Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
12:36, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Salı, 09 Aralık 2025 - 12:37
Arama
MaviKaranlık Forum
Sanat Terimleri Sözlüğü - K
-
Tek Mesaj #2
ThinkerBeLL
VIP
VIP Üye
27 Haziran 2009
Mesaj
#2
VIP
VIP Üye
Sanat Terimleri Sözlüğü
Felsefe Ekibi sitesinden
alınmıştır.
- K (
Devam
) -
Klasik
(
Fr. classique; İng. classic, clasical; Alm. Klassich; Arap. klüsi ki
)
1- Bir çığırın en çağında erişilmiş kaide ve ölçülere uygun, duyarlıkta ölçünün hâkim olduğu, süsten ve lüzumsuz öğelerden sıyrılmış sanat ve eser. Her zaman için beğenilen, modası geçmeyecek, örnek olacak kadar mükemmel eser. (
Lat. mükemmel, olgun anlamında
).
2- Sanatta arkaizmden sonra sanatın olgunluk devresine ulaştığını, gösteren bir terimdir. Eskiden yalnız M.Ö. 5. ile 3. yy. lar arasındaki zamana klasik devir denirdi. Fakat şimdi her ülkenin sanat gelişiminde (eğer bir ülke idaresi bir karanlık noktaya gelmezse) arkaik, klasik, barok üslupları birbirini izler. Arkaik başlangıç; klasik, gençlik ve olgunluk; barok ise dağılma üslubu olarak görülür, Klasik, genel özellikleri bakımından ölçülü, dengeli, unsurları belirli ve üstün değerleri içinde, kişiliği olan eserlere denir.
Klostra
(
Fr. Claustra; pierced slabs; Alm. Durchbrochene Steinplatten
) Mermer, taş ya da alçıdan yapılmış pencere kafesi.
Kluatra
(
Fr. cloitre
) Manastırların ortasında etrafı revaklarla çevrili üstü açık bahçe.
Kobalt mavisi
(
Fr, bleu de cobalt
) Kobalt oksitten yapılan bir boyadır. Resimde bozulmayan, diğer renklerle karışması iyi sonuç veren gök mavisi bir renktedir.
Kolaj
(
Fr. college
)
1- Bir resmin bünyesine uygun olarak yapıştırılan çeşitli kağıt parçaları yada buna benzer gereçlerle yapılan eser
2- Çeşitli çağlardan, kalan iki yapının yanyana birbirlerine uygun olarak bir araya getirilmesi.
Kolorist
(
Fr. coloriste; İng. colourist; Alm. Kolorist
) Renkçi ressamlara denir. C. Delacroix, Van Gogh ve empressiyonistler kolorist ressamlardır.
Kolos
Çok büyük ölçüdeki heykellere denir. Rodos’taki dünyanın yedi harikasından biri olan Rodos kolosu. Eski Mısırda Beni-Hasandaki mabedin heykelleri de birer kolostur.
Kolossal sistem
(düzen)
Rönesans mimarisinde binanın önün deki ön sütunları binanın iki katı, boyunca olan mimari tarzına denir.
Kolosseum
Romadaki, eski Romalılara ait Forum Romanum adlı yerde bulunan bir amfiteatr’a denir. MS 80 yılında Kolosseum açılmıştı.
Kompozisyon
Bu sözcük çok anlamlı olarak bugün kullanılmak tadır. Kompozisyonun genel anlamı, “parçaların bir bütün içinde, bir düzen gösterecek biçimde bir araya getirilmesi” olarak açıklanmaktadır. Resimde k
ompozisyon
çok kez figürlü bir tertip olarak düşünülmüştür. Fakat bugün bir tabloda kompozisyon, renklerin, siyah beyaz değerlerin ve çizgilerle, yüzeylerin belli yüzey içinde dengeli ve armonili olarak bir araya getiri denmektedir. Eskiden çok kez inşai unsurların bir araya getirilmesi anlamına kullanılmıştır.
