Arama

Cezayir ve Cezayir Tarihi - Tek Mesaj #3

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
21 Mayıs 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

Cezayir


Cezayir’in ortakuzey kesiminde il (vilaye).



Tel Atlasları’nın bir bölümünü oluşturan Sahel Tepelerini kaplar. Kuzeyde ve batıda Akdeniz’e kıyısı vardır; doğuda Tizi Uzu, güneyde ise Buyra ve Buleyde illeriyle çevrilidir. 786 km2 yüzölçümüyle ülkenin en küçük ilidir. Yıllık yağış toplamı 750 mm’yi bulur; il merkezi Cezayir kentinin çevresindeki banliyölerin yerel adları hep suyun bolluğunu yansıtır. Tepe yamaçlarındaki başlıca uğraş bağcılık ve mandıracılıktır. Daha yükseklerde başta arpa ve buğday olmak üzere tahıl yetiştirilir. İlk kez Fransızların başlattığı çiçek yetiştiriciliği, Şeraga kasabası yakınlarında ekonomik açıdan büyük önem taşır. İlin batı kıyısında Sidi Ferruş ve Zeralda gibi dinlence kasabaları bulunur. Doğusunda ise petrol arıtma, kimya, metal işleme ve makine yapımı gibi dalları kapsayan bir ağır sanayi kompleksi vardır. Bumerdas kentinde 1981’de bir teknik üniversite açılmıştır. Nüfus (1984 tah.) 2.442.303.

Cezayir,

Ad:  Cezayir7.jpg
Gösterim: 1511
Boyut:  23.4 KB

Fransızca ALGER,

Cezayir’in başkenti ve en önemli limanı.



Kıyıya paralel Sahel Tepelerinin yamaçlarında, Cezayir Körfezi boyunca uzanır. Arapçada “ada” anlamına gelen adını, körfezde eskiden var olan küçük adalardan almıştır. Günümüzde, biri dışında bu adaların tümü ya anakaraya bağlanmış ya da liman yapımı sırasında ortadan kalkmıştır.

Cezayir, Fenikelilerin Kuzey Afrika kıyılarında kurdukları kolonilerden biriydi. Kartacalılar ve Romalılar kenti Icosium olarak adlandırıyordu. İstilalar sonucunda yıkılan kent, 10. yüzyılda bir Berberi hanedanmca yeniden kuruldu ve Akdeniz’in ticaret merkezlerinden biri oldu. 16. yüzyılda bir süre İspanyolların elinde kaldı. 17. yüzyılda Osmanlı Devleti’ne bağlandıktan sonra daha da gelişerek Akdeniz’deki ticaret gemilerini soyan korsanların üssü durumuna geldi. Son iki Osmanlı dayısmın sürekli konutu, körfeze egemen bir konumda, kayalık tepelerde kurulan Kesbe Kalesi’ydi. Fransızlar 1830’da Cezayir’i ele geçirerek sömürge imparatorluklarının askeri ve yönetsel merkezi yaptılar.

Dar ve dolambaçlı sokaklarla dolu eski Müslüman kentinin çevresinde gelişmiş olan yeni Cezayir, tepeler ile körfez arasında sıkışıp kalmış gibidir. Ana caddeler rıhtıma paralel olarak kuzey-güney doğrultusunu izler. Kentte 11. yüzyıldan kalma bir Maliki ve 17. yüzyıl yapısı güzel bir Hanefi camisi vardır. Ana meydanın batısındaki bir yol, Fransız yönetimi sırasında katedrale dönüştürülen Osmanlı döneminden kalma Keçava Camisi ile dayılara ait Cenine Sarayı’nın kalıntılarına gider. Kentte ayrıca Cezayir Üniversitesi ile bir bölümü 1798’den kalma bir Magrip sarayında bulunan ulusal kütüphane vardır.

Cezayir, II. Dünya Savaşı’nda Kuzey Afrika’daki Müttefik kuvvetlerinin karargâhı, kısa bir süre de Özgür Fransız Hükümeti’ nin geçici başkenti oldu. 1950’lerde Fransa’ ya karşı girişilen ayaklanmanın merkezi olarak önemli rol oynadı. 1962’de ülkenin bağımsızlığını kazanmasından sonra, yeni hükümetin geri kalmış bir sömürgeyi modern bir sosyalist topluma dönüştürme çabaları sonucunda köklü değişiklikler geçirdi.
Cezayir, günümüzde daha çok hammadde, sanayi ürünü ve genel ihtiyaç malzemesi ithal edilen bir liman kentidir. Başlıca ihraç ürünleri şarap, turfanda sebze, portakal, demir cevheri ve fosfattır. Darü’l-Beyda Havalimanı kentin doğusundadır. Nüfus (1987) 507.241.

