Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
29 Ağustos 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Fantastik Sanat (Fantezi Sanatı)

Olağan düşünce süreçleri ile denetlenemeyen, farkında oluş durumu arasındaki yerde bulunan bilinçlilik biçimini belirten ruhbilim terimi. Zihin, nesnel gerçekliğin ayıplamalarından kurtulur ve fantezi (ya da düzlem) genellikle az ya da çok nitelenir, kaygıların ve anıların kılavuzluğunda olmakla birlikte, özgür bir biçimde gezinme durumuna koyverilir. Bu gibi farklılaşmaların, gelişmesi zaman alır. Nitekim çocuklarda fantezi ile öbür düşünce biçimlerini birbirinden ayırmak çoğunlukla güçtür. Fantezi, aynı zamanda, normal büyümenin bir parçası olan oyun etkinliklerinde de kendini gösterir. Genel olarak bir isteğin karşılanması niteliğini taşıyan düş kurma biçiminde tanınır.
Düş bazı uzmanlar tarafından "fantezi" sayılmakla birlikte, farklı bir fizyolojik durumda ortaya çıkan ayrı bir olgudur. Fantezi etkiliği, çoğunlukla yaratıcı düşünme sırasında da yer alır ve gelecekteki olayların provasını yapmaya yarar; ama aşırı fanteziler, uyumsuz kişilik belirtisi sayılır.
Gelecekte yapılması istenen, arzu ve düşüncelerin birbirini takip eden halkalar halinde tasarı formuna sokulması da denilir. Gerçekleşmesi kesin ya da şart değildir, yalnız olma olasılığı mutlak vardır.
-Sınır ve kural tanımayan imgelem; tasarlama, yaratma yetisi; düşlem.
-Belli kuralların dışına çıkan hayal gücüne sınırsız özgürlük tanıyan yapıt.

Fantastik (Fr. Fantastique)
1. Gerçekte olmayan, imgelem gücüyle yaratılan nesne ya da canlılar için kullanılır; gerçekdışı, gerçeküstü; düşsel.
2. Çok yüksek bir dereceye ulaşan şey için söylenir; şaşırtıcı, inanılmaz.
Güzel sanatlar, Sinema ve Edebiyatta; rüyaya, doğaüstüne, büyüye, dehşete ya da bilimkurguya başvurarak gerçeğin sınırlarını aşan, edebiyat, sanat ya da sinemayla ilgili yapıt ya da türe denir.
Konularda mutlaka bir gerçekdışı, doğaüstü öğeler vardır. Doğruluk ve gerçeklik sınırları yoktur, tasarımlarda buna göre yapılır. Ortaya çıkan yapıtın gerçeğe uygunluğu sorgulanamaz, zaten gerçek üstü bir şey yapılmak istenmiştir.
İnsanın başlangıçtaki doğal gece korkusunun yerini, zamanla, gündüzden sonra gelen, insanın kötülükle mir tuttuğu ve ölümünden sonra kurtuluşa erişemediğinde gömüleceğini düşündüğü gece gibi, her çeşit geceden korkma duygusu aldı. Temel olarak, bu biçimde açıklanabilecek, daha da güçlenmiş ve büyüye karışmış bu korkunun doğurduğu akıldışı imgelerin çevresinde, bazı sanat yapıtlarındaki fantastik öz düşüncesi gelişmiş oldu.
Bu bağlamda, fantastik sanatın, farklı bir sanat kategorisi olarak, çok yakın bir geçmişte, akılcılığın, aynı yapıda bir öz içinde tekmiş gibi kabul edilen bir algılar dünyası ile algılarüstü bir evren arasında kopukluk yaratmasından sonra doğduğunu görmek anlamlı bir olgudur. Söz konusu kopukluğun, günümüzde fantastik sanata yönelik, haklı ya da haksız değerlendirmeleri anlayabilmek için üstünde durulması gereken bir nokta olduğu söylenebilir.
