Arama

Mısır Medeniyeti - Tek Mesaj #5

EagLesTeaM - avatarı
EagLesTeaM
Ziyaretçi
9 Haziran 2009       Mesaj #5
EagLesTeaM - avatarı
Ziyaretçi

ANTİK MISIR MİMARİSİ


Bir zamanlar Mısır'da yaşananlarla ilgili bir diğer sırlar yumağı da, mimari yapılarında kendisini gizlemektedir.
Amerika Kıtası'ndan Asya Kıtası'na kadar Dünya'nın bir­çok bölgesinde rastlanan piramitlerin içinde en fazla ilgi uyandıranları Mısır'daki piramitler olmuştur. Bu nedenle de, Mısır deyince kuşkusuz ki, ilk akla gelen konuların başında, o devasa piramitler gelir...

Bu gizemli yapıları gerçekten de alnından ter damlayan ve kırbaç altında zorla çalıştırılan binlerce köle mi inşa etmiş­tir? Tek parça tonlarca ağırlığındaki dev taş blokları sadece kas kuvvetiyle mi üst üste yerleştirildiler?!...

Bu nasıl bir kas kuvvetıydi?!...
İşte akılları karıştırmaya başlayan ilk sorular bunlardı... Ancak konu üzerinde araştınnalar sürdürüldükçe kafaları ka­rıştıracak daha pekçok sorunun daha ortaya çıkmakta gecik­mediği görüldü...

Öncelikle, bilinen insanlık tarihinin bize sunduğu veri­lerle, Mısırlılar'ın bu devasa yapıları hangi teknolojiyle yaptık­ları sorusuna mantıklı bir cevap verilemeyeceği kesin olarak anlaşılmıştı...

Cevap: "İnsanlığın Ezoterik Tarihi"nde gizliydi...
Keops, Kefren ve Mikerinos... Gerçekte bu üç büyük piramit Tufan Öncesi teknolojisi
kullanılarak Osiris Rahipleri'nin gözetiminde inşa edilmiştir. Bir zamanlar Büyük Piramid de dahil olmak üzere, Mısır'da­ki tüm piramitlerin anıt mezar olarak ya|Jildığı görüşü günü­müzde geçerliliğini yitirmiş durumdadır. Tufan Oncesi'nde yapılmış olan ilk üçüne (Keops, Kelven ve Mikerinos) kıyasla çok daha küçük ve basit, adeta birer taklit niteliğinde olan ve Tufan'dan çok daha sonraki dönemlere ait diğer piramitlerin ye­gane işlevi firavun mezarı olmalarıdır. Anak diğerleri için du­rum çok farklıydı... ,,

BÜYÜK PİRAMİT (KEOPS)


İlk önce, bu ünlü piramidin boyutlarıyla ilgili verileri ha­tırlayalım... Keops'la ilgili bulgular, bu piramidin çok özel bir yapı ol­duğunu ve bulunduğu noktaya özellikle yerleştirilmiş oldu­ğunu gösteriyor. Temelinin her bir köşesi 51 derece, 51 dakika, 14 saniyedir. Pi Sayısı Temel çevresinin yüksekliğine oranı Pi sayısının iki katma eşittir: 2 X 3.1415. , Piramit Kübiti Bu eserin yapımmda kullanılan temel ölçüm birimi 636.66 ram'ye denk gelen "Piramit Kübiti"dir.

Dünyanın merkezinden Kutba uzatılan yarı çap Dünyanın merkezinden Kutba uzatılan yarıçap 6357 km'dİr Bu da "Piramit Kübiti"nin 10 milyon katına eşittir.

