Arama


AeraCura - avatarı
AeraCura
Ziyaretçi
24 Eylül 2009       Mesaj #7
AeraCura - avatarı
Ziyaretçi

WAGNER KARŞISINDA NİETZSCHE’NİN DÜŞÜNCE ADAMI OLARAK KONUMU


Nietzsche’nin Müzik Üzerine Düşünceleri – Pierre Lasserre
Genel olarak müzik konusunu ele alırsak:
1 –kötümserliğe yönelik büyük bir coşku duymakta;
2 –duyarlılığının en güçlü heyecanlarını ve imgeleminin dürtülerini müzik sanatında bulmaktadır.

Genç olduğu için ve gençlikte de deneyimlerin birer ölçüt olmadığından hiç kuşkulanmadığı için, tutkusunun bu iki nesnesini birleştirmek istemekte, duygusal alanda müziğin anlatmak istediği şeyle kötümserlik öğretisinin insan usunda anlatmak istediği şeyin aynı olduğuna inanmaktadır. Demek ki müziği çok seviyordu ama onun için müzik, müzikten de başka bir şeydir: aşkın gerçekliktir, mutlağın ta kendisidir. Oysa böyle bir sevgi aşırı bir sevgidir, yanlış bir sevgi biçimidir.

Müziğin felsefi doğrulukla hiç ilişkisi olmadığını farkettiği gün, hep bir “kafa adamı” olarak bu felsefi doğruluğa en büyük değeri verecektir; müziğe ise, onu almadığı bir yere yerleştirdiği için kendisini aldatmış saydığı bir sevgiliye duyulan huysuz bir küçümsemeyle, pek de akıllıca sayılmayacak bir küçümsemeyle bakacaktır.

Wagner’e karşı duygularına gelince: On beş yaşındayken Tristan’ı ve bu müziğin taşıdığı başdöndürücü yanı aşırı sevdi. Ne ki gençliğinde bile salt “Wagner’ci” olmadı. Bununla şunu demek istiyorum: Wagner müziğinin tehlikeli okşamaları onu klasik güzelliklere karşı duyarsız yapmadı. Arı müziği gerçek müzik olarak yeğlemesinin nedeni de bu düşüncedir. Müziğin metafizik anlamına olan inancı ile bu düşüncesinin uyuşmazlığı ne denli bulanık olursa olsun onu gizli bir Wagner karşıtlığıyla yüzyüze bırakmıyor diyemeyiz, çünkü Wagner müziğin kendisini önceki bestecilerin düşünemeyecekleri boyutlara çıkarmış, bunu da dram, sahne ve dekordan oluşan koskoca bir yapıya her yönüyle yaymıştı.

Açıklamış olduğu bu heyecan ile gizli kalmış olan karşıtlığının karışımı, yaşamının bu anında Wagner sanatına karşı Nietzsche’nin düşüncelerinin durumunu belirler ama bunlar daha genel nedenlere bağlanır.

Nietzsche kötümserdir. Bu kötümserliğinin kanıtlarını önce Schopenhauer’in metafiziğinde aramıştır. Ama bu kötümserlik büyük ustasının büyüsü geçtikten sonra da süregidecektir çünkü onun doğasında vardır, düşüncesinin derin ve sürekli niteliği budur, gelişiminin bütün dönemlerine egemendir kötümserlik. Nietzsche etrafa küskün olduğu, ruhsal yıkım içinde olduğu için kötümser değildir. Leopardi gibi. Bir sanatçı, bir filozof olarak kötümserdir. Daha doğrusu iyimser-karşıtıdır. İyimserlikten iğrenir, onu çağdaş uygarlık içinde üç değişik biçimde karşımıza çıkmış olarak görür: liberallik, demokrasi ya da sosyalizm ile bilimde özel ilerleme adı altında her türlü evrensel gelişim inancı. İlerki yıllar bu üç yutturmacanın yalanını çok acı biçimde gün yüzüne çıkaracağı gibi törelerde bir yavanlığa, insanoğlunun gerilemesine neden olacaktır. Bu konumda Nietzsche, Carlyle gibi, Ruskin gibi düşünmektedir.

