ayrıca uygun toprak işleme aletleri kullanılmalı, gereğinden fazla sayıda toprak işlemeden kaçınılmalı.

* Organik ortama uygun dengeli karışımlar yapılarak nöbetleşe ekimde baklagillere ağırlık verilmeli.

* Bitki tür ve çeşitlerinin seçiminde üretim yapılacak yerin ekolojik koşulları göz önünde bulundurmalı bu koşullara uygun, dayanıklı, tohum, fidan ve hayvan kullanılmalı.

* Zararlılarla mücadelede biyolojik yöntemlere başvurulmalı.

* Hayvansal üretimde ise ağıl ve ahırların usluna uygun olması, beslenme ihtiyacının mümkün olduğu ölçüde işletmeden karşılanması yemlere kimyasal maddeler (antibiyotikler, kilo artırıcı katkı maddeleri vs.) katılmaması gerekiyor.

* Yetiştiricilikte yem ihtiyacının karşılanmasında 1 ha alan için 1 büyükbaş hayvan düşünülmeli.

* Organik tarımda yeter miktarda ve yüksek kalitede gıda üretmek, maksimum verimden önce gelmeli.

* Enerji kaynağı olarak güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi doğal enerji kaynakları olabildiğince tercih edilmeli.

* Organik tarım işletmelerinin kazançları, imkanları üreticiyi ve çalışanlarını tatmin etmeli.

* Sentetik kimyasal gübreler ve sentetik ilaçlar, depoda kuruyuculuğu artıran ve hasattan sonra olgunlaşmayı teşvik eden sentetik kimyasal maddeler, bitki ve hayvan yetiştirmede kullanılan hormonlar ve büyüme düzenleyici maddelerin organik tarımda kullanımı yasak.

* Ekolojik tarım sentetik ve kimyasalların kullanımını yasakladığından çiftlik gübresi, kanatlı gübresi, çiftlik ve sıvı atıkları, saman, torf, mantar üretim artığı, organik ev artıkları kompostu, hayvansal atıkların işlenmiş ürünleri, deniz yosunları ve yosun ürünleri, talaş, ağaç kabuğu, odun artıkları, tabii fosfat kayaları gübre olarak kullanılabilir. Bitki koruma açısından ise izin verilen birtakım ilaçların yanında kükürt, bordo bulamacı, Arap sabunu kullanılabilir.

Organik Tarım Sisteminin Avantajları Ve Dezavantajları



Avantajları
* Türkiye’de sentetik kimyasallar çiftçilerin büyük bir kısmı tarafından ya çok az kullanılıyor, ya da hiç kullanılmıyor. Bu nedenle ekolojik tarıma geçişin kolay olması beklenebilir.

* Üretici geliri ürüne bağlı olarak artıyor (Ortalama yüzde 10 artış olduğu tahmin ediliyor).

* Fiyatı hızla artan kimyasal gübre, pestisit ve enerji girdilerinden tasarruf ediliyor.

* Sözleşmeli tarımla üreticinin tüm ürününün alınması garanti ediliyor.
Ekolojik ürünlerin ihraç fiyatı diğer ürünlerden yüzde 10-20 oranında daha yüksek.

* Organik ürünlerin ihracatı ile Türkiye tarım ürünleri için ilave bir kapasite yaratılıyor. Dolayısıyla ihraç edilen her ton daha önce ulaşılamayan tüketici kitlesine gidiyor.

* Özel bilgi isteyen organik tarım modeli ziraat mühendisleri için yeni istihdam sahaları yaratıyor.

Dezavantajları
* Türkiye’detarımsal ürün arzında yıldan yıla önemli dalgalanmalar görülüyor. Hızla artıp gençleşen nüfus, tüketim düzeyinin ve çeşitliliğinin sürekli artması ve çevredeki ülkelerin hemen hepsinin tarımsal ürün talep eden özellikleri sebebiyle organik tarımın (verimde meydana gelebilecek azalma nedeniyle) kısa vadede gelişmesi zor görünüyor.

