Arama


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
27 Haziran 2006       Mesaj #15
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Bu yazımda aldatma ya da sadakatin sürdürülememesi, ne gibi sebeplerle oluşuyor? sorusuna kadın gözüyle bir cevap vermeye çalıştım.

Genç kızlığımda biraz çapkınca sayılırdım. Gerekli altyapı olan zeka, güzellik ve cinsel cazibe de mevcut olunca hiç zor olmadı çapkınlık. (Değerlerim konusunda asla mütevazi olamadım maalesef.)

Çapkınlık derken aynı anda iki erkeği birlikte idare etmekten bahsetmiyorum. Ama birinden çabuk sıkılıp, bir diğerine fazla vakit kaybetmeden geçişten bahsediyorum. Hep de şunu gördüm ki etrafın bana ilişkin düşünceleri: "Aman bu kıza güven olmaz. Bir-iki ay arkadaşlık eder ve sallayıp atar" kapsamındaydı. Bana öyle geliyor ki bu çabuk sıkılma ve bırakma olayı biraz da; ilişki belli bir noktaya gelip te karşi taraf (erkek) daha ileri seviyede birşeyler istemeye başladığında, "- Bekaretimi evleneceğim ya da gerçekten çok fazla seveceğim, buna gerçekten değdiğine inanacağım erkeğe vermek isterim" lafı edip karşıdakini kırmamak, ancak o andaki talebi karşılıyamamak ve bunun sonucunda da "geri kafalı, çağın gerisinde kalmış kız" şeklinde damgalanmaktan bilinçaltı bir kaçış olabilirdi.

Sözü fazla uzatmayayım. Bana gerçekten inanan, sadakatime, ondan başkasına yan gözle bile bakmıyacağıma, başka erkeklere karşı nasıl davranıcağımı en iyi benim bileceğime inanan ilk erkeğe (eh tabii ki aslan gibi tabir edilen tipte, yakışıklı ve uzun boylu, güçlü kuvvetli, sağlıklı görünümünün de bunda bir etkisi vardı) bizzat ben evlenme teklifi edip, fazla nazlanmadan kabul etmesini sağlıyarak evliliğe sağlam bir adım attım.

İşin garibi, çevreme tekrar tekrar bakıyorum da hayret ediyorum, (sizin evlilikte eşinizi aldattıniz mı? Anketinin sonuçlarıyla da tamamen tezat olarak) 15 yıl süren evliliğim boyunca asla ve katiyen ihanet etmek aklımın köşesinden geçmedi. Ne zaman ki boşanmak için mahkemeye başvurdum ve boşanmamızın en iyi çözüm olacağına eşimi de inandırdım, ancak ondan sonra, onun bana yaptıklarına tek ve özet bir cevap olarak, halen onun nikahındayken, Floransa'da bir sempozyumda tanıştığım uzak doğulu masaj ustası, mühendis-ekonomistle eşime ihanet olayını gerçekleştirdim. Açıkçası hiç pişman da olmadım.

Konunun ayrıntılarını belki başka bir sefer yazarım. Tek şunu yazmadan geçemiyeceğim. Uzak doğuda cinsellik konusunda bizim en bir erkek ve güçlü kuvvetli Türk erkeklerimizinkinden çok daha fazla bilgili olanlar bulunduğu ve uygulamada da muhteşem oldukları bir gerçek. Hani "önemli olan boyut değil işlev" diyenlere pek kulak asmam ama o lafı herhalde uzak doğuluları, ya da cinsel birlikteliği onlar kadar iyi bilen erkekleri tanımak şansına erişmiş olanlar söylemiş olsa gerek diyorum bir kadın gözüyle.

Derken boşandım ve chatten benden birkaç yaş büyük bir arkadaşım oldu. İçki olayının bir erkeğe ne gibi zararlar verdiğini yaşayarak anladım. Halen anlayamadığım ise; içkinin erkekliğini öldürdüğünü anladığı halde erkekliğinin ölümüne üzüldüğü için neden o kadar çok içtiğidir. Bu çok kötü bir kısır döngüydü. İçmediği zamanlarda hiçte fena değildi oysa ki. Bu arkadaşımın içkiye ilk başlamasının eşinin kendisini aldattığını öğrenmesi nedeniyle olduğunu da anlatmadan geçemiyeceğim.