Çağdaş iyimserlik, Nietzsche’ye göre iki bin yıllık bir geleneğin aşırı gelişmesinden başka bir şey değildir, ta Sokrates’ten beri. Sokrates kendi yaşamı ve öğretisiyle “kuramsal insan” örneğini vermekle iyimserliğin babası olmuştur. Sokrates, evrensel gerçekliğin kavranabilir ve ussal bir şey olduğuna bu yüzden de bilginin onunla eşitleşebileceğine insanları inandırmıştır: İnsanlık hem kendini hem her şeyi açıklayabilen bir yetkin bilgide en yüce doyumu, bütün isteklerinin yerine geldiğini görmez mi? Ve en sonunda, eğer bilim her şeyi kavrıyorsa, bilgece ve köktenci bir yordamı gösteremez, mutlulukla erdemin uyumunu da sağlayamaz mı? Ve ilave ediyor Nietzsche, insanlığın gençlik döneminde kendisine çok yüksek kazanç sağlamayı vaat eden bu kuruntular gerekliydi, ama bu, sanat yaratısını bir gönül eğlencesi durumuna getirerek estetik heyecanın kolunu kanadını kırdı. Evrenin göksel gizi açık bir takım kavramlar dizgesiyle anlatılabildiği sürece sanatçının esini artık o gizin iletilmesi ve anlatımı olarak alınamazdı. Dahası, “kuramsal insan” kendisinin ya da toplumun geleceği konusunda mutluluğun sağlanması için bilimin kendisine hazır bir takım reçeteler sunduğuna inandıkça Eski Yunanlıların insanın evrenle olan ilişkisinde gördüğü akıl almazlık ve korkunçluk duygusuna karşı geliştirdiği büyük yiğitliği de yitirmiştir. Sokrates’in bu iyimser köktenciliği, -Euripides’in de esin kaynağıdır -, Yunanlıların tragedya ruhunu öldürmüştür ve denebilir ki bu köktencilik Kant’a kadar Avrupa’ya egemen olmuştur. Kant, bilimin göreceliğini ve asıl kendine ait olan sınırlılığını, bu alanın dışında ancak estetik ve ahlak yaratılarında dahice adımlarla ilerlenebilecek sonsuz bir çöl olduğunu ispatlayarak bu “ kuramsallık” kuruntusunu bir daha geri gelmemek üzere yok etmişti. Kant insanlığın yaratıcı güdülerini sarmalayan bu cendereleri kırıp atmıştı.

"Güç İstenci", "Üstinsan", "Bengidönüş" gibi özgün fikirlerle tanınan var oluşçu Alman filozofudur.
Nietzsche'nin felsefe öğretisi, kendi çağına tümden bir karşı çıkış olarak görülmektedir. Kendisinin bütün derdi, insanı akılcılığın kıskacından kurtarıp kendisi üzerinden düşünmesini sağlamaktır. Ona göre Tanrı ölmüştür ve insanlar Dünya'da yapayalnız kalmışlardır. Bu yüzden insanlar Tanrı'dan bekledikleri umut ve istekleri bir kenara bırakıp kendilerini Dünya'ya adamalılar. Böylelikle düşünce ile yaşam arasında bağ kurulması daha kolay olur.

Nietzsche, insanlara yeni değerler getirmeye çalışarak güçlü insanların egemenliğinde, çoğunluktan ibaret olan ve sürü olarak nitelendirdiği insanlıkta ilerlemenin mümkün olduğunu ileri sürmüştür. Sürü kendini feda ederek üst insanı belirleyecektir. Üst insan benim diyebilen, kendi gözleriyle gördüğü gerçekliği belirleyen insan olarak görülmektedir. Bütün varlığın temelinde daha güçlü olmaya yönelik irade vardır. Nietzsche'ye göre, insanoğlu sadece kendini korumak ve yaşamak istemez aksine asıl isteği daha da güçlü olmaktır.

Din, ahlak, çağdaş kültür, felsefe ve bilim gibi konularda eleştiriler yazmıştır. Nietzsche'nin etkileri felsefede, egzistensiyalizm ve postmodernizm üzerinde olmuştur. O, değerlerin göreceliğini savunmuş, "iyi" ve "kötü" kavramlarına saldırmıştır.

Kıta felsefesinde ve analitik felsefede alternatif yollar göstermiştir. Yaşamı olumlama, bengi dönüş, anti platonizm onun felsefesinin temel taşlarıdır.

Nietzsche, erken ölümü ve hastalığı nedeniyle, "ne ahlaksal idealini, ne de trajik şiirini gerçekleştirebilmiştir."
Son düzenleyen Safi; 24 Ağustos 2016 19:59