Dünya ile Güneş arasnıdaki mesafe Dünya ile Güneş arasındaki mesafe ortalama 149.5 mil­yon kilometredir. Piramidin yüksekliğinin ise tahmini olarak 147- 149 metredir. Tahmin ediliyor dememizin sebebi (epe noktasının zaman içinde erozyano uğramış olmasından dolayı bu gün için kırık olmasıdır. Bu oranlara baktığımızda, pirami­din yüksekliğinin I milyarla çarpımının dünyamızın Güneşe olan uzaklığını vermekte olduğu görülmektedir.

Güneş Yılı'nın Günleri
Piramidin temel kenarının uzunluğu 365.25 "Piramit Kiihiti"dir. Bu da, Dünya'nın Güneş Yılı'nın gün sayışma eşittir. Az sonra Mısır Takvimi'yle ilgili konuyu işlerken göreceğiniz gibi, bu aynı zamanda bir kehanet niteliği de taşır. Biz elimizdeki verileri hatırlamaya devam edelim...

Dunya Gezegeni'nin Simgesi

Peter Lemesurier "The Great Pyramid Decoded" (Büyük Pramit'in Şifresi Çözüldü) İsimli kitabmda şöyle diyordu: "Dünya gezegenini simgeleyecek bir mimari bir yapı aranacak olsa, Gize Büyük Piramiti'nden daha iyisi bulunamaz."

Depremlere dayanıklılığı
Büyük Piramit çok sağlam bir kaya yatağının üzerine in­şa edilmiştir. Hem bu nedenle, hem de geometrik şeklinden dolayı, çok şiddetli depremlerden bile etkilenmesi mümkün değildir. Binleree yıldır ayakta kalması da zaten bunun en bü­yük kanıtıdır, Tonlarca ağırlığındaki Piramit ve Kireç Taşı blokları Yapımında yaklaşık 2.600.000 blok granit ve kireçtaşı kullanılmıştır. Bu taş bloklarının her birinin ağırlığı 2 tondan 70 lona kadar değişmektedir. Milimetrelik bir orandaki titiz­likle özel boyutlarda kesilen tüm bu bloklar, birbirleri ile o denli hassa bir şekilde birleştirilmişlerdir ki, bloklar arasın­dan saç teli bile geçemeyecek derecede, hiçbir boşluk bırakıl­mamıştır. Bu birleştirilme işleminde harç kullanılmamıştır.

Yüzeylerindeki çıkıntıları basamak gibi kullanarak yakla­şık yarım saatte piramidin tepesine tırmanmak mümkün ola­bilmektedir İlk yapıldığında üzeri cilalanmış kireçtaşı levha­ları ile kaplıydı. Dolayısıyla yüzeyi bugünkü gibi basamaklı değil, dümdüzdü. Hem depremler, hem de insanoğlunun tah­ripkâr davranışları nedeniyle, bu tabaka artık tümüyle yok ol­muştur. Tabii yaşanılan büyük Tufan'ın etkilerini de buna ilâ­ve etmek gerekir.

Kireçtaşı levhalarının ne yazık ki çoğu, daha sonraları Kahire'deki inşaatlarda kullanılmıştır!...

Keops'un Yapılış tarihi için "Tarihi Kayıtlar" ne diyor? Günümüze kadar gelebilen Tarihi Kayıtlar'da piramitler­le ilgili çok önemli bilgiler bulunmaktadır. Bu bilgiler aynı zamanda "Mısır'ın Bilinmeyen Geçmişi" ile ilgili önemli ipuçlarını da içlerinde barındırır...

Bunlardan bir kısmını alt alta sıralayalım:
Arap Tarihçisi Abu Zeyd el Balkhy
Abu Zeyd el Balkhy, eski bir yazılı kaynağa dayanarak, "Büyük Piramid'in Çalgı Takımyıldızı Yengeç Burcu'ndayken yani Hicret'ten 2 kere 36.000 yıl önce inşa edildiğini" yazar. Muhyiddin-i Arabi Mısır Ülkesi'ndeki piramitlerden sözederken, "Bu piramitler Nesr, Esed Burcu'ndayken bina edilmiştir. Nesr, şu anda Cedi Burcu'ndadır." demektedir. Nesr Çalgı Takımyıldızı'nın en parlak yıldızı Vega'dır. Esed Burcu günümüzde Aslan Burcu; Cedi Burcu ise, Oğlak Bur­cu olarak isimlendirilmektedir.

