Arama

Orhan Veli Kanık - Tek Mesaj #3

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
25 Temmuz 2009       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

KANIK (Orhan Veli)

Ad:  orhan veli kanık2.jpg
Gösterim: 1244
Boyut:  59.0 KB

türk şair
(İstanbul 1914 - ay. y. 1950)

Cumhurbaşkanlığı bando heyeti başkanı Veli Karıık'ın oğlu. İstanbul’da Galatasaray lisesi'nin ilkokul bölümünde, daha sonra Ankara’da Ankara Erkek ve Gazi Jiselerinde okudu (1926 -1932). İstanbul Üniversitesi edebiyat fakültesi felsefe bölümü’ndeki öğrenimini (1932-1936) yarıda bıraktı, bir süre Ankara’da PTT genel müdürlüğü'nde (1936 -1942), askerlikten sonra bir süre de Milli eğitim bakanlığı tercüme bürosu’nda (1945-1947) çalıştı. Memurluktan ayrıldıktan sonra Yaprak dergisini çıkardı (1949 -1950, 28 sayı). Geçirdiği bir kaza sonucunda, beyin kanamasından öldü.

ilkin Varlık dergisinde (1936), arkadaşları Oktay Rifat ve Melih Cevdet’le birlikte, şiirlerini yayımlamaya başladı; kimi şiirlerinde Mehmet Ali Sel takma adını kullandı. 1936-37 yıllarında yazılan bu ilk şiirlerde simgeci transız şairlerin (Baudelaire, Verlaine, Rimbaud vb.) ve o doğrultuda yazan bazı türk şairlerin (Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı) etkileri görülür. Bunlar, vezinli (hece vezni), kafiyeli, bireysel duyguları dile getiren şiirlerdir. Yine o yıllarda, simgecilerden sonraki kuşakları, modern şairleri, gerçeküstücüleri (Breton, Eluard, Soupault, Jacob, Superville vb.) okudu, Breton’un Sürrealist bildirge'sinden de esinlenerek, "yasakların ve sınırların bulunmadığı" özgür şiirler yazmaya başladı.

Daha sonraki yıllarda da sürdürdüğü bu yoldaki şiirlerinde vezin ve kafiye gibi kısıtlayıcı bağları attığı, söz ve anlam sanatlarına (teşpih, istiare, mübalağa vb.), şairaneliğe, ayrıca musikiye, seçkin sözcüklere, alışılagelen konulara karşı bir tavır aldığı görülür. Bu şiirlerin başlıca özellikleri sadelik, yalınlık; duygulara değil kafaya seslenmek; her şeyden çok anlam ve edaya önem vermek; zevki incelmiş azınlığa değil çoğunluğa seslenmek; o zamana kadar şiire girmeyen sözcükleri (nasır, salata, rakı, macun, horozşekeri, vesikalı yâr vb.), halktan kişileri (Montör Sabri, şoförün karısı, işçi kadın, evkaf memuru, sucu vb.) ele almak; halkın konuşma dilini, halk deyimlerini (Kapalıçarşı/kapalı kutu... Umurunda mı dünya vb ), halkın söyleyiş biçimlerini (Söz olurmuş, / olsun; / dostum değil misin?... Olmaz ki! / Böyle de yatılmaz ki! vb.) kullanmak; böylece "şiire yeni dünyalar, yeni insanlar, yeni söyleyişler sokarak şiirin sınırlarını genişletmek" gibi noktalar üzerinde toplanır. Bunlarda genellikle ince bir alay, bir çeşit bıyık altından gülme vardır.

Bu yoldaki şiirler, ilk yayımlandıklarında, alışılagelmiş şiir beğenisine bağlı okuyucuya garip görünmüş, yadırganmıştır. Üzüntülü bir kadının titrek ellerle ta uzaklarda çaldığı bir piyano gibi konulara alışık okuyucu, Süleyman Efendi’nin dünyada nasırdan çektiği kadar hiçbir şeyden çekmediğini anlatan "Kitabe-i seng-i mezar" (mezar taşı yazıtı) şiirini yadırgamış, onu şiir kavramına aykırı bulmuştu.

“Kitabe-i seng-i mezar”, lehte ve aleyhte yazılan pek çok yazı dolayısıyla, Orhan Veli’nin ününün yayılmasını sağladı; "Yazık oldu Süleyman Efendi’ye" dizesi dillere düştü, "vapurlara, tramvaylara, kahvehanelere kadar girdi”.

Orhan Veli ile arkadaşları Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday, bu yoldaki şiirlerini Garip (1941) adlı bir kitapta topladılar. Orhan Veli, bu kitabın başına koyduğu bir önsözde şiir anlayışını açıklamıştır. Garip hareketi o dönemde bazı genç şairlerce benimsenmiş, zamanla bir akım halini almıştır. Kanık, halkın diline, küçük insanların yaşayışına, iç dünyalarına yönelmekle yetinmemiş; daha sonraki çalışmalarında toplumsal konulara da (Vatan için, Kuyruklu şiir vb.) eğilmiştir.

Yapıtları


şiir:
  • Garip (1941, Oktay Rifat ve Melih Cevdet'le birlikte; 1945, yalnız kendi şiirleri),
  • Vazgeçemediğim (1945),
  • Destan gibi (1946),
  • Yenisi (1947),
  • Karşı (1949),
  • Bütün şiirleri (1951, genişletilmiş yeni bas. 1982),
  • Nasrettin Hoca hikâyeleri (1949);
nesir:
  • Bütün yazıları (2 cilt, 1982);
çeviri:
  • La Fontaine'in masalları (2 kitap, 1948),
  • Fransız şiiri antolojisi (1947);
  • ayrıca, Moliâre’den dört, Musset'den iki, lesage'dan bir ve Sartre'dan bir oyun, Gogol'den birkaç hikâye (Erol Güney ile birlikte) çevirmiştir.

Bayrak


Ey bir muharebe meydanında
Avuçları kanımla dolu,
Kafası gövdemin altında,
Bacağı kolumun üstünde,
Cansız uyuyan insan kardeşim!
Ne adını biliyorum,
Ne günahını.
İhtimal aynı ordunun neferleriyiz,
İhtimal düşman.
Belki de tanırsın beni.
Ben İstanbul' da şarkı söyleyen
Tayyareyle Hamburg' a düşen,
Majino' da yaralanan,
Atina' da açlıktan ölen,
Singapur' da esir edilenim.
Alınyazımı kendim yazmadım.
Bununla beraber biliyorum,
O yazıyı yazanlar kadar olsun,
Çiçekli dondurmanın tadını,
Cazbant sesindeki sevinci,
Meşhur olmanın azametini.
Sen de nimetler tanırsın biliyorum;
Çaydan, simitten,
Kalınca bir paltodan gayrı.
Zeytinyağlı enginar, kremalı keklik
Bir kadeh
Black And White viski,
Kıl pranga kızıl çengi bir esvap.
Yirmi yıllık çalışmanın
Bir kurşunluk hükmü varmış,
Hayata
Harkof bölgesinde atılmakmış nasip;
Aldırma.
Biz bir bayrak getirdik buraya kadar;
Onu da ileriye götürürler;
Şu dünyada topu topu
İki milyar kişiyiz,
Birbirimizi biliriz.

Orhan Veli Kanık
Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 3 Ağustos 2016 00:02