Arama


asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
16 Ekim 2009       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
HELAK KAVRAMI


1. Helâk; Anlam ve Mâhiyeti

“Helâk”in sözlük anlamı, mahvolmak, yok olmak, yıkıma uğramaktır. Kur’an literatüründe “helâk” şekliyle masdar halinde geçmeyen bu kelime, çoğunlukla fiil halinde bulunur. Helâk, yok olmak, ölmek demektir. Râgıb’a göre helâk üç türlüdür:
Birincisi: Var olan bir şeyin yok olması, elden çıkmasıdır. “Heleke annî sultâniyeh ‘Gücüm (saltanatım) benden yok olup gitti” âyetinde bu tür helâkten söz edilmektedir.
İkincisi: Bir şeyin değişim ve bozulma yoluyla yok olmasıdır. “Heleke’t-taâm”: Yemek bozuldu, demektir. “Dönüp gittimi (veya iş başına geçtimi) yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli helâk (yok) etmeye (yühlike) çalışır; Allah da fesâdı/bozgunculuğu sevmez” âyetindeki ihlâk/helâk etmede de bir şeyi bozarak yok etmektir.
Üçüncüsü de ölmektir: “Senden fetvâ istiyorlar. De ki: ‘Allah size ana-babasız ve çocuksuz kişinin mîrâsı hakkında hükmünü şöyle açıklıyor: Ölen (heleke; helâk olan) kişinin çocuğu yok, bir kız kardeşi varsa, bıraktığı malın yarısı o (kızkardeşi)nindir.” “Daha önce Yûsuf da size açık beyyineler/kanıtlar getirmişti. Onun getirdiklerinden de kuşkulanıp duruyordunuz. Nihâyet o helâk olunca/vefat edip ölünce (heleke): 'Allah ondan sonra elçi göndermez' dediniz. İşte Allah, aşırı giden, şüpheci kimseleri böyle saptırır." "Dediler ki: ‘Ne varsa dünya hayatımızdır, başka bir şey yoktur. Ölürüz, yaşarız. Bizi zamandan başkası helâk etmiyor.’ Fakat onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zannediyorlar." âyetlerinde helâk, ölüm anlamındadır.
Azâba, korkuya, yoksulluğa da helâk denilir. Râğıb, aşağıdaki âyetleri bu tür helâke örnek vermektedir: “Onlar hem (insanları) ondan (Peygamber’e yaklaşmaktan) menederler, hem de kendileri ondan uzak dururlar. Böylece yalnız kendilerini mahvediyorlar (helâk ediyorlar), ama farkında değiller!” “Bunlardan önce nice nesilleri/kuşakları helâk ettik...” ve benzeri âyetler. “İçimizden bazı beyinsizlerin yaptıklarından ötürü bizi helâk mi edeceksin?” “Yahut: ‘(Ne yapalım) Daha önce babalarımız (Allah'a) şirk/ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesil old(uğumuz için öyle yapt)ık. (Gerçekleri) iptal edenlerin yaptıkları yüzünden bizi helâk mi ediyorsun?’ demeyesiniz diye (sizin Rabbiniz olduğum hakkında sizleri şâhid tutmuştuk).”
Helâk kökünün türevlerinden olan “tehlüke”: Helâke sebep olan, helâke götüren şeydir: “(Mallarınızı) Allah yolunda infak edip harcayın, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın, ihsân/iyilik edin, doğrusu Allah Muhsinleri, iyilik edenleri sever.” Bu âyette müslümanlara, Allah yolunda mallarını infak edip harcamaları, cimrilik edip kendi elleriyle kendilerini tehlikeye atmamaları, iyilik etmeleri, Allah'ın, iyilik edenleri sevdiği buyurulmaktadır.
Savaşla ilgili âyetlerin ardından gelen bu âyet, savaş masraflarını karşılamak için müslümanları Allah için mal-para vermeye teşvik etmektedir. Çünkü savaş, paraya dayanır. Mâlî destek olmadan savaşı sürdürmek mümkün değildir. Savaş masraflarının, müslümanlar tarafından karşılanması gerekir. Şâyet Müslümanlar cimrilik eder, savaş masraflarını karşılamazlarsa kendi elleriyle kendilerini tehlikeye atmış olurlar. Çünkü kendilerinden güçlü ordulara, yenilip perişan olurlar. Âyetin sonunda Allah'ın, iyilik edenleri sevdiği belirtilmek sûretiyle Allah yolunda mal-para harcamanın önemi vurgulanıyor.
Buhârî'nin Huzeyfe'den naklettiğine göre âyet sadaka/infak hakkında inmiştir. Müslümanların İstanbul'u kuşattığı sırada bir müslüman, düşman saflarına hücum edip düşmanın arasına dalmış, sonra çıkıp gelmiş, herkes ona: "Subhânellâh! Kendisini tehlikeye attı!" diye bağırmış, Ebû Eyyûb (el-Ensârî) onlara: "Siz, âyeti yanlış yorumluyorsunuz. Bu âyet biz Ensâr hakkında inmiştir. Allah, dinini güçlendirip, dinin yardımcıları çoğalınca biz kendi aramızda: ‘Keşke artık biz mallarımızın başına dönsek de onlara baksak!’ demiştik de Allah bu âyeti indirdi." demiştir.

