Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
5 Mayıs 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
İllüstrasyonun Altın Çağı

İllüstrasyonun Altın Çağı olarak adlandırılan dönem, 19. yüzyılın sonlarıyla başlayıp hemen hemen İkinci Dünya Savaşı’na değin uzanır. Dönem, çok katmanlı olarak ele alınabilir, çünkü başka dönemlerle iç içe geçmiştir. Endüstri Devrimi ile başlayıp, makineleşmeye doğru devam eden o sosyal ve ekonomik dönüşüm döneminde, Arts And Crafts hareketi ve Art Nouveau’dan da etkiler alınarak alternatif bir dil yaratılmıştır.
  1. El sanatlarını yeniden canlandırmak
  2. Malzemeye sadık kalmak
  3. İşlevsel nesneleri güzel yapmak
  4. Tasarımın işleve uygun olması
Arts and Crafts hareketinin temel özelikleriydi. Bu ilkeler ileriki dönemlerde sanat ve el sanatlarını birleştirmemişse bile sanat ile endüstriyi birleştirecekti.
1880’ler civarında baskı teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte resim, hızlı ve ucuz bir biçimde çoğaltılabilmeye başlanmıştı. Tahta baskı ve gravürden sonra taşbaskı ve matbaa, kitap ve dergi illüstrasyonlarına birden bire gözle görülür biçimde hız ve göz alıcılık eklemişti. Özellikle genç okurlardan olmak üzere, geniş bir halk kitlesinden resimli kitap ve dergilere inanılmaz bir talep gelmeye başlamıştı.
İllüstrasyonun Altın Çağı, bildiğimiz anlamda bir sanat akımı ya da hareketi olarak düşünülemez. Bu dönemdeki sanatçılar her ne kadar sanatlarını ilerletmek adına çaba da sarf etmiş olsalar, onların alanı hiç sanat olarak kabul görmemişti. O güne kadarki “resim” sanatının dışında, hatta o dönemlerde sanat olarak bile kabul edilmeyen bir tür olarak kendini kanıtlama çabasındaydı.
Bu dönemde illüstratörler, görevi metni açıklamak olan düz bir anlayışı benimsemenin çok ötesine geçerek, bordürleriyle, özel tasarım fontlarıyla son derece üstün kaliteli işlere imza atmışlardır. Altın Çağ’da üretilen işlere bakıldığında büyük ölçüde pre-rafealitlerden etkilendiklerini görüyoruz. Yüzyıl başında da yavaş yavaş oryantalist eğilimler fark edilmeye başlanır. Avrupa folklorunun yanı sıra Doğu ve Uzakdoğu da önemli bir ilham kaynağıdır. İran minyatürleri, Japon baskıları, açılan ticaret yollarıyla Avrupa’ya ulaşmaya başladığında Avrupalı sanatçılar farklı bir bakış açısı gözlemledikleri bu resimlemelere öncelikle hayranlık duydular. Ardından, kendi sanatlarıyla kaynaştırarak, özgün çalışmalara imza attılar.


Bellibaşlı İllüstrasyon Sanatçıları
Arts and Crafts hareketinin öncüsü ve Kelmscott Basımevinin kurucusu William Morris (18341896) de en çok etkilendikleri sanatçılardan biridir. Morris’in başlattığı hareketten ve kurucusu olduğu Kelmscott Basımevi’nden aldıkları esinle, Amerika’lı sanatçılar da Brandywine Vadisi Geleneği’ni başlatmışlardı. Aslında Morris’in Arts and Crafts hareketini başlatırken amacı geçmişin zanaati önemseyen, elle biçimlendirilmiş doğal tasarımlarına geri dönmekti. Bir açıdan geleneği canlandırarak Viktorya döneminin yapaylığına karşı çıkıyordu ama diğer yandan da yaptıkları geleceğin sanatının temellerini oluşturmuştu.
