Arama

Pir Sultan Abdal - Tek Mesaj #3

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
8 Eylül 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Pir Sultan Abdal
MsXLabs.org & Temel Britannica

Pir Sultan Abdal (16. yüzyıl), yaşadığı dönemde düşünce ve şiirleriyle hem Anadolu halkını etkilemiş, hem de bu halkın bir kesi­minin sözcüsü olmuştur. Pir Sultan Abdal, Hatayi (Şah İsmail ya da I. İsmail) ile birlik­te Alevi-Bektaşi edebiyatının kurucuların­dandır. Kişiliği, sorunları dile getirişi ve hak­sızlıklara karşı yürekli direnişiyle adı efsanelere de karışarak bugüne ulaşmıştır.
Aleviler'ce yedi büyük şairden biri olarak kabul edilen Pir Sultan Abdal'ın yaşamına ilişkin bilgiler kendi şiirlerine, halk arasında dolaşan efsanelere ve öbür şairlerin yazdıkla­rına dayanmaktadır. Bunlara göre Pir Sultan'ın asıl adı Haydar'dır. Bugün Sivas'ın Yıldız­eli ilçesine bağlı Çırçır bucağının Banaz köyünde doğmuştur. Doğum ve ölüm tarihle­ri bilinmemektedir. Ailesinin Horasan'dan İran Azerbaycanı'ndaki Hoy kasabasına, ora­dan da Anadolu'ya geçen bir Türkmen soyun­dan olduğu en yaygın görüştür. Ayrıca atala­rının Yemen'den Sivas'a geldiği de öne sürül­mektedir. Pir Sultan Abdal'ın nasıl bir eğitim gördüğü bilinmemekle birlikte, Alevi gele­nekleri ve tarikat yaşamı içinde yetişip olgun­laştığı anlaşılmaktadır.
16. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti siyasal kaygılar yüzünden dinsel hoşgörüden uzaklaşarak baskıcı uygulamalara başlamıştı. Köylüler güçleşen yaşam koşulları ve ağır vergi yükü altında ezilirken haksızlıklar, rüş­vetler, adaletsizlikler, iç kavgalar sürüp git­mekteydi. Bu sırada Hatayi mahlasıyla (tak­ma ad) şiirler yazan Şah İsmail'in Anadolu Aleviler'i üzerinde giderek artan bir etkisi vardı. Şah İsmail 16. yüzyılın hemen başında Safevi Devleti'ni kurunca Anadolu üzerinde­ki etkisi daha da arttı. Bu durum Osmanlı Devleti'ni büyük ölçüde rahatsız etmekteydi. Ayrıca Şah İsmail'in, günün birinde değişik bir kimlikle gelip dünyaya adalet dağıtacak "mehdi" olduğuna Alevilerce inanılmaktay­dı. Şah İsmail'i 1514'te Çaldıran'da büyük bir yenilgiye uğratan Yavuz Sultan Selim, Os­manlı ordusunu arkadan vuracakları korku­suyla savaştan önce binlerce Alevi'yi öldürt­müştü. Şah İsmail döneminde başlayan mehdi söylentisinin etkisinden oğlu I. Tahmasp da yararlandı. Aleviler gelip kendilerini kurtara­cak mehdiyi beklemekteydiler. Bu arada art arda birçok ayaklanma çıktı. Kanuni Sultan Süleyman Irak seferine çıkarak 1534'te Bağ­dat'ı, ardından da Tebriz'i aldı. Daha sonra I. Tahmasp da 1548'de Anadolu içlerine iler­ledi. Pir Sultan Abdal, işte böyle savaşlarla, ayaklanmalarla altüst olmuş Anadolu'da, bir Alevi Türkmen köylü, bir halk ozanı, bir derviş, bir şeyh, bir kavga adamı olarak yaşadı. Bir şiirindeki "Yetmiş üçer idik, girdik bu yola/Yalbirdalı kılıçlar hep aldık ele" dizelerinden 73 kişiyle bir ayaklanma başlattığı anlaşılmaktadır. Sonunda ayaklan­ma bastırılarak yakalanan Pir Sultan Abdal'ı, Sivas Valisi Hızır Paşa zindana attırır; bir süre sonra da İstanbul'dan gelen emirle idam edilir.
Halkın benimseyip destan kahramanı ko­numuna getirdiği Pir Sultan'ın yaşamı efsane­lere konu olmuştur. Bunlardan birine göre, Pir Sultan darağacından inince İran'a yönel­miş. Onu yakalamak isteyen Hızır Paşa'nın adamları Kızılırmak Köprüsü'ne gelmişler. Köprüyü geçen Pir Sultan, köprüye "Gel" demiş, köprü suya batmış, peşindekiler öteki yanda kalakalmışlar. Pir Sultan doğruca Ho­rasan'a gitmiş ve şahın huzuruna çıkarak bir nefes okumuş. Daha sonra yürüyerek gittiği Erdebil'e varınca ölmüş ve oraya gömülmüş.
Pir Sultan'ın şiirleri Anadolu tekke edebi­yatının önemli bir kolu olan Alevi-Bektaşi edebiyatının en yetkin örnekleridir. Şiirlerin­de tasavvuf ve Hz. Ali sevgisi çevresinde, insan sevgisi, yaşamda eşitlik, kardeşlik, ölümsüzlük, evren, Tanrı-insan birliği gibi konulan işlemiştir. Ona göre Hz. Ali, evren-Tanrı-insan üçlüsünü bir birlik içinde gören tasavvuf anlayışı kapsamında örnek insandır. Öte yandan insan, vücudu ölümlü, ruhu ölümsüz bir varlıktır. Şiirlerinde, yaşadığı dönemin haksızlıklannı, dinsel tutuculuğu, verilen yalan yanlış fetvaları, rüşvet düşkünü kadıları dile getirmiştir.
Pir Sultan şiirlerini duru ve yalın bir halk diliyle söylemiştir. Söyleyişindeki akıcılık, duygusal coşku ve derinlik ile halk dilini en ince duygulan bile anlatacak biçimde ustalık­la kullanması onun en önemli özellikleridir.
Şiirlerinin çok geniş bir alana yayılmasında duygu ile düşüncenin akıcı bir söyleyiş içinde bütünleşmesinin büyük payı vardır. Medrese eğitimi görmemiş olması ve Divan edebiyatı­nın etkisi altında kalmaması geniş halk kitle-lerince kolay anlaşılır ve benimsenir olmasına katkıda bulunmuştur.
Son dönemlerde yapılan araştırmalar so­nunda Pir Sultan Abdal adını taşıyan altı ayrı şair olduğu ortaya çıkarılmıştır. Araştırmacı­lar, değişik yörelerde ve değişik dönemlerde yaşamış olan bu şairlerin özelliklerini saptaya­rak birbirlerinden ayırma çabasındadırlar.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!