Cezayir Anlaşması


İran ile Irak arasında 6 Mart 1975’te yapılan anlaşma. Amacı iki ülke arasında süregelen bazı sorunları çözüme bağlamaktı. 1958’de krallığın yıkılması ve cumhuriyetin ilanından sonra Irak’ta sol rejimlerin egemen olması, Batı’ya bağlı bir politika izleyen İran’ı tedirgin ediyordu. Irak da 1970’te İngiltere’nin çekilmesinden sonra şahın İran Körfezi adını verdiği Basra Körfezine tümüyle sahip çıkmak istemesine tepki gösterdi. İran’ın Irak’ta Kürt ayaklanmalarını gizlice destekleme çabası, Saddam Hüseyin Takriti’nin 1970’te Kürdistan Demokrat Partisi lideri Molla Mustafa Barzani ile Kürtlere özerklik tanıyan bir anlaşmayı imzalamasıyla önceleri sonuçsuz kaldı. Ama anlaşma uygulamada bazı ciddi sorunlar yaratıp Irak’ta iç savaş başlayınca İran el altından Kürtleri destekledi. Açık savaş tehlikesi üzerine, OPEC toplantısı sırasında Cezayir devlet başkanı Bumedyen’in aracılığıyla iki ülke arasında Cezayir Anlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile Irak ve İran’ı ayıran Şattü’l-arap sınırı yeniden saptanıyor, İran da Kürtlere yardımı kesme yükümü altına giriyordu.
Cezayir Anlaşması 1913 İstanbul Protokolü’nde olduğu gibi, Şattü’l-arap’da Thahveg çizgisini İran ile Irak arasında sınır olarak kabul etmekteydi. Anlaşmaya göre taraflar iyi komşuluk ilişkileri kuracak ve karşılıklı işbirliğinde bulunacaklardı. Kurulan iyi ilişkiler Şubat 1979’da İran’da Humeyni rejiminin başlamasıyla kötüleşmiş, iki devlet arasında ortaya çıkan soğuk savaş Eylül 1980’de sıcak savaşa dönüşmüştür.

Cezayir Ulema Cemiyeti


Arapça CEMÎYE- TÜ’L-ULEMAÜ’L-CEZAİRÎYE
Fransızca ASSOCIATION DEŞ OULEMA REFORMISTES ALGĞRIENS,
Fransız yönetimi sırasında, kökleri İslam ve Arap geleneklerine dayalı bir Cezayir ulusu oluşturmayı öneren Müslüman din bilginlerinin kurduğu dernek.

1931’de temelleri atılan ve Şeyh Abdülhamid bin Bedis’in öncülüğünde 5 Mayıs 1935’te resmen kurulan örgütün görüşlerinde, reformcu İslam düşünürü Muhammed Abduh’un (1849-1905) büyük etkisi vardı. Cemiyet, İslamın temelde esnek bir din olduğunu ve sonradan eklenmiş hurafelerden arındırıldığında modern dünyaya ayak uydurabileceğini savunan Muhammed Abduh’un öğretisi doğrultusunda, halk arasında yaygın olan hurafelere ve bazı tarikatlara karşı geniş çaplı kampanyalar açtı. Amaca ulaşmak için modern eğitimden de yararlanmanın gerektiği inancıyla ülkede ortaçağ düşüncesini ayakta tutan köhnemiş eğitim sistemini değiştirme yönünde çalışmalarda bulundu. En büyüğü Konstantin kentinde olmak üzere 200’ü aşkın okul açtı. Buna karşılık, bir İslam üniversitesi kurma tasarısını gerçekleştiremedi. Arapça öğretimine büyük önem veren Cezayir Ulema Cemiyeti, resmî dilin Fransızca olduğu ülkede ilk ve ortaöğretim kurumlarında Arapçanm zorunlu ders olarak okutulması için yoğun mücadele verdi. Cemiyetin temel amacı, Cezayirli Müslümanlara, kökleri İslam ümmetine dayalı, Fransız sömürgeciliğinden bağımsız bir kimlik kazandırmaktı. Müslümanların Avrupa kültürünü benimsemesine karşı çıkan Şeyh bin Bedis, 1938’de bu doğrultuda resmî bir fetva çıkardı. Cemiyet, iki önemli muhalefet odağıyla karşılaştı. Arap kökenli olmakla birlikte eğitim yoluyla Fransızlaşmış Cezayirli Müslümanlar (evolues), Fransa’yla bütünleşmenin İslama aykırı olmadığı görüşündeydi. Cezayir ulusu kavramına karşı çıkan bu çevreler, Cezayir’in ekonomik ve kültürel ilişkiler bakımından yüzyıllardır Fransa ile bütünleştiğini öne sürüyordu. Öte yandan geleneksel Müslüman çevreler de cemiyete karşıydı. Tarikatlar, İslamın özüne dönmeyi kendileri için doğrudan bir tehdit sayıyorlardı. Buna karşılık imam, kadı ve müftü gibi din görevlileri cemiyetin eğitim reformuna ve Fransız karşıtı eğilimine olumlu gözle bakıyordu.

Cezayir Ulema Cemiyeti, bütün bu engellere karşın halk arasında büyük destek gördü. Cemiyetin gitgide artan etkisini kırmaya çalışan Fransız yönetimi, cemiyet üyelerinin camilerde vaaz vermesini yasaklayan bir genelge (circulaire Michel) yayımladı. Ama, 1938’de bin Bedis’in tutuklanmasından sonra da cemiyetin çalışmaları durmadı. 1940’ta ölen bin Bedis’in yerini Şeyh Talib el-Beşir Brahimi aldı. Cemiyet, Fransa’ya karşı yürütülen bağımsızlık savaşı sırasında (1954-62), Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi’yle (FLN) işbirliği yaptı. Örgütün genel sekreteri Tevfik el-Medeni, 1962’de bağımsızlığın kazanılmasından sonra kurulan geçici hükümette görev aldı.

Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi


(Front de Liberation Nationale-FLN), 1962-89 arasında Cezayir’in tek yasal partisi. Fransa’ya karşı bağımsızlık savaşını (1954-62) yöneten devrimci örgütün devamıdır.

FLN, Cezayirli bir grup genç militanın Mart 1954’te oluşturduğu Devrimci Birlik ve Eylem Komitesi (CRUA) tarafından kuruldu. CRUA, bağımsızlık hareketi içinde birbiriyle mücadele eden hizipleri birleştirmeyi ve Tunus ile Fas’taki milliyetçilerle birlikte bütün Kuzey Afrika’da Fransız varlığına karşı savaşmayı amaçlıyordu. 1956’mn ortalarına doğru, Cezayir’deki hemen bütün milliyetçi örgütler FLN’ye katılmıştı. FLN bunun üzerine bir hükümet çekirdeği oluşturacak biçimde yeniden örgütlendi; beş kişilik bir yürütme organı ve il (vilaye) baştanlarından oluşan bir yasama organı kuruldu. Ürdün, Lübnan ve Suriye gibi ülkelerde çalışmaya başlayan FLN önderleri, Kuzey Afrika ve Pan-Afrika konferanslarına Cezayir adına katılmanın yanı sıra New York’ta Birleşmiş Milletler nezdinde de bir heyet oluşturdular.

Kesintisiz gerilla saldırıları, şiddet eylemleri, grev gibi yöntemlerle sürdürülen bağımsızlık savaşı, direniş hareketi karşısında tutunamayan ve gitgide artan bir uluslararası baskıyla karşılaşan Fransa’nın, 18 Mart 1962’de Evian-les-Bains’de Cezayirlilerle bir ateşkes antlaşması imzalamasıyla son buldu. Fransa, bu antlaşmayla Cezayir’le ekonomik ve toplumsal işbirliğini sürdürmeyi de üstleniyordu. Cezayir halkı, 1 Temmuz 1962’de yapılan referandumda ezici bir çoğunlukla kendi kaderini özgürce belirleme yönünde oy kullanarak Evian Antlaşması’m onayladı.

3 Temmuz 1962’de Cezayir’in bağımsızlığının ilan edilmesinin hemen ardından, FLN içinde bir iktidar mücadelesi başladı. Ahmed Ben Bella, Albay Huari Bumedyen ve Muhammed Hıdır’ın oluşturduğu Siyasal Büro, “İslam sosyalizmi” ideolojisi ve etkili propagandasıyla halkın geniş desteğini kazandı ve Mayıs 1963’te Ben Bella’nın başkanlığa getirilmesini sağladı. 1965’te Ben Bella’yı deviren Bumedyen, yaşamının sonuna (Aralık 1978) değin partiyi ve hükümeti sıkı denetimi altında tuttu. Ertesi yıl FLN yeniden örgütlendi ve “sosyalist” bir parti olduğunu programında açıkça belirtti; Sadli Bencedid genel sekreterliğe seçildi.
1989 yılında yeni anayasayla çokpartili sisteme geçilene değin Cezayir’in tek yasal siyasal partisi olan FLN, 1990 yılında yapılan yerel seçimlerde yeni kurulan tslami Selamet Cephesi’nin (FIS) karşısında ağır yenilgiye uğradı.

kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 4 Temmuz 2016 04:24
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!