Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
13 Ağustos 2009       Mesaj #5
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
İrlanda Cumhuriyeti (Éire)
MsXLabs.org & Temel Britannica
Arması
110pxcoatofarmsofirelan
İrlanda Cumhuriyeti, İngiltere'nin ba­tısında yer alan İrlanda Adası'nın yüzde 85'ini kaplar. Adada 32 il vardır. Bunlardan An­trim, Armagh, Down, Fermanagh, Londonderry ve Tyrone, Kuzey İrlanda adı altında, 1921'den beri İngiltere'ye bağlıdır.

600pxflagofirelandsvg
İrlanda Cumhuriyeti'ne ilişkin bilgiler
Resmi adı: İrlanda
Yönetim: İki meclisli, çok partili bağımsız cumhuriyet
Yüzölçümü: 70.285 km²
Başkent: Dublin
Doğal yapı: Parçalı dağ kümeleriyle çevrelenmiş, denizden yüksekliği ortalama 75 metre olan bir düzlüktür. Carrantuohill 1.041 metre yüksekliği ile en yüksek tepedir.
Başlıca ürünler: Buğday, arpa, yulaf, patates, şe­kerpancarı, şalgam, çiftlik hayvanı, süt.
Dışarıya satılan başlıca ürünler: Makine, taşıt donanımı, et ve süt ürünleri.
Önemli kentler: Dublin, Galvvay, Cork, Limerick, Dun Laoghaire, Waterford.
Eğitim: İlk ve orta dereceli okulların çoğu hükümet yardımı gören özel okullardır.
İrlanda eskiden güneyde Munster, doğuda Leinster, batıda Connaught ve kuzeyde Ulster olmak üzere dört eyaletten oluşuyordu. Günümüzde dokuz Ulster ilinin yalnızca üçü (Donegal, Cavan ve Monaghan) İrlanda Cumhuriyeti topraklarında yer alır. Kuzey İrlanda'ya ise bazen Ulster da denir. Başkenti Dublin olan İrlanda Cumhuriyeti'nin İrlanda dilindeki adı Eire'dir.
İrlanda kıyıları batıda ve güneyde Atlas Okyanusu ile çevrilidir. Doğuda, İrlanda'yı İngiltere'nin İskoçya bölgesinden ayıran Ku­zey Kanalı ile İngiltere ve İrlanda arasında uzanan İrlanda Denizi bulunur. Güneyde yer alan St. George Kanalı ise İrlanda'yı İngilte­re'nin Galler bölgesinden ayırır.

irlandae

Kıyılarda alçak dağ sıraları ile çevrili olan İrlanda Adası'nın iç kesimi tabak gibi düzdür. Kuzeydoğuda Mourne Dağları; kuzeyde Ku­zey İrlanda'nın Antrim tepeleri, kuzeybatıda Donegal ve Sligo dağları, batıda deniz kıyısın­da yüksekliği 600 metreye varan sarp kayalık­lar oluşturarak yükselen Mayo, Gahvay ve Clare dağları yer alır. Güneybatıda Macgillycuddy's Reeks'te adanın en yüksek dağı olan Carrantuohill (1.041 metre) bulunur. İrlan­da'nın güneybatısında önemli liman kentle­rinden biri olan Cork'tan başka Atlas Okyanusu'na açılan uzun ve derin limanlar vardır. Petrol tankerleri için elverişli derinlikte olan Bantry Körfezi'ndeki Bantry de bu limanlar arasındadır.
İrlanda'nın merkezinde Cork limanının yer aldığı güney kıyısında alçak dağ dizileri uza­nır. Güney kıyılarındaki NVaterford ve Wex-ford ile Güney İngiltere'nin ve Galler'in limanlan arasında sürekli bir deniz trafiği vardır. İrlanda kıyılarında pek çok ada bu­lunur.
