Arama


fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
24 Mayıs 2009       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
DUYGUSAL ZEKA (EMOTİONAL INTELLİGENCE)
“Başarının sırlarından birisi de duyguları bilincin kontrolü altında tutabilmektir”
Duygusal Zeka; duyguları zamanında üretebilme, yaşatabilme, denetim altında tutabilme ve başka bireylerle sağlıklı duygusal iletişime (empati) girebilme
yeteneğidir.
Bir başka deyişle; D.Z. aklın kendisini ‘his bombardımanları’ndan koruması ve duyguları gerektiği yerde bastırma gücünü gösterebilmesidir.
Çoğunlukla, duygusal zeka ile sezgisel zeka birbirine karıştırılmaktadır.
“içime doğdu, bu iş olacak” dedirten şey sezgisel zekadır ve genellikle altıncı his, önsezi (intuition) ya da telepati gibi isimlerle anlatılır. Bunlar;
bilinçli bir düşüncenin ürünü olmayan ve zihinde kendiliğinden beliren birer ani ‘bilme’ işidir. Bu bilişte mantık, bilimsellik ve rasyonellik aranmaz.
Çünkü; önsezi, düşünce kurallarının etkisi ve güdümü altında değildir. “Herkes doğal olarak öfkelenebilir. Bu kolaydır. Kolay olmayan şey; doğru zamanda,
doğru amaçla, doğru şekilde ve doğru kişiye ya da olaya karşı öfkelenmektir” ifadesi; duygusal zekanın bir bölümü hakkında bize bir kanaat vermektedir.
Burada öncelikle aralarında küçük anlam farkları (nüans) olan üç sözcüğe açıklık getirmek gerekmektedir.Bunlar his, duygu ve heyecandır.
His (feeling); herhangi bir şeye karşı zihinde veya bedende oluşan ve yoğunluğu yüksek olmayan bir duygusal tepkinin farkına varma işidir (awareness). Örneğin;
bir ayağı topallayarak yürüyen bir kediye duyulan acıma hissi, farkına varılan böylesi bir duygusal tepkidir. Duygu (emotion); farkına varılan bir hissin
kuvvetlenerek, bilinçte ve bedende genel bir uyarılmışlık hali (arousal) oluşturmasıdır. Korku, üzüntü, aşk gibi…
Heyecan (excitement); duyguya oranla daha kısa süreli ama daha yoğun ve şiddetli bir uyarılmışlık halidir. Yani; çabuk gelip geçen şiddetli duygudur. “Yüreğim
ağzıma geldi!”, “Kan beynime fırladı!” veya “Kendimi zor tuttum!” ifadelerindeki şiddetli duygusal haller heyecan kategorisine girerler.Vücudun sadece
bir organını veya bölgesini uyarmak gereksinimi ortaya çıktığı zaman, beyin o organa bir sinirsel sinyal (impulse) gönderir ve bu bir refleks hareketi
yaratır. Fakat beyin bedenin tümünü uyarma ihtiyacı hissettiği zaman, bu işi bir sürü sinyal göndererek, zahmetli bir şekilde yapmaz. Hangi duygu veya
refleks uyandırılacaksa, o duyguyu gerçekleştirecek hormonları üreten salgı bezlerine bir sinyal gönderir ve hormonlar hemen üretilip kan dolaşımına akıtılırlar.
Böylece en geç 6 saniye içinde o hormonun istediği şekilde bir duyguya kapılırız. Heyecanlanma gerektiği zaman ise hem hormonlar hem de sürekli sinyaller
kullanılır. Duygusal zekanın içeriği henüz tam olarak anlaşılamamıştır ve hatta tanımı bile henüz bilimsellik kazanmamıştır.
Fakat duygu derken nelerden söz edildiğini açıklığa kavuşturmak ve hafızalarımızı tazelemek bakımından aşağıdaki listeye bir göz atmak yerinde olacaktır:
· Sevgi (çocuk, aile, dost, millet, insan, Tanrı sevgisi gibi…)
· * Aşk ( cinselliğin ve platonik romantizmin doğurduğu sevgi)
· * Şehvet (cinsel dürtüleri bastırma isteği)
· * Utanma (masumiyet ya da ********likten doğan…)
· * Acı (yürek acısı, buruk acı…)
· * Hırs/İhtiras
· * Gurur/Övünç
· * Kuşku/Vesvese
· * Alınma/Küsme
· * Panik/Şok
· * Hayranlık/Gıpta
· * Mutlu olma
· * Mutsuz olma
· * Tatmin olma
· * Kendini aşağı hissetme
· * Kendini üstün hissetme
· * Zevk alma
· * Hüzün duyma
· * Üzüntü
· * Sevinç
· * Öfke
· * Cesaret
· * Korku
· * İsyan
· * Kıskançlık
· * Suçluluk
· * Pişmanlık
· * Şefkat
· * Arzu
· * Minnet
· * Ümit
· * Ümitsizlik
· * Hınçlanma
· * Bıkkınlık
Beynimizde, Hipotalamus denen, nohut büyüklüğünde bir “duygu merkezi” bulunmaktadır. Bu merkez, bedenin psiko-fiziksel faaliyetlerini düzenleyen ve “Endokrin
Sistemi” denen bir hormonlar sistemine bağlı olan salgı bezleri ile sıkı bir işbirliği içindedir. Hipotalamus, bu salgı bezlerinin gerekli hormonları ürettikten
sonra hedef organlara gönderilmelerinde önemli bir rol oynar. Troit bezi, Hipofiz bezi, Epifiz bezi, Pankreas, testisler, yumurtalıklar ve diğer birkaç
organdan çeşitli hormonlar salgılanır. İşte bu hormonlar sayesinde ve vücuttaki bazı fizyolojik fonksiyonlar sonucu hislenir, duygulanır ya da heyecanlanırız..
Duygulanmamızı sağlayan bir başka neden de beynimizin ürettiği “nörotransmiter” denen kimyasallardır. Bunların bazıları eroin, kokain, esrar, ekstasi veya
alkol ile eşdeğer etkiler oluştururlar.
Duygu dediğimiz şey ‘kültürel kutsallaştırma’ yüzünden pekçok insanın yanlış bir inanca kapıldığı gibi kalbe yerleştirilmiş, manevi bir oluşum değildir.
Aksine tamamen maddi ve bedensel bir olgudur. Hormonların bedenimizde ve beynimizde ortaya çıkan etkileridir.
İşte duygusal zeka; tüm bu duygular çerçevesinde, bilinç ile hisler arasındaki pozitif etkileşim süreci olarak ele alındığında, bu çağda başarılı bir yaşam
için geliştirilmesi gereken önemli bir zeka türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu zeka türünü ölçebilecek testler henüz ortaya çıkmamıştır. Fakat, kimbilir
“Ne soğuk insan!” ifadesiyle suçladığımız kişiler, belki de ortalamanın üstünde bir duygusal zekaya sahip kişilerdir..