Arama


fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
15 Haziran 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Düşük yapmayı önleme rehberi
Her 100 gebelikten 10-15’i, düşük nedeniyle kaybediliyor. Düşüklerin yüzde 70’inin nedeni, genetik olarak ortaya çıkan kromozom bozuklukları. Düşüklerin neredeyse tamamı, gebeliğin ilk 20 haftasında gerçekleşiyor. Burada ailelerin gözünden kaçmaması gereken ilk şey; düşük hakkında bilgi sahibi olmak. Burada yapılması gereken en önemli şey; gebelik anlaşılır anlaşılmaz doktora başvurmak ve bebeğin sağlığı için asla sözünden çıkmamak...

Tıp dilinde “abortus”, halk arasındaki adıyla düşük. En kısa tanımı şöyle: Mevcut gebeliğin 20’nci haftaya gelmeden önce sonlanması. Sağlıklı başlayan bir gebelik, nasıl oluyor da düşük ile sonuçlanıyor? Bunun önüne geçmek mümkün değil mi? Anne ve baba adayı, bebeklerini kaybetmemek için neler yapmalı?

Bütün bu soruların cevabını almak için, İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Baysal’a başvurduk. Prof. Dr. Baysal’ın anlattıkları, anne ve baba adayları için tam anlamıyla bir ‘Düşüğü Önleme Rehberi’ne dönüştü.
Bütün gebeliklerin yüzde 10-15’i düşükle kaybediliyor. Daha önce 3 düşük yapmış kadının dördüncü gebeliğinin düşükle sonuçlanma riski ise yüzde 35-40’lara kadar yükseliyor. Diğer bir deyişle hiçbir tedavi planlanmamış, nedeni bilinmeyen, tekrarlayan düşük olgusunda sağlam çocuk doğurma olasılığı yüzde 60–65. Düşüklerin pek çok nedeni var hiç kuşkusuz. Durup dururken hiç kimse, bebeğini düşürmüyor. Düşüklerin yüzde 70 kadarı, kromozom anormallikleri sonucu gelişiyor. Bu düşükler genel olarak gebeliğin ilk iki ayında meydana geliyor. Bunların dışında, kadının rahminde iyi huylu (myom) ya da kötü huylu ur olması, çift rahimli olmak, rahim içindeki yapışıklıklar ve rahim ağzının dar olması, düşük nedenleri arasında sayılıyor. İlk 12 hafta içinde oluşanlar “erken düşük”, 13 ila 20’nci haftalar arasında oluşanlara ise “geç
düşük” adını alıyor...

Gebeliğin sağlıklı ilerleyebilmesi için birçok şartın uygunluğu gerekiyor. Ama ilk ve en önemli şart; bebeğin sağlıklı olması. Daha sonra bebeğin büyüme ve gelişmesini sürdürebileceği ortam, son derece konforlu ve sağlıklı olmalı ki, istenmeyen bir durum ortaya çıkmasın. Bebeğin sağlıklı olması; genetik şifresinin normal olması, rahim içine düzgün bir şekilde yerleşmesine bağlı. Genetik şifre bozukluğu (kromozom bozukluğu), erken gebelik kayıplarının önemli bir çoğunluğunun nedeni. Bu durum, doğanın bir savunma mekanizması olarak da yorumlanabilir. Zaten yaşamla bağdaşmayacak sağlıksız gebelik ürünü, erken evrede kaybediliyor. Geç gebelik kayıpları ise, genellikle, genetik bozukluktan ziyade rahim ve rahim kanalının yapısal bozuklukları sonucu gerçekleşiyor.

Risk kimlerde daha yüksek?
Düşüklerin çok sayıda nedenleri var. Özellikle hangi haftada düşüğün gerçekleştiği tıbbi olarak önem kazanıyor. Özellikle neden düşük yapıldığını ve bu riskin kimlerde daha yüksek olduğunu öğrenmek için sözü Prof. Dr. Baysal’a bırakıyoruz:
“Düşük, erken haftalar dediğimiz ilk 2 ayda olursa çoğunlukla gebeliğin yani embriyonun kaybedilme nedeni kromozom bozuklukları oluyor. Bunun nedeni rastlantısal embriyodaki genetik sorun veya anne-babadan nakledilen kromozom sorunları olabiliyor. Rahminde doğumsal yapısal bozukluk olan kadınlarda düşük oranları yüksek olabiliyor. Kadının bağışıklık sisteminde oluşan bazı bozukluklar gebeliğin rahimde gelişmesinin durmasına çoğunlukla kalp atışları görüldükten sonra bebeğin kaybedilmesine neden olabiliyor. Düşük her zaman gebeliğin rahimden atılması ile gerçekleşmiyor. Fetusun ölmesi veya embriyonun gelişmemesi nedeniyle küretajla düşüğün gerçekleştirilmesi gerekebiliyor. Düşük riski yüksek olan 35 yaşın üstünde olanlar, aşırı şişmanlar, kronik sistemik hastalığı olanlar (şeker hastalığı ve benzeri) ve daha önce çocuk sahibi olmayıp, düşükleri olanlarda yeni gebelikte düşük riski hiç yapmamışlara oranla daha yüksektir.”

Annede kronik hastalıklara dikkat!

Anne adayının sağlıklı olması da gebeliğin devamlılığı için son derece önemli. Mesela, şeker hastalığı, tiroit hastalıkları, yüksek tansiyon, kan uyuşmazlığı bebeğin düşmesine yol açabiliyor. Bunlara hormon bozukluğu veya bağışıklık sistemiyle ilgili sorunlar da eşlik edebiliyor. Gebelik sırasında, annenin herhangi bir enfeksiyon geçirmesi de düşük risk faktörlerinden birisi. Bu yüzden, annede enfeksiyon teşhis edilir edilmez mutlaka tedavi edilmeli. Alınması gereken ilk önlem, gebeliğin anlaşılmasıyla, vakit geçirmeden hemen bir doktora başvurmak ve onun sözünden dışarı çıkmamak. Sağlıklı bir gebelik olup olmadığı, günümüzde, son derece kolay ve ucuz bazı testler yardımıyla anlaşılıyor. Kromozom bozuklukları dışındaki nedenlere bağlı düşüklerin tedavisi mümkün. Tedavinin arkasından, sağlıklı bir gebelik ve sağlıklı bir bebek dünyaya getirmek mümkün. Yapılması gereken ilk şey; düşüğün tanısının koyulması. Bu amaçla eşlerde kromozom tetkiki, ultrasonografi, histerografi (rahim filmi), tiroid hormonlarının, şeker hastalığının taranması, böbrek fonksiyon testlerinin yapılarak düşüğün nedenin anlaşılması son derece önemli. Düşüğün nedeni anlaşıldıktan sonra, tedavi imkanı her zaman var. Düşükler her zaman aynı belirtilerle olmuyor ne yazık ki. Bazen kanama veya ağrı henüz başlamamışken teşhis edilebilen düşükler var. Gebelik kesesi görülmesine rağmen embriyonun gelişmemesi veya çok erken dönemde gelişmesinin durması nedeniyle görülmemesi (Boş kese - Anembriyonik gebelik) de bir tür düşük olarak kabul ediliyor. Anne karnında devamı gelmeyen gebeliklerin tümü, gelişmemiş ya da hayatını kaybetmiş bebeğin kürtaj ile alınmasıyla sonuçlanıyor.

Düşük tehdidi nedir?
Düşük, her zaman belirti vermeyebiliyor. “Düşük tehdidi” adı verilen durumlarda, anne adayının kanaması vardır ama bu kanama değişen şiddette devam etmektedir. Bazı vakalarda ise, rahim kramplarına bağlı ağrı da gelişebiliyor. Prof. Dr. Bülent Baysal’a, “Düşük tehdidi” nin ne olduğunu, düşük riskinin bertaraf etmenin yollarını sorduk. Prof. Dr. Baysal, sözlerine “Gebeliğin gelişmemesi veya iki aylık fetusun, rahim içinde kalbinin durmasının belirtisi yoktur” diyerek başladı. Düşük tehdidinin her zaman ipucu vermediğine dikkat çeken Prof. Dr. Baysal, şöyle devam ediyor:

“Her şeyin normal gittiği gebeliğin teşhis edildiği günlerden sonra rahim kasılmalarına bağlı ağrılar ve değişen şiddetlerde kanama ve lekelenmeler olabilir. Düşüğün işareti olabildiği gibi, birçok normal gebelikte de kanama ve lekelenmeler olabiliyor. Beslenme plağının yuvalanmasına bağlı veya rahim ağzına yakın beslenme plağı yerleşmesi ile ilgili olabilir. Çoğu zaman kesin bir sebep bulunamamaktadır. Düşük riskini bertaraf etmenin bir yolu var mı? Özellikle embriyonun kromozom bozukluklarına hiçbir müdahalemiz olamaz. Rahminde yapısal bozukluk olanlarda endoskopik olarak en sık görülen ‘septum’ dediğimiz rahmi ikiye bölen zarı keserek ciddi bir avantaj sağlıyoruz.”

Tekrarlayan düşükten sonra yeniden gebe kalmak mümkün mü? Prof. Dr. Baysal’ın yanıtı son derece kısa ve öz: “Düşükten sonra özelliği olan bir durum veya problem yoksa kadın kendini fiziksel ve psikolojik olarak iyi hissettiğinde yeniden gebe kalabilir. Uzun süre veya kesin şu kadar süre gebelik yasak gibi bir uygulama yoktur”.

Düşüğün 4 tipi var

Klasik anlamda en çok bilinen, karşılaşılan şekliyle düşük (abortus), kanama ve / veya ağrı ile başlıyor. Düşükler; düşük tehdidi, kaçınılmaz düşük, tam olmayan düşük, tam düşük şeklinde 4 gruba ayrılıyor:

1. Düşük tehdidi:
20 haftanın altındaki gebeliklerde, vajinal kanama olmasıdır. Anne adaylarının yaklaşık yüzde 30-40’ı gebeliklerinde düşük tehdidiyle karşı karşıya. Bu durumda kanama genellikle şiddetli değildir. Rahim ağzı kapalıdır. Düşük tehdidine en sık 8–10. gebelik haftalarına kadar rastlanır. Düşük tehdidinde seri gebelik hormon düzeyi (ßhCG) takipleri gerekiyor. Düşük tehdidi yaşayan anne adaylarına, fiziksel aktivitelerini kısıtlamaları, yatak istirahatı, cinsel ilişkinin yasaklanması önerilir. Tüm önlemlere rağmen düşük tehdidi, düşük ile sonlanabilir. Bu olayın bir sebebi de düşüklerin önemli bir kısmının genetik bozukluklardan kaynaklanması.

2. Kaçınılmaz - Durdurulamayan Düşük:

Bu düşük tipinde, kanama genellikle çok şiddetli ve rahim ağzı açıktır. Kramp şeklinde karın, kasık ağrısı olabilir. Tedavisi bebeğin alınmasıdır. Kan uyuşmazlığı olanlarda, Rhogam (Anti - D) işlemden önce veya sonra uygulanmalıdır.

3. Tam Olmayan Düşük:
Gebelik dokularının bir kısmının kaybıdır. Gebeliğin 6’ncı haftasından önce genellikle embriyo ve plasenta birlikte atılır. Daha sonraki gebelik haftalarında yaşanan düşüklerde, embriyonun bazı kısımları, zarları veya plasenta dokusunun parçaları içerde kalabilir. Tam olmayan düşük tespit edildiğinde kürtaj, gereğinde Rhogam uygulanır. Teşhis konmuşsa, mümkün olan en kısa sürede kürtajla rahim içinde kalan parçalar temizlenmelidir.

4. Tam Düşük:
Gebeliğe ait tüm dokular atılmıştır. Ancak, rahim içinin bütünüyle temiz olduğundan emin olmak için revizyon amaçlı kürtaj uygulanabilir. Tüm düşüklerde müdahale ile alınan dokular patolojik incelemeye gönderilir.
Son düzenleyen Safi; 6 Mayıs 2016 01:47