Başkent Dublin merkezdeki büyük ovanın doğusunda bir liman kentidir. Güneyinde Wicklow Dağları yükselir. Ova­nın büyük bir bölümünde yer alan geniş bataklıklar yüzünden her yerde tarım yapıla­maz. İç düzlüklerdeki büyük turbalıkları kap­layan çürümüş bitki artıkları kalıplar halindekurutularak, yüksek ısı veren bir katı yakıt olan turba kömürü elde edilir.
Shannon Irmağı Britanya Adaları'nın en uzun akarsuyudur. Kuzeydeki kaynağından 113 km uzunluğundaki ağzına kadar 260 km boyunca akar.
İrlanda'nın Atlas Okyanusu kıyıları çok yağış alır. Öteki bölgeler ise ne çok yağışlı, ne de çok soğuktur. Yumuşak olan iklim, ülke­nin büyük bölümünde parlak yeşillikte çayır­lar oluşturacak kadar nemlidir.
Tilki, tavşan ve adatavşanı dışında İrlan­da'da çok az yabanıl hayvan vardır. Adanın batı ve güney kıyılarına çeşitli göçmen kuşlar gelir. Balık boldur. Ülkenin batısında ender bulunan bitkiler yetişir.

Tarım ve Sanayi
Başka ülkelere gidenler ya da çalışmak için kentlere göçenler yüzünden küçük çiftliklerin sayısı azalmış olsa da, İrlanda verimli toprağı ve ılıman iklimiyle hâlâ bir tarım ülkesidir. İç kesimlerde ve doğuda zengin ve büyük çiftlik­ler vardır. Ne var ki, buralarda çok az kişi çalışır. Batıdaki çiftliklerse daha küçük ve yoksuldur.
İrlanda'da çiftçilik geleneksel olarak et, süt ve tereyağı elde etmek için sığır yetiştirmeye dayalıdır. Ayrıca koyun da yetiştirilir. İrlan­dalılar domuz yetiştiren bir ulus olarak bilinir; günümüzde domuz yetiştiriciliği daha çok Limerick ve Cork çevresinde sürmektedir.
İrlanda Cumhuriyeti'nin 1973'te Avrupa Eko­nomik Topluluğu'na katılmasından sonra çiftçilikte ve domuz üretiminde önemli gelişmeler oldu. İrlan­da'da kullanılan şekerin büyük bölümü üret­tikleri şekerpancarından elde edilir. 1847'de bir bitki hastalığı bütün ürünün yok olmasına ve korkunç bir açlığa yol açıncaya kadar, patates İrlanda'nın en önemli tarımsal ürü­nüydü. Patates üretimi daha sonra düştü.
Hem avcılıkta, hem de yarış atı olarak kullanılan İrlanda atları çok ünlüdür. Yetişti­rilen tazı ve atlar dışarıya da satılır.
İrlanda Cumhuriyeti'nin sanayisi daha çok Dublin, Cork ve Limerick kentleri çevresinde yoğunlaşmıştır. İrlanda siyah bira ve viski yapımında dünyaca ünlü bir ülkedir.
İrlanda'da bakır, kurşun ve çinko gibi önemli mineraller vardır. Son yıllarda güney kıyısı açıklarında doğal gaz ve sınırlı miktarda petrol bulundu. Kömür ve demir cevheri az olduğu için ülkenin elektrik enerjisi büyük öl­çüde Shannon Irmağı üzerindeki hidroelek­trik santrallerden elde edilir. Yakıt olarak turba kömürü kullanılan santrallerden da elektrik üretiminde yararlanılır.

Tarih
İrlanda tarih boyunca, Romalıların dışında, pek çok kavmin istilasına uğradı. Bunların arasında Anadolu ve Mısır'dan İspanya'ya, oradan da İrlanda'ya geçtikleri söylenen Miletliler de vardır. Eski Yunanlı coğrafyacı Batlamyus (İS 2. yüzyıl) İrlanda'daki kabile­leri sayarken bunlardan biri için Iverni adını kullanır. Romalılar da İrlandalılara Hibernolar, İrlanda'ya da Hibernia adını veriyorlardı.
