Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
27 Haziran 2009       Mesaj #16
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Hz. İsa (yaklaşık İÖ 6 - İS 30)
MsXLabs.org & Temel Britannica

Bundan yaklaşık 2.000 yıl önce Anadolu'nun ve Yuna­nistan'ın bazı büyük kentlerinde gecenin geç saatlerinde ya da gün doğmadan kapalı kapı­lar ardında toplanan küçük gizli dernekler vardı. Dernek üyeleri kendilerini "Hıristiyan­lar" ya da "İsa'yı izleyenler" olarak adlandırı­yordu. İsa'nın Yahudi izleyicileri ona "kutsanmış" anlamında "Me­sih" derlerdi. Yunanlılar bu sözcüğü kendi dillerine çevirerek İsa'ya "Hristos" adını verdi­ler. "Hıristiyan" sözcüğü de buradan gelir.
İsa'nın öğretileri, Hıristiyanlık dininin te­melidir. Ona ilişkin bilgilerin hemen hemen tümü, Kutsal Kitap'ın Yeni Ahit bölümünde yer alan dört İncilden kaynaklanır. Kesin doğum tarihi bilinmemekle birlikte, İsa'nın, başlangıçta tarihçilerin öne sürdüğünden bir­kaç yıl önce yani, İÖ 6'da doğduğu sanılmak­tadır.
İsa, Şeria Irmağı'nın batı yakasındaki Beytlehem kentinde Yusuf adlı bir marangozla nişanlı olan Meryem adlı bir genç kızdan dünyaya geldi. Hıristiyanlar, Meryem ile Yu­suf evlenmeden bir süre önce, Cebrail adında­ki meleğin Meryem'i ziyaret ettiğine ve ona, çok özel bir bebek dünyaya getireceğini, bu bebeğe "İsa" adını vermesini söylediğine ina­nırlar. Bu olay "Meryem'e müjde" olarak bilinir.
Dört İncil'e göre İsa'nın babası dünyalı bir insan değildir. İsa, Tanrı'nın bir mucizesi olarak Kutsal Ruh aracılığıyla dünyaya gelmiştir. Bu nedenle Hıristiyanlar İsa'yı Tan­rı'nın oğlu ya da kendisi olarak da nitelerler.
İsa 30 yaşına kadar marangozluk yaptı. Yoksul ama rahat bir evde büyüdü. Çocukluk ve delikanlılık dönemine ilişkin çok az şey bilinir. 30 yaşlarında Vaftizci Yahya ile karşı­laştı. Vaftizci Yahya, Şeria Irmağı kıyılarında vaazlar verir ve Yahudiler'in beklediği kurta­rıcının (Mesih'in) gelmesinin yakın olduğunu anlatırdı. Bu nedenle Yahya, çoğunlukla İsa'nın "müjdecisi" olarak nitelenir. Yahya, tövbe ederek, Mesih'in gelişini bekleyenleri Şeria Irmağı'nın sularıyla vaftiz eder, ruhları­nı arındırırdı. Bu nedenle, Vaftizci Yahya olarak anılagelmiştir.
İsa da Vaftizci Yahya tarafından Şeria Irmağı'nda vaftiz edildi. Çok geçmeden izle­yicilerinden küçük bir grupla birlikte dolaşa­rak vaaz vermeye başladı. Kendisi de bir Yahudi olduğu için bazen Yahudiler'in ibadet yeri olan sinagoglarda ama genellikle açık havada vaaz verirdi. Vaazlarında Tanrı'nın egemenliğinin yakın olduğunu, insanların bu müjdeye inanmalarını söylüyordu.
Bu çağrı yüzyıllardır Tanrı'nın bir kurtarıcı göndermesini bekleyen Yahudiler üzerinde etkili oldu. Yahudiler, topraklarını yitirmiş, ezilmiş ve kendi yurtlarından sürgün edilmiş­lerdi ama Tanrı'nın onları kurtarmak üzere Mesih göndereceğine, Mesih'in barışın ve adaletin egemenliğini kuracağına olan inanç­larını sürdürüyorlardı.
İsa vaizliğinin ilk döneminde, Celile'deki Kefernahum kentinde yaşadı ve çevredeki kasaba ve köylere geziler yaptı. İnciller'e göre bu dönemde çeşitli mucizeler gerçekleştirerek dinsel gücünü kanıtladı. Kutsal Kitap'ta ölü­lerin diriltilmesi, şeytan kovma, hastaların iyileştirilmesi, rüzgârların ve dalgaların dur­durulması gibi birçok mucizeden söz edilir. İsa çoğunlukla, kısa öyküler ya da sıradan insanların yaşamlarından derlediği vurucu olaylar anlatarak iletmek istediği mesajı in­sanlara ulaştırırdı.
İçinde yaşadıkları düzenden hoşnut olma­yan insanlar İsa'nın, kendisini onaylamayan din yetkililerini açık sözlülükle eleştirmesin­den hoşlanıyordu. Yahudi önderler ise onu, Musevilik'in kurallarına aykırı davranmakla suçladı. İsa ise, Tanrı'nın, onların yasalarını ya da saygınlıklarını önemsemediğini, onun insanlarda sevecenlik ve hoşgörü aradığını söylüyordu.