Kompozit sistem
Bir sütun başlığı düzenidir. Kompozit sistem, İyonik ile Korint sistemlerinin karıştığı bir sütun başlığı düzeni olup eski Roma’da ve Rönesans mimarisinde kullanılmıştır (sütun sistemi).
Konfessio
(
Alm., Fr. Confessin
) Erken-Ortaçağ kiliselerinde apsisin altında ya da arkasında toprak altında yer olan Hıristiyan evliyaların, mezarlarına denir. Konfessiolara Karolenj döneminden itibaren Hıristiyanlar ziyaretçileri için bir de giriş yapılmıştır. Konfessiolar Kriptaların ön biçimidir.
Konglemera
(
Fr. Congloméra; Ing. conglomerate; Alm. Konglomerot
) Ekseriyetle alçı ve killi maddelerin kaynaşması ile meydana gelmiş çeşit bünyelerde renkli taşlar.
Konsol
Binalarda cumba çıkıntılarının altına [S] biçiminde konulan taştan desteklere denir. Bu desteklerin düz alanlarına cumba desteği denir.
Kontur
(
Fr. contoure
) Etraf çizgisi anlamındadır. Örneğin, bir desende figürün etraf çizgileri konturdur. Bir figürün iç çizgileri de iç kontur sözcüğü ile ifade edilir.
Kopist
Kopya ressamı anlamınadır. Büyük sanatçıların eserlerini aslına aynen benzeterek kopya eden ressamlara denir. Bu kopyaların kopya olduğu belirtilir. Bu meşru bir iştir. Resmi, eserin aslı gibi göstermek sahtekârlığını gösterirse buna kopyacı ressam denir.
Kor
(
Fr. choeur; Alm. Chor
) Kiliselerde (Bazilika sistemi kiliselerde) esas sahını (nef) amud olarak kesen gemiden (transpt) sonra Orta gemi yönünde gelen kısım ki burası apsis kısmı ile transept arasında kalır. Koronun bulunduğu yerdir.
Kordon
Bir binada her katın hizasını, binanın dışından göstermek için binanın dışına yapılan çıkıntılı ufki silmeye denir.
Korint sistemi
Yunan mimarisinde bir üslup tarzı olup akantus yaprakları ile kompoze edilmiştir başlık düzenidir. Ayrıca Korent nizamındaki saçak da diğer Yunan sistemlerine oranla çok daha süslüdür ve bilhassa Romalılar tarafından mimarilerinde kullanılmıştır (sütun sistemi).
Korkuluk
Balkonların ve terasların kenarlarına aşağıya düşmemek için yapılan parmaklık’a denir. Korkuluların üzerine kol dayanmak için yapılan kısma da “küpeşte” denir.
Korniş
(
Fr. corniche
) Bir duvarın ya da binanın saçak altı kısımlarını akan sulardan korumak amacı ile üst kısımlarına yapılan çıkıntılı silme. Kornişler genellikle rölyef bezemelerle süslüdür.
Köfeki taşı
İnşaatta kullanılan açık renkli, delikli ve hafif, işlenmesi kolay zamanla sertleşen bir çeşit taş.
Kökkırmızısı
(
Fr. garance
) Bir bitkinin kökünden çıkarılan kırmızı boya.
Kömür kalem
(
Fr. fusaine
) Söğüt ağacının ince dallarından yapılan bir çeşit kömür olup resim yapmakta kullanılır. Fr. karşılığı olan füzen Türkçeye de geçmiş olup kullanılmaktadır.
Köprü gözü
Köprülerin iki ayağı arasındaki boşluk kısım.
Köprü mahmuzu
Köprü ayaklarının akan suya mukavim olması için suya gelen kısımların sivri olmak üzere taşlarla beslenmesine denir.
Köpürge
Tonoz anlamına kullanılır.
Körkemer
Bir duvarın içine süs olarak yapılan içi dolu kemer.
Köşe dikmesi
Ahşap binaların köşelerine konulan direklere denir.
