Arama

Cenap Şahabettin - Tek Mesaj #2

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
21 Mayıs 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Cenab ŞAHABEDDİN (1870–1934)
MsXLabs.org & Temel Britannica
Ad:  Cenab.gif
Gösterim: 648
Boyut:  19.0 KB
Cenab Şahabeddin Edebiyat-ı Cedide Akımı'nın Tevfik Fikret'ten son­ra en ünlü şairidir (bak. Servet-i Fünûn Edebiyatı (Edebiyat-ı Cedide)). Manastır'da doğan Cenab Şahabeddin, babası Binbaşı Osman Şahabeddin Bey Plevne Savun­ması'nda şehit düşünce annesiyle birlikte İstan­bul'a geldi. Babası gibi asker olmak istediğin­den öğrenimini askeri okullarda sürdürerek 1880'de Gülhane Askeri Rüştiyesi'ni, 1889'da Askeri Tıbbiye'yi bitirdi ve hekim yüzbaşı oldu. Başarılı bir öğrenci olduğundan uzman­lık eğitimi için Paris'e gönderilerek burada dört yıl deri hastalıkları konusunda çalışma yapması sağlandı. Yurda dönüşünden sonra Karantina İdaresi'nde, Mersin'de, Rodos'ta ve Cidde'de hekimlik yaptı. Ama Cenab Şahabeddin'in amacı, genç yaşlardan beri ilgi duyduğu edebiyatla ve özellikle de şiirle uğraşmaktı. Son görevi sıhhiye müfettişliğin­den 1914'te kendi isteğiyle emekli oldu. Daha sonraki yıllarda Darülfünun (İstanbul Üniver­sitesi) Edebiyat Fakültesi'nde çeviri, batı ve Osmanlı edebiyatı dersleri verdi. 1918'de gazeteci yazar Süleyman Nazif ile birlikte Hadisat gazetesini çıkardı.
Önceleri yenilik yanlısı olan Cenab Şaha­beddin daha sonra dilde, edebiyatta eskiyi sürdüren bir tavır almış, siyasal alanda da tutuculuğu benimsemişti. Anadolu'da başla­yan Kurtuluş Savaşı'na karşı olumsuz tutumu­nu gösteren yazılarını Peyam-ı Sabah gazete­sinde yayımlıyordu. Öğrencileri bu tutumuna tepki gösterince 1921'de okulu bırakmak zo­runda kaldı. Kurtuluş Savaşı başarıya ulaştık­tan sonra tutumunu değiştirdiğini gösteren yazılar yazdıysa da inandırıcı olamadı. Bun­dan sonra siyasetten uzak, yalnız bir yaşam sürdürdü. Fransızca, Arapça, Farsça bilen ve yabancı dil öğrenmeyi bir tutku haline getiren Cenab Şahabeddin yaşamının bu döneminde Almanca, İtalyanca ve İngilizce de öğrendi. Türkçe sözlük hazırlığı beyin kanamasından ölmesiyle yarıda kaldı.
Cenab Şahabeddin'in şiire ilgisi tıp öğrenci-siyken başlamıştı. O yıllarda şair Muallim Naci ile tanışmış ve şiir sanatının, özellikle de Divan şiirinin inceliklerini öğrenmeye koyul­muştu. 15 yaşındayken şiirleri çeşitli dergiler­de yayımlandı. Daha 17 yaşındayken de ilk ve tek şiir kitabı olan Tâmâfı çıkardı. Bu ilk şiirlerinde olduğu gibi sonraki şiirlerinde de Cenab Şahabeddin için ana tema doğadır ve doğadaki sesleri şiirlerinde yansıtmak gibi ilginç bir amacın peşindedir. Cenab Şahabed­din, Divan şairlerinden esinleniyordu ama, aynı zamanda Fransız sembolist (simgeci) şiirin etkisindeydi (bak. Sembolizm). Bütün şi­irlerini aruzla yazmasına karşılık, tek bir aruz kalıbına bağlı kalmıyor, her dizede başka kalıplar kullanıyordu. Serbest müstezat deni­len bu şiir biçiminin Tevfik Fikret'ten sonra başarılı bir uygulayıcısıydı. 1891'de yayımlan­maya başlayan Servet-i Fünun dergisinin yö­netimini 1895'te Tevfik Fikret aldıktan sonra Cenab Şahabeddin de bu derginin yazarların­dan biri oldu.
Cenab Şahabeddin, içerik yönünden Türk şiiri için yenilik sayılan tutumunu Edebiyat-ı Cedide topluluğu içinde de sürdürdü ve yazı­larıyla savundu. Öte yandan hece veznini küçümseyen, dilde yenileşmeye şiddetle karşı çıkan yazıları da yayımlandı.
Türk şiirinde ilk kez bir Fransız şiir biçimi olan sorae'yi kullanan şair olarak da tanınan Cenab Şahabeddin son şiirlerinde yalınlaş­maya özen gösterdi.
Cenab Şahabeddin gezdiği yerlerle ilgili izlenimlerini, Hac Yolunda (1909), Afak-ı Irak (1915), Avrupa Mektupları (1919); ma­kalelerini Evrak-ı Eyyam (1915) adlı kitapla­rında topladı. Ayrıca şairin Yalan (1911'de yazıldı, 1913'te oynandı ama basılmadı), Körebe (1917), Küçük Beyler veya Derse Devam Edelim (daha sonra Züppeler adıyla operet oldu) adlı oyunları, Vilyam Şekspiyer (1931) adlı William Shakespeare üzerine bir incele­mesi vardır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!