Arama


peaceful - avatarı
peaceful
Ziyaretçi
13 Mayıs 2009       Mesaj #5
peaceful - avatarı
Ziyaretçi
PSİKOZLAR VE ÇOCUK BAKIMI

Çocuklukta psikozun bir dereceye kadar yaygın olduğunu, ancak semptomlarının çocuk bakımının doğasında bulunan olağan zorluklarda gizlenerek kolaylıkla fark edilmediklerini göstermeye çalışacağım.

Çevre, çocuğun duygusal gelişiminin çarpıklıklarını gizleyemediğinde veya bunlarla başa çıkamadığında, çocuk, hastalık mahiyeti kazanan savunmalı (defensive) bir hatta örgütlenir ve psikoz gelişir.

Bu teori, erken bebeklik döneminde bebeğinin bakımıyla meşgul olan annenin kendi doğal tekniklerinin ruh sağlığının temelini oluşturduğunu varsayar. Ben, bebeğin duygusal gelişiminin erken evrelerinde yeterince iyi duygusal bir çevre olmadığında bebeğin kendi başına yerine getiremeyeceği şeylere kısaca değinmeye çalışacağım.

Çocukluk psikozu iki ayrı metotla ele alınıp incelenebilir. Bunlardan birine göre, yetişkin psikiyatrisinde iyi bilinen bazı ruh hastalıkları kurumları, psikozu erken çocukluk yıllarında ve ergenlikten önce ortaya çıkışlarına göre açıklar. Creak (1952), psikozun bir tipini, garip davranış örüntüleriyle ve fiziksel işlevin ikincil bozukluklarının birlikte örgütlendiği bir içe dönüklüğün görülmesiyle açıklar. Bütün çocuk psikiyatrlarının ve pediatrların aşina olması gereken bir çocuk tipi tasviri yapar. Aynı şekilde melankolik durumları, manik depresif duygu salınımlarını, hipomanik tedirginliği ve çeşitli zihinsel karışıklıları anlamak ve çocukluktaki genel görünümleriyle izlemek mümkündür. Böyle bir malzemeyle araştırma yapmak verimli olabilir.

Gelişmekte olan çocuğu, daha doğrusu bebeği düşünme alışkanlığına sahip bir pediatr olarak ben başka bir metottan bahsetmeyi seçiyorum.

Bir pediatr için, bireyin gelişiminde bir süreklilik bulunur. Bu gelişim, ana rahmine düşüşle başlar; bebeklik ve erken çocukluk boyunca devam eder ve çocuğu kendi bebeğinin babası olabileceği yetişkin konuma kadar götürür. Çocuk bakımında hedef, sadece sağlıklı bir çocuk büyütmek değil aynı zamanda sağlıklı bir yetişkinin nihai gelişimine müsaade etmektir. Ben aslen burada bu durumun diğer yüzüyle, yani yetişkin sağlığının, bebeklik ve çocukluğun bütün evrelerinde temellenmesiyle ilgileniyorum. Bir pediatr her zaman çocuğun içsel gelişiminde de olduğu gibi süreklilik gerektiren çevresel faktörlerin tedrici olgunluklarının; bakım ve büyütme niteliklerinin ve bebeklerin buna olan bağımlılıklarının farkındadır. Bu yüzden bir pediatr, psikiyatriye önemli katkılarda bulunabilir.

Bazı pediatrların çocuk gelişiminin sadece fiziksel yönüne yoğunlaşarak ruhsal yönünü ihmal etmeleriyle ilgili yapabileceğim pek bir şey yok; ancak psişenin fiziksel gelişimin üzerinde ne kadar büyük bir payı olduğunu kimse inkar edemez.