Dünyamızın astrolojik çağlan ile ilgili arka sayfadaki tab­loyla bu verileri karşılaştırdığımızda, Aslan Burcu'nun bizim devremizin başlangıcını ve aynı zamanda da yaşanılan son "Tufan"ı gösterdiği çok açık olarak ortaya çıkmaktadır.

Bir başka Arap Tarihçi İbn-i Abd-Hükm
Arap Tarihçisi İbn-i Abd-Hükm de Piramitler'in yapılış tarihi olarak "Tufan Öncesi"ni gösterir. Arap tarihçiye göre piramitlerin yapılış tarihi: "Tufan'dan 300 yıl öncesine dayan­maktadır." ibn-i Abd-Hükm piramitlerin yapılış nedenlerini ise özetle şöyle anlatır:
Mısır Kralı Surid İbn-i Salhuk rüyasında dünyanın ekseninden oynadığını, yıldızların o yana bu yana kaçıştığını ve insanların tüm bu olgulara eşlik eden korkunç sesin etkisiyle korku içinde olduklarını görür. Uyanınca bütün rahiplerini toplar. Onlara gör­düğü korkunç rüyayı anlatır. Rahipler astrolojik ve astronomik hesapları da inceleyerek yaklaşmakta olan Tufan'ı haber verirler ve krallığı yok edecek iklim değişikliklerini anlatırlar. Önlerin­de birkaç yıllık vakit vardır. Bu süre zarfında kral, danışmanları..
Ad:  1.JPG
Gösterim: 999
Boyut:  25.3 KB


yardımıyla içlerinde kubbeler bulunan piramitler yaptırır. Pira­mitlere muskalar, esrarlı hazineler, paralar, kıymetli taşlardan yapılmış muhafaza kutuları, çeşitli aletler, çatlamayan tekneler ve bükülebilen ama kırılmayan cam eşya yerleştirilir. İbn-i Abd-Hükm'ün piramitlerin yapılış nedenleri ile ilgi­li bu aktardıkları birçok bakımdan önemli bilgiler içermekte­dir. Bunları maddeler halinde sıralayacak olursak şöyle özet­leyebiliriz:

1- Tufan'ın dünya eksenindeki kayma ile bağlantılı olması.
2- Bu yaklaşan büyük doğal afetin hem rüya kana­lıyla hem de rahiplerin astrolojik ve astronomik hesaplamalanyla önceden anlaşıhnası. Hatta zamanı­nın belirlenmiş olması.
3- Piramidin yapılış nedenlerinin başında Tu­fan'ın yaklaşmakla olması.

Görüldüğü gibi bu tarihi kayıtta da piramitlerin yapılış ta­rihi olarak Tufan öncesi gösterilmektedir Bu anlatılanlara baktığımızda piramitlerin yapılış nedeni olarak, Tufan'dan ko­runma amacı da güdüldüğü anlaşılmaktadır. Çünkü pekçok değerli eşya bu yapıların içlerine muhafaza edilmişti. Piramitlerin Tufan'dan korunmak için yapıldığı ile ilgili başka tarihi kayıtlar da vardır:

İbn-i Batuta

14. Yüzyıl'ın ünlü Arap alimi İbn-i Batuta: "Piramitlerin Tufan boyunca sanat ve bilimi ve diğer bilginleri korumak için inşa edildiğini" yazar. Aynı anlatıma yine 14. Yüzyıl'a ait Firazabadi Lügati'nda da rastlanır.