Fantastik resimlerde (özellikle, XVI. yy'da Altdorfer, Cranach, Grünewald, Baldung-Grien ya da Dürer gibi Germen kültürüne bağlı ressamların yapıtlarında) sık sık işlenen, gölgenin ışığa, bilinmeyenin tanımlanabilire egemen olduğu orman teması, yalnızca gün ışığının girmesine karşı direnen karanlık bir köşenin gerçekliğin yarattığı büyük korkuları değil, gece denen karanlık kuyunun insanı hiç terk etmeyişini de en iyi anlatan bir eğretileme olarak görünür.
Fantastik sanatın en canlı dönemlerinin Ortaçağ'ın bitimine, Rönesans'ın sonlarına, barok döneme, XVIII. yy. sonu ile romantizm arasına rastladığı Batı dünyasında, ne zaman şeytan konusu açılsa, söz dolaylı olarak, şeytanın prens olduğu koyu karanlıklara getirilir.

Fantastiğin Kuralları
Fantastik gereci düzenleyen temel kurallar sonsuz olanaklar getirmiş ve doğaüstü olanın araya girişiyle bu türün temaları da belirlenmiştir. Çeşitlemeler sonsuz olabilirse de, kategoriler kendiliklerinden sınırlanmışlardır:
  • Şeytanla anlaşma (Faust);
  • İnsan kılığına bürünüp onlar arasında gezinen ölüm (Kırmızı Ölümün Hayaleti, Poe);
  • İnsan kanı emerek sürekli genç kalan vampirler (Hoffmann, Sheridan Le Fanu);
  • İnsan gibi davranabilen bir şeyin yavaş hareketleri (Arnim'in İsabella von Agypten'i (Mısırlı İsabella);
  • Zamanın durdurulması ya da yinelenmesi (Potocki'nin Manuscrit trouvé à Saragosse'u (Zaragoza'da Bulunan El yazması);
  • uzam içinde ortadan yok olan oda, sokak, ev (Jean Ray'in La Ruelle ténébreuse'ü -Karanlık Sokak);
  • Zamanın, uzamın ve bunların sayısız geçişimlerinin başka yaşamlarla yer değiştirerek alt üst olmaları (bu son kategori içinde, en ilgi çekici çağdaş metinler yer alır).
Fantastik Öncüler
Oneirik ya da düşsel fantezinin resim alanına girmesiyle Sürrealizm, sayısız öncüleriyle soylu bir geçmişe de sahip çıkarak, resim sanatının özel geleneği içindeki yerini almıştır. Düşlerin resimle anlatılması, yüzyıllar boyunca tekrarlana gelmiş ve zaman zaman her birine mitolojiler ya da dinler sahip çıkmış olsa da, gücünden hiçbir şey yitirmeyen fantezi, simgecilik, ima, büyü ve çılgınlıklar sayıca zenginleşmeyi, bollaşmayı sürdürmüşlerdir.
Fantastik resmin tarihine kolay bir geri dönüş yapılabilir ve dinsel inançlara yardım edecekleri yerde, açıktan açığa şehvet duygusuyla dolu doğaüstü bir dünyanın kapılarını, hayal gücüne aralayan çok sayıda dinsel putlar arasından bir seçme de yapılabilir. "Fantastik Ortaçağ", onbeşinci yüzyılın cinli perili tahta oymaları, ilmi simya ile ilgili simgeler, St. Anthony'nin Baştan Çıkarılması konusunu işleyen çeşitli tablolar (Grünewald, 1515; Hieronymus Bosch, 1505; Huys, 1547), Altdorfer'in uzay çağrışımlı peyzajları, Cranach'ın gizemle dolu ve insanı irkilten figürleri, Flaman resimlerindeki canavarlar ve sefahat alemleri, yaşlı Pieter Bruegel, Lucas van Leyden (Louvre'daki Lot ve Kızları), zulüm sahneleri (Quattrocento'nun -kadın ve erkek- Hıristiyanlık uğruna ölenleri, Gérard David'in Bruges'deki Sisam'lıların Öldürülmesi ya da ünlü Goya'lar), Varşova'daki olağanüstü Gotik Maria Aegyptica (dişi tilki, kürklü Venüs, hayvanlığın Melusina'sı, ya