Bu yazımda, ben öncelikle psişenin üzerinde duracağım; beden (soma) ile sadece ikincil olarak ilgileneceğim. Bir pediatr olarak belirtmem gerekir ki; ruh sağlığı erken gelişim tamamlanmadan kazanabilecek bir şey değildir. Ruh sağlığı, annenin bebeğinin bakımı ile meşguliyeti sırasında temellenir. “Kendini adama” (devotion) kelimesini duygusal anlamından arındırarak kullanırsak, anne eğer “kendini adamazsa” çocuğun her şeyden önce gelen mutlak ihtiyaçlarına duyarlı ve etkin bir uyum (adaptasyon) sağlayamaz. Bu kelime, “kendini adama” bize aynı zamanda annenin görevinde başarılı olmak için zeki olmaya ihtiyacı olmadığını da gösterir.

Ruh sağlığı, kişisel duygusal büyümenin sürekliliğini mümkün kılan sürekli bir bakım ve özenin ürünüdür. Nevrozun çocuğun ailede bütün bir kişi olarak yer almaya başladığı zamanlarda yaşadığı erken kişiler arası ilişkilerden kaynaklandığı, artık kabul edilen genel bir görüştür. Diğer bir deyişle, bebeklik döneminin normal gelişimi varsayıldığında, nevrozun yokluğu ve sosyalizasyonun varlığı açısından bireyin sağlığı, çocuğun yürümeye başladığı yaşlarda ebeveynlerince şekillenir. Halbuki, çocuk, diğer bütünlüğünü tamamlamış kişilerle ilişkiye girebilecek bütünlüklü bir kişiye dönüşmeden önce ortaya çıkan, duygusal gelişimdeki çarpıklıkların psikotik olarak tanımlanabilecek ve adlandırılabilecek bozuklukları oluşturduğu varsayımı, hala kanıtlanmadığından geçerliliği hala tam olarak bilinmemektedir.

Bu teori daha çok “bazı psikotik durumlar” için kabul görmektedir. Bu konuların çalışmalarında uzmanlaşan kişilere göre, ancak sütten kesilmenin anlamlı olduğu yaşa erişebilen sağlıklı bir bebeğin depresif olabilme kapasitesine (tepkisel bir depresyon veya duygu durum değişikliği gösterebilme açısından) ulaşabileceği oldukça açıktır. Depresyon, pişmanlık ve suçluluk duygularıyla birleşir. Ancak depresif duygu durumunda bilinçdışı duygulanım nispeten daha büyük bir oranda görülür. Zaman içerisinde iyileşmenin gerçekleşebilmesi için tasalanabilme, kederlenebilme ve kayıba karşı organize bir şekilde tepki gösterebilme kapasitesi sağlıklı büyümenin çok önemli gelişimsel bir evresidir. Sütten kesilmenin dikkatli bir şekilde gerçekleştirilmesi ve bunun 9-18 aylık bebeği idare etmede kullanılması bu kapasitenin gelişmesini mümkün kılar. Bu makalede bu konu hakkında yapılan çalışmalara, özellikle şimdiye kadar çeşitli depresyon türlerinde ve manik depresif bozukluklarda görülen psikoz çalışmalarına atıfta bulunmaktan daha fazla bir şey söylemek pek mümkün değildir. Bu konular, Freud'un yas ve Melankoli (1917) makalesiyle anlaşılmaya başlanmış ve Abraham (1924), Klein (1934) ve Rickman (1928) gibi isimler tarafından geliştirilmiştir. Klein'ın teorisinin genişletilmiş hali bazı paranoid örgütlenme tiplerinin kökenlerini kapsamaktadır. Duygusal gelişimde depresif pozisyona sağlıklı erişim (Klein) bir önceki pozisyonun sağlıklı bir şekilde tamamlanmasını gerektirmektedir. Ben bu makalede en erken ve en ilkel evrelere atıfta bulunmak istiyorum.

Yanılsamanın kırılması (disillusionment- hayal kırıklığı) sütten kesilmenin hemen ardında genişçe bir konu olarak durmaktadır. Sütten kesilme başarılı bir beslenmenin, yanılsamanın kırılması (disillusionment) ise başarılı bir yanılsama imkanının sağlanabildiğinin göstergesidir.