gece güvercin kanadında
geceyi bir güvercin kanadına sardım
seher vakti açıp kafesi, ufka bıraktım.
gece, bir daha dönmesin diye
güvercinin kursağına baldıran zehri akıttım.
uçtu güvercin tan vaktinin kızıllığında
kanadına ışıktan kırbaçlar vura vura.
her kırbaç bir şamar,
her sille derin bir âhuzar,
gecenin katran kokulu yüzüne.
güvercin yorgun, kanadı kırık uçmaktan
gece bitkin, kalbine saplanan ışık okundan
düşüyor gözleri kararmış güvercin
bir damla baldıran zehrinden.
âğular âğusu baldıran
kıyma cana
can, baldır o an.
güvercin geceye kusuyor,
gece irkiliyor, yarı ölü.
yerde iki beden, kucak kucağa…
son nefesi verirken
güvercin ve gece,
gündüz, çapaklarını yıkıyordu
kayalıklara çarpan sularda
dalgalarda med cezir:
gecenin hazin öyküsü,
gündüzün hayat muştusu.
ve gün, karşılarken sabahı
gece, gitti karanlık ölümüne.