Arama


AeraCura - avatarı
AeraCura
Ziyaretçi
17 Temmuz 2009       Mesaj #151
AeraCura - avatarı
Ziyaretçi

Moris Fransez ‘Spinoza’nın Tao’sunda, en sevilen filozof Spinoza’nın düşüncesine tersten yani Uzakdoğu felsefesinin içinden bakıyor


SENEM ONAN
SPİNOZA’NIN TAO’SU
Moris Fransez, Yol yayınları, 2004, 416 sayfa

Yol Yayınları ilginç bir kitap yayımladı; ‘Spinoza’nın Tao’su-Akıllı İnançtan İnançlı Akla’. Arkasında 416 sayfa saklayan böyle ciddi başlıklı bir kitap kapağıyla karşılaşan vasat zihinsel kapasiteli bir homo sapiens sapiens, öncelikle ‘Acaba okumaya başlasam bitirmek kısmet olur mu?’ diye düşünebilir. En azından benim aklımdan böyle bir düşünce geçti. Ancak hata, bir an için dahi olsa böyle düşünmekte değil, refleks denebilecek bu ilk tepkide ısrar etmek olurdu. Zaten daha kitabın ilk sayfalarında, Spinoza’nın olduğu kadar Moris Fransez’in de yaşam yoluna ya da Tao’suna kapılıyorsunuz.
Kitabın yazarı Moris Fransez, yaklaşık 20 yıldır, kurucusu Morihei Ueşiba’nın Aikido (Ki ile birleşmenin yolu) adını verdiği ’savaş sanatı’yla ilgileniyor, ilgilenmekten de öte, bir Aikodo öğretmeni. Kitabın ilk sayfalarında, ‘Bilgelik Dostu’ olduğunu, yani yaşam karşısında aklı ve deneyimi güdümünde edindiği bilgece bir yol seçtiğini okura iletiyor. ‘Spinoza’nın Tao’su’nu yazma ihtiyacı hissetmiş çünkü, Spinoza düşüncesi ile Aikido’nun, -kurucularının tasarladığı biçimde anlaşılmaları ve uygulanmaları koşuluyla birbirlerinin tamamlayıcısı olduğunu düşünüyor.

Spinoza’yı ziyaret eden ilk Türk
Akademik bir dille veya akademik platformda ses getirmek kaygısıyla yazılmamış kitabında Fransez, Spinoza’nın mantıksal önermelerle tanıtlama tekniğini andıran bir yolla her söylediğinin dayanağını gösteriyor. Daha teknik bir şekilde dile getirmek gerekirse, bir ‘argümanı’ var. Ayrıca karşı argümanlara cevaplar da sunuyor.
Spinoza hakkındaki bilgilerini İngilizce, Fransızca, Latince kaynaklardan edinen, aynı zamanda da İspanyolca ve Portekizce bilen Fransez’in çalışması, Türkiye’de düşünce üretilmemesinden yakınanlar için umut veren bir haber olabilir. Başka bir açıdan baktığımızda ise; düşünce tarihinin klasik ve anlaşılması zor metinlerini idrak edebilmek için ille üniversite eğitimi gerekmediğinin ispatı olarak da görülebilir. Çünkü Fransez’in çalışmasına temel aldığı Spinoza’nın Etik’i, felsefi metinler arasında insana sonsuza kadar okunsa da altından kalkılamazmış hissi veren, gramajı ağır eserlerden.
Moris Fransez Spinoza’nın Leiden yakınlarındaki Rijnsburg kasabasındaki evini ziyaret etmeye gittiğinde, kapıyı açan bekçi sohbet sırasında ona, hem ağırladıkları ilk Türk misafir olduğunu hem de daha önce hiç
‘Spinoza’nın düşüncesine tersten yani Uzakdoğu felsefesinden gireni görmediğini’ söylemiş.
Spinoza, tabiri caiz ise ‘çok çekmiş’ bir filozof. Öyle bir eli yağda bir eli balda Babil kulesinden bildirenlerden değil. Portekiz’deki Hıristiyanlaştırma politikalarından ve engizisyondan kaçıp Hollanda’ya sığınan Yahudiler arasında anne ve babası da var. Maalesef, hak ve özgürlükler açısından yakalanan ferahlık, en azından Spinoza için, pek uzun sürmüyor. 27 Temmuz 1656 günü, Amsterdam’ın şık Yahudi mahallesindeki Portekiz Sinagog’u belki de en parlak evladını ‘yaptığı ve öğrettiği korkunç sapkınlıklar’ yüzünden cemaatinden aforoz ediyor.
İlk bakışta çok hazin görünen bu durum, Spinoza’nın kendisini hiçbir zaman tam kabullenmeyen Hıristiyan cemaati içinde sıkı düşünce dostları edinmesini ve ticareti bırakıp değişik yollarla geçimini sağlamasına sebep oluyor. Ne tuhaftır ki bazen birine kötülük ettiğimizi düşündüğümüzde, bir zaman sonra acz içinde fark ederiz ki aslında ona ancak iyilik edebilmişizdir. Spinoza da bütün olup bitenlere karşı, yüzüğüne de yazdırdığı gibi ‘temkinli olmayı’ sürdürüyor ve kendini Yahudi hissettiğini
bunun da Tevrat’ta anlatılan gerçeğe inanmasa bile değiştirilmeyeceğini söylüyor. Bir de, önyargılardan kurtulmak ve karşısındaki kim olursa olsun kolay çürütülmemek için her iddiasını matematiksel yöntemlerle desteklemenin en iyi yol olduğuna karar veriyor.

Yoksunluk duygusu ve sıkıntı
Fransez’e göre, gerek Spinoza düşüncesi gerek Doğu düşünce sistemleri insan yaşamının en belirgin niteliğini yoksunluk duygusu ve sıkıntısı olarak belirler. Felsefi arayış içinde olmamızın nedeni de yaşadığımız hayata karşı hissettiğimiz memnuniyetsizliktir. Bu yorum, belki etrafta
‘Neden herkes hayatından şikayet ediyor, bir ben mi mutluyum’ diye dolaşanlara da yeni bir bakış açısı sunabilir. Sürüden farklı olanlar, tutkularından kurtulup ebedi mutluluğun hüküm sürdüğü varoluş biçimine çoktan ermiş ve bundan bihaber vaziyette olabilirler. Ama maalesef, iç huzuru yakalamak sadece içinde bulunduğumuz durumu anlamakla olmuyor. Spinoza’ya göre bir takım zihin egzersizleri şart, ki bunlar meditasyon yöntemlerine de benzetilebilir.

Önemli sorular
Spinoza’nın Tao’su, ‘Bir ulusun ya da topluluğun adı ile anacağımız bir düşünceden söz etmeye ne zaman hakkımız olur?’ gibi önemli soruları da barındırıyor. Yahudilik düşüncesinin gelişimini bilgilendirici bir yolla anlatıyor. Spinoza’nın hangi dönemeçte Yahudilik’ten ayrıldığını ve kendisine yakıştırılan tümtanrıcı, tektanrıcı gibi tanımların yetersiz olduğunu ispatlıyor. Bir de tarihi belgelerle de destekleyerek Goethe, Kant, Marx, Freud, Einstein gibi 20inci yüzyılı derinden etkileyen sanatçı, bilim adamı ve düşünürlerin Spinoza’ya duydukları saygıyı hatırlatıyor.
Fransez daha iyi bir dünya yaratmanın olabilirliğine inanıyor. Bunun için hem neyin iyi olduğuna karar vermemiz gerekiyor, yani ahlaki bir soruyla karşı karşıyayız; hem de elimizdeki malzemenin nasıl bir şey olduğunu anlamamız gerekiyor yani bilimden vazgeçemeyiz. Bilimsiz ahlakın gevezelikten ileriye gidemeyeceğini, ahlaksız bilimin de insanın mutluluğunu hesaba katmadığı için sorumsuz ve tehlikeli olabileceğine dikkat çeken Fransez, hiçbirini kötünün iyisi diye tercih etmememizi salık veriyor. Aksi takdirde biz de hiç ummadığımız bir şekilde hem özürlü bir yaşama razı oluyor hem de dünyadaki mevcut şiddete katkıda bulunuyoruz.
İşte tam da bu yüzden akıllı inançtan inançlı akla uzanan bir yolu takip etmemiz gerekebilir.
Moris Fransez, ilk kitabıyla felsefenin temel konularından biri olan mutlu yaşam ve iç özgürlük hakkında kendi arayışı boyunca edindiği bilgileri paylaşıyor. Etik’i okuyup yaşama dair bir sonuç çıkarmanın geometrik dilinden dolayı çok zor olduğunu ve kendisi kadar vakit ayıramayacaklar için işleri biraz kolaylaştırmak istediğini’ söyleyen Fransez çalışmasının
‘kuram’ bölümünü Spinoza’nın Tao’suyla sunduğunu da ekliyor. Spinoza’nın yaşamla uyum yolunu uygulama yöntemlerini içeren bir ikinci kitap da sırasını bekliyor.
Spinoza’ya çok uzak gibi gelen İngiliz matematikçi ve düşünür Bertrand Russell’ın Batı Felsefesi Tarihi adlı kitabında Spinoza’dan büyük filozofların en asil ve en sevileni olarak bahsetmesi boşuna olmasa gerek