Köşe pahı
Bir duvarın ya da kerestenin köşesine gelen sivriliği düzleyerek ya da rendeleyerek yapılan düzlüğe denir.
Köşk
1- Bahçe içinde tek başına olan ev.
2- Sarayların bahçelerinde esas binadan ayrı olarak yapılan zarif küçük ev.
3- Üstü ve duvarları camdan yapılan köşklere de camii k. denir.
Köylü Sanatı
Çin'de, Mao'nun komünist yönetimi döneminde; sanatçıların eğitimli elitler olduğu şeklindeki burjuva algılamasına, sanatın, toplumun her üyesinin tüketici ya da üretici olarak katılabileceği bir eylem olduğu fikriyle meydan okundu. 1950'li yılların sonlarında ve 1966 yılında kültürel devrimin tekrar uyandığı dönemde işçiler ve köylüler, boş zamanlarında resim yapmak için teşvik edildiler. Bunun sonucunda binlerce çalışma üretildi. Bu çalışmalarda, sıklıkla ulusun sosyal ve teknolojik ilerlemesi, tarımsal çalışma, politik toplantılar, köy eğlenceleri vb. konular betimlendi. Bu dönemde, sanatın sınıf mücadelesi için ideolojik bir silah olarak görüldüğü Çin'de, yapılan resimlerin dekoratif bir etkisi vardı ve titiz konturlar, parlak, düz, simgesel renklerden oluşuyordu. 1970'li yıllarda bu resimler, Batılı avangard sanatla güçlü bir biçimde zıtlık oluşturması nedeniyle Batılı izleyicilerin ilgisini çekti.
Kreml
(
Fr. kremlin; Alm. Kreml
) Yukarı şehir ya da iç kale anlamına gelir. Rusçada akropol anlamına kullanılır. Moskova Kremlini 1487 de inşa edilmiş ve içinde kiliseler, manastırlar, saraylar ve devlet daireleri vardır.
Kreş
(
Fr. Cr
) Filistinde, Nazaret şehri civarında İsa’nın doğduğu’ ahır. Bugünkü anlamı çocuk yuvası, çocuk bakım evi.
Kripta
(
Fr. crypte; Alm. Krypta
) İlk hıristiyanlık zamanında öldürülmüş hıristiyan evliyalarının içine gömüldükleri katakomplardaki mezar adalarına denmiştir. Ortaçağda kiliselerin doğusundaki kor’un altında Hıristiyan evliyaları kemik kalıntılarının muhafaza edildiği kısım. Kriptanın ilk formuna kanfessio denirdi. Sonraları kripta kilisenin altında sütunlarla ayrılmış nef’leri olan bir yer altı kilisesi olmuştur. Genel olarak transept’in altına gelir. Kripta yalnız Romanik kiliselerde olup. Gotik kiliselerde ibadet ve mimari sebeplerden ötürü ortadan kalkmıştır.
Kriosfenks
Eski Mısırlıların koçbaşlı sfenkslerine denir.
Kroki
(
Fr. croquis
) Görülen ya da tasavvur edilen bir şeyi not eder mahiyette olan ve detay gösterme yen resimlere denir.
Kromatik
(
Fr. chromatique
)
Aslı Yununcadır. Renk anlamına gelir.
Krom renkleri
(
Fr. jaune de chrome
) Krom sarısı, krom turuncuları, krom yeşilleri krom oksitlerinden yapılır. Bunlardan kromyeşilleri boya sanayinin en sağlam boyalarıdır. Zehirlidir. Kromoksit yeşili ise
zehirsizdir.
Kromlek
İngilterede Stonenhenge’de çember biçiminde aralıklı olarak yüksek menhir gibi taşları dikerek ortası boş bırakılan meydan. Kromleklerin yapılma nedeni henüz bilinmemektedir. Başka yerlerde de KromlekIere rastlanmaktadır.