2. Hangi Toplumlar Helâk Edildi?

Kur’an, sadece örnek vermek ve ibret için bazı toplumların helâk edilişinden bahseder. Yoksa tüm helâk edilen toplumların listesini vermez. İbret almasını bilenler için bu örnekler yeter. Kur’an’ın, helâk edildiğini haber verdiği toplumların başında şunlar gelir:
Nûh (a.s.) Kavmi: (71/Nûh, 1-28; 7/A’râf, 59-64)
Âd (Hûd a.s.) Kavmi: (7/A’râf, 59-64; 9/Tevbe, 70)
Semûd (Sâlih a.s.) Kavmi: (7/A’râf, 73-79; 9/Tevbe, 70)
Lût ve İbrâhim (a.s.) Kavmi: (7/A’râf, 80-84; 9/Tevbe, 70)
Medyen (Şuayb a.s.) Kavmi: (7/A’râf, 85-93; 9/Tevbe, 70)
Sebe’ Kavmi: (34/Sebe’, 15-21)
Tubbâ Kavmi: (50/Kaf, 14; 44/Duhân, 37)
Ress Kavmi: (50/Kaf, 12, 14; 25/Furkan, 38-39)
Firavun Kavmi: (7/A’râf, 103-136)
İsrâiloğulları: (7/A’râf, 161-166)

3. Helâk Çeşitleri

a- Suda Boğulmak: Nûh’un kavmi ve Firavun ve askerleri bu şekilde helâk edilmişlerdir. “Nûh’u yalanlamışlardı. Bunun üzerine Biz de onu ve onunla birlikte gemide olanları kurtarmış, âyetlerimizi yalanlayanları ise boğmuştuk. Zira onlar kör bir kavim idi.”
“Tıpkı Firavun hânedanı ile onlardan öncekilerin hali gibi. Onlar da Rablerinin âyetlerini yalanlamışlardı da, kendi günahlarıyla onları helâk etmiştik. Firavun hânedanını boğmuştuk. Hepsi de zâlim idiler.”

b- Rüzgâr ve Sarsıntı (Deprem): Âd kavmi, azgınlık ve peygamberleri Hz. Hûd’u yalanlamaları sebebiyle kavurucu bir rüzgârla helâk edildi. “Âd kavminin kıssasında da bir ibret vardır. Hani üzerlerine kurutucu, kavurucu bir rüzgâr göndermiştik de üzerine uğradığı her şeyi ancak toz haline getirip bırakmıştı.”
Semûd kavmi ise peygamberleri Sâlih (a.s.)’in uyarılarına kulak tıkadılar ve mûcize olarak gönderilen deveyi kestikleri için helâk edici bir sarsıntıya tutularak yok olup gittiler. “Semûd kavminden de alınacak ibretler vardır. Hani onlara ‘Bir süreye kadar dünya nimetlerinden faydalanın!’ demiştik. Buna rağmen büyüklük taslayıp Rablerinin emrinden çıkmışlardı da baka baka onları helâk edici bir sarsıntı yakalayıvermişti. Bu yüzden ne ayağa kalkacak bir güç bulabilmişler ve ne de yardım edilenlerden olmuşlardı.”

c- Taş Yağmuru: Lût (a.s.)’un sapık kavmi ise, bir çığlık ve taş yağmuru ile helâke uğradılar. “Biz, üzerlerine taş yağdıran bir rüzgâr gönderdik.” “Güneş doğarken helâk edici korkunç ses, onları yakalayıvermişti. Şehrin altını üstüne getirmiş ve üzerlerine sert taş yağdırmıştı. İşte bu yaptıklarımızda görebilenler için bir ibret vardır.” “Emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik, üzerine yığın yığın Rabbin katında işaretlenmiş sert taş yağdırdık. Bu taşlar, zâlimlerden hiçbir zaman uzak değildir.”

d- Maymunlaşma ve Domuzlaşma: Yahûdilerin azgınlık ve isyanlarına bir cezâ olarak da helâkin onların maymunlar ve domuzlar haline getirilmesi şeklinde tecellî ettiğini görüyoruz. “Kendilerine hatırlatılanı onlar unutunca, kötülükten men edenleri kurtarmış, zulmedenleri ise, işledikleri fısk yüzünden, şiddetli bir azap ile yakalamıştık. Men olundukları şeyden vazgeçmeyince, Biz de onlara ‘aşağılık maymunlar olun’ demiştik.” “Allah katında bundan daha feci bir cezâyı haber vereyim mi? Allah, kimlere lânet edip onlardan maymunlar, domuzlar ve tâğutun kulları/köleleri yapmışsa, işte bunlar, mevki bakımından en kötü ve doğru yoldan en çok sapmış kimselerdir.”
Hasan Telli

Ayrıca Bakınız >>> Kur'an'da Kavimlerin Helakı
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....