Arama


KnocKout - avatarı
KnocKout
Ziyaretçi
18 Ağustos 2009       Mesaj #2
KnocKout - avatarı
Ziyaretçi
Egri Uzay Zaman

Einstein 1905 ve 1915 yillarinda ortaya attigi özel ve genel görelilik kuramlariyla dogaya, maddeye, uzaya ve zamana farkli bir bakis açisi getirdi. Onun bu buluslariyla; belki de fizik, felsefe dalinda en Önemli sinavini veriyordu. Birbiriyle Ilintili olan bu kuramlara göre; hareket eden saatler yavaslayabiliyor, cetvellerin boylari kisaliyor cisimlerin kütleleri, hizlari dolayisiyla artabiliyordu. Einstein'in yeni denklemleri Newton’un koydugu klasik anlayisa, ancak isik hizindan çok küçük hizlarda uygunluk göstermekteydi. Einstein. hep saatlere, cetvellere ve gözlemcilere bagli olmayan evrensel bir çekim kurami hayal ederdi ve Tanri'nin, kendine bir keçi inadi ile Iyi koku alan bir burun verdigini söylerdi. Gerçek su ki; O'nun bu özellikleri amacina ulastirmisti. Genel görelilik kurami, kütle çekiminin nasil isledigini anlatir. Ama bunu yaparken; hiçbir zaman çekimi bir kuvvet olarak düsünmez. Bunun yerine, cisimlerin çevresindeki çekim alanlarinin, uzay ve zamanin bükülmesi sonucu olustugunu söyler. Cisimler, içerdikleri kütlelerine oranla uzayda çukurluklar olusturur. Ve zamanin akisini yavaslatir. Ancak uzayin derinliklerinde, tüm çekim kaynaklarindan uzakta, uzay ve zaman tam anlamiyla düzdür.
Çekim alaninin gücü arttikça uzay-zaman egriligi de artis gösterir. Bütün bunlardan çikan sonuç sudur: Madde uzay-zamanin nasil egilecegini, uzay-zaman da maddenin nasil davranacagini belirler. Uzay-zaman düsüncesine somut bir örnek olarak sunu verebiliriz: Ilik bir yaz gecesi uzaya baktiginizi düsünün. Binlerce yildiz, gözlerinizin önüne serilmistir. Bize en yakin yildizlardan olan Sirius'a gözlerimizi kaydirdigimizi haya! edelim. Sirius. günes sistemine yaklasik 8,5 isik yili uzakliktadir. Bu ise; o yildizdan çikan bir isik isininin gözümüze ancak 8,5 yil sonra ulasabildigini bize anlatir. Yani yildiza bakmakla onun 8,5 yil önceki halini görmekteyiz. Ya 250 milyon isik yili uzakliktaki bir galaksiyi gözlemledigimizi düsünsek? Tahmin edersiniz ki; galaksinin yeryüzünde dinazorlarin hüküm sürdügü devirlerdeki görüntüsünü algilariz. Sonuç olarak, yildizlara bakmakla uzayin zamandan ayri düsünülemeyecegini kavrariz. Çünkü, gökyüzünü incelerken, aslinda evrenin geçmisine bakmaktayiz. Iste. birbirinden ayri olarak düsünmedigimiz bu dört boyutlu anlayisa (en. boy. yükseklik, zaman) uzay-zaman denir.
Nasil, bir cetvel uzunlugu ölçüyorsa . kolumuzdaki saat de zaman yönünde uzakligi ölçer. Einstein. kuramin matematiksel ispati yaninda bir de deney önerdi. O'na göre Günes de isigi belli bir oranda saptamaliydi. 1919'da bir Günes tutulmasi esnasinda, uzaydaki konumu önceden bilinen bir yildiz üzerinde gözlem yapildi. Gerçekten de. yildizin isigi Günes'in yanindan geçerken: uzay-zaman egriligi nedeniyle önceki konumundan daha açikta görülüyordu. Gözlem sonunda elde edilen sayilar da teorik hesaplarla bulunana yakindi. 60 yil boyunca tekrarlanan diger deneyler de Einstein'i hakli çikardi. Günümüzde de çok hassas aletler yardimiyla, uzayda yapilacak bir deney düsünülüyor. Dünyanin dönme ekseninin bulundugu düzlem üzerine, yaklasik 640 km yükseklige yerlestirilecek GP-B kütle çekim araci en hassas uzay-zaman gözlemini yapacak. Görelilik kurami, uzayin egriligine bagli olarak zamanin da akisinin yavaslayacagini belirtir. Uzayda, egim ne kadar fazlaysa o bölgede ayni oranda. zaman yavas isler. Egimin en fazla oldugu yerler de gök cisimlerinin merkezleridir. Merkezden uzaklik arttikça zamanin büzülmesi de azalir. Çok katli bir binanin zemin kati ile en üst kati arasindaki zaman farki ilk defa 1960'da ölçülebildi. Günümüzde isg, en hassas saatler olan atom saatleriyle yapilan çesitli deneyler de bu ilkeyi destekledi.