Kruvaze dojiv
(
Fr. crois d’ogives; İng. diagonal ribs, cross-vaulting; Alm. Kreuzbogen, Kreuzgurten
) Birbirlerini çaprazlama olarak kesen ve aralarının örülmesiyle meydana gelen tanozun itme kuvvetlerini ayaklara nakleden sivri- kemer biçimindeki damarların teşkil ettiği çatkı.
Krüsiform
(
Fr. cruciforme; İng. cruciform; Alm. Kreuzfıf
) Bir birlerini kesen iki kol. Haç biçimi.
Kuadriga
(
Lat. quadriga
) Eski Yunanda Homer zamanında dört atın koştuğu iki tekerlekli araba. Kuadriga, Romalılar zamanında araba yarışlarında ve zafer alaylarında kullanılmıştır. Dekoratif olarak bir heykel halinde binaların tepelerine konulmuştur. Halikarnas’taki Maussoleion üzerine de böyle bir kuadriga konulmuştur.
Kubbe
(
Fr. coupole; Alm. Kuppel
) Yuvarlak, kare, sekiz ya da altı köşeli oylumların üzerini örten yarım küre biçiminde içi boş örtü. Kubbe ya tamamen kapalı ya da üstünde ışık gelmesi için daire biçiminde açık yeri olanları vardır. K. genellikle silindir biçimi bir duvar üzerine oturtulur. Buna tambur-bilezik- denir. Kare ya da bir duvar üzerine bir kubbenin oturtulmasında kubbenin üzerine geldiği tambur’un ağırlığını esas duvar icra aktaran pentantifler iş görür. Kubbenin ilk görüldüğü ülkeler Ortaasya ve Doğu ülkeleridir. Romaya kubbe yapıcılarının gene doğudan geldiği bugün bilinmektedir. Roma’daki Pantheon’un yapıcısının da Suriyeli olduğu dikkati çekiyor. Kubbe bizde bilhassa Osmanlı mimarisinde en ilginç düzenini buluyor. Camilerimizde ortada bulunan kubbelere esas kubbe esas kubbeye bağlı 1—4 kürelere yarım kubbe etraflarda yer alan diğer kubbelere de küçük kubbe denir. Avrupa’da yapılan kubbeler yarım yumurta biçiminde olduklarından bunların inşa daha geniş kubbeIer yapılmasına olanak vermiştir. Bizdeki kubbeler yayvan, basık oldukları için daha etkili, fakat küçük yapılmışlardır. Kubbe Kubbe erken bir yapı biçimidir. Kemerden önce kubbe ortaya çıkmış olabilir. Avrasya göçebelerinin barındıkları yurtlar, kubbesel yapılar sayılabilir. Kubbenin biçimsel kaynağının yukarıda sözü edilen ağaç taşırtma örtü olduğu da ileri sürülmüştür. Gerçekten ilk kubbeler statik bakımdan, kemer, tonoz sistemine değil, fakat düz atkı sistemine daha yakın bir karakterdedir. Kubbesel örtü biçimi, başlangıçta örtülecek yapının daha çok daireye benzeyen sınırlarına uymak zorunluluğundan çıkmış olabilir. Bir ölçüde gelişmiş olan, örneğin Ege tolosları gibi mezar yapıları, taşırtma tekniğinde inşa edilmiş, konik biçimde sahte kubbelerle örtülüdür.
Kubbenin statik açıdan gelişmiş şekli, bir kemerin aksı çevresinde dönmesiyle elde edilen ve onunla aynı statik özelliklere sahip olanıdır. Bu kubbe, beşik tonoz gibi mesnetlerinde sürekli bir taşıyıcı yüzeye gerek gösterir. Bu yüzden de dairesel bir kaideye oturması gerekir. İlk anıtsal uygulamalarda, özellikle Roma çağında, kubbeler dairesel planlı yapıların örtüsü olmuştur. Panteon bu uygulamanın ünlü bir örneğidir. Fakat anıtsal mimarlığın daha ilk aşamasında, insanlar dikdörtgen veya kare planlı hacimleri esas alan bir mimarlık tasarımına ulaşmış oldukları için kubbe başlangıçta elverişsiz bir örtü sistemi olarak görülmüş olabilir. Çünkü diğer eğrisel örtü tiplerine göre, kare ya da dikdörtgen bir altyapıya daha güç uymaktadır. Kubbenin, özellikle Ortadoğu'da, diğer örtü tiplerinden daha önemli bir yer tutması, biçiminden çok kubbenin simgesel değerine bağlanabilir. Ne var ki kubbenin örtü sistemleri içinde ayrıcalıklı bir konuma kavuşması, dairesel bir örtü ile kare bir altyapı arasındaki geçit öğelerinin gelişmesi sonucunda gerçekleşebilmiştir.
Kubbealtı
(
Fr. divan
) İstanbul’da Topkapı Sarayında vezirlerin toplanarak kararlar aldıkları üzeri kubbeli büyük salona denir. Burasının bir adı da divan’dır.
Kubbe ayağı
(
Fr. pilier; Alm. Pfeiler
) Kubbeyi üzerinde taşıyan pilpayelere denir. (ayak).
Kubbe bileziği
(kasnağı)
(
Fr. tambour
) Kubbelerin çember biçimindeki alt kısmının oturduğu silindir duvar. Kubbe bileziğinin üzerine yani duvarlarına ekseriyetle pencereler açılır.
Kubbe feneri
Kubbenin içinin aydınlatılması ve hava olması için kubbenin üstünde açık bırakılan deliğin üzerine yapılan üstü örtülü, kenarları pencereli fener biçimindeki kısım. Kubbe feneri gerek Selçuk medreselerinin kubbeleri üzerinde, gerekse Avrupa’daki Barok kiliselerinin kubbeleri üzerinde görülmektedir.
Kubbeli Örtüde Geçit Öğeleri
Kuramsal olarak, eğrisel tabanlı kubbenin düz duvarlara oturtulması sorunu, daireden kareye geçiş sorunudur. Bu, da üst üste gelen ve kenar sayıları gittikçe artan çokgenlerin aracılığı ile olur. Kare ile daire arasında kalan boşluk pratikte genellikle bir tek ara çokgen yani sekizgenle kapatılır. Yakındoğu ülkelerinde kubbeli yapıda yapı ile örtü arasındaki geçişi sağlayan sekizgen ya da dairesel tabanı elde etmek için üç yapı öğesi geliştirilmiştir. Tromp (tonoz bingi), pandantif (küresel bingi) ve Türk üçgeni.
Küfi yazı
İlk arap yazısına denir
Kule
Bu sözcük ile çok çeşitli biçimlerdeki yüksek ve dar inşaatlar anlaşılır. İçinde oturmak amacı güdülmez. Taş yapı Sanatının ilerlemesi ile kule mimarisi başlamıştır. En önemli ilk örneği Babil Kule’si diye bilinir. İskenderiye Feneri de tarihi çağların en yüksek kule’sidir. Antikitede saat kuleleri biliniyordu. Atina’daki Roma çarşısında “Rüzgâr kulesi” 12 m. yüksekliği olan bir yapı idi. Bu kulede aynı zamanda hem su hem de güneş saati bulunuyordu. Kule, antikitede bir bina ile bağlantılı alarak düşünülmemiştir. Yalnız başına, müstakil bir amaç için inşa ediliyordu. İslamiyet’te ilk olarak bina ile birlikte dini bir amaç için kullanılan minareler bir kule anlayışı ile inşa ediliyordu. Orta Çağda Avrupa’da inşasına başlanan Romanik ve Gotik mimaride de kule giriş kapılarının üstünde ya da iki yanında çalı kulesi olarak inşa edilmeğe başlamıştır. İtalya ise Romanik ya da Gotik anlayışa iştirak etmemiş ve Antikite geleneğine sadık kalarak çan kulesini campanile’i esas kiliseden ayrı olarak inşa etmeğe devam etmiştir. Kuleler Bizans İmparatorluğu zamanında da düşmanı uzaktan görmek için kullanılmıştır. Camilerimizin minareleri 80 m. yüksekliğe kadar inşa edilmişler, ancak bunlar batıdaki emsalleri ile karşılaştırılamayacak kadar ince olarak yapılmışlardır. Hindistan ve Hindi çinideki pogod ve stupa’lor birer kule anlamı taşır. Gotik kiliselerin kuleleri Ulm katedrali ile 161 m. ye kadar yükselmiştir. İlk olarak demir inşaatla Paristeki Eifel Kulesi 300 m.yi aşmıştır. Bunların yanında kule kuleleri ve saat kuleleri vardır.
