Arama


Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
30 Ekim 2009       Mesaj #2
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
orquidea adlı kullanıcıdan alıntı

çifte vergilendirmelerin tanımı nedir?
çifte vergilendirme anlaşmaları nelerdir?
çifte vergilendirme önleme yöntemleri nelerdir?
uluslararası vergi anlaşmaları nelerdir?


Çifte vergilendirme nedir ?

Aynı matrah üzerinden aynı dönem içinde ve aynı nitelikli mükerrer vergi alınmasıdır. Bu şekilde iki defa vergi almak vergi adaletini ve eşitliğini bozmakta ve modern vergileme ilkelerine de ters düşmektedir.

Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları ile gelirin, ikamet veya kaynak ülkelerden yalnızca birinde vergilendirilmesi veya vergilendirme hakkının her iki ülke arasında bölüşülmesi konularında düzenlemeler yapılmakta ve bu yolla gelirin her iki ülkede birden vergilendirmesi engellenmektedir.

Çifte vergilendirmeyi önleme yöntemleri nelerdir?

Vergi anlaşmalarında, çifte vergilendirmeyi önlemek üzere taraf devletlerin alacağı tedbir mahiyetindeki düzenlemelerde başlıca iki yöntem kullanılmaktadır. Bunlar istisna yöntemi (exemption method) ile keredi yöntemidir. (credit method) Kredi yönteminin vergi anlaşmalarında uygulanan şekil, diğer ülkelerde ödenen verginin mahsubunu öngördüğü için, pek çok çalışmada bu yöntem, “Mahsup Yöntemi” olarak anılmıştır.
1.İstisna Yöntemi:

a) Tek taraflı Önleme Yöntemi Olarak İstisna:

Bu yöntemde, ikamet edilen devlet mukimleri diğer devletlerde elde edilen belli bir gelir unsurunu, o gelirin elde edildiği devlet lehine vergilendirmekten vazgeçmektedir. Bir başka deyişle, dış ülkelerde yatırım yapan müteşebbislerin elde ettikleri gelir, ikamet edilen devlet tarafından istisnaya tabi tutulmaktadır.

Bu tür istisna, bütün gelir unsurları için değil , sadece yabancı işyerlerinin sınai ve ticari kazançlarına, dış ülkelerde bulunan gayrimenkul gelirlerine, yerli şirketlerin dış ülkelerden elde ettiği temettülere uygulanır.

Daha çok, vergi anlaşması bulunmayan hallerde devletlerin iç hukuki düzenlemelerinde kullanılan bu yöntemin geniş ve tam anlamıyla uygulanması, devletler arasında imzalanmış iki taraflı vergi anlaşmalarında görülmektedir. Her iki durumda da, bu yöntemin uygulanması yabancı kaynaklı yatırımcı için kaynak ülkede vergi eşitliği ve rekabet olanağı sağlamaktadır.

b) İki Tarafllı Önleme Yöntemi Olarak İstisna:

İstisna yöntemi iki taraflı vergi anlaşmalarında kullanıldığında, anlaşmaya taraf olan ülkelerden birisi bazı gelir unsurlarının vergilenmesine istisna gerektirmek suretiyle, o gelir unsuru açısından vergileme hakkından vazgeçmektedir.

Örneğimizde, İtalya’da güney kısımlarının ekonomik kalkınmsını teşvik etmek amacıyla ticari falliyette bulunan mükelleflere normal vergi oranı ( % 36 ) yerine % 0 oranında vergi oranı uygulandığını varsayalım.

Türkiyede yerleşik bir kurumun İtalya’da bir işyeri vasitasiyla bu bölgede ticari faaliyette bulunmasi durumunda, Anlaşmanin 5 inci maddasi çerçevesinde Italya’da bir işyeri oluşmakta ve bu şekilde elde edilen kazançlarin vergilendirilmesi de Anlaşmanin 7 inci maddesinin 1 inci fikrasi çerçevesinde yine Italya’da yapılacaktır. Bu durumda :
İtalya’da elde edilen gelir : 100

İtalya’da normalde ödenmesi gereken vergi : 36

İtalya’da teşvikler dolayisiyla ödenen vergi : 0

Italya’da elde edilen gelir toplam gelir içindeki payı : % 67

Türkiye’de elde edilen gelir : 50

Türkiye’de elde edilen gelirin toplam

gelir içindeki payı : % 33

Türkiye’de beyan elde edilen kazanç : 150

Türkiye’de toplam kazançlar üzerinden

Ödenecek vergi ( % 30 kurumlar vergisi ) : 45

Türkiye’deki kurumlar vergisinin İtalya’da

elde edilen kazanca isabet eden kısmı : 30.5
( 45 x % 67 )

