KELİME
(ar. kelime).
1. Bir sözcenin anlamsal ve dizimsel işleyişine katılan, bir ya da bir çok ses birimden oluşan ve bireyselleştirilmiş bir biçimde (ideogram, hecesel ya da abecesel) yazılabilen dil öğesi. (Eşanl. SÖZCÜK.)
2. Sözlü ya da yazılı anlatım aracı: Size heyecanımı anlatacak kelime bulamıyorum.
3. Söz dağarcığının öğesi; adlandırma öğesi: Neden söz ettiğinizi biliyorum, ama kelimeyi çıkaramıyorum. İngilizce konuşurken hâlâ kelime bulmakta sıkıntı çekiyor.
4. Söylenen ya da yazılan birkaç söz (genellikle bir, tek ya da birkaç sözcüğüyle birlikte): Bu sorunla ilgili birkaç kelime de siz söylemek istemez misimz? Ali'ye mektup yazdım, sen de birkaç kelime eklemek ister misin? Ağzını açıp da tek kelime söylemedi.
5. Kelime kelime, her kelimeyi sırasıyla, art arda çevirerek, motamot.
- Kelime oyunu, sözcüklerin çokanlamlı oluşundan ve aralarındaki sesçe, anlamca benzerliklerinden yararlanarak nükte yapma ya da aykırı anlam verme işi.
- Kelimelerin üze rinde durmak, kelimelere basmak, söylenenlere dikkati, ilgiyi çekmek için sözcükleri teker teker, üstlerine basa basa söylemek.
- Kelimeler üzerinde durmak, hangi amaçla söylendiğinden çok söyleniş biçimine önem vermek: Kelimeler üzerinde çok duruyorsun.
- Kelimelerini tartarak, sözcükleri dikkatle seçerek, sonucun ne olabileceğini düşünüp hesaplayarak: Kelimelerini tartarak konuş, sonra başına bir iş gelir.
- Kelimenin tam, gerçek anlamıyla, bir durumu anlatmak için kullanılan sözün içerdiği anlam boyutuyla: Kelimenin tam anlamıyla çalıştı.
- Kelimesi kelimesine, hiç değiştirmeden, olduğu gibi, aynen: Söylediklerimi ona kelimesi kelimesine ileteceksin.
- Ağzından tek kelime çıkmamak, hiç konuşmamak, susmak.
- Anahtar kelime, bir bilmecenin, bir sırrın açıklamasını veren sözcük.
- Bir iki kelime, kısaca konuşmak istendiğini belirtmek için kullanılır: Ben de bir iki kelime söylemek istiyorum.
- Bir kelime söylemek, kendi görüşünü ileri sürmek, konuşmaysı katılmak: Hep siz konuşuyorsunuz, ben de bir kelime söyleyebilir miyim?; yandaşı olan kimseden sözle destek beklemek: Ben anlatıyorum ama anlamıyor, bir kelime de sen söyle.
- Birkaç kelimeyle, kısaca .
- Her şey ağzından çıkan tek kelimeye bağlı, söylenenin, buyrulanın hemen yeırine getirileceğini belirtir.
- Tek kelime, bir olumsuzlamayı güçlendirir; en ufak bir şey: Tek kelime bilmiyor, anlamıyor.
- Tek kelime istememek, duymamak, işitmemek, bir kimseyi susmaya davet etmek için söylenir: Bu konuda tek kelime istemiyorum.
- Tek kelime söylemeden, hiçbir söz söylemeden: Tek kelime söylemeden gitti.
- Tek kelimeyle, söylenecek şeyleri tek kelimede toplayarak; kısaca.
—Esk. Kelime-be-kelime, bir metnin her sözcüğünü söyleyerek, kelimesi kelimesine.
- Kelime-i müvellide. yeni türetilmiş sözcük, neolojizm.
- Kelime-i tayyibe, gönül okşayıcı söz.
—Dilbil. Kelime grubu — ÖBEK. ll Kelime hâzinesi — SÜZVARLIĞİ ll Kelime sınıfı - SÖZCÜK TÜRLERİ.
—isi. Allah'ın sözü. (Bk. ansikl. böl.)
—Masonl.
- Kutsal kelime, bit’ dereceye özgü sırlardan biri olan kelime.
- Parola kelime, belli bir locaya özgü olan ve her yıl değiştirilen kelime.
—ANSİKL. Kelime, Allah'ın sözü (kelam) ve İnsanlar için yasa hükmü niteliğinde olması bakımından, "din" sözcüğüyle eşanlamlı sayılır. İslam inancına göre, bütün varlıklar Allah'ın "Kün! (ol!)'' kelimesini söylemesi ile yaratıldılar. Bu nedenle evrendeki tüm varlıklar, Allah'ın kelimesinin tecellileridir. Kuran, Allah'ın “Kün!" buyruğuyla Bakire Meryem'den doğan İsa' nın da Allah'ın elçisi ve kelimesi olduğunu belirtir (IV, 171). Kuran'da "kelime” sözcüğü, Allah’ın tükenmeyen bilgileri (XVIII, 109), vaadi (VII, 137), tehdidi (X, 96) gibi anlamlarda kullanılır. Ayrıca, Allah'ı yanlış inançlardan uzak biçimde tanıma anlamına da gelir (III, 64). Bundan dolayı İslam inancının özgün ifadesi olan “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü" sözlerine kelimei şahadet denilir. Bu bağlamda kelime, tevhit sözcüğü ile eşanlamlıdır.
Kaynak: Büyük Larousse