ünlü Tarihçi Heredot
Yunanlı Tarihçi Heredot da ilk üç piramidin ve Sfenks'in Tufan Oncesi'nde yapıldığını doğrulamaktadır. Mısırlı rahipler Heredot'a, bu piramitlerin Tufan'dan önce Mısır'ı yöneten firavun Surid döneminde, Hermes (Thot) rahiplerinin "Kutsal Sırlar"nı daha sonraki nesillere ulaştırmak amacıyla inşa ettikle­rini ve aradan 341 nesil geçtiğini söylemişlerdir.

Mısır Kıpti Tarihçisi Mesudi
Orta Çağ'da yaşamış Mısır Kıpti tarihçisi Mesudi de, Arap Tarihçisi İbn-i Abd-Hükm'ün aktardıklarını doğrularcasına Büyük Piramid'in Surid isimli bir kral tarafından yaptırıl­dığını aktarmıştır. Bu kayıtlara göre Surid, Tufan'dan 300 yıl önce yaşamıştır.

Nasıl olduğu bilinmeyen bir biçimde kral, Aslan Takım-yıldızı'yla ilgili bir felâket hakkında önceden uyarılır. Pirami­di yaptırma nedeni de buna dayanın Yaklaşan büyük felâket­ten eskinin anısını koruyabilecek bir anıt yapmak... İşte bu dü­şünceyle Büyük Piramidi inşa ettirir.

Piramidin dış cephesi, duvar ve tavanları astronomi, ma­tematik ve tıp alanında bilgilerle donatılır. Bu bilgilerin arasın­da gizemli varlıklarla ilgili bilgilerin de kaydedildiği ifade edilmektedir. Eskinin anısı ile ilgili tarihi bilgiler de, bu pira­midin gizli bölümlerine yerleştirilir. (Edgar Cayce'nin Atiantisle ilgili gelecekte bulunacağını iddia ettiği önemli bilgiler işte bun­lardır.) Ancak ne yazık ki. Piramidin dış cephesi ve duvarların­daki bu yazıtların büyük bir bölümü günümüze kadar geleme­miş ve gizli tarihe ilişkin bilgiler de şu ana kadar bulunama­mıştır.

Bu kayıtları doğrulayan başka tarihi belgeler de var­dır.
Örneğin Herodot kendi devrinde piramitlerin üzerinde bazı yazmalara rastladığını kaydetmiştir.
12. Yüzyıl tarihçilerinden Abd-Ül-Latif, piramitlerin dı­şındaki yazıtların 10.000 sayfa dolduracak kadar çok oldu­ğundan söz eder.

Bunun haricinde o dönemden kalan bir papirüste yazılan­lar da, tüm bu tarihi kayıtları destekler niteliktedir. Abu Hormenies mabedinde bulunan Kıpti Papirüsü'nde şöyle bir pasaj vardır:
"Piramitler işte böyle yapıldı. Duvarlara astronomi, fizik ve diğer yararlı bilgilerin sırları yazıldı. Dilimizi okuyabilen herkes bunla­rı anlayabilsin diye."

Doğu Ezoterizmi'nde de Mısır Piramitleriyle ilgili benzer bilgilerle karşılaşmaktayız. 1900'lü yılların ilk çeyreğinde Tibet'e giderek, Himalayaların gizli mabetlerinde inisiye edilen İngiliz Teozofist A.P. Sinnett, daha sonra burada edindiği sırların bir kısmını Batı dünyasına duyurmuştur.