Eşinin onu neden aldattığını çok düsündüm beraberligimizde. Sunu düsündüm ki; kadinina gerçekte deger vermiyor, yanindayken bile ihmal edilmislik ve degersizlik hisleriyle bocalamasina neden oluyordu. Kendine fazla güveni olmiyan bir kadin aldatirdi böyle bir erkegi.

Ancak su da vardi ki; kendisinin aldatilmayi onca hazmedemeyisi yaninda beni aldatmakta hiçbir sakinca görmüyordu. Chatte IP numarasi kaydetmedigini bildigimden baska nicklerle özeline gidiyor ve ne kadar rahat oldugunu görüyordum. Zaten kendisi de saklamiyordu. Içince beni nasil aldattigini annesinin ona tanistirdigi bilmem kaçinci gelin adayiyla neler yaptigini anlatiyordu. Bunun nasil bir çifte deger yargisi oldugunu tarih halen çözebilmis degil. Çok sıkışınca erkekler Mars'tan, kadinlar Venüs'ten diyip isin kolayina kaçiliyor ama tanidigim insanlara bakinca bunun sadece erkeklere özgü olmadigini, tam tersi durumlar da oldugunu, kadinin hem aldattigini hem de karsisindakinin onu aldatmamasini istedigini görüyorum bazen.

Ben bizim özel iliskimizde bu durumu, onun bana yetemeyisinin kendisinde yarattigi eziklikle, daha az performansi olabilecek baska bir arkadas bulma çabasina yordum. Sonunda 27 yasinda bakire bir kizcagiz buldu ve bunu hisseden ben, onun bana her zamanki tavsiyesini tutarak kendimden epey genç biri ile birlikte oldum. Bunu da ona söyledigim anda epeyce agir hakaretler çerçevesinde olay bitti ve her ikimiz de bu izdiraptan kurtulduk.

40 yaslarinda bir kadin 26 yaslarinda bir erkekle ne paylasir? Cinsellik iyi de, yatagin ötesinde mutfakta ve sokakta, sinemada, arabada abla kardes iliskisine dönünce ne yapilir? Simdi bakiyorum da genç bir erkegin birinci ihtiyaci cinsellikse, ikincisi yemek, üçüncüsü de yaninda arkadaslarinin imrenecegi manken gibi güzel bir kizcagizla dolasmak. Olgun yastaki bir kadina yaklasimi cinsellik ötesinde de devam ediyorsa ve evlenmeye ya da beraber yasamaya dogru yöneliyorsa bunda gelecek kaygisi var. Evi, arabasi ve sürekli isi olan bir olgun bayan, ideal es kavramina giriyor bazi 26 liklarin.

Olgun yasta bir dul bayan olarak evlilik bitimindeki yasamin hizli moduna girdigimde 26 yasindaki bir gençten gece saat 3 te gelen cep telefonu mesaji ile evlenme teklifi aldigimda, cevap veremeyisimde, onun telle aramasinda da "sen ne yaptiginin farkinda misin?" diyisimde hep aldatilmak korkusu vardi. Bir 10 sene sonra, ben menapoz yollarindayken o ne yapacakti?

Yoksa toplumun deger yargilari artik önemini yitiriyor, kisi aradigini bulamadikça. O toplum bana ne verdi ki baskilari ile mutsuz etmekten baska, ben ona ne deger vereyim? Diye düsünüyor insan. "Ben bu 26-40 yas çiftlerinin evliliklerinde erkek yasliysa yürüdügüne, ama bayan yasliysa yürümeyecegine inaniyorum" demek isterdim ama gene de içimde bir yerlerde denemek denemek isteği hep taze kaldı itiraf edeyim ki.