da Floransa'da Ufizzi Galerisi'nin loş bir köşesinde duran Gorgon başı, Chantilly'deki Piero di Cosimo'nun o mükemmel Simonetta Vespucci'si -bu yapıt Sürrealist portre ressamlığının önde gelenlerindendir-, Antoine Caron'un olağanüstü Barok kompozisyonları, Viterbo yakınlarındaki Bomarzo Bahçelerinde Vicino Orsini için yaratılan canavar heykelleri (1564), Perspectiva corporum regularium (1568), Arcimboldo'nun optik oyunları, Bracelli'nin Garip Şeyler'i anamorfoz'lar, Callot ve grotesk'leri, onsekizinci yüzyılın kozmonotlara özgü düşleri (burada düşlerden söz etmek mümkündür, bu suretle yüzyılın gerçeklerini o zamanki Sürrealistlerin şaşırtmacaları olarak görebiliriz), sefahat konulu resimlerin en iyileri, Morghen'in oymaları (Recolta delle Cose, 1764), Piranesi'nin mimarlık görüşü (1745), William Blake'in misitik resimleri, Hoffmann'ın Masalları ve zamanın romans noirs'ı için yapılan ondokuzuncu yüzyıl resimleri; Goya, Grandville, Bresdin, Félicien Rops (çarmıhtaki İsa'nın yerine bir fahişeyi yerleştiren kişi)'un tüm fantastik oymaları, Lewis Carrol'un ya da Jules Verne'nin resimleyicileri ve o dönemin popüler yapıtları -Füseli'nin resimleri, Victor Hugo'nun yaldızlı çizimleri, Gustave Doré'nin çizimleri, çeşitli images d'Epinal
dizilerinin popüler baskıları ve benzeri çalışmalar, yüzyıl başlangıcındaki dolambaçlı biçimler ve oyma taşları, Klimt'in vahşi erotisizm'i- yani kısacası
Minotaure
'un çeşitli Sürrealistlere ait reprodüksiyonlar olarak yayınladığı ve gariplikleriyle Verne ciltlerini dolduran tüm belgeler, çıkış noktalarının örneklerini oluştururlar. Bu örneklere şüphesiz Afrika, Okyanusya ve Amerika'daki eski uygarlıkların süslü silahları, gündelik gereçleri, objeleri, fetişleri, putları, gene tarih öncesine ve özellikle Kelt'lere ait olanların yanı sıra, tarihçilerle etnologların çabaları sonucunda, gözler önüne serilmiş bulunan diğerleri de katılabilir.
Gerçekte, yüzyılın başlangıcında Sürrealist sanat, bu kadar çok sayıda nesnel kaynak verilere sahip değildi. Sade, Lautréamont ve Jarry'nin resim alanındaki eşdeğerlerini keşfedebilmek için araştırmaya kalkarsanız, boş yere çaba harcamış olursunuz. Aynı durum, yalnız şairler için değil, grubun kuramcıları için de geçerlidir. Sürrealist resim sanatının ürünleriyle ilgili ilginç bir nokta, Masson'un kum resimlerinde, 1924'ün Miro'larında ve Max Ernst'in frotaj (frottage)'larında görülen mutlak yeniliğin, Tzara, Breton, Eluard veya Char'ın en olağanüstü ve en kişisel şiirlerinde bile görülememesidir.
Sürrealist sanatın "edebi" niteliği, İngiliz Pre-Rafaelitlerinden, Avrupa Sembolistlerine ve az sayıdaki ilkel yapıtlara kadar inen bir çizgi olarak tanımlanabilir. Bunlardan önce, 1783'ten itibaren William Blake, büyük Romantik okulu başlatmış ve bunu görsel bir uğraş alanıyla süslemişti: Michelangelo'nunkileri anımsatan çıplak erkeklerin havada ve ateşte gezindikleri kutsal bir dünya. Bu yapıtlar ortaya çıkmakta olan Romantizmin dinsel fantezileridir ve Sürrealistler, bu özgürce anlayışın grafik değerlerinden pek çok şey öğrenmişlerdir.


Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!