Erin diye de adlandırılan Eski İrlanda İS 1. yüzyılda en güçlüleri Meath, Ulster, Connaught, Leinster ve Munster olan kabile krallıkları arasında bölüşülmüştü. Merkez olarak kabul edilen Meath'in kralı öbür eya­letler üzerinde güç sahibiydi.
İrlanda halkı İS 5. yüzyıla kadar putlara tapıyordu. Bu yüzyılda adaya giren Hıristi­yanlık, özellikle Aziz Patrick'in etkisiyle ada­nın bütününe yayıldı. Pek çok kişiyi Hıristi­yan yapan Aziz Patrick'in ardından başka misyonerler de İrlanda'da kiliseler ve manas­tırlar kurdu.
Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden son­ra göçebe kabilelerin istilasına uğrayan Avru­pa, bir karışıklık dönemine girdi. İstila edil­meyen İrlanda, bütün Batı Avrupa'da bir Hıristiyanlık merkezi, "azizlerin ve bilginlerin ülkesi" olarak tanınmaya başladı.
8. yüzyılda İrlanda'yı istila eden Vikingler ülkenin başlıca limanlan olan Dublin, Waterford, Cork ve Limerick'ten başka daha batı­daki limanları da ele geçirdiler. Yıllarca süren mücadelelerden sonra İrlandalıları birleştir­meyi başaran Kral Brian Boru, 1014'teki Clontarf Savaşı sonucunda Vikingleri ülke­den çıkardı.

İrlanda'da İngiliz Egemenliği
İrlanda'da İngiliz egemenliğinin açtığı derin yara İngiltere Kralı II. Henry'nin 12. yüzyılda İrlanda'yı ele geçirmek için bir ordu gönder­mesiyle başladı. İngiltere'den ve İskoçya'dan gelip İrlanda'ya yerleşenlere İrlandalıların toprakları dağıtıldı. İrlandalılara göre ayrıca­lıkları olan İngiliz göçmenler onlarla ilişkiye girmekten kaçındılar.
Tudor kralları dönemine kadar, İngilizler yalnızca Dublin çevresindeki küçük bir bölge­de yaşayan İrlandalılar üzerinde egemenlik kurabilmişlerdi. Daha sonra bu egemenlik alanı genişledi. Tudor krallarının ilki olan VII. Henry'nin 1492'de çıkardığı bir yasaya göre İrlanda parlamentosunun toplanabilmesi ve tartışacağı konular İngiltere kralının onayı­na bağlandı. VIII. Henry, papa ile arası açıldıktan sonra İrlanda'daki kilise mülkleri­ne el koydu; ama İrlanda Katolik olarak kaldı. Daha sonra I. Elizabeth, İrlanda'ya bir ordu göndererek, İngiltere'ye başkaldıran İrlandalıları sindirmek istedi. Elizabeth ve ardından gelen I. James döneminde İngiliz ve İskoç göçmenler özellikle Ulster'deki toprak­ları ele geçirdiler.
1642'de İngiltere'de iç savaş çıkınca İrlan­dalıların çoğunluğu I. Charles'ı destekledi. Bu yüzden, krala karşı ayaklanan parlamento yanlılarının önderi olan general Oliver Cromwell büyük bir ordu ile İrlanda'ya çıktı ve ülkeyi yakıp yıktı. İç kesimlerdeki ve güney­deki Katolik İrlandalıların mülklerine el koydu.
İrlandalılar 1688'de tahttan indirilen Kato­lik Kral II. James'in tahtı yeniden ele geçir­mek için yaptığı girişimleri desteklediler. 1690'da İrlanda'daki Boyne Savaşı'nda III. William'a yenilen II. James, savaştan kaçarak ülkeyi terk etti. III. William ve Kraliçe Anne Katoliklerin topraklarını ellerinden aldılar, toprak satın almalarını ve Protestanlara tanı­nan seçme, seçilme ve eğitim gibi haklardan yararlanmalarını engelleyici yasalar çıkardı­lar. Katolik rahipler yasadışı ilan edildi. Toprak sahipleri, hayvanlarıyla kerpiç kulü­belerini bölüşen yoksul köylüleri küçük ve verimsiz toprakları için yüksek kiraları ödeme­ye zorladı. Oysa kendileri koskocaman ko­naklarda yaşıyorlardı. Bu dönemde Dublin, pek çoğu günümüze kadar gelen yapılarıyla gösterişli bir kent oldu.
Katolik ailelerin bir bölümü özellikle Fran­sa ve İspanya ile ticaret yaparak yeniden zenginleşti. 1782'de, İrlanda parlamentosu İngiltere'ye başkaldırarak, bağımsız yasa çı­karma hakkını ilan etti ve adaletsiz yasalara karşı ayaklanma başladı. Katoliklerin oy kullanmasına 1793'te izin verildi; ama haksız uygulamalar hâlâ sürüyordu. Bundan beş yıl sonra Katolikler yeniden ayaklandı. Bu baş­kaldırma şiddetle bastırıldı; 1801'de İngiliz hükümeti İrlanda parlamentosunu dağıttı ve İrlandalı Protestan üyelerin İngiltere parla­mentosuna girmesini sağlayan Birleşme Yasa-sı'nı çıkardı.
1828'de ise Katolik İrlandalılardan Daniel O'Connell İngiliz parlamentosuna üye seçildi. Katolik İrlandalıların önderi O'Connell, bu­nun yeterli olmadığına, İrlanda'nın kendi parlamentosu olması gerektiğine inanıyordu. İngiltere Katoliklerin özgürlüğünü tanıyan bir yasa çıkarmak zorunda kaldı.
O dönemde İrlandalıların başlıca besini patatesti. 1845'te ortaya çıkan bir bitki hasta­lığı bütün patatesleri yok etti ve büyük bir kıtlık baş gösterdi. Binlerce insan açlıktan ve hastalıktan öldü. Pek çok kişi İngiltere ve ABD'de iş bulmak umuduyla İrlanda'dan ayrıldı. 1845'te nüfusu 8,5 milyon olan İrlan­da'da 1855'te 5,5 milyon kişi kalmıştı.
1876'daki bir ayaklanma İngilizlerce kısa sürede bastırıldı. 1880'de İrlandalı köylülerin toprak sorunlarını iyileştirici bazı yasalar çı­karıldı. İrlanda'nın İngiltere'den bütünüyle bağımsız bir cumhuriyet olmasını isteyen Fenianlar ya da İrlanda Cumhuriyetçi Kar­deşlik Birliği yeni bir hareket başlattı. İrlanda dilini ve kültürünü canlandırma çaba­ları yoğunlaştı. Ayrıca, İrlanda için yönetim­de özerklik yani ülke sorunlarına çözüm getirecek bir parlamento istemiyle bir parti kuruldu.

Özerklik Mücadeleleri
Özerklik için çalışan İrlandalı parlamento üyelerinin önderi Charles Stewart Parnell'di. İngiltere Başbakanı Gladstone da Parnell gibi İrlanda'ya özerklik verilmesinden yanaydı; ama kendi partisi olan Liberal Parti ve Lord­lar Kamarası bunu istemiyordu. 19. yüzyılın sonunda yönetime gelen Muhafazakâr Parti kiracıların toprak sahiplerinden çiftliklerini satın alabilmelerine olanak sağladı.
Daha sonra, Liberallerin kurduğu hükü­met, 1910'da İrlanda'ya özerklik verme kararı aldı. İngiltere'yle birliği savunan Protestan­lar, Kuzey İrlanda'daki Ulster bölgesinde ve İngiltere'de bu karara şiddetle karşı çıktı. Halkın çoğunluğu İskoçya'dan gelen İskoçların soyundan olduğu için Kuzey İrlanda büyük ölçüde Protestan'dı. Tam bu sırada I. Dünya Savaşı'nın (1914-18) çıkması nedeniyle özerklik konusu bir süre için zorunlu olarak ertelendi.
Nisan 1916'da İrlanda Cumhuriyetçi Kar­deşlik Birliği önderliğindeki bir grup Dub­lin'de Paskalya Ayaklanması'nı başlattı. Ayak­lanma bir hafta süren sokak çatışmalarının sonunda bastırıldı; ama İrlanda halkı, pek çoğu İngiliz cezaevlerine atılan ulusal önder­lere ilgi duymaya başladı. Bu yüzden Sinn Fein (Biz, Kendimiz) adlı cumhuriyetçi hare­ket kısa zamanda destek topladı ve savaş sonunda yapılan İrlanda seçimlerinde Ulster'in doğusu dışındaki hemen hemen tüm parlamento üyeliklerini kazandı. Ocak 1919'da Dublin'de toplanan Sinn Fein üyeleri bağımsız İrlanda Cumhuriyeti'nin parlamen­tosu Dâil Eireanrfm kurulduğunu duyurdu­lar. Bundan sonra İrlandalılar İngiliz yasaları­na ve mahkeme kararlarına uymayı reddetti­ler. 1919'da Sinn Fein'in askeri kanadı olarak kurulan İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) İngiliz askerlerine ve polislerine karşı hareke­te geçti. İngiliz silahlı kuvvetleri de birçok kenti ateşe verdi.
Çatışmaların sonunda 1921'de bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşma uyarınca kurulan Serbest İrlanda Devleti, İngiliz Uluslar Topluluğu'ndaki öbür devletlerle aynı haklara sahip bir dominyon oldu. Ne var ki, İrlan­da'nın kuzeydoğu kesimi İngiltere'nin bir parçası olarak kaldı. Aynı yıl Kuzey İrlan­da'da da bir parlamento kuruldu.

Serbest İrlanda Devleti
O dönemde İrlanda'daki siyasal partilerin en büyüğü olan Sinn Fein'in başkanı Eamon De Valera'ydı. Paskal­ya Ayaklanmasının yaşayan önderlerinden biri olan De Valera, İrlanda'nın bir bütün olarak İngiliz Uluslar Topluluğu dışında kal­masını istiyordu. Ama Güney İrlanda parla­mentosu durumundaki Dâil Eireann'ın ant­laşmayı kabul etmesi sonucunda hükümete ters düşen bir partinin önderi durumuna geldi. Sinn Fein, Kuzey İrlanda'da ayrı bir hükümet ve parlamento bulunmasına ve İr­landa'da İngiltere kralını temsil eden bir genel vali olmasına karşı çıkıyor, ülkenin bağımsız bir cumhuriyet olmasını istiyordu. Adadaki İngiliz deniz üslerinin kaldırılması da Sinn Fein'in amaçları arasındaydı.
De Valera yeni hükümetle anlaşmazlık içinde olduğu için istifa etti; yerine Arthur Griffith başkan oldu. Daha sonra yapılan seçimi de aynı hükümet kazandı. 1922'de hükümetle İrlanda Cumhuriyet Ordusu ara­sında savaş çıktı. Griffith'in ani ölümü, 10 gün sonra da Savunma Bakanı Michael Collins'in pusuya düşürülerek öldürülmesi çatışmaları şiddetlendirdi. Collins İngilizlere karşı yılma­dan savaşmış ulusal bir kahramandı. Sonunda Serbest İrlanda Devleti'nin yeni başkanı William Cosgrave oldu. 1923'ün sonlarında barış sağlandı ve hükümet ülke yaşamını yeniden düzene sokmayı başardı.
Bu arada De Valera ve Cumhuriyetçiler hükümete katılmayı reddettiler. 1926'da ken­di aralarında anlaşmazlıklar çıktı, bir yıl sonra da Fianna Fail adıyla bilinen cumhuriyetçi bir grup De Valera önderliğinde meclise girdi. Başlıca amaçları İrlanda'yı yeniden birleştir­mek, genel vali atanmasına son vermek ve krediyle alınmış topraklar için İngiltere'ye yapılan yıllık ödemeyi kesmekti.

İrlanda Cumhuriyeti
1932'nin başında başbakan olan De Valera, genel valiyi çekilmeye zorladı ve İngiltere tahtına bağlılık yeminini kaldırdı. Serbest İrlanda Devleti 1937'de İrlanda (Eire) adlı bir devlet oldu.
Ne var ki, bu yeni kararlar İrlanda'nın İngiltere'yle olan ticaretini altüst etti; İrlan­dalı çiftçiler daha da yoksullaştı. Sonuçta De Valera 1938'de İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain ile görüşerek İrlanda'nın İngil­tere'ye olan borçlarını ödemeyi kabul etti. İr­landa İngiltere'nin düşmanlarına yardım et­meyecek, bunun karşılığında, İrlanda'daki İn­giliz deniz üsleri kapatılacaktı. II. Dünya Sa­vaşı çıktığı zaman İrlanda tarafsız kalarak sa­vaşa katılmadı. İrlandalı çiftçiler de yiyecek ürünleri satarak İngiltere'ye yardımcı oldular. Ayrıca pek çok İrlandalı İngiliz silahlı kuvvet­lerinde savaştı.
De Valera 1948'de seçimleri kaybetti ve yerine John Costello başbakan oldu. Costello'nun yönetimi sırasında cumhuriyet olan İrlanda, 1949'da İrlanda Cumhuriyeti adını aldı ve İngiliz Uluslar Topluluğu'ndan ayrıldı.
1980'lerin sonlarında Charles Haughey baş­kanlığındaki azınlık hükümeti işsizliği azalt­mayı ve ekonomiyi canlandırmayı hedefleyen programın ikinci evresini uygulamayı sürdür­dü. Bu program temelinde hazırlanan bütçe halk tarafından da destekleniyordu. İktidar­daki Fianna Fail hükümeti parlamentodan da güçlü bir destek alıyordu. Kamuoyu desteği­nin yüzde 54'ü aşması, Başbakan Haughey'i genel seçim kararı almaya yöneltti. Böylece tek başına iktidar olmayı umuyordu. Avrupa Parlamentosu seçimleriyle birleştirilen genel seçimlerde hiçbir parti tek başına çoğunluğu sağlayamadı. İlk kez Yeşiller'in bir adayı par­lamentoya girdi. İşçi Partisi de ilk kez Avrupa Parlamentosu'nda bir üyelik kazandı. Sonunda Fianna Fail ile İleri Demokratik Parti bir koalisyon hükümeti kurma konusunda anlaş­tı. Bu Fiana Fail'in katıldığı ilk koalisyon hü­kümetiydi. Kasım 1990'da 17 yıldır ilk kez ya­pılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini, İrlanda İşçi Partisi ile Emekçi Partisi'nin desteklediği anayasa hukukçusu Mary Robinson kazandı.
İrlanda ekonomisinde olumlu gelişmelerin sürmesine karşılık işsizlik yükselmeye devam ederek yüzde 20'ye ulaştı. Hükümetin Eko­nomik ve Toplumsal İlerleme Programı bek­lenen başarıyı sağlayamadı. Gelir artışı ve iş güvencesi vaat eden program iki konuda da başarısız oldu. Ortaya çıkan yolsuzluklar du­rumu daha da ağırlaştırdı. Haziran 1991'deki yerel seçimlerde Fianna Fail büyük oy kaybı­na uğradı. Fianna Fail'in 12 yıllık önderi Charles Haughey, adının çeşitli mali skandallara karışması ve yasadışı telefon dinlemeye göz yumması gibi nedenler yüzünden 1992'de istifa etmek zorunda kaldı. Yerine Albert Reynolds geçti.
İngiltere ile ilişkilerde, suçluların geri veril­mesi konusunda ortaya çıkan anlaşmazlık gi­derek büyüdü. 1992'de İrlanda'nın gündemin­de önemli yer tutan bir başka konu da kürtaj­dı. Bu konuda bir referandum yapılması ka­rarlaştırıldı. Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) çerçevesinde yürü­tülen görüşmelerde tarımda devlet desteğinin azaltılması konusu özellikle çiftçiler arasında büyük kaygılar yarattı. 1992'de Maastricht'te imzalanan Avrupa Birliği Antlaşması, hazi­randa yapılan halkoylamasında İrlandalı seç­menlerin yüzde 69'unun oyuyla onaylandı.

Günümüzde İrlanda
İrlanda Cumhuriyeti İngiliz Uluslar Toplulu­ğu üyesi olmamakla birlikte, ülkenin yurttaş­ları İngiltere'ye ya da topluluk ülkelerine gittiklerinde kendilerine pek çok konuda İn­giliz yurttaşlarından farksız davranılır. Örne­ğin İngiltere'de yaşayan İrlanda yurttaşları oradaki seçimlerde oy kullanabilir.
İrlanda Cumhuriyeti ile İngiltere arasındaki ilişkiler, 1968'de Kuzey İrlanda'da başlayan şiddet eylemlerinin sonucunda yeniden ger­ginleşti. Bu eylemlerde pek çok insan öldü. İrlanda hükümeti IRA'ya karşı katı bir tavır aldı ve kuzeydeki sorunlara barışçı bir çözüm getirmek için İngiltere'yle güç birliği yaptı.
İrlanda Cumhuriyeti'nde yüzyıllardır bü­yük bir Katolik çoğunluk vardı. İngiltere'yle ilişkinin kesilmesinden bu yana Protestan nüfus sürekli olarak azalmaktadır. Nüfusun yüzde 5'ini oluşturan Protestanlar, çoğunluk­la Leinster'ın doğusunda ve özellikle Dublin' de yaşar. İrlanda Cumhuriyeti, Avrupa'da Katolik mezhebinin en güçlü olduğu ülkeler­den biridir.
1840'lardaki büyük kıtlık ve onu izleyen sürekli göçlerden bu yana yalnızca Leinster eyaletinin nüfusunda çok az bir artış oldu. Bu eyaletin 1,5 milyonu geçen nüfusunun yarıya yakını Dublin kenti ve çevresinde yaşar. İkinci büyük kent Cork'un nüfusu 402 bin kadardır. Daha sonra Limerick ve Dun Laoghaire gelir. Küçük kentlerin çoğunun nüfusu göçler ya da büyük kentlere akın nedeniyle azalmıştır.
İrlanda Cumhuriyeti'nin bölgeleri arasında önemli lehçe farklılıkları vardır. Günümüzde İrlanda dili yalnızca çoğu batıda olan bazı küçük bölgelerde sürekli olarak konuşulur. Ama İrlanda dilindeki tonlama ve vurgulama özellikleri İrlandalıların İngilizcesine de yer­leşmiştir.
İrlanda'da ilkokullar parasız ve zorunludur. Ortaöğretimde çoğu rahipler ve rahibelerce yönetilen, devlet desteğindeki özel okullar ağırlıktadır. Özellikle küçük yaştaki çocukların okuduğu sınıflarda eğitim İrlanda diliyle yapılmaktadır. İrlanda'daki en eski üniversite Kraliçe I. Elizabeth'in Trinity College adıyla kurduğu Dublin Üniversitesi'dir. 1908'de de İrlanda Ulusal Üniversitesi kurulmuştur.
İrlanda halkı geçmişte iç savaş ve kıtlık gibi nedenlerle ABD, Kanada, Avustralya ve İngiltere'ye gitmek için İrlanda'yı terk etmiş­ti. Bununla birlikte, İrlanda sanayisinin son zamanlardaki gelişimiyle nüfus kaybı sorunu azaldı. 1959-77 yılları arasındaki başarılı hü­kümetler döneminde İrlanda oldukça zengin­leşti. 1973'te Avrupa Ekonomik Toplulu­ğu'na katıldıktan sonra İrlanda'nın ekonomisi gelişti. Son yıllarda ise işsizlikte artış görül­mektedir.
İrlanda Parlamentosu (Oireachtas) iki mec­listen oluşur: Temsilciler Meclisi (Dâil) ve Senato (Seanad). Temsilciler Meclisi'nin 166, Senato'nunsa 60 üyesi vardır. Devletin başı olan cumhurbaşkanını yedi yılda bir halk seçer.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!