Arama

Gezegenler - Jüpiter - Tek Mesaj #2

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
23 Haziran 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Jüpiter
MsXLabs.org & Temel Britannica
Voyager 1 tarafından çekilmiş Jüpiter'in farklı fotoğraflarından oluşan bir animasyon. Voyager 1 Jüpiter'e yaklaşırken, her Jüpiter günü (yaklaşık 10 saat) her bir kare çekilmiştir.
Jüpiter, Güneş'in çevresinde dolanan do­kuz gezegenden en büyüğüdür. Yörüngesi Mars'ın yörüngesinin ve küçük gezegenler kuşağının ötesinde yer alır; Güneş'ten ortala­ma uzaklığı 777 milyon kilometredir. Jüpiter, Güneş çevresindeki bir tam dolanımını 11,86 yılda, kendi ekseni çevresindeki bir tam dönüşünü de 9 saat 55 dakika 29 saniyede tamamlar.
Dünya'dan bakıldığında parlak bir disk biçiminde görünen Jüpiter Venüs'ten sonra en parlak gezegendir. Eski astronomlar bu gezegene. Eski Roma mitolojisinde tanrıların tanrısı olan ve Eski Yunan'ın en büyük tanrısı Zeus ile bir tutulan Jüpiter'in adını vermişler­dir. Kuşkusuz o zamanlar bu adın bu gezegene ne kadar uygun düştüğünü bilmi­yorlardı. Gerçekten de, bütün gezegenler bir araya gelse gene de Jüpiter'in büyüklüğüne ulaşamaz. Bu dev gezegenin kütlesi Dünya'nın kütlesinin yaklaşık 318 katıdır; çapı da 143.800 km, yani Dünya'nınkinin 11 katından biraz fazladır. Jüpiter'in yüzeyindeki kütlesel çekim kuvveti de Dünya'nın yüzeyindeki yer­çekiminin neredeyse üç katını bulur. Hacmi ise Dünya'nınkinin 1.323 katıdır; yani Jüpi­ter'in kapladığı uzay boşluğuna 1.323 tane Dünya sığabilir. Buna karşılık Dünya ile karşılaştırıldığında oldukça hafif bir gezegen­dir; yoğunluğu yalnızca 1,33 gr/cm, yani suyun yoğunluğundan (1 gr/cm) biraz faz­ladır.
Ad:  Jupiteriçi.jpg
Gösterim: 3082
Boyut:  49.6 KB


