Arama

Köşe Yazısı ve Makaleler - Tek Mesaj #126

KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
25 Haziran 2006       Mesaj #126
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
Rauf DENKTAŞ
Tanıma-Tanıtma

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti`ni tanıtma yoluna çıkarsak Annan Planına EVET demekle elde etmiş olduğumuz manevi yücelikleri kaybederiz" endişesi içinde yaşayanlar bu yüceliklerde kalma gayretinin bizi teslimiyete götüreceğini herhalde yakın bir gelecekte göreceklerdir. Hiç olmazsa temennimiz budur. Ancak bu yüceliklerde seyrederken de Kıbrıs`la ilgili gerçekleri dünyaya anlatmaya devamda yarar vardır. Kıbrıs meselesi, 1955`ten hesap edersek 51 yılı aşkın bir meseledir. Bu meselenin başlangıcında görevde olan diplomatların çoğu çoktan ebediyete kavuşmuştur. Konuya sonradan intikal edenlerin çoğu da emekli olmuştur. Genç elemanlar ise Rum ve Yunan ikilisinin etkin propagandası altında "Kıbrıs`taki Türk işgalinden"; Kıbrıslı Türklerin Rum kardeşleri ile birleşme istediğinden" başka bir şey bilmemektedirler. Bizim gençlerimizin çoğu da bilmeyenler kafilesinin içindedir.

Geçenlerde kitaplığımı karıştırırken Prof, Oberling`in Kıbrıs Trajedisi ( The Cyprus Tragedy) adını verdiği 47 sayfalık kitapçığı elime geçti. 1989`da Rüstem Kitapevi tarafından yayınlanan bu eseri yeniden bastırıp yaymak gerekmektedir. Türkçe`sini yaptırıp okullarda okutmakta da yarar vardır. Gençlere yakın tarihimiz "aman barışçılığımızda kuşku duyulmasın" diye tam olarak okutulmuyor.

Yunan darbesi nedeni ile adayı İngiliz üslerine sığınarak terk eden Başpiskopos Makarios Klerides ile devam eden görüşmelerimizden hiç de memnun değildi. Nüfus mübadelesi anlaşmasına büsbütün kızmıştı. Buradaki vekili Baş Papaz da " Bu mübadele hata olmuştur. Mübadele yapılmamalıydı. Gerilla savaşı yaparak işgalciyi adadan çıkartabilecektir" görüşündeydi. Makarios`un adaya döndüğü takdirde Türk askerinin adadan çıkacağına ve her şeyin Barış Harekâtından bir gün önceki duruma döneceğine inanmaktaydılar. Nihayet Marios 7 Arakalık 1975`de adaya döndü ve derhal "Cumhurbaşkanı" olarak göreve başladı. İşte Oberling herkesin unuttuğu önemli bir noktaya parmak basmakta ve Makarios`un bu şekilde göreve başlamasının 1960 Anayasasına aykırı olduğunu hatırlatmaktadır. Anayasaya göre Cumhurbaşkanı herhangi bir nedenle görevinden 75 günden fazla uzaklaşmışsa göreve bıraktığı yerden devam edemez. Yeniden seçilmesi gerekir. Dolayısı ile ABD ile Garantör İngiltere`nin darbeden önce ve sonra "meşru Cumhurbaşkanı ve meşru hükümet" olarak tanıyıp tanıttıkları Makarios İdaresinin boyun eğeceğimiz bir idare olmadığı kanıtlanmış olmaktadır. Kıbrıs Türk Federe Devleti işte bu kanunsuzluğa boyun eğmeyeceğimizin bir kanıtı ve Federal bir anlaşmayı kurmak yönündeki samimiyetimizi gösteren bir adımdı. Makarios bizim de Cumhurbaşkanımız olarak adaya dönmüş olmuyordu.

Makarios adaya döner dönmez. Atina`da sürgündeyken yaptığı beyanatı tekrarladı: Coğrafyaya dayalı bir anlaşmayı asla kabul etmeyecekti. Klerides gereksiz tavizler vermişti. Kıbrıs Helenizmi teslim rekabeti sayesinde Türkiye`ye baskı yapılacak ve Türk askeri adadan çekilecek, her şey 20 Temmuz 1974 öncesine dönüşecektir. Bu nedenle 1977`ye kadar Türk tarafı ile temastan kaçındı. 1977`de basın yolu ve adayı ziyaret etmiş olan Alman devlet adamlarının kanalı ile Makarios`u benimle buluşmaya zorladım. İlk buluşmamız 27 Ocak 1977`de oldu. 53. yaş günümdü. Makarios beni kutladı ve kaç yaşında olduğumu sordu. 33 yaşındayım dedim. Makarios "biraz daha yaşlısın sanırım" deyince "seninle Enosis yüzünden mücadele ettiğim yılları yaşadım saymıyorum, artık yaşamak istiyorum" dedim. Görüşmeler bu hava içinde başlamıştı. Şubat`ta BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim Kıbrıs`a geldi ve görüşmelerde Makarios`la dört maddelik anlaşmayı yaptım. Coğrafyaya dayalı bir anlaşmayı asla kabul etmeyeceğini söyleyen Makarios "İki bölgeli, iki topluma dayalı federal bir ortaklığı" kabu letmek zorunda kalmıştı. Fakat çok yaşamadı. Bazılarına göre böyle bir anlaşmayı kabul ettiği nedeniyle kahrında öldü; bir BM Askeri komutana göre "hudutlardaki Türk bayrağı yüreğine oturmuş" ondan ölmüş! Ve 2006`da bizi gayrı meşru Rum idaresine yamalamak isteyenlere bu gerçekleri duyuramıyoruz. Diğer tarafta Rum propagandası alabildiğine yürütülmekte! Kanunsuzluğa karşı direniş, haktır. "Üniter devlet" diyenlerin karşısında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti`nin varlığı da hak ve hakikattir. Kıbrıs meselesi gerçeklere göz yumarak halledilemez. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti`nin varlığı inkar edilemez bir gerçektir.