Arama

İyonya Uygarlığı - Tek Mesaj #1

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
22 Haziran 2008       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

İyonya Uygarlığı

Ad:  İyonya Uygarlığı1.jpg
Gösterim: 12765
Boyut:  55.7 KB

İyonlar ele geçirdikleri kentlerdeki yerli hal­kın tümünü toprağa bağlayamamış, bunlar­dan bir bölümüne siyasal haklar tanımışlardı. Bunun sonucu olarak İyonlar'ın arasına karı­şan Anadolu kavimleri kendi kültür, töre, inanç ve dinlerine ilişkin birçok öğeyi de İyon dünyasına sokmuşlardı.
İyonya'da büyük düşünürler ve bilim adam­ları yetişmiştir. Gölgelerinden pramitlerin yüksekliğini hesaplayan Thales, yıl ile mev­simlerin uzunluğunu ilk kez hesaplayan Anaksimandros, tıp mesleğini kuran Hipokrat, bugünküne yakın biçimde atom sözcüğü­nü kullanan Demokritos, ilk astronomlardan sayılan Anaksagoras ve dünyanın yuvarlak olduğunu söyleyen Pisagor İyonyalı'ydılar.

İÖ 8. yüzyılın başlarında İyonyalılar, Fenikeliler'le kurdukları yakın ticari ilişkiler so­nunda onlardan yazıyı öğrendiler. Bu dönem­de Eski Yunan topluluklarında birçok alfabe ortaya çıkmıştı. Ama bunlar arasından en yaygın kullanılanı İyon alfabesi olmuş ve Atina bu alfabeyi İÖ 403'te resmen kabul etmiştir.
İyonya, Eski Yunan edebiyatının da beşiği olmuştur. Erken dönem İyonya edebiyatın­dan günümüze yalnızca Homeros'un İlyada ile Odysseia'sı kalmıştır. İÖ 7. yüzyıldan başlayarak yaygınlaşan flüt eşliğinde şiir okuma Eski Yunan dünyasına İyonya'dan girmiştir. Teoslu Anakreon ve Şartlı Hipponax, İyonya şiirinin güçlü isimle­ridir.

Eski Yunan mimarlığında Dor ve İyon olmak üzere iki ayrı düzen vardı. İyon düzeni­nin göze çarpan özelliği ince ve zarif sütunla­rın üstündeki ön ve arka yüzlerinde sarmal biçimli öğeler taşıyan başlıklardır. Dünyanın ilk büyük mermer yapısı Efes'teki Artemis Tapınağı, İyonya'da yapılmıştır. İyon heykel sanatı da Eski Yunan dünyasını etkilemiştir. Birçok yenilikler sunan İyon heykelleri ince giyimli insanları canlandırırken kumaşın vü­cuttaki dökümü ve kıvrımları büyük bir ustalıkla işlenmiştir. Ayrıca heykellerin neşeli ve güleç yüzlü olması dikkati çeker.

İyonya


Yunan Yarımadası'nın Dorlarca istila edilmesi üzerine Attika'da yaşayan İyonlar'ın bir bölümü İÖ 11. yüzyılda Ege Adaları üzerinden Batı Anadolu'ya göç etti. İyonlar'ın yerleştiği İzmir Körfezi'nden Kuşadası'na kadar olan kıyı şeridi ile Sakız (Khios) ve Sisam (Samos) adalarını kapsayan bu bölgeye İyonya adı verildi. İyonlar'dan önce İÖ 12. yüzyılda Batı Anadolu'ya geçen Aioller ise Aiolia adını alan ve İzmir Körfezi ile Edremit Körfezi'nin güneyini, Midilli (Lesbos) Adası'nı içine alan yöreye yerleşmişlerdi. Eski Yunan kaynakla-rınca İyon göçlerinin önderi Atina Kralı Kodros'un oğlu Androcles'tir. Aynı zamanda Efes kentinin de kurucusu olan Androcles yerli halk Lelegler ve Karyalılar'la savaşarak bunların yerlerine İyonlar'ı yerleştirdi.
Bir tarım bölgesi olan yeni topraklarıyla İyonlar daha çok deniz kıyılarında ve yarım­adalar üzerinde ele geçirdikleri ya da yeni kurdukları kentlere yerleştiler. Herodot'a gö­re İyonlar burada başlıca 12 kent kurmuşlar­dı. Bu kentler Miletos (Milet), Myus (Avşar Kalesi), Priene (Güllübahçe), (Ephesos) Efes, Kolophon (Değirmendere), Lebedos (Gümüldür), Teos (Sığacık), Klazomenai, Phokaia (Foça), Khios (Sakız), Erythrai (Çeşme) ve Samos'dur (Sisam). Batı Asya'nın ticaret ve kervan yollarının sonunda yer alan bu kentler kısa sürede zenginleşti. Ayrıca Anadolu'nun gelişkin kültürleriyle bütünleşe­rek yüksek bir uygarlığın merkezleri oldular.

Bu İyon kentleri içinde Kolophon ve Efes kıyılardan Anadolu içlerine doğru genişlemiş­ti. Etki alanı İzmir'e kadar uzanan Kolop­hon süvarileriyle ünlüydü. Efes'in etki alanıysa Küçük Menderes vadisinin içlerine kadar uzanıyordu. Dağ yoluyla ulaşılabilen bir bu­run üzerinde kurulmuş olan Milet ise denize doğru kurulmuştu. Erythrai genişleyip zen­ginliklerine el koyacağı bir yarımada üzerin­deydi. Buna karşılık Phokaia, Lebedos ve Priene gibi kentlerin çevresinde güçlü kavim­ler vardı. Bu nedenle genişleme olanağı bula­mayan bu kentler yoksul ve küçük kaldı.

İÖ 8. yüzyılda bu 12 İyon kenti Panionion adını verdikleri dinsel bir birlik kurmuşlardı. Bu birliğin siyasal bütünlük gösteren bir yapısı yoktu ve birliğe katılan tüm kentler bağımsızdı. Birliğe daha sonra İÖ 8. yüzyılın başlarında İyonlar'ca ele geçirilen Aiol kenti Smyrna (Bayraklı) da katıldı. Panionion Birli­ği İyonya kültürünün gelişmesini ve İÖ 5. yüzyıla kadar öbür Yunan kültürlerinden her yönüyle üstün olmasını sağlamıştır. Ne var ki, bu dinsel birliğin siyasal birliğe dönüşmemesi İyonya'daki kent devletlerinin bir siyasal güç olarak tarih sahnesine çıkmasını engellemiş­tir. İyonyalılar sürekli düşman tehdidi altında yaşamış, ülkelerini istila eden Lidyalılar'a ve Persler'e karşı direnememişlerdir.

Kent Devletleri

Tüm Yunan dünyası için çok önemli siyasal sonuçlar doğuran ilk kent devletleri İyonya'da kuruldu. Yabancı topraklara gelen İyon­lar kendilerine dost olmayan Yerli kavimle­rin arasında varlıklarını sürdürebilmek için kentlerini surlarla çevirdiler. Ardından çevre­sindeki toprakları ele geçirerek kenti sınırları belli bir alanın merkezi yaptılar. Kent devlet­leri kendi yaptıkları yasaları uygulayan ve ekonomik olarak kendine yeten özgür, küçük devletlerdi.
Kent devletleri ilkçağ için yeni devlet bi­çimleriydi. Eski ilkçağ devletlerinin başında ya tanrı sayılan ya da tanrının temsilcisi olduğuna inanılan bir kral bulunurdu. Kralın sonsuz gücü ve yetkisi vardı. Halk kayıtsız şartsız ona bağlı bulunmaktaydı ve onun izni olmaksızın devlet yönetiminde söz sahibi ola­mazdı. Oysa İyonya'daki kent devletlerinde siyasal haklara sahip yurttaşlar, devlet yöneti­mine doğrudan katılabilmekteydi.

Kent devletlerinin çekirdeğini oluşturan kent çeşitli tapınaklar, devlet binaları, agora, spor alanları ve açık hava tiyatrosu ile donatıl­mıştı. Kent tanrılarca bağışlanan bir armağan olarak kabul edilir ve var olan düzeni boz­mak, tanrılara karşı çıkmakla eş sayılırdı. Her kentin kendine özgü tanrıları, tapınakları, tapınma biçimleri vardı. Kentin yurttaşı ol­mak demek, onun dininden olmak demekti.
Kentlerin kendi aralarındaki ilişkiler barışçı değildi, daha çok savaşa yönelikti. Yenilgiye uğrayan kent yenene bağımlı kılınmaz, ya halkı kılıçtan geçirilir ya da yenen kentin bağlaşığı olmak zorunda bırakılırdı.
İlk dönemlerinde krallarca yönetilen kent devletlerinde zamanla kralın yetkisi azaldı; bu devletleri soyluların oluşturduğu meclisler yönetmeye başladı. Bunu soylular yönetimiyle demokrasi arasında yer alan ve bir geçiş yönetimi olan tiranlık izledi.

Toplumsal Yapı

Kent devletlerinde yaşayan halk farklı siyasal ve toplumsal haklara sahip üç temel sınıfa ayrılmıştı. Bunlar toplumsal ve siyasal tüm haklara sahip özgür yurttaşlar; özgür olmala­rına karşın yurttaşlık haklarından yoksun yabancılar ile hiçbir siyasal ve sosyal hakka sahip olmayan ve "konuşan hayvan", "hare­ket eden araç" olarak kabul edilen kölelerdi. Üretim büyük ölçüde kölelerin çalışmalarıyla sağlanırdı.
Özgür yurttaşlar da kendi içlerinde dört sınıfa ayrılmıştı. Bu sınıfların başında büyük toprak sahibi soylular gelirdi. Bunlar ilkçağ Yunan dünyasında ilk kez İyonlar'ca gerçek­leştirilen şarap ve zeytinyağı ticaretiyle zen­ginleşmiş, küçük toprak sahibi yurttaşları borçlandırarak topraklarına el koymuşlardı.
At yetiştiren ve savaşa süvari olarak katılan soylular en güçlü sınıftı.
Soyluların ardından ticaret ve zanaatla zen­ginleşen kentli orta sınıf gelirdi. Bunların ne toprakları ne de atları vardı. Savaşlara piyade olarak katılırlardı. Bu iki sınıfın ardından küçük toprak sahibi yoksul köylüler ile top­rakları ve belirli işleri olmayan kentli emekçi­ler gelirdi. Özgür yurttaşların siyasal anlamda eşit hakları vardı. Ama toprakların az sayıda soylunun elinde toplanması onların egemenli­ğine yol açtı.

Kolonileştirme Dönemi

İÖ 8. yüzyılın ortalarında Yunan Yarımada­sında birçok kentin nüfusu artmış, elde edi­len ürün yeterli olmamaya başlamıştı. Daha fazla toprağa gereksinim vardı ama Yunan Yarımadasının doğal yapısı buna elverişli değildi. Bu nedenle birçok kent başka toprak­larda koloniler kurmaya başladı.
Eski Yunan tarihini hem siyasal, hem de kültürel açıdan derinden etkileyen kolonileş­me hareketi İyonya'da yaklaşık 100 yıl sonra başladı. Bu gecikmenin nedeni İyonyalılar'ın yeterli toprağa sahip olmaları ve kurdukları ticaret ilişkileriydi. Ama güçlü Lidya Krallığı'nın Anadolu ile yapılan ticarete engel olması İyonyalılar'ın İÖ 7. yüzyılın sonlarında kolonileştirme hareketine başlamalarını doğurdu. İyonyalılar Kuzey Ege, Kuzey Marma­ra ve Güney Trakya kıyılarında Lampsakos (Lapseki), Myrleia (Mudanya), Kios (Gem­lik), Thasos (Taşöz) gibi birçok güçlü koloni kurdular.
İyonya kolonileştirme hareketinin önde ge­len kenti Milet'ti. Miletliler Karadeniz'e açı­larak Sinope (Sinop), Amisos (Samsun), Ke-rasous (Giresun), Trapezus (Trabzon) gibi liman kentlerine ulaştılar. Ticaret amacıyla Doğu Akdeniz'de de koloniler kurdular. Ko­lonileştirme hareketine İyonya kentlerinden yalnızca Efes ve Smyrna katılmadılar. Anado­lu ticaret yollarının denize açılan kapıları olan bu iki güçlü liman kenti Lidya Krallığı ile de iyi ilişkiler içindeydi.

Tiranlar Dönemi

Kolonileştirme hareketi sırasında İyonya'daki kent devletlerinde yeni bir yönetim biçimi ortaya çıktı. Kentleri tiran adı verilen kişiler yönetmeye başladı. Bazen soyluların arasın­dan, bazen de halkın içinden çıkan tiranlar, kenti tek başına yöneten kişilerdi. Tiranların krallardan farkı yasalara ya da geleneklere uygun olmayan biçimde yönetime el koymala­rıydı. Yunan dünyasında ilk defa İyonya'da ortaya çıkan tiranlığı doğuran neden gün geçtikçe büyüyen Lidya tehlikesiydi. Bu tehli­ke karşısında kentin ve ordunun yönetimi üstün yetenekleri olduğuna inanılan tek kişi­nin elinde toplanmıştı.
İÖ 7. ve 6. yüzyıllarda İyonya, Lidya egemenliğine girdi. Bu dönemde yıkılan Smyrna 30 yıl boş kaldıktan sonra Lidya'nın en önemli ticaret limanı oldu. Lidya egemenliği sırasında, 7. yüzyılın ikinci yarısın­da, alışveriş için sikke kullanılmaya başlandı. Bastırılan sikkeler kısa sürede İyonya ve Yunan Yarımadası'na yayıldı. İyon kentleri­nin büyük bölümü aynı para birimini kullan­maya başladı.

Pers Egemenliği ve İyonya İsyanı

İÖ 545 yıllarında Batı Anadolu'nun tümü Pers egemenliğine girdi. İyonya'daki kentler­den yalnızca Milet, Persler'le barış yaparak bağımsızlığını koruyabilmişti. Phokaia ve Teos halkı ise Pers egemenliğine girmektense başka ülkelere göç etmeyi yeğleyerek kentle­rini bırakıp denize açılmışlardı. Geri kalan İyonya kentleriyse Pers egemenliğine koşul­suz boyun eğmek zorunda kaldı.
Persler, İyonya ve Aiolia kentlerini biri Sart'ta (Salihli) öbürü ise Daskleion'da kur­dukları iki satraplığa bağlamışlardı. Bu satraplar İyonya'daki kentlerin yönetimini ken­dilerine bağlı tiranlara verdiler. Bu koşullar altında İyonya'daki kentlerin durumu kötü­leşti, ekonomik bunalım arttı. Ayrıca Persler, İyonyalılar'ın kolonileriyle olan bağlantılarını da kesmişlerdi. Bu duruma daha fazla daya­namayan İyonyalılar İÖ 500'de Milet Tiranı Aristagoras önderliğinde ayaklandılar. Kısa sürede Kıbrıs'a kadar yayılan bu başkaldırı Yunan Yarımadasından yardım gelmeyince İÖ 494'te yenilgiyle sonuçlandı. Persler ele geçirdikleri Milet'i yağmalayıp yakıp yıktılar. Daha sonra Persler'in eline geçen öbür İyon­ya kentleri de yakılıp yıkıldı. O zamana kadar bağımsızlığını korumuş olan Samos Adası da Pers istilasına uğradı.

Delos Birliği

Persler'in Yunan Yarımadası'nda yenilgiye uğramalarından sonra İyonya'daki kent dev­letleri bir kez daha ayaklandılar. Kentlerinde­ki Pers garnizonlarını kent dışına sürerek bağımsızlıklarını yeniden kazandılar. Ama Pers tehlikesi de tümüyle geçmemişti. İyonya kentleri bu durum karşısında Atina'nın ön­derliğinde Persler'e karşı oluşturulan Delos Birliği'ne İÖ 478-477'de katıldı. Bu birlik Persler'e karşı başarılar elde ederek denizler­de egemen duruma geldi. Ne var ki, Atina'da Perikles'in yönetime gelmesiyle, birlik ama­cından sapmaya başladı. Birliğin hazinesi Delos'tan Atina'ya taşınarak biriken paralar Atina'nın bayındırlığı için kullanıldı. Atina bağlaşıklarını egemenliği altına almaya çalışı­yordu. Ayrıca Atina'nın egemenliği İyonya'yı ekonomik yönden de olumsuz etkilemekte, Karadeniz'deki kolonileri yavaş yavaş Ati­na'nın eline geçmekteydi. Bu durum büyük bir hoşnutsuzluk yarattı ve kentler birer birer ayaklanarak birlikten ayrılmaya başladı. Bu sırada Atina ile Sparta arasında çıkan ve 27 yıl süren savaştan Atina yenik çıktı.

Böylece İyonya'daki kentler Atina egemenliğinden tümüyle kurtulmuşlardı; ama bu kez de yeniden Pers tehdidi başlamıştı. Önce­leri İyonyalılar Sparta'nın da yardımıyla Persler'e karşı başarılar kazandılar. Ama bu sırada Atina'nın güçlenmesi üzerine Spartalılar Persler'le birleştiler. Sonunda Atina İÖ 386'da Kral Barışı ile Persler'in Anadolu'daki kesin egemenliğini kabul etti. Daha sonra Büyük İskender ve ardıllarınca istila edilen İyonya, Romalılar döneminde imparatorlu­ğun Asya eyaletine katıldı.

MsXLabs.org & Temel Britannica
Son düzenleyen Safi; 15 Aralık 2016 20:40
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!