Türkiye’de mahsup sonrası ödenecek vergi : 14.85
( 45- 30.15 )

Görüleceği üzere, İtalya’da teşvik tedbirleri nedeniyle Türkiye’de mukim bir firmaca % 0 oranında vergi ödendiği halde, bu anlaşmada ticari kazançları da kapsayan “ vergi tasarruf ettiren mahsup” sisteminin yer alması nedeniyle vergi ödenmiş gibi Türkiye’de mahsup işlemine tabi tutulmaktadir. Böylece, Italyan vergi idaresince güney bölgesindeki yatirimlari teşvik etmek amaciyla düşük oranda alinan vergi tutarindan Türk Hazinesi degil bu bölgede yatirim yapan Türk firmasi yararlanmiş olmaktadir.

Yukaridaki tabloda yer alan istisna yönteminin uygulanmasi ile ilgili bir örnegi de Hollanda Anlaşmasiyla ilgili verebiliriz.

Türkiye’de yerleşik bir kurumun Hollanda’da bir işyeri vasitasiyla ticari faaliyette bulundugunu varsayalim. Bu durumda :

Hollanda’da elde edilen ticari kazanç : 100

Hollanda’da ödenen vergi : 35

Türkiye’de elde edilen ticari kazanç : 100

Türkiye’de beyan edilecek toplam kazanç : 100

Türkiye’de ödenecek kurumlar vergisi ( % 30 ) : 30

Vergi sonrası kar : 70

Hollanda Anlaşmasında ticari kazançlar yönünden istisna yöntemi öngörüldüğünden, yurt dışı ticari kazançlar Türkiye’de beyan edilecek toplam kazançlar matarhına dahil edilmemektedir. Ancak, söz konusu gelirler gerçek kişilerce elde edilmiş olsaydı bu defa gelir vergisinin artan oranlı bir tarife olması nedeniyle vergi matrahına yurt dışı ticari kazançlarda yalnızca artan oranlı verginin uygulanması amacıyla dahil edilebilecektir.

Bu yöntem, bazı durumlarda tam uygulanmakta, kaynak devletinde vergilendirilebilen gelir unsurları ikametgah devletinde hiç hesaba katılmamaktadır. Bazı durumlarda da, sözkonusu gelir ikamet devletinde vergiden istisna edilmiş olmakla birlikte, o gelir mükellefin matrahının hesaplanmasında dikkate alınmakta ve böylece, istisna tutarını aşan gelir kısmı daha yüksek oranda (artan oranların uygulanması halinde) vergilendirilmiş olmaktadır.

İstisna yönteminin uygulanmasının başlıca iki yararı bulunmaktadır. Bunlarda ilki, vergi dairesi ve vergi yükümlüsüne getirdiği uygulama kolaylığıdır. Vergi yükümlüsü bu yöntemle ödenecek vergi nedeniyle sadece bir Devletle muhatap olmaktadır. Vergi idaresi ise, istisna tutarının tesbiti dışında herhangi bir araştırma yükü taşımamaktadır.

Bu yöntemin ikinci ve en önemli yararı ise, kaynak devlette sağlanan vergi teşviklerinin etkilerinin ortadan kaldırmaması ve yabancı kaynaklı yatırımcı için kaynak ülkede vergi eşitliği ve rekabet olanağı sağlamasıdır.

İstisna yöntemi yukarıda belirtilen yararların yanı sıra, bazı sakıncaları da bünyesinde taşımaktadır. Bunlardan ilki, yurt dışı kazançların matraha dahil edilmemesi halinde kendini göstermekte, ikametgah ülkesinde mali güce göre vergi alma prensibinden, yabancı ülkelerden gelir elde edenler lehine uzaklaşmış olmaktadır.

İkinci sakıncası, yatırımları daha düşük vergi oranlarının uygulandığı devlete doğru yönlendirmesidir. Bu durum, bir anlamda sermaye, kişi ve hizmetlerin serbest dolaşımına da sekte vurmaktadır.

2.Kredi Yöntemi:

Tek Taraflı Önleme Yolu Olarak Kredi Yöntemi:

Bu yöntem istisna yöntemine göre daha fazla rağbet görmektedir. Devletler bu yöntem sayesinde, varlıkların vergi oranı düşük ülkelere gidişini denetleyebilmekte ve vergilendirme yetkisini olabildiğince geneşletebilmektedirler.

Kredi yönