Arama

Kanada ve Kanada Tarihi - Tek Mesaj #4

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
27 Haziran 2009       Mesaj #4
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Kanada Tarihi
MsXLabs.org & Temel Britannica

Leif Eriksson'un öncülüğündeki Vikingler' in Kanada'ya İS 1000 dolaylarında geldiği sa­nılıyor. Avrupalılar'ın Kanada'yı keşfi ve ora­da yerleşmeleri ise ancak 15. yüzyılın sonları­na doğru başladı. İngiltere Kralı VII. Henry' nin hizmetinde çalışan İtalyan John Cabot 1497'de gemisiyle Kuzey Amerika kıyılarında Newfoundland ya da Cape Breton Adası açık­larına geldi. Cabot'tan önce Basklı ve Porte­kizli balıkçıların bölgeye geldiğini gösteren bazı buluntulara rastlanmıştır. Bu denizlerde zengin balık yataklarının bulunması birçok Avrupalı'yı bu kıyılara çekti.
1534'te, Kral I. François Fransız denizci Jacques Cartier'yi Çin'e ulaşacak bir geçit bulmakla görevlendirdi. Cartier, ilk seferinde Newfoundland'e ve St. Lawrence Körfezi'ne gitti. İkinci yolculuğunda, çoktandır aranan Kuzeybatı Geçidi'ni bulduğu düşüncesiyle, St. Lavvrence Irmağı boyunca ilerledi ve bu­gün Montreal'in bulunduğu bölgeye kadar geldi. Cartier tüm bu toprakları Fransa'ya kattı.
Bu arada, İngiliz kâşifler de Kuzeybatı Ge­çidi'ni bulmaya çalışıyorlardı. Kuzeye ilerle­yen Martin Frobisher, 1876-77'de Baffin Adası'na ulaştı. Sir Humphrey Gilbert de 1583'te Newfound­land'i İngiliz topraklarına kattı; Henry Hud-son 1610'da Hudson Körfezi'ne girdi ve bura­ya kendi adını verdi.

İlk Fransız Yerleşimleri
Kanada'da ilk kez 1605'te Port Royal'de bir koloni kuruldu. Bu kalıcı yerleşimin başlangı­cıydı. Bu bölge bugün Nova Scotia olarak anı­lır. Üç yıl sonra Cjuebec'te de küçük bir yerle­şim birimi kuruldu. Burası, kısa sürede Port Royal kolonisini gölgede bıraktı ve Yeni Fransa denen bölgenin merkezi oldu. 1613'te Port Royal, Virginia kolonisinden gelen İngi­liz birliklerince neredeyse tümden yok edildi.
1627'de Kanada'yı denetlemek üzere Yeni Fransa Kumpanyası kuruldu. Kumpanya as­ker ve sömürgecilerden oluşan, gerekli dona­nıma sahip bir filo kurdu. Ne var ki, İngiliz­ler, Quebec'e Fransızlar'dan önce vararak, Fransız donanmasını ele geçirdi; Quebec İngi-lizler'e teslim oldu, böylece Kanada üç yıl İn­giltere'nin denetiminde kaldı. 1632'de yapılan bir anlaşma ile bölge Fransa'ya geri verildi. Ama, Fransızlar koloni kurmakta başarılı ola­madılar. 1641'de, yani Quebec'in kuruluşun­dan 32 yıl sonra, Yeni Fransa'da yalnızca 240 kişi yerleşmişti.
Fransızlar yeni keşiflerde bulunmakta, ko­loni kurmaktan daha başarılı oldular. 17. yüzyılın sonuna gelmeden, Büyük Göller'in batısındaki çayırlıklarda ve güneyde Missis-sippi Irmağı boyunca ilerleyerek Meksika Körfezi'ne ulaşmışlardı. Bu ilk kâşifler, Yerli­ler ile ilişki kurmaya çalışan papazlar ve mis­yonerlerdi.
Yerleşim bölgeleri, St. Lavvrence'den yuka­rıya doğru yayılmaya başladı. 1634'te Trois-Rivieres kuruldu. 1642'de bir grup din adamı ve kolonici Ville Marie de Montreal kolonisi­ni kurdu.
1670'te kurulan Hudson Körfezi Kumpan­yası, Hudson ve James körfezlerine akan ır­mak ağızlarında ticaret bölgeleri oluşturdu. Bu bölgelerde, mal ve yiyecek getiren, karşılı­ğında Yerliler'in kıyıya taşıdıkları kürkleri alan gemilerin gereksinmeleri karşılandı.
Bu gelişmelere karşın, 1660'larda koloni nüfusu ancak 3.000 kişiye ulaşabilmişti. 1663'te, Kral XIV. Louis, Yeni Fransa Kum­panyasının ayrıcalıklarını kaldırdı ve bölgeyi eyalet yaparak krallığa bağladı. 1665'te kala­balık bir grup, sığırları ve atlarıyla yerleşmek üzere Kanada'ya geldi. Bu gruba düzenli as­keri birlikler eşlik ediyordu. İlk yönetici Jean Baptiste Talon bölgeye yeni koloniciler ge­tirdi.

Kanada Üzerindeki Mücadele
İspanya Veraset Savaşı (1701-13) Amerika kı­tasına da sıçradı. Bu kıtadaki savaşta Fransa, İngiltere'ye karşı topraklarını korumayı başardıysa da Avrupa'da yenildi. 1713'de imza­lanan Utrecht Antlaşması ile Hudson Körfezi'ni, Acadia (daha sonraki adı Nova Scotia) ve Newfoundland'i İngiltere'ye bıraktı. Fran­sa bu tarihten 1760'a kadar Kanada'yı deneti­minde tutmaya çalıştıysa da başarısız oldu. İn­giltere ile Fransa bir yandan Avrupa'da sava­şırken, öbür yandan da Kanada topraklarını ve buradaki kürk ticaretini ele geçirmek için mücadele ettiler.
Sonunda, Avrupa'daki Yedi Yıl Savaşı (1756-63) Amerika'daki kolonilere de yansıdı. Fransa direnmesine karşın yavaş yavaş gerile­di. 1759'da Abraham Ovası'nda İngilizler'e yenildi; 1760'ta da Montreal düştü. 1763'te imzalanan Paris Antlaşması ile Yeni Fransa, İngiliz toprakları arasına katıldı; burada İngil­tere'ye bağlı Ouebec kolonisi kuruldu. İngi­lizler Kanadalılar'ın kendi dinlerini, yasaları­nı ve dillerini korumalarına izin verecekleri konusunda güvence verdiler.

İngiliz Yönetimi
Bölgenin ele geçirilmesinden sonra, çoğunlu­ğu Amerikan kolonilerinden gelen İngilizler ülkeye yerleşmeye" başladı. Amerikan Bağım­sızlık Savaşı sırasında Kanadalılar İngiltere'ye bağlı kaldı. İngiltere'ye bağlı kalan Amerikan kolonicilerinin birçoğu da savaştan sonra ku­zeye giderek Ontario Gölü kıyılarına ve Nova Scotia'ya yerleşti. Bu göçler İngiliz kültürü­nün etkisini güçlendirdi ve daha da yayılması­na yol açtı. Bu sırada Fransız ve İngiliz kö­kenliler arasındaki ilişkiler giderek gerginleş­ti. 1791'de İngiliz Parlamentosu'nda Kanada Yasası'nın kabul edilmesiyle Kanada, İngiliz-ler'in çoğunlukta olduğu Yukarı Kanada (da­ha sonra Ontario) ve Fransızlar'ın çoğunlukta olduğu Aşağı Kanada (daha sonra Ouebec) olarak iki eyalete ayrıldı. Her eyaletin, seçim­le gelen kendi meclisi vardı.
1812'de ABD ile İngiltere arasındaki savaş sırasında, Kanada savaş alanının bir parçasıy­dı. Bu savaşın Fransız ve İngiliz kökenli Ka­nadalılara birleştirme gibi bir yararı oldu. Ay­rıca savaş, ABD'ye karşı bugün bile belli bir düzeyde var olan eleştirel bakış açısının doğ­masına yol açtı. Bu arada meclislerin iyi çalış­mamasının neden olduğu hoşnutsuzluk küçük ayaklanmalara neden oluyordu. Bunun üzeri­ne İngiltere durumu değerlendirmek için Lord Durham'ı Kanada'ya gönderdi. Lord Durham hazırladığı raporda, Yukarı ve Aşağı Kanada'nın birleştirilmesini ve ülkeye içişle­rinde özerklik verilmesini önerdi. 1841'de İn­giliz Parlamentosu, iki eyaleti bir yönetim al­tında birleştiren Birlik Yasası'nı kabul etti. İçişlerinden sorumlu hükümet ise bundan ye­di yıl sonra kuruldu.
Bu dönem bir gelişme ve bolluk dönemi ol­du. Dış ülkelere buğday ve kereste satıldı, yollar ve kanallar açıldı, kürk ticareti giderek gelişti. 1816'da ilk buharlı gemi Ontario Gölü'nde suya indirildi. 1835'te Ouebec'e ilk de­miryolu döşendi.
Bu arada, ABD ile Kanada arasında sınır sorunları ve Kanada'nın, Amerikan İç Savaşı'ndaki tutumu gibi konularda bazı anlaşmaz­lıklar çıktı. Temel sorunlar 1871'de Washington'da yapılan bir toplantıda tartışıldı ve iki ülke arasında anlaşmaya varıldı.

Kanada Dominyonunun Kuruluşu
Askeri ve ekonomik nedenlerle İngilizler'in çoğunlukta olduğu Kuzey Amerika eyaletleri tek bir ülke olarak birleşmeyi gerekli gördü. Bir yönetim altında birleşmek, dış saldırılara karşı daha güçlü olmayı ve ülkenin zengin kaynaklarından daha iyi bir biçimde yararlan­mayı sağlayacaktı. Eyalet yöneticileri sonun­da federal bir birlik oluşturmayı kabul etti. Kanada Dominyonu 1867'de İngiliz Kuzey Amerika Yasası ile gerçekleşti. Yeni ülke iki Ouebec, Ontario, Nova Scotia ve New Brunswick eyaletlerinin birleşmesiyle oluştu.
1869'da Hudson Körfezi Kumpanyası Ontario'nun batısında kalan ve Rupert Toprak­ları diye bilinen bölge ile batıda Kuzeybatı Toprakları üzerindeki haklarından vazgeçti. Yeni toprakların yerleşime açılmaya başlama­sı Metisler diye adlandırılan melezlerin ayak­lanmasına neden oldu. Ayaklanma bastırıl­dıktan sonra, 1870'te Manitoba eyaleti kurul­du. Sonraki yıl İngiliz Kolumbiyası 1873'te de Prens Edward Adası dominyona katıldı.
Daha sonra gelenler, Superior Gölü'nün batısına, Güney Manitoba'daki bereketli top­raklara doğru ilerledi. Onların peşi sıra döşe­nen demiryoluyla, Winnipeg'e ilk tren 1886'da ulaştı. 1905'te Saskatchewan ve Al-berta eyaletleri kuruldu. Bundan önce, 1896'da Yukon'un bir kolu olan Klondike Irmağı'nda altın bulunmasıyla, Kuzeybatı Top­raklarına hızlı bir göç başlamıştı. 1898'de Yukon ayrı bir bölge olarak Kuzeybatı Topraklarından ayrıldı. New-foundland ise 1949'a kadar bağımsız bir kolo­ni olarak kaldı.
1867'den 1896'ya kadar ülke, çoğunlukla hep Muhafazakâr Parti'nin yönetiminde kal­dı. John Macdonald, 1891'de ölünceye kadar partinin değişmez önderi oldu. Macdonald yönetimi sırasında ilk kez doğuyla batıyı bağ­layan Kanada Pasifik Demiryolu 1885'te ya­pıldı ve ticareti koruyucu bir siyaset izlendi.
1896'da Liberaller seçimi kazandı. Fransız Kanadalıları'ndan Sir Wilfrid Laurier, 1911'e kadar ülkeyi yönetti. Batıyı yerleşime açmak ve yıllık buğday üretimini artırmak için bin­lerce göçmen batıya yerleştirildi.
20. yüzyılın başlan hızlı büyüme yılları ol­du. Yeni demiryolları yapıldı ve maden yatak­ları bulundu. 1911'de Laurier başkanlığındaki Liberal hükümet düştü ve yerine Robert Laird Borden yönetimindeki Muhafazakârlar geldi.

İki Dünya Savaşı
1914'te I. Dünya Savaşı çıkınca Kanada İngil­tere'nin yanında yer aldı. Savaşı sona erdiren Versay (Versailles) Antlaşması'nı imzalayan ülkelerden biri olan Kanada daha sonra Milletler Cemiyeti üyesi oldu.
Kanada, bağımsız yönetim hakkını yavaş yavaş kazandı. I. Dünya Savaşı'na kadar içiş­lerinde özerk olan Kanada, dış ilişkiler konu­sunda İngiltere'ye bağımlıydı. Kanada her alanda kendi kendini yönetmeye 1926'da baş­ladı. Bu durumun İngiliz Parlamentosu'nda resmen kabul edilmesi ancak 1931'de gerçek­leşti. Bu tarihten sonra Kanada, İngiliz Ulus­lar Topluluğu'nun bağımsız bir üyesi oldu. Bu konuda son adım, Kanada Yüksek Mahkeme-si'nin yasal işlerde en yüksek yargı organı ol­duğunun onaylanmasıyla 1949'da tamamlan­dı. 1982'de İngiliz Parlamentosu, Kanada Yasası'yla Kanada'nın İngiltere'den bağımsızlı­ğını tanıdı.
1920'ler Kanada'nın hızlı büyüme yıllarıy­dı. Bu sırada Ouebec'te gelişen Fransız ulus­çuluk hareketi, ülkenin yönetiminde Fransız asıllı Kanadalılar'ın daha fazla söz hakkı ol­masını savundu. Sanayideki İngiliz egemenli­ğine karşı Fransızlar'ın kendi yaşama ve çalış­ma koşullarını belirlemede söz sahibi olması için mücadele etti.
1929 Dünya Bunalımı sırasında, birçok kişi işsiz kaldı. Bunalımın en şiddetli olduğu dö­nemde Kanada'da 1.500.000 işsiz vardı ve kır­sal bölgelerde açlık önemli bir sorun oldu.
1939 Eylül'ünde Kanada, Almanya'ya sa­vaş ilan etti. İngiltere'ye gemiler ve askeri bir­likler gönderdi. İngiliz Uluslar Topluluğu'na üye ülkelerin havacıları Kanada'da eğitildi.
1941 Ağustos'unda ABD ile Kanada, savun­ma konusunda işbirliği yapmaya başladı. Ara­lıkta Pearl Harbor baskınından birkaç saat sonra Kanada, Japonya'ya savaş ilan etti. Ka­nada birlikleri Avrupa'da çeşitli cephelerde ve Büyük Okyanus'ta savaştı. II. Dünya Savaşı'nın Kanada açısından en önemli sonucu, ekonomisinin hızla gelişmesi, Müttefikler'e gönderdiği hammadde, gıda ve sanayi ürünle­riyle ülkenin zenginleşmesidir.

Savaş Sonrası
Kanada, 1945'te San Fransisco'da toplanan Birleşmiş Milletler Konferansı'nda kurucu üyeler arasında yer aldı. 1949'da NATO'ya (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne) girdi.
Kanada ekonomisi 1945-57 arasında sürekli bir büyüme gösterdi. Toplumsal refah prog­ramlarına daha fazla kaynak ayrıldı ve devle­tin eğitime verdiği destek arttı. Ülkeye gelen göçmen sayısında da büyük artış oldu. 1945-56 arasında 1 milyonun üzerinde göçmen Ka­nada'ya yerleşti.
1957-61 arasında ise Kanada ekonomisi bir durgunluk dönemine girdi. Bu durgunluk özellikle tarım bölgelerini etkiledi. 1959'da St. Lawrence Suyolu'nun 1957'de 22 yıllık Liberal Parti yönetimi ye­rini John Diefenbaker önderliğindeki Muha­fazakârlara bıraktı. Lester Pearson önderli­ğindeki Liberaller, 1963'te yeniden iktidara geldi. Bu dönemde en önemli iç sorun Kana­da Birliği'nin korunması oldu. Fransızca ko­nuşulan Ouebec'te ayrılıkçı bir grup güçlendi. Fransız kökenli Kanadalılar hükümetin ken­dilerine adaletli davranmadığı düşüncesindey-diler. Ayrılıkçılar Pierre Trudeau'nun 1968' de başbakan olmasından sonra da çalışmaları­nı sürdürdüler. 1976'da Rene Levesque'nin ayrılıkçı partisi Ouebec'te yönetime geldi. Ne var ki, 1984'te Ouebec, bu partiye, dolayısıyla da ayrılıkçılara karşı oy kullandı. Aynı yıl ya­pılan seçimlerle, Ouebec'ten Birleşik Kanada yanlısı muhafazakâr Brian Mulroney başba­kan oldu. 1988'de ABD ile ticaretin serbest­leştirilmesi tartışmaları nedeniyle yapılan erken seçimde Muironey ve ekibi yeniden seçil­di. 1 Ocak 1989'dan başlayarak ABD ile Ka­nada arasındaki tüm ticari kısıtlamalar ve gümrükler kaldırıldı.
Yürürlükteki federal sistemin geleceği son yıl­larda Kanada'da gündemdeki en önemli ko­nuydu. 1987'de hazırlanan Meech Lake Söz­leşmesi, İngilizce konuşan Kanadalılar arasın­da Fransızca konuşan Ouebeclilerin "ayrı bir toplum" olarak konumunu güçlendirmeye yö­nelik çeşitli anayasa değişikliklerini öngörü­yordu. Quebec, sözleşmenin öbür eyaletler tarafından da onaylanması durumunda, 1982'de Başbakan Pierre Trudeau ve öteki dokuz eyaletin çabalarıyla değiştirilen anaya­sayı onaylamayı kabul ediyordu. Sözleşmenin geçerli olması için Haziran 1990'a değin feda-ral parlamento ile 10 eyalet tarafından onay­lanması gerekiyordu. Uzun tartışmalardan sonra süre doldu ve sözleşme geçerlik kazana­madı. Bu, Ouebec'te büyük tepki yarattı. Ba­ğımsız Quebec hedefi gittikçe daha fazla des­tek kazandı. Politikasını Ouebec'le uzlaşma üzerine kurmuş olan Başbakan Brian Mulroney'nin saygınlığı da sarsıldı.
Başbakan Mulroney ile eyalet başbakanları ve yerel önderler Ağustos 1992'da Prens Ed­ward Adası"ndaki Charlottetown kentinde bir araya gelerek anayasa değişiklikleri konusun­da yeni bir öneri paketi hazırladılar. Ekim ayında halkoylamasına sunulan öneri, ülkeyi oluşturan 12 eyalet ile bağlı toprakların yedi­sinde reddedildi. Bu durum, ülkedeki federal sistemin geleceği konusunda ciddi kuşkulara yol açtı.
Son yıllarda Kanada ekonomisinde yavaş da olsa bir canlanma görüldü. Enflasyon ve faiz oranları düştü. Uzun görüşmelerden son­ra, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Meksika arasında bir serbest ticaret bölgesi oluşturmayı amaçlayan Kuzey Amerika Ser­best Ticaret Anlaşması Ağustos 1992'de imza­landı. Bazı eyaletler ile işçi sendikaları, ser­best ticaret bölgesinin ücretlerin düşük oldu­ğu Meksika'nın işine yarayacağı görüşüyle, anlaşmaya karşı çıkıyorlardı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!