Din büyüklerine dalkavukluk etmek için hiç çaba göstermeyen İsa, giderek onların nefretini kazandı. Yahudi önderlerin bir bölü­mü İsa'nın öğretisinin yanlış olduğunu ve insanları yanlış yola sürüklediğini düşünüyor­du. Ötekiler ise o dönemde yönetimde bulu­nan Romalılar'a karşı siyasal bir hareket başlatabileceğinden, bunun da büyük bir yıkı­ma yol açacağından kaygılanıyordu. Önderle­rin büyük bir bölümü, onun öğretisinin kendi konumlarını tehlikeye düşürebileceğini anla­mıştı. Şu ya da bu nedenle ondan kurtulmala­rı gerektiği sonucuna vardılar.
İsa yaşamına ve öğretisine yönelik bu tehdit karşısında hazırlıklı olmak için kendi seçtiği 12 havariyi özel bir eğitim­den geçirdi. Dinsel deneyimlerinin en özlüle­rinden bazılarını onlarla paylaştı. İsa havarile­rin kendi müjdelediği krallığın, Kudüs'te zafer kazanarak yönetimi ele geçiren bir dünya önderininkine benzemeyeceğini an­lattı.
İsa, yaşamının son yılında Yahudiler'in Hamursuz Bayramı için Kudüs'e gitti. O sırada kent, yüzlerce yıl önce Mısır'da yaşa­yan Yahudiler'in kölelikten kurtulmalarını kutlamaya gelen hacılarla dolup taşıyordu.
Başlangıçta her şey iyi gitti. Kalabalık topluluklar, İsa'yı Nasıralı peygamber olarak selamladılar. Ne var ki, İsa, kendisine karşı olanların çoğaldığının ve daha kötüsü, havari­lerinden birinin ona sırt çevirdiğinin farkınday­dı. Yahuda İskaryot, bulunduğu yeri yöneti­cilere göstererek isa'ya ihanet etti. Bu ihane­tin nedeni kesin olarak anlaşılamamıştır.
Öleceğini anlayan ve bu ölümün havarileri­nin inancını sarsacağından kaygılanan İsa, onları Son Akşam Yemeği'nde bir araya getirdi ve ölmesinin gerekli olduğunu, böyle­likle Tanrı ile insanlar arasında yeni bir bağ kurulacağını açıkladı. Öldükten sonra İsa'nın öğretisini yaymak havarilerin görevi olacağı için, onlarla Tanrı arasında da yeni bir bağ kurulacaktı. İsa ekmekle şarabı aldı, kutsadı ve havarilerine vererek kendi bedeni ve kanı olduğunu söyledi.
Yemekten sonra İsa ve havarileri Kudüs'ün doğu yakasındaki Zeytin Dağı'na ve oradan da tepenin yamaçlarındaki Getsemani Bahçesi'ne gittiler. Bu bahçede, Yahuda'nın yol gösterdiği görevliler İsa'yı tutukladı. İsa aynı gece yargılanmak üzere Yahudi önderlerin karşısına çıkarıldı. Sorgusu sırasında "Tan­rı'nın oğlu musun?" sorusuna olumlu yanıt verince, Yahudi önderler günah işlediği savıy­la onu ölüme mahkûm ettiler.
Verilen bu idam kararı, Romalı Vali Pontius Pilate'nin onayı olmaksızın uygulanamaz­dı. Pilate, aslında İsa'nın suçluluğuna inanmı­yordu ama Yahudi önderlerin ve onların izleyicilerinin bu istekte direnmeleri üzerine İsa'yı çarmıha gerdirme cezasına çarptırdı. O dönemde Romalılar, suçluları haç biçiminde bir kalasa çivileyerek idam ederlerdi. İsa, kutsal cuma günü Pilate'nin askerlerince başı­na dikenden bir taç giydirilerek çarmıha gerildi. O günün akşamında ölüsü çarmıhtan indirildi ve izleyicilerinden Arimatealı Yu­suf'a ait bir mezara kondu. Mezarın girişi büyük bir taşla örtüldü.
Daha sonra gelişen olaylar Kutsal Kitap'ta şöyle anlatılır:
Cumartesi günü erken saatler­de bir grup kadın mezarı ziyarete gittiğinde taşın yerinden kaldırıldığını ve cesedin orada olmadığını gördü. Kısa bir süre sonra İsa'nın, önce Mecdelli Meryem'e ve ardından havarilerine göründüğüne ilişkin söylentiler çabucak yayıldı. İsa'nın yeniden dirilişi Hıristiyanlık'ın temellendiği en önemli inançlardan biridir. Bu inanç, havarilerine ve izleyicilerine yeni bir güç vermiş ve Hıristiyanlık'ın yayılması için yaptıkları çalış­maları hızlandırmıştır.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!