“William Morris’in kitap tasarımlarındaki düzenleme anlayışı sayesinde, Kelmscott Basımevi grafik tasarıma ve özellikle kitap tasarımına katkılarda bulunarak büyük bir hizmet vermiş, Morris’in harf karakterleri tasarımında sağladığı güzellik, bütünü oluşturan en küçük bir ayrıntıyı bilebir tasarım birliği içerisinde ele alması, sonraki nesillere kitap tasarımı konusunda esin kaynağı olmuştur.”
(BEKTAŞ Dilek, Çağdaş Grafik Tasarımın Gelişimi, YKY, 1992, sf 8)
Yukarıdaki paragrafta sözü edilen biçimsel özellikler, Altın Çağ illüstratörlerinin de tarzını belirlemiştir.
Walter Crane (1845–1915), William Morris’in illüstratör olarak ilk rakibi oldu. Tarz olarak William Morris gibi pre-raphealistlerden ve Japon Baskılarından etkilendi. 1865 ve 1886 arasında 50 kitap resimledi, yüzyılın sonuna kadar da yılda en azından iki kitap resimlemeye devam etti.
William Morris’in öncülüğünü yaptığı akıma sempati duyan bir başka illüstratör de Aubrey Beardsley (1872–1898) olmuştu. Japon baskılarından ne kadar etkilendiğini anlamak için eserlerine bir kez bakmak yeterlidir. Uzayan, uzadıkça ağırlaşan figürler, kıvrılan yaprak ve bitki formları (ki bu art nouveau akımının da belirleyici özellikleri arasındadır), kadın bedeninin dişil sunumu, olağanüstü bir siyah ve beyaz dengesi, yoğun siyahlıklar içinde bile kaybolmayan bir berraklık duygusu Beardsley’nin illüstrasyonlarının temel özellikleridir. Döneminde İngiltere sanat ortamına bomba gibi düşmüş bu sanatçının illüstrasyonları, ilk sayısı 1893’te tüm yayınlanan “The Studio” dergisinde yayınlanmaya başlamıştı.
Bir başka Altın Çağ İllüstratörü Fransız Edmund Dulac’tır (1882–1953). Edmund Dulac, masal resimlerinde uzmanlaşmıştı, hemen hemen Arthur Rackham’ın (1867–1939) çalışmalarıyla koşut olarak ilerlemiştir. Masallar illüstratörler açısından çok verimli bir alandı. Üstelik ticaret yollarının yoğun işlemesi ile Doğu ve Uzakdoğu ile kültür alışverişi kaçınılmazdı. Nasıl Japon tahta baskıları, bu yollarla Avrupalı sanatçılara ulaştıysa, uzaklardaki efsane ve masallar da artık çok uzak değildi. Doğu masalları oldukça gözde bir resimleme konusuydu.
Yoğun renk kullanımları da dönemin ilgi çeken biçimsel özelliklerinden olarak karşımıza çıkıyor.
Masallar, fantastik konular kadar güncel alanda da illüstrasyon karşılığını buluyordu. Dönemin önemli dergilerinin kapaklarında, makale aralarında da illüstrasyonlar çok kullanılıyordu.
İngiliz illüstratör Beatrix Potter (1866–1943) aynı zamanda bir botanikçiydi. 8 yaşında bir çocukken bile bir sayfaya 12 farklı çeşit tırtıl çizimi yapabilen Potter, ne denli ayrıntıcı bir illüstratör olacağının sinyallerini vermişti denilir. Beatrix Potter ayrıca çocuklar için de onlarca kitap resimlemiştir.
Altın Çag’ın Amerika’daki yansımalarında William Breadley önemli yer tutmaktadır. William Breadley dergi ve kitap kapaklar alanında yogunlasan bir sanatçıydı.
James Montgomery Flagg ise Amerikan toplumunda iyi bilinen bir illüstratör olmasının ötesinde Savaş dönemine damgasını vuran afis çalışmalarıyla tarihe geçmiştir.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!