Kulvar
(
Fr. couloir; İng. fobby; Alm. Verbindungsgang; Arap. dihliz
) Bina içinden dışarı çıkaran geçit. Dehliz.
Kum perdahı
Mermeri düzletmek için, ya da yontulmuş mermer bir heykelin pürüzlerini düzeltmek için ıslak kumla yapılan düzletmeye denir.
Kurağ
Sanat eseri olan mimari yapılara kurağ, olmayanlara bina denir.
Kurbantaşı
Sunak. Eskiden bu taşlar üzerinde puta tapanlar kurbanlarını keserlerdi. Kurbantaşı sonraları Hıristiyanlıkta Almanların Altar, Fransızların autel dedikleri, papazın başında ayin yaptığı kürsüye denilmiştir.
Kurgan
Tarih öncesi tunç ve demir çağlarında, bugünkü Altay ve Güney Rusya mıntıkalarında eski Türklerin ölülerini gömüp Üzerlerini toprak yığarak yaptıkları tepeler. İskitlerin de bıraktıkları kurganlar maden iş bakımından Türk motiflerinin nasıl Avrupa maden işlemeciliğini etkilediğini göstermektedir. Çağataycada küçük şehirlere kurgança denildiği ve korumak sözünden geldiği bilinmektedir.
Kurgança
Çağataycada küçük kale anlamına gelir.
Kurna
Halka mahsus eski hamamlarda çeşmelerin muslukların altına konan, taştan su teknelerine denir.
Kurs
(
Fr. disgue
) Eski Yunanda atletlerin fırlattıkları bir spor aleti. Kurs, Arapçada çember anlamına gelir. Etilerde sancak olarak kullanılan güneş kursları ayrı bir anlam taşır. Mısırlılarda da güneş tanrısını temsil eden kanatlı kurslar vardır.
Kusare
ya da maksure
Büyük camilerde hükümdarlara ayrılmış, onları suikastlardan korumak için yapılmış olan parmaklıklı yer. Osmanlı camilerinde ayaklar üzerinde yüksekçe yapılan süslü yere ise hünkâr mahfili denir.
Kuşaklama
Ahşap binalarda alt ve üst kirişler arasını bağlayan payanda direk ve çeliklerin tümü, yani çatma’nın tümü.
Kuşbakışı
Eşyanın ya da bir yerin alt tam üstünden görünüşü.
Kurşun beyazı
(
Fr. blonc de plombe
) Kurşun oksidinden yapılan beyaz boya. Yağlıboya için kullanılır, genellikle başka renklerle karışımında bozulur.
Kurşuni
Maviye çalan bir kül rengidir.
Kurt ağzı
Marangozların iki tahtayı birbirine bağlamak için tahtaların uçlarına açtıkları dişili erkekli geçme diş ve girintilere denir.
Kuru zemin resmi
(
Alm. Seccomolerei; ltal. Al Secco
) Kuru sıva üzerine yapılan duvar resmi. Örneğin, kazein boyaları ya da halen kullanılmakta olan silikat boyaları ile yapılan resim. Diğer tutkallı boyalar kuru zemin resmi için uygun değildir.
Kuta
Türklerin kutsal saydıkları yaban öküzü.