* Organik tarım yöntemiyle bitkisel üretimde ortaya çıkan bir sorun, arazilerin çok küçük, parçalı ve birbirine yakın olması. Bu durum organik üretimi olumsuz yönde etkiliyor. Çünkü organik üretim yapan bir işletmenin çevrede üretim yapan diğer klasik işletmelerde kullanılan kimyasallardan etkilenmemesi mümkün değil.

* Ekolojik tarım sisteminde yetiştirilen ürünlerin pazarlanması özellikle iç piyasa için yeni ve belirsiz bir konu.

* Konunun yeni olması nedeniyle yeterli tarımsal yayım çalışmaları ve eleman bulunmaması.

Organik Yaşama Eğiliminin Doğuşu Ve Yarattığı İş Fırsatları


Küresel ısınma, beslenmeden kaynaklanan hastalıklar ve olumsuz çevre koşulları insanları doğal hayata yönlendiriyor. Tükettikleri her şeyin doğal yollarla üretimli olmasını, içinde sentetik ve kimyasal bileşenlerin bulunmamasını isteyen tüketici sayısı artıyor. Bu nedenle de son dönemde “organik” ve “ekolojik” sözcüklerini çok fazla duyar olduk. Aslında ikisinin de sözcük tanımı aynı. Üretimde kimyasal girdi kullanılmadan, her aşaması kontrollü ve sertifikalı olarak yapılan tüm ürünler “organik” sayılıyor.

Organik ürünler, son yıllarda yaygınlaşsa da geçmişi 80’li yıllara dayanıyor. İçi boş domates, şekilsiz salatalık, kokusuz çilek ve sünger gibi patlıcanlarla beslenmek istemeyenler, bu alanda ilk adımın tarım sektöründe atılmasına öncülük ettiler.

Zamanla bu, tarımın dışına taştı. Artık, gıda dışında kullandıkları çoğu üründe de “organik ürün” etiketini arayanlar var. Sonuçta bu tüketiciler, aynı zamanda pek çok girişimciye de ilham kaynağı oluyor. Artan talebe kayıtsız kalmayan yatırımcıların özellikle son 10 yıl içerisinde tekstilden kozmetiğe, tarım ürünlerinden oyuncağa, hatta turizme kadar pek çok farklı alanda yatırımlar yapılmasının altında da bu yatıyor.

Organik Pazar Büyüyor
Dünya genelinde organik ürün pazarının 40 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip olduğu tahmin ediliyor. Bu rakamın 4 yıl içinde 80 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Japonya, dünyada kişi başına en yüksek miktarda organik ürünlerin kullanıldığı pazar. ORGÜDER Başkanı Ahmet Tiryakioğlu, Türkiye’de bu alanda iç pazardaki satış hacminin yaklaşık 100 milyon dolar civarında olduğunu söylüyor. Ancak pazarın her yıl yüzde 20–35 oranında büyüdüğünü de ifade eden Tiryakioğlu, bizim de gözlemlerimizi doğrulayarak önümüzdeki dönemde en çok yatırımcı çekecek alanlardan birinin organik ürünler pazarı olacağını vurguluyor.

Sertifika ve Kontrol Şart
Öte yandan etiketinde “organik” yazan her ürünün gerçekten organik olmayabiliyor. Bu nedenle standartlara, ürünlerin yetkinlik ve yeterliliğine dikkat etmesi gerekiyor.

Türkiye’de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yetkilendirilen 9 tane organik tarım kontrol ve sertifikasyon kuruluşu var. Çoğu yabancı şirketlerin Türkiye temsilciliği şeklinde çalışan 7’si İzmir’de 2 tanesi de Ankara’da bulunuyor. Bir ürünün doğallık sertifikası alabilmesi için hammaddelerinin tamamının doğal olmasının yeterli olmadığını söyleyen İstanbul Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hulusi Barlas, “Üretiminin de mutlaka çevreyi koruyan ve doğal kaynakları tasarruflu kullanan yöntemlere göre yapılması ve ambalajının da mutlaka geri kazanılabilir olması gerekiyor” diyor.

ALINTI