Himalayalı bir Üstad'ın müridi olduğu bilinen İngiliz Te­ozofist A.P. Sinnett, 1920 yılında Londra'da yayınladığı "Okült Öğretinin Derlenmiş Meyvaları" isimli kitabında Bü­yük Piramit hakkında yukarıda aktardığımız belgelere benzer bilgilere yer vermiştir:

Keşfedilen üç oda haricinde kesinlikle başka odala­rı da bulunan Büyük Piramit , başlangıçtan beri muhakkak ki, bir inisiyasyon mabedi ya da mekânı olarak tasarlanmış ve kullanılmış olmasına rağmen, Okült Gizemlerle ilgili olan ve büyük bir önem taşıyan bazı fiziki objelerin korunnasına yö­nelik bir amaca da hizmet ediyordu. Denildiğine göre bu objeler kayalık zeminin içine gömülmüş ve Pi­ramit de bunların üzerine inşa edilmiştir. Piramit'in formu ve büyüklüğü, onu deprem felaketlerinden ve hatta yeryüzünde periyodik olarak mey­dana gelen büyük hareketler sırasında sular altına kalmaktan koruyacak şekilde; düşünülmüşlür.

Piramidin içini keyfetmek için yapılan ilk araştırmalar Büyük Piramit yüzyıllarca kapalı bir kulu olarak kalmış ve bu devasa yapının içine açılan giriş kapılarına bir türlü ula­şılamamıştı... Bu nedenle piramidi sadece dışarıdan seyret­mekle yetinilebilmişti.

Tarihi kayıtlara göre Piramide girmeye çalışan ilk kişiye M.S 820 yılında rastlıyoruz. Harun-u Reşid'in oğlu olan Halife Abdullah Al-Mamun, piramidin içinde muazzam hazinelerin saklı olduğunu duydu­ğunda, bu gizemli yapıya girmeyi kafasma koymuştu. Yanına aldığı dönemin mühendis, mimar ve inşaatçılarıyla birlikte, günlerce bir giriş aradı durdu... Bulamayınca da, doğrudan yapının taş kütlesi üzerinde bir delik açmaya karar verdi. Ne var ki, çekiç ve balyozlarla bu işin yapılamayacağı­nı kısa bir süre içinde anladı. Ellerindeki malzemeler pirami­din dış yüzeyinde bir delik açmaya müsait değildi...

Mücadeleyi bırakmamaya kararlı olan halife, adamlarına taşları kızgınlaşana kadar ısıtmaları ve sonra da üzerlerine soğuk sirke dökerek çatlatmaları için emir verdi. Çok uzun ve yorucu çalışmalar sonucunda, bu yöntemle ancak 30 metrelik ufak bir tünel açabilmişlerdi. Ancak piramidin duvarları bite­cek gibi görünmüyordu!...

Bu yorucu ve verimsiz çabadan tam vazgeçiyordu ki, adamlarından biri, kayalardan birinden kopan küçük bir taş parçanın aşağıya düşüp çıkarttığı sesi işitti. Demek ki taşın düştüğü yerde bir boşluk vardı, lekrar gayretlendiler, sonun­da 1 metre yüksekliğinde 90 cm genişliğinde olan bir geçide vardılar. Burası 26 derecelik bir eğimle önce Piramid'in taş yapısı içinden, sonra da altındaki kaya zeminin içinden aşağı­ya doğru inen bir geçitti. Araplar aşağıya doğru eğimli olan bu geçidin ters istikametinde yukarıya doğru zorlukla ilerle­yerek, sonunda "Gizli Girişi" keşfettiler. Daha sonra da aynı tünelden aşağıya doğru inip, piramidin en dibindeki "Yeraltı Odası"na ulaştılar. Bu odada hiçbir şeye rastlamadılar. Oda boştu!...

Odanın en dibinde daracık bir tünel bulunuyordu. Tünele girdiler ama burası 15 metre ileride kör bir duvarla bi­tiyordu. "Yeraltı 0Odası"nın zemininde bir de dimdik aşağıya inen bir kuyu bulunmaktaydı. Ancak kuyu 9 metre derinliğe kadar inip burada bitiyordu...