Kutak
Tapınaklarda tapınılan heykelin bulunduğu yer.
Külah
Kule ve minare gibi yapıların üstlerini örtmek için yapılan ucu külah gibi sivri çatılara denir. Bunlar koni ve piramit biçimindedir. Bunlara minare külahı ya da kule külahı da denir. Minarelerin külahlarının içi ahşap, dışı da kurşunla örtülüdür. Külah şadırvanda da kullanılır. Bacalara da külah konur. Külah kısaca konik dam anlamın da örtüdür.
Külliye
Bir caminin etrafında, cami ile birlikte, inşa edilmiş medrese, imaret, okul, sebil, kütüphane gibi çeşitli yapıların tümüne birden külliye denir.
Külhan
Eski hamamlarda, hamamın içini ve sularını ısıtmak amacı ile yakılan ateşin bulunduğu yer. Külhan hamamın altında bulunur. Külhanı yakana külhancı denir.
Küme sütunlar
(
Fr. colonnes agroup
) Bir arada küme halinde inşa edilmiş sütunlara denir.
Kümbet
Kubbenin dış biçimine denir. K. yalnız türbeler için kullanılmaktadır. Örneğin Kayserideki Döner Künbet gibi. Bu bakım dan Künbet bir Selçuklu türbesi sözcüğü olarak kullanılmaktadır. Selçuklu künbetleri konik ve piramit biçimindedir.
Kündekari
Birbirine geçme olarak düzenlenen küçük tahtalardan yapılan bezemelere denir Kündekari bilhassa Selçuklu ve Osmanlı yapılarında kullanılan kapı, pencere ve dolap kapaklarında kullanılmıştır. K
ündekari
bir bezeme tekniği değil, inşai bir gereksinmeden doğmuştur. Çünkü yekpare parçadan yapılan kapıların zamanla çatlayıp işlediği görülmektedir. Uzun zaman dayanıklılığı gerektiren cami kapı ve pencereleri, küçük tahta parçalarından meydana gelmiş ve birbirine sağlam geçmiş olması yüzünden uzun zaman dayanması mümkün olmaktadır. Bunun yanında, yan yana gelen tahta parçalarının birleştirilmesinde tezyini bir motif meydana getirme k
ündekari
de düşünülmüştür. Osmanlı ve Selçuk cami kapıları güzel k
ündekari
örnekleridir.
Küneiform yazı çivi yazısı
Mezopotamya, Hatti ve bazı Asya milletleri tarafından kullanılmış olan bir çeşit yazı. Bu yazının üzerine yazıldığı pişmiş topraktan. ya da taştan plaklara “tablet” denir.
Küpeşte
Merdiven ve balkanlar da parmaklıkların üzerinde el da yanılan tahta kısım. Buna dayanmalık da denir.
Küresel-bingi (Pandantif)
Tonoz-bingiye göre daha ileri bir aşamayı gösteren küresel-bingi'nin gelişme sürecini, Yakındoğu'nun çeşitli ülkelerindeki ilkel denemelerde buluyoruz. Genel olarak küçük çaplı kubbeler altında, taşırtma tekniğinde geçit öğenin denenmesi, giderek, küresel örtü ile kare taban arasında ideal bir bağlantı sağlayan küresel üçgenlerin kullanılmasına yol açmış olmalıdır.
Kürsü
Üstü bezemelerle süslenmiş taştan ya da tahtadan olan vaiz verenlerin oturmasına mahsus yer. Buraya camilerde merdivenle çıkılır. Buna vaiz kürsüsü de denir. Hıristiyan kiliselerinde bulunan kürsüler de aynı anlamda yapılmış yerlerdir. Okullarda ders veren öğretmenlerin oturdukları önü kapalı üzerinde ders malzemesinin konulduğu yere de kürsü denir. Kürsüler aynı zamanda üzerine heykellerin konulduğu kaidelere de denir.
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Cevapla
Kapat
Saat: 12:37
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...