Arama

Heinrich Böll - Tek Mesaj #2

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
27 Temmuz 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Heinrich BÖLL (1917–1985)
MsXLabs.org & Temel Britannica

boell1

Toplumların ve bireylerin yaşamında korkunç yıkımlara yol açan II. Dünya Savaşı ve bu savaşın sonuçları her yönüyle edebiyatı da etkiledi. Savaş sonrasında bazı yazarlar, insanlığı bu ölümcül çatışmadan caydırmak, düştüğü umarsızlıktan kurtarmak ve savaşın bir insanlık suçu olduğunu vurgulamak amacıyla yapıtlar vermeye başladılar. Alman yazar Heinrich Böll de bu yazarların en etkililerinden biriydi. 1972'de Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görül­mesi de bunun en iyi kanıtıdır.
Köln'de bir marangozun oğlu olarak doğan Böll geleneklerine bağlı ve dindar bir çevre­de yetişti. Üniversiteye girdiğinde II. Dünya Savaşı başlamıştı. Askere alındı; savaş boyun­ca çeşitli cephelerde bulundu. 1945'te tutsak düştü; ABD ve İngiliz tutsak kamplarında kaldı. Savaş bittikten sonra Köln'e döndü. Yarım bıraktığı üniversite öğrenimini tamam­lamak istediyse de çalışmak zorunda olduğu için bunu başaramadı. 1947'den sonra dergi­lerde yayımlamaya başladığı öykülerinde sıra­dan insanları ele alarak savaşı, savaş sonrası toplumsal yaşamı, Hitler yönetiminin insanla­rı sürüklediği yıkımı dile getirdi. "Trenin Tam Saatiydi" (Der Zug war pünktlich; 1949) adlı ilk uzun öyküsünde gönülsüzce savaşa katılan askerlerin yalnızlık ve bırakılmıştık duyguları içinde nasıl bocaladıklarını anlattı. Öykünün başkişisi olan asker, Polonyalı bir kızla birlik­te geçirdiği birkaç saatte, savaşın korkunçlu­ğuna karşın insanlar arasında dostluğun, sev­ginin yok olmadığını görür. Ardından yayım­ladığı "Wanderer kommst du nach Spa?" (1950; "Yolcu Yolun Düşerse Spa'ya?)'da Böll cephe gerisinin korkunçluğunu betimledi. Öykülerde anlatılanlar yaralı askerlerin kaldı­ğı hastanelerde, tıklım tıklım asker dolu tren­lerde, insanların şaşkınlık içinde koşuşturduğu istasyonlarda ve bombalanmış kentlerde geçer. "Âdemoğlu Nerdeydin?" (Wo warst du Adam?; 1951) adını taşıyan kitabı ise savaşın anlamsız, dahası saçma bir şey olduğunu an­latır.
Böll daha sonraki yapıtlarında savaş sonra­sı yaşamı ele aldı. Evsiz kalmış aileler, eşleri savaşta ölmüş dul kadınlar ve babaları savaş kurbanı yetimler; bu insanların çözülüp dağıl­mış bir toplum içindeki yaşam savaşları; yoksulluk, ahlak çöküntüsü yapıtlarının ana konularıdır. Bu dönem ürünlerinin başlıcaları;
  • Ve O Hiçbir Şey Demedi (Und sagte kein einziges Wort; 1953),
  • Babasız Evler (Haus ohne Hüter; 1954),
  • İlk Yuların Ekmeği (Das Brot der frühen Jahren; 1955)
ve savaşın sorumlusu Naziler'in, savaş sonrasında hiç sorumluluk duymadan rahatlık içinde yaşa­malarını yergili bir dille eleştirdiği,
  • Dokuz Buçukta Bilardo (Billard um halb zehr; 1959)
gibi yapıtlardır.
Böll 1960'tan sonraki yapıtlarında, bireyin özgürlüğünü kısıtlayan devlet kurumlarına karşı sert bir eleştiriye yönelir. Kendisini insanın sorunlarıyla ilgili bir yazar olarak tanımlayan Böll, toplumu etkisi altında tutan genel ahlak anlayışına karşı, kişilere özgü bir ahlakı savunur ve bu dönem yapıtlarında, toplumdan bilinçli olarak uzaklaşan kişileri konu alır. Bireyin özgürlüklerini devletin kolluk güçlerinin, yargı organının çeşitli baha­nelerle engellemesini, basının yalan ya da abartılı haberlerle kişilerin özel yaşamını alt­üst etmesini, kişileri zor durumda bırakması­nı kınar. Bu tür yapıtların en ünlüsü "Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru" (Die verlorene Ehre der Katharina Blum; 1974), ülkemizde de tiyatroya uyarlanmış biçimiyle tanınmıştır. Böll öykü ve romanlarındaki insan anlayışını eleştiri, makale ve denemelerinde de sürdür­müştür.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!