Al-Mamun'un adamları daha sonra geriye döndüler ve "Geçit"e düşen taşı buldular. Bu taşın, kırmızı granitten olan bir başka taşın önünü örttüğünü farkettiier. Bu iri granit yu­karıya doğru çıkan ikinci bir geçidin önünde tıkaç vazifesi gö­rüyordu. Uzun çabalardan sonra bu tünele girmeyi başardılar Tünelin içinde ilerlemeye başladılar Bir süre sonra yolları yi­ne granitten yapılmış iki tıkaçla kesildi. Granitten yapılma bu tıkaçları aşmak oldukça zor oluyordu...

Günler süren yoğun uğraştan sonra granit tıkaçlardan bi­rini bulunduğu yerden sökmeyi başardılar Karşılarına çıkan tünelden ilerleyip basık tavanlı ve yine 26 derecelik bir eğim yapan bir başka "Çıkış Geçidi"ne vardılar. Dizleri üzerinde süranerek 45 metrelik bir mesafe bo­yunca kaygan taşların üzerinde ilerleyip yatay bir tünele girdiler. Bu tünelin sonunda ise yine bomboş bir odada kendile­rini buldular. Burası her bir kenarı 5.5 metre olan kare biçi­minde bir odaydı. Araplar kadınları eğik tavanlı mezarlara gömdükleri için, buraya "Kraliçe Odası" adını verdiler. Kraliçe Odası ismini verdikleri bu mekân piramidin tepe noktasının tam altında yer almaktaydı. Düzgün döşeme taşla­rından yoksun kaba bir zemine sahipti.

Arapların yine elleri boş kalmıştı!... Aradıkları hazine or­talarda görünmüyordu!...
Geriye dönmek için meşalelerini yola doğru uzattıkların­da başlarının üzerinde bir boşluğun yer aklığını farkettiler. Birbirlerine omuz vererek buraya tırmandılar. Dar ama yük­sek tavanlı olan bir odaya çıkmışlardı. Odanın hemen yanında aynen "Çıkış Geçidi"ne benzer bir eğimde yukarıya doğru devam eden bir tünel bulunuyordu. Tünelin tavanı oldukça yüksekti. Diğer tünellerden farklı olan bu geçidin uzunluğu 47 metre, yüksekliği ise 8.5 metreydi. Galerinin sonunda yüksek bir basamaktan geçilerek alçak tavanlı bir "Ön Oda­ya" oradan da duvarları, tavanı ve tabanı cilalanmış kırmızı granitten yapılmış büyük bir odaya girdiler. Bir önceki odaya "Kraliçe Odası" adını verdikleri için buraya da "Kral Odası" adını verdiler. Odanın uzunluğu 10 metre, genişliği 5 metre ve yüksekliği de 5.5 metreydi.

Al-Mamun'un ve adamlarının aradıkları paha biçilmez ha­zinelerdi ama bula bula bu odada hazine yerine iyi cilalanmış, koyu kahverenginde granitten yapılma boş bir "Lahit" buldu­lar!... Daha doğrusu bunu lahit zannettikleri için böyle isimlendirmişlerdi...

Görünüşü gerçekten de bir lahiti andırıyordu ama bu lahit, ölen birisi için değil, inisiyelerin ölüm ötesi deneyimle­rini gerçekleştirirken kullanmaları için yapılmıştı. Al-Mamun, rüyalarını süsleyen hazinesine kavuşamamıştı ama kararlılığı ve becerikliliği sayesinde Piramide girilmiş ve geçitleriyle bazı odalarına ulaşılabilmişti.

Görüldüğü gibi piramidin içindeki odalara verilen isim­ler Araplar'a aittir ve bugün de bu isimler kullanılmaktadır. Kullanılan isimlerin bu odaların işlevleriyle ilgili hiç bir da­yanağı yoktur. Arapkir'in o anki kendi anlayışları çerçevesin­de verdikleri isimlerden ibarettir.

450 yıl sonra...
1270 yılı civarında Büyük Piramit büyük depremlere ma­ruz kaldı. Tutulan tarihi kayıtlardan öğrendiğimiz kadarıyla, Al-Mamun'dan sonra yüzyıllarca Piramide girme teşebbüsünde bulunan herhangi bir kimse çıkmamıştır... Bunun en önemli nedeni. Büyük Piramid'in pek tekin bir yer olmadığına dair bir inancın yayılmış olmasıydı.

Bu yıllarda Abdul Latif isimli Bağdatlı bir bilim adamı Piramide girmeye karar vermiş ancak tam buna teşebbüs ede­ceği sırada bayılıp kalmıştı. Bu bayılma olayı Büyük Piramit'in üzerindeki tekinsizlik inancının daha da artmasına neden ol­muştu. Sonuç olarak 1638 yılına kadar Piramit'in bilinen baş­ka bir ziyaretçisinin olmadığı görülmektedir.

İlk Bilim Âdâmı, 1638'de Piramide Adım Attı...
Bu tarihte İngiliz Astronom ve Metamatikçisi John Greaves, Büyük Piramit'e ilk adım atan bilimadamı oldu. Amacı, Piramidin içinde olabileceğini düşündüğü bir takım astrono­mik kayıtlara ulaşmaktı.

"Kral Odası"na vardığında o da bir zamanlar Al-Mamun'un adamlarının olduğu gibi, sadece boş bir lahitle karşı­laştı. Böylesine devasa bir yapı sadece bu lahidi örtmek üze­re inşa edilmiş olamazdı... Ama görünüşte bundan başka bir açıklama da getirilemiyordu...

Bu çelişki onu bir hayli düşündürmüştü... Aradığını o da bulamamıştı ama araştırması sırasında Piramit'in içinde Al-Mamun'un adamlarının bulamadığı yeni bir bölüm keşfetti. "Büyük Galeri"nin rampası üzerinde rastladığı bir taş bloğu kaldırınca, doğrudan Piramit'in derinliklerine inen ku­yuya benzeyen dik bir tünel buldu. 90 cm genişliğindeki bu tünelin duvarlarına, basamak gibi kullanılabilecek küçük çıkıntılar yapılmıştı. Bunlara basa basa 18 metre derinliğe kadar indi. Burada tünel küçük bir oda şeklinde genişliyordu. Bu­gün buraya "Mağara" denilmektedir.

John Greaves Piramit'in boyutlarını da tespit etmeye ça­lıştı ve bunun bir matematik mucizesi olduğunu ilk o farketti. Elde ettiği ölçümlerle o devrin ünlü bilim adamı Sir Isaac Newton da yakından ilgilendi ve bu konuda Newton, bu ya­pının sıradan bir yapı olmadığıyla ilgili bir de tez hazırladı.

Sonraki yıllarda bilim adamlarının Büyük Piramit'e daha fazla ilgi göstermeye başladığını görüyoruz. Her yapılan araştırma yeni bulguları beraberinde getiri­yordu. Böylelikle Piramitle ilgili mevcut bilgilere sürekli ye­nileri eklenmeye başlanmıştı. Ama bütün bu araştırmalar sa­manlıkta iğne aramaktan öteye geçemiyordu. Çünkü Piramit sırrını kolay kolay ele verecek gibi görünmüyordu!...

Piramidin Sırrı Çözülemiyor!...
İngiliz Naıhaniel Davison, "Kral Odası"mn tam üzerin­de, odanın büyüklüğünde ancak ayakta durulamayacak kadar basık tavanlı bir mekân keşfetti. Burası "'Kral Odası "nın tava­nını oluşturan yekpare bir granit bloğun üst kısmında kalan bir boşluktan ibaretti. Bu yerin tavanınım da gene granit bir blok kaplıyordu. Bu mekâna "Davison'un Odası" denildi.

Napolyon'un Mısır Seferi sırasında aralarında matema­tikçilerin de bulunduğu bir grup Fransız bilim adamı, Piramit'in o zamana kadar yapılmış olan en hassas ölçümlerini tespit ettiler. Piramit'in üzerinde durduğu platformu ve köşe taşlarının yerleştirilmesi için zemindeki kayaya oyulmuş yu­vaları buldular.

Kral Odası'nın ayrıntıları ortaya çıkıyor...
19. Yüzyı'lın başında Kaptan Caviglia, Piramit'in içine yerleşip orada yıllar süren uzun araştırmalar yaptı. Kaptan Caviglia daha önce John Greaves'in bulduğu "Kuyu"nun 18 metreden de daha aşağılara doğru devam edip "İniş Geçidi"yle birleştiğini tespit etti. 1836 yılında kendisine katılan Albay Howard-Vyse ile birlikte "Davimon'ın Odası"nın üzerinde üç benzer mekân daha buldu. Bunlar, "Kral 0dası"nın üzerine kat kat yerleştirilmiş olan granit boşlukların aralarında kalan mekânlardı. En üstteki boşluğun tavanı iri ki­reç taşı bloğuyla eğimli bir şekilde kapatılmıştı.

Albay Howard-Vyse, bu üst üste bindirilmiş granitlerle elde edilen boşlukların, "Kral 0dası" üzerinde duran 60 metrelik taş yığınının basıncından korumak amacıyla inşa edilmiş olabileceğini ileri sürdü. Albay Howard-Vyse ayrıca Piramit'i belirli bir eğimle dıştan içe kat ederek "Kral Odası"nın açılan iki adet "Hava Kanalı"nı ortaya çıkarttı. Bu ka­nalları temizleyince, oda sürekli olarak temiz hava almaya başladı ve 20"'lik sabit bir ısıda kaldığmı gördü. Bu kanallar­dan Piramit'in Kuzey yüzüne açılanı 31"'lik. Güney'deki ise 45"'lik bir eğimle uzanıyordu. "Kraliçe Odası"ndan da havalandırma kanalları uzan­maktadır. Bunların tıkalı olan bölümlerini 1872 yılında Mü­hendis Waynman Dixon açmıştır.
Ad:  2.JPG
Gösterim: 830
Boyut:  35.4 KB

Uzaylılar değil ama bizim uygarlığımız da değil...

20. Yüzyıl'da en sansasyonel bulguları, dünyaca ünlü araştırmacı yazar Eric Von Daniken yayınladığı "Tanrılar'ın Arabaları" isimli kitabıyla duyurmuş ve Büyük Piramit'in normal yollarla inşa edilebilecek bir yapı olamayacağını olsa olsa bunun uzaylılarca yapılmış olabileceğini ileri sürmüştü.
Ad:  3.JPG
Gösterim: 993
Boyut:  22.1 KB

Günümüzde Keops'un uzaylılar değil ama bizim devre­mize ait uygarlıkların teknolojisiyle de yapılmadığı artık kesin olarak biliniyor. Ancak bu gizemli piramitle ilgili her sorunun cevaplanabildiği sanılmasın. Ortada hâlâ cevap bekleyen pekçok soru varlığını korumaktadır. Özellikle de konuya hâlâ klâ­sik yöntemlerle yaklaşan arkeolog ve tarihçilerin zihinleri cevaplayamadıkları sorularla doludur.

Ayrıca şunu da unutmamak gerekir ki, günümüzde Bü­yük Piramit'in girilemeyen daha pekçok bölümü vardır. Mo­dern bilgisayarlar ve robotlarla sürdürülen bu çalışmalar ha­len devam etmektetir. Ve aradan geçen bunca zamana kadar şunu kesin olarak söyleyebiliriz ki, piramit sırrını henüz tam anlamıyla bizlere sunmamıştır. Klasik Tarih Bilimcileri'nin zihninde bu yapıyı inşa eden teknoloji hâlâ büyük bir muammadır.
Son düzenleyen Safi; 17 Temmuz 2017 00:58