Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
19 Ekim 2009       Mesaj #20
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

savaşın etkileri nelerdir ?

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

Şeyy savaşın insanlar üzerindeki etkileriyle ilgili kısa ve özlü sözler yazabilir misinizzz? Benim ödevim için gerekli de kaç saaattir arıyorum bulamadım yardımınıza ihtiyacım varr...

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

savaşın tehtitleri ve açtığı sorunlar

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

savaşın insan üzerindeki etkileri

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

Savaşlar İnsanları Nasıl Etkiler? Acaba Bi Yazarmısınız?

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

arkadaşlar bana yardım edermisiniz? savaşın insan üzerindeki etkisi çarşamba gününe lütfennn


Savaşın İnsan Üzerindeki Etkileri
İnsanlık tarihinin kayda alınan 5600 yılında 14 600’den fazla savaş yaşanmıştır. Her yıla yaklaşık 2.6 savaş düşmektedir. Her otuz yılı bir kuşak olarak kabul edecek olursak bu sürede yaşamış 185 kuşaktan sadece 10’u savaşsız bir ömür sürebilmiştir. Neredeyse hayatı boyunca savaş görmeyen bir insan yaşamamış gibidir.
20. yüzyılda yaşanan iki büyük Dünya Savaşı’ndan sonra, insanlık sanki barış ve huzur içinde yaşamaktaymış gibi bir yanılsama sık sık dile getirilir. Oysa II. Dünya Savaş’ından bu yana 150’ye yakın savaş gerçekleşmiştir ve bu savaşlara bağlı olarak 60 milyondan fazla kişi hayatını kaybetmiştir. İkinci Dünya Savaş’ından bu yana savaşlarda ölen insan sayısı, II. Dünya Savaşı’nda ölen insan sayısının 3- 4 katıdır.
Savaş ve politik şiddet neden olduğu on milyonlarca can kaybı yanında bu rakamların birkaç katı kadar yaralı ve bundan daha da fazla psikolojik olarak hasarlanmış insan yaratır. Ayrıca milyonlarca kişi, şiddete maruz kalma endişesiyle yerinden yurdun olmakta, can güvenliğini sağlamak için çok travmatik göçler yaşamaktadırlar. Savaşa ve şiddete bağlı göçlerin yaygılığı açısından bir örnek verecek olursak, 1990 yılında sığınmacıların ve kendi yurtlarında yerlerinden edilenlerin sayısı 30 milyon iken bu sayı 1993 yılında 43 milyona çıkmıştır.

Savaşın insan sağlığı üzerindeki tehdidi yalnızca savaş sırasında görülmüyor. Amerika'da askeri atıklar yüzünden, askeri tesislere yakın yerleşim yerlerinde yaşayanlarda kanser vakası giderek artıyor.
Asker ve Savaş Karşıtı Komitesi'nin (COMD) web sitesinde yer alan bir rapora göre, bu yerleşim yerlerinde doğan çocukların % 100'ü savaş kirliliğine maruz kalarak dünyaya geliyor. Bu sanayi bölgesindeki yetişkinlerin %90'ı, çocuklarınsa %80'i buna bağlı sinir sistemi, solunum yolları hastalıklarına sahipler. Kısacası savaşın doğrudan etkisinin asla görülmediği Amerika'da savaş endüstrisinin doğurduğu sonuçlar, savaşın etkisini nesiller boyu taşıyan savaş mağduru toplumları nasıl etkileyebildiğini göstermeye yarıyor.

Savaşın yol açtığı Hastalıklar
Kanser
Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombasından sonra yakın tarihin en yakın savaşlarından Körfez Savaşı'nın olumsuz sonuçları, son beş yılda etkisini göstermeye başladı. Son bir kaç yıldır 12-13 yaşında meme kanserine yakalanan Iraklı çocukların sayısı giderek artıyor. Iraklı çocuklarda yaygın olarak görülen bir diğer kanser türü ise lösemi.
Uzmanlık alanı "radyasyon ile kanser arasındaki ilişki" olan Boston Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü Profesörlerinden Dr. Richard Clapp, 1995 yılında yayımladığı raporda savaştan sonra tiroid kanseri riskinin 2.5, testis kanserinin 2.2, beyin tümörünün 1.5, meme kanserinin görülme olasılığınınsa 1.3 kat arttığını belirtti.
Bağışıklık sistemi hastalıkları
Savaşın ve savaş artıklarının verdiği zarar yalnızca kanser türlerinin çoğalmasıyla sınırlı değil. Zira savaş sonrası doğan çocukların bağışıklık sistemi son derece zayıf olduğundan, buna bağlı hastalıklar da savaş mağduru çocuklarda bolca görülüyor. Hava, su ve yiyeceklerdeki atıklar anne karnından bebeğe geçip, anne ve babadaki pasif etkiyi aktif hale getirebiliyor. Yani anne ve babası sağlıklı olan bir çocuk, savaşa maruz kalan bir anne babadan dünyaya geldiği için savaşın ağır yükünü çekmek zorunda kalabiliyor.
Solunum yolu hastalıkları
Çeşitli kimyasal silahların ya da patlayıcıların yapımında kullanılan kimyasal maddeler, atıklar solunum sistemini etkiliyor. Bronşit va astım hastası çocukların oranı bir hayli fazla. Ayrıca doğrudan savaşa maruz kalan çocukların nefes borusu ve ciğerlerinde kimyasal maddelerin yol açtığı ciddi yaralar gözleniyor.
Dermatolojik problemler
Savaşın insan sağlığındaki olumsuz etkilerinden biri de cilt yüzeyinde baş gösteriyor. Savaş sırasında kullanılan kimyasal maddeler, cilt yüzeyinde ciddi yaralanmalara yol açıyor. Uzun süreli bir tedavi gerektiren yaralanmalar, savaş döneminde hijyenik bir ortamın olmaması sebebiyle diğer mikrobik hastalıklara davetiye çıkarıyor.
Sıcak savaş kadar savaş sendromu da halk sağlığını tehdit ediyor. Özellikle piskolojik yönden insanları olumsuz etkileyen savaş sendromu sebebiyle Baş ağrısı Tansiyon Bulantı Kalp çarpıntısı görülmeye başlıyor.

