Yemek -r
- 2 -
(-i)
1 . Ağızda çiğneyerek yutmak:
"Adam o kadar çabuk yiyor ki hizmetçi ekmek yetiştiremiyor."- B. Felek.
2 . Aşındırmak, kemirmek, oymak, delmek:
"Necla onun böyle kendinden geçercesine çalıştığını gördükçe üzüntüden tırnaklarını yiyor."- H. Taner.
3 . Isırmak:
"Sivrisinekler çocuğun kollarını yemiş."- .
4 . Batmak, çizmek, kaşındırmak, dalamak.
5 . Hoşa gitmeyen kötü bir duruma uğramak, tutulmak:
"Kendini topladı ama fena yerinden gagayı yedi sanırım..."- M. Ş. Esendal.
6 . (nsz) Hakkı olmayan ve kendisine yasak edilmiş bulunan bir şeyi kabul etmek:
"Haram yemek. Rüşvet yemek."- .
7 . Harcamak, tüketmek, bitirmek:
"Mirası sen yedin, zahmeti ben çekiyorum diye latife ediyordu."- M. Ş. Esendal.
8 . Yasal yoldan cezalandırılmak.
9 . Birine alacağını vermemek, ödememek:
"Bu adam benim yüz bin liramı yedi."- .
10 . Başkasının parasını harcamak:
"Dalkavuklar çok parasını yemişler."- .
11 . (nsz) Harcanmak, kullanılmak, sarf edilmek:
"Yapımına başlanan bu yapı günde 5 ton çimento yiyor."- .
12 . Sürekli üzmek, tedirgin etmek:
"Bu dert beni yiyor."- .
13 . (mecaz) Gücünü kırmak, perişan etmek, mahvetmek.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- yediği naneye bak!
- yediği önünde, yemediği ardında
- yedikleri içtikleri ayrı gitmemek
- yedirip içirmek
- ye kürküm ye!
- yemeden içmeden
- yeme de yanında yat
- yiyip bitirmek
- yiyip içmek
Birleşik Sözler
- mirasyedi
- otyiyenler
- balyemez
- etyemez
- hüryemez
- varyemez
- karıncayiyen
Son düzenleyen Safi; 22 Mart 2016 00:05
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!