Hayati Tabanlıoğlu hakkında bir yorum :
Hem Hayati Tabanlıoğlu'nun hem de oğlu Murat'ın mimarlık çabalarını nesil olarak köprülemiş olmam, bana bu Mimarlık Bürosunun kırk yılı aşkın katkılarını doğrudan izleme olanağı verdi. Takdir ettiğim Hayati Bey ile kendisini sevip mimarlığını beğendiğim Murat hakkında elekronik ortamın aceleciğinden alınan cesaret ile bir şeyler karalama olanağı verdi. Öncelikle söylemek gerekir ki her ikisi de apayrı mimarlık değerlerinin ve bambaşka mimarlık dünyalarını adamları. Hayati Bey Türk mimarlık ortamına Devlet içinde, O'nun işleyiş unsurları olan Devlet Bürokrasisi ile "iyi mimarlık" yapılacağına inanmış ve yaşamının en etkin kesimini devlet kurumlarının erişebileceği mimarlık düzeyini daha ileri götürmeye adamış bir kişi. Üslendiği Atatürk Kültür Merkezi ve Yeşilköy Havaalanı gibi önemli prestij yapılarının belirgin bir mimarlık düzeyinde yürürlükteki ihale, inşaat ve dekorasyon sınırlamaları içinde gerçekleştirmiş bir mimar. Tutumu, temelinde iyi bir tasarım fikrini başında belirleyip o düşünceden ödün vermeden yapıyı olanaklar elverdiğince incelikle bitirmeyi amaçlamış biri. Murat ise özel anamal sermayesi ve saneyileşmiş Türkiye'nin çağdaş mimarlığını tanımlamaya soyunmuş bir eylem adamı. Hayati Bey'in Atatürk Kültür Merkezi'ini Taksim Meydanı'na bir kentsel üst kültürün varlığını ve sürekliliğini meydanı tanımlayıcı simgesel bir cephe olarak tasarlamış. Yapıyı içe dönük işlevsel bir çözümden çok İstanbul'un anıtsal bir kent ortamını betimleyen bir kentsel tasarım ögesi olarak düşünmesi önemli. Bugün İstanbulun kültürel odağı olan bu yapının meydanla ilişkisi enaz yapının kendi işlevsel bütünlüğü kadar önemlidir. Yeşilköy Havaalanı'nda ise havayolu ulaşımın geleceğini iyi saptamış ve daha büyük sayılara hizmet vermek üzere çoğalabilecek bir moduler dizgesel yapı kümeleri önermesi onun geleceğe yönelik ilerici düşüncelerinin saptamasıdır. Oradaki yapının büyümeye yönelik biçimlenmesi mimari ayrıntılarından çok daha önemlidir. Yine de tüm ayrıntılarda yoğun bir birikimin ülke gerçekleri ile temellendirildiği çözümler gizlidir. Sürekli olarak Türkiye'deki yapı sanayisini kollamış ve tüm ayrıntılarını kendi yaratıcılığını kullanarak kalıcı, ucuz ama iyi ayrıntılanmış bileşimlerle bir araya getirmiştir. Yirmi yıla yakın bir zamandır bu yapının ilginçliğini yitirmeden asil bir biçimde yaşlanmasını temelinde özümlenmiş tasarım ve yapı teknolojisi kaygıları ile geliştirilmiş olmasından kaynaklanır. Hayati Tabanlıoğlu oğlu Murat için de kendi yeteneğini biçimlendiren disiplinli Alman okulunu önermiş ve Viyana'da okuyan Murat'la birlikte gerçekleştirdikleri Doğan Media Center bir bakıma iki neslin birlikteliğinin bilgi ve sevgi aktarımının yeraldığı yoğun bir mimarlık ortamı olmuştur. Bu yapı ile birlikte Hayati Bey Türkiye'deki yapısal ve ekonomik değişimi özümserken yeteneğini bu değişimi biçimlendirmek üzere oğlu ile bütünleştirmiştir. Az da olsa birlikte çalıştkları Ataköy'deki otelden söz etmiyorum. Çünkü o yapı daha çok Hayati Bey'in kamu sektöründen çıkıp özel sektörle yaptığı bir ısınma hareketidir. Bu nedenle DMC hem değişimin hem de sürekliliğin habercisidir. Ben mimarlıkta tasarım dili ve tutumu olarak iki nesil arasında bir sürekliliiğin olabileceğine inanmıyorum. Çünkü tasarım her neslin kendi zamanı ve değerleri ile ancak bir kişinin sonuçlandırıcı kararları sonucu edinilen bir dışavurum bütünü. Ama bu süreci belirleyen değerler önem kazanmaktadır. Kısacası Murat'ın mimarlığında Babası'ndan aldığı değerler ve disiplin Babası'nı tasarım anlayışından daha önemlidir. Yoksa Hayati Tabanlıoğlu yapıları ile Murat Tabanlıoğlu yapıları arasında süreklilik aramak yanıltıcı olur. Önce, Baba 1956-90 Oğul ise 1990 sonrası etkinlik gösteren kişiler ve tasarımın toplumsal, ekonomik ve yerel koşulları tümüyle farklı. Ama aralarında meslek disiplini ve ahlakı konusunda kesin bir süreklilik var. Bence bu çok önemli. Öncelikle mesleğe ve mesleğin varolduğu ülke ortamına saygı çabalarının ana itici güçü olarak belirmekte. Hayati Bey, tam anlamı ile "Devlet Mimarı" mertebesine çıkmış bir bakıma Mimar Kemalettin Bey , Vedad Bey, Seyfi Arkan kendisinden sonra Behruz Çinici düzeyinde bir sorumluluğu taşımış bir kişi. Onun getirdiği disiplin Devlet ortamını mimarlık değerleri ile yüceltmek. Bu yüceltmenin ise çağdaş tasarım, çağcıl teknoloji, ilericilik (modernism) ve kaynakların iyi ve anlamlı kullanımı ile olabileceğine olan inanç.
Süha Özkan, Mimar - ODTÜ
Kaynak: Arkitera.com Ayrıca, Süha Özkan hakkında Bakınız: Süha Özkan