Savaşın yol açtığı Pikolojik Sorunlar

Savaş insanların ölmesi, yaralanması, sakatlanması, yakınlarını, evini kaybetmesi ve aynı zamanda korku, terör, dehşet, acı ve gözyaşı demektir. Tüm bunlar nedeniyle savaş, çok ciddi ve yaygın bir biçimde psikiyatrik sorunlara yol açar. Savaşa bağlı gelişebilen 15 ayrı psikiyatrik bozukluk söz konusudur. Bu bozukluklardan Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) halk arasında daha iyi bilinir. Bu yazıda, başta TSSB olmak üzere savaşa bağlı gelişebilecek psikolojik sorunlardan ve bunların kimi özelliklerinden bahsettikten sonra, daha önemli bulduğum iki konuya değineceğim. Savaşın uzun süreli ve geç etkilerini oluşturan ve üzerinde pek durulmayan bu iki sorun, insanlığın geleceği ve toplum sağlığı açısından, binlerce kişinin hayatını kaybetmesi, milyonlarca insanın tıbbi ve psikolojik olarak zarar görmeleri kadar önemlidir. Dolayısıyla savaşa bağlı psikiyatrik sorunları 3 başlıkta ele alınabilir:
1. Psikiyatrik bozukluklar
2. Şiddet davranışlarındaki artış
3. İnsani değerlerin kaybı ve dolayısıyla yetişmekte olan neslin kişilik gelişimi üzerindeki etkileri
Savaş yol açacağı doğrudan acılar yanında insanlığın geleceğine ilişkin olumsuz gelişmelerin de hazırlayıcısıdır. Yapılan çeşitli araştırmalar göstermiştir ki savaşa katılan toplumlarda, savaştan sonra şiddet ve insan öldürme davranışında ciddi bir artış meydana gelmektedir.
ABD’de Vietnam savaşı sırasında cinayet ve saldırı olaylarında iki kat artış olmuştur.1963’te cinayet ve katliamlar 4.5(100 000 kişi başına)’tan 9.3’e çıkmıştır.
ABD’de 1963’ten 1973’e 10 yıl içinde ise cinayet nedeniyle tutuklanma oranı erkeklerde %101, kadınlarda % 59 artmıştır.
1900-1970 yılları arasında 110 ulusta ve 44 büyük şehrin savaş ve suç kayıtları incelenmiştir. Savaş sırasında tutulan kayıtların güvenilir olamayacağı düşünüldüğünden savaşa katılan ulusların cinayet ve suç kayıtları savaştan 5 yıl öncesi ve 5 yıl sonrası olmak üzere 10 yıl kayıtlara alınmamıştır.
Bulgular savaşa giren uluslarda savaştan sonra en az %10 artış olurken savaşa girmeyen uluslarda en az % 10 azalma olduğunu göstermiştir.
Cinayet ve saldırı faillerinin büyük kısmının genç insanlar olması ve savaşan ulusların savaştan sonra genç nüfuslarını ciddi bir biçimde kaybetmiş olmalarına karşın cinayetlerdeki bu artış, gerçek oranının aslında daha fazla olduğunu düşündürmektedir.
Savaş sonrası cinayetlerde görülen artış, o ulusun savaşta yenilip yenilmemesi, ekonomik çöküntü içinde bulunup bulunmaması, savaşın büyüklüğü gibi faktörlerden bağımsız olarak meydana gelmektedir. Sadece savaşta kaybedilen insan sayısı ile savaş sonrasındaki cinayet artışı arasında paralellik saptanmıştır.
Uluslararası sorunlarını dayatma, şiddet ve güç kullanma yoluyla çözmeye alışkın bir devlet olan ABD giderek bir şiddet toplumuna dönüşmüştür. Badura’nın da söylediği gibi devlet, vatandaşları için örnek alınan bir modeldir. Devletin başka uluslarla problem çözme tarzı, giderek vatandaşları tarafından da benimsenmekte, bireyler de kendi aralarındaki sorunları benzer bir biçimde çözmeye çalışmaktadırlar. Suç oranları en yüksek toplumlardan biri olan ABD’de erkeklerin % 60.3’ünün, kadınların ise % 50.3’ünün yaşamları boyunca en az bir kez TSSB’nin A ölçütünü karşılayan bir travma geçirdikleri saptanmıştır. Bilindiği gibi TSSB A ölçütüne uyan travmalar işkence, tecavüz gibi kişinin fiziksel bütünlüğüne zarar verebilecek ağır travmalardır. Bu araştırmada erkeklerdeki TSSB’nin en yaygın nedenleri çarpışma, ağır yaralanma ya da ağır yaralanmaya veya ölüme tanıklık etme iken, kadınlardaki en yaygın neden tecavüz ve cinsel taciz olarak bulunmuştur.
Savaşın bireyler arasındaki şiddet davranışlarını artırması sadece öğrenme yoluyla olmaz. Savaş amaca ulaşmak için şiddet kullanımını meşrulaştırır ve insan öldürmenin önemsiz bir şey olduğu fikrini yaygınlaştırır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!