Edgar Hilsenrath, Max'ın ve Itzig'in hikâyesini anlatırken çoktan beri artık büyük bir klişeye dönüşmüş, büyük bir gerçekliği anlattığının farkındadır ama bunu var olan büyük klişeyi kırarak, farklı bakış açıları sunarak, olağanüstü canlı ve bir o kadar da gerçek yapılar kurarak, katille de maktulle de empatiyi aynı oranda yüksek tutup içerden bakmayı becererek, dilin büyüsüne yaslanarak ortaya yepyeni, eşsiz bir hikâye çıkarmayı başarır.