Adam Mickiewicz (d. 24 Aralık 1798, Nowogródek, Beyaz Rusya - ö. 26 Kasım 1855, İstanbul) Polonya'nın önemli şairlerindendir.
"Kutsal vatanı kurtarmak için gayretlerimizi -sonucu ölüm olabilecek korkunç ihtimallere karşı- birleştirmeliyiz. Hep birlikte, milletimiz ve vatanımız uğrunda enerjimizi harcamalıyız. Daha üstün bir şekilde, bütün engellere ve tehlikelere karşı koymak gücünü bulmalıyız. Despot bir hükümdarın yönetimine karşı, bu gibi örgütlerin havasında tatlı bir sihir vardır."
"Gemi sabah saat beşte, güneş doğmadan Istanbul Limanı'na girmek için yavaşlıyordu. Saat altıda şehri değil, adeta bir mucizeyi gördük (...) Doğan güneş bütün pencereleri ve minareleri altın ışınlarıyla parlatıyordu. Gerçekten büyüleyici bir şehir."
"Galata iskelesine bir sandalla götürüldük. Ondan sonra, babanı kendisine davet etmek için güverteye gelmiş olan bir Polonyalı tabibin evine gittik; oraya eşyalarımızı bıraktık. Sonra aynı binadaki dairelerden birinin boş olduğu anlaşıldı. Oraya yerleştik. Henryk buna gerçekten sevindi, çünkü çadırının kurulabilmesine elverişli bir avlu bulamayacağını düşünüyordu."
"Bu tek odalı bir daire idi. Her köşede üçümüzden biri oturuyorduk. Kapı dördüncü köşede bulunuyordu. Karyola yerine halı üzerine şilte seriyor, yorgan yerine paltolarımızı kullanıyorduk."
"İki gündür Türk usülü yaşıyoruz. Burada ucuz olan tavuklu pilavı kendimiz pişirip yiyoruz. Herkes bize tuhaf tuhaf bakıyor."
"Evde yemeği kendimiz pişiriyoruz. Şu anda benim yoldaşım kamasıyla pilici kesiyor, sonra üstüne pilav koyacağız. İşte nefis bir öğle yemeği olacak. Bu akşam yaşantısı devamlı olarak iştah açıyor."
"Sadık Paşa'nın tutumundan dolayı hastalanıyor, kendisine tamamen aldırış etmiyor. Hiç bir zaman şikayetçi değil... Ama Galata'daki yoksulluğu göze çarpıyor. Mickiewicz arkadaşlarıyla birlikte müsait bir daire aradığı süre içinde yemeklerini lokantalarda yerdi."
"Semt Papaz Köprü ismini taşımaktaydı (...). Pera'nın merkezinden (Kalyancı kalenci) caddesi veya Sakız Ağaç sokaktan geçilerek bugünlerde Serdar Ömer Paşa sokağı adını taşıyan Yeni Şehir sokağında zikretmiş olduğumuz küçük binaya varılırdı. Bu semtte sokakların tam olarak planlanmadığı ve dağınık halde olan küçük binalar bulunduğu için Mickiewicz'in oturduğu binanın konumunun tam belirlenmesi mümkün değildir. 1870 yılındaki yangın sonucu bu bina tamamen yanmıştır. Sonra Belediye sokakların planını tasarladı bina halen Yeni Şehir sokak ve şimdiki adıyla Tatlı Badem sokağı denilen küçük sokağın köşesinde bulunmaktadır".
"Sağ köşede şairin son nefesini verdiği beyaz örtülü demir karyola vardır. Yatağın yanında, çocuklarına, dostlarına ve tanıdıklarına mektuplar yazdığı ufak masa, biraz ötede divan ve hasır koltuk yer almaktadır. Kapının yanında lavabo, başka bir masa ise odanın ortasında bulunmaktadır. Duvarlarda ayna ve birkaç taşbasma asılıdır. Hepsi çok mütevazi ve ilkel..."
"Istanbul'da, koleradan öleceğimi bilseydim, yine buraya gelirdim. Çünkü bu benim görevimdi. Ben, Fransa'da bir ilim akademisinin umumi katibi olmaktansa, bir Türk taburunun katibi olmayı tercih ederim."
"Beyoğlu'nun çamurlu yolları arasında, bir çift öküzün çektiği, sade bir tabut vardı. Polonyalılar'dan başka, kimse yok sanıyordum. Yanılmış olduğumuzu biraz sonra anladık. Arkamızda, sokağı kaplamış, başlarına siyahlar sarmış, sel gibi bir kalabalık akıyordu. Cenaze alayında, her ulusu temsil eden kişiler vardı. Sırplar, Dalmaçyalılar, Karadağlılar, Arnavutlar, Italyanlar, özellikle Bulgarlar çoğunluktaydı. Ölenin şahsında, Slav şairin dehasına duydukları saygıyı böylece gösterdiler."
"Polonya'nın, komşu düşmanlar tarafından ezilmesine hiçbir devletin ses çıkarmadığı günlerde, tek dostumuz Türkler olmuştur. Biz Türkler'i düşmanımızın önünde eğilmediği ve Polonya'nın işgalini kabul etmediği için, üstün bir millet olarak severiz."