Jüpiter'in Yapısı
Jüpiter, "yerbenzeri gezegenler" denen Mer­kür, Venüs, Dünya ve Mars'tan çok farklı yapıdadır ve gerek yüzey biçimleri, gerek atmosferinin bileşimiyle canlıların yaşamasına hiç de elverişli gözükmez. Katılaşmış kayaç yapısında olan yerbenzeri gezegenlere karşı­lık Jüpiter büyük ölçüde akışkanlardan (sıvı ve gazlardan) oluşmuştur. Bilim adamları Jüpiter'in hemen hemen Dünya büyüklüğün­de katı bir çekirdeği olduğu, bunun çevresini de bir sıvı hidrojen bölgesinin kuşattığı kanısındadırlar. Bu sıvı hidrojen ise olağanüstü kalın bir atmosferle çevrilidir. Jüpiter'in bi­zim görebildiğimiz tek bölümü bu atmosferin dış katmanlarıdır.
Jüpiter'in atmosferi büyük ölçüde hidrojen­den oluşmuştur; ayrıca az miktarda helyum, metan, amonyak, etan, su, karbon monoksit, asetilen ve hidrojen siyanür içerir. Bu atmos­ferin en dış bölgeleri, üst üste sırayla dizilmiş karanlık ve aydınlık kuşaklarıyla yeryüzün­den çok güzel görünür. Basit bir teleskopla bile kolayca ayırt edilebilen bu kuşakların nedeni, amonyak kristallerinden ya da amon­yak, hidrojen ve kükürt bileşiklerinden olu­şan bulutlar ile çok büyük çaplı meteoroloji olaylarıdır. Jüpiter'in atmosferinde dolanan dev fırtınaların ya da antisiklonların yol açtığı bu meteoroloji olayları Dünya atmosferinde gelişen hava olaylarına benzer; ama bunlar­dan çok daha güçlü ve karşılaştırılamayacak kadar büyük çaptadır.
Jüpiter'in atmosferindeki hava sistemleri­nin çoğu sürekli hareket halindedir ve genel­likle birkaç gün içinde yerini başka bir sisteme bırakır. Ama bazı atmosfer olayları çok daha uzun süreli ve kalıcıdır. Jüpiter'in güney yarıküresinde, bulutların arasından seçilen ve 17. yüzyıldan beri gözlemlenen oval biçimli büyük bir leke vardır. Büyük Kızıl Benek denen bu leke o kadar büyüktür ki, kapladığı alana Dünya kolayca sığabilir. Bilim adamları bu lekenin bir antisiklon ya da yüksek basınç merkezi olduğunu sanıyorlar. Onlara göre bu leke, çevresinde saatte 290 km hıza ulaşan rüzgârların dolandığı bir dinginlik ya da dur­gunluk bölgesidir.
Böylesine çalkantılı bir atmosferle kuşatıl­mış olan gezegenin dış katmanları çok soğuk­tur. Ama bu kesimde — 130°C dolayında olan sıcaklık iç katmanlara doğru giderek yükselir ve gezegenin merkezine yaklaştıkça tahminen 25.000°C'yi aşar. Bu sıcaklıkta ve çok yüksek atmosfer basıncı altında hidrojenin bir metal özelliği kazanarak çok iyi bir elektrik iletkeni­ne dönüştüğü biliniyor. Nitekim bu bölgedeki elektrik akımlarının Jüpiter'in atmosferinde büyük çaplı gök gürültülerine ve şimşekle­re yol açtığı sanılmaktadır. Üstelik Jüpiter büyük bir hızla döndüğü için çevresinde çok güçlü bir magnetik alan oluşur. Magnetosfer denen bu magnetik alan gezegenin çevresinde 7 milyon kilometreden daha ötelere kadar uzanır.
Jüpiter'in Gönderdiği Sinyaller
Jüpiter, Güneş'ten aldığı enerjinin neredeyse iki katı kadar enerji yayar. Bu enerjinin büyük ölçüde gezegenin iç kesimlerinde olu­şan ve konveksiyon akımlarıyla atmosfere taşınan ısıdan kaynaklandığı sanılıyor. Jüpiter ayrıca radyo dalgaları da salar. Bu radyo dalgalarının kaynağı, gezegenin magnetik ala­nına yakalanan protonlar, elektronlar ve iyonlar gibi elektrik yüklü parçacıklardır. Gene bu parçacıklar nedeniyle gezegenin çevresin­de, Dünya'nın çevresindeki Van Allen Kuşakları'na benze­yen ışınım kuşakları, kutuplarında da kutup ışıkları ile elektrik fırtınaları oluşur.
Ad:  jup2.jpg
Gösterim: 1800
Boyut:  8.5 KB
Jüpiter'in Uzay Sondalarıyla Keşfi
Solunuma elverişli olmayan yoğun ve zehirli atmosferi, sık sık yinelenen son derece şiddet­li fırtınaları, ezici kütlesel çekim kuvveti ve öldürücü ışınım patlamalarıyla Jüpiter, bildi­ğimiz türden canlıların yaşayabileceği gibi bir yer değildir. Ama, Güneş sisteminin kökenini ve bugünkü özelliklerini anlayabilmek için bu gezegene yönelik astronomi ve uzay araştır­maları sürdürülmektedir.
1970'lerde ABD, Jüpiter'in yakınından ge­çen bir dizi uzay aracı göndermiş ve bunların Dünya'ya ilettiği verilerle bu gezegene ilişkin bilgilerimiz büyük ölçüde artmıştır. 1973'te Pioneer 10, 1974'te de Pioneer 11 Jüpiter'in yakınından geçerek gezegenin magnetik ala­nının varlığını ortaya koydu. Voyager 1 ile Voyager 2 ise 1979'da gezegenin çevresindeki halka sisteminin ilk görüntülerini Dünya'ya gönderdi. Daha önceleri bilinmeyen bu hal­kalar yaklaşık 1 km kalınlığındaydı ve mikros­kobik madde parçacıklarından oluşmuştu.

Jüpiter'in Uyduları
Bilim adamları bugüne kadar Jüpiter'in çev­resinde dolanan 16 uydu keşfettiler. Bunların en büyükleri olan Ganymedes, Kallisto, İo ve Europa uydularını ilk kez 1610'da İtalyan astronomi bilgini Galileo gözlemlemişti; bu nedenle bu dört uyduya "Galileo uyduları" denir. Jüpiter'in en büyük uydusu olan Gany­medes, 5.276 kilometreyi bulan çapıyla Mer­kür gezegeninden daha büyüktür.
Galileo uydularının Voyager uzay araçla­rıyla çekilen fotoğraflarından anlaşıldığı ka­darıyla, en büyük iki uydu, yani Ganymedes ile Kallisto büyük ölçüde buzdan oluşmuştur. Her iki uydunun yüzeyi Ay'ınki gibi derin kraterlerle kaplıdır. Ama Kallisto'nun yüze­yinde Ay'dakine benzer karanlık düzlükler bulunmadığı halde Ganymedes'te açık renk düzlükler ve bu düzlüklerin üzerinde krater­lerden çıkarak ışınsal biçimde dört bir yana uzanan çizgiler göze çarpar. Ganymedes ile Kallisto'daki kraterlerin oluşum nedeni, bu uyduların yüzeyine çarpan meteoritler ile küçük gezegenlerden ve kuyrukluyıldızlardan kopan parçacıklardır. Jüpiter'in Europa ve İo uyduları Ganymedes ile Kallisto'dan küçük olmalarına karşın daha ağır ve daha yoğun­dur. Bu nedenle bu iki uydunun kayaçsı yapıda olduğu sanılıyor. Europa'nın yüzeyi oldukça düzgün gözükmektedir. Bilim adam­larına göre bu düzgün görünümün nedeni, iç katmanlardan yol bulup dışarıya akarak do­nan suların uydunun yüzeyini kaplayan bir buz denizi oluşturmasıdır. İo'nun görünümü ise gezegenin öbür uydularından çok farklı­dır. Kırmızımsı portakal renginde olan bu uydu sık sık püsküren etkin yanardağların beşiğidir. Bu yanardağların püskürttüğü çeşit­li madde parçacıkları ve iyonlar uzaya saçıldğında Jüpiter'in magnetik alanına yakalanır. İo'nun kırmızımsı rengi de gene bu yanardağ­ların püskürttüğü kükürtten ileri gelir.

Jüpiter'in Çekimi
Güneş sisteminin en büyük gezegeni olan Jüpiter'in öbür gökcisimleri üzerindeki çekim etkisi son derece güçlüdür. Hatta bu gezege­nin uydularından bazılarının, Güneş'in çevre­sinde dolanırken Jüpiter'in çekim alanına yakalanan küçük gezegenler olduğu sanıl­maktadır. Truva Grupları olarak bilinen iki küçük gezegen grubunu bulundukları yerde tutan da Jüpiter'in kütlesel çekim kuvvetidir. Jüpiter'in çekim etkisi kuyrukluyıldızları yörüngelerinden saptırıp Güneş'e yaklaştıracak kadar güçlüdür. ABD' li bilim adamları Güneş sisteminin dış gezegenlerini keşfetmek üzere ilk Voyager uzay aracını fırlattıklarında, bu aracın yörüngede yol almasını sağlamak için Jüpiter'in kütlesel çekim kuvvetinden yararlanmışlardı.
Son düzenleyen Safi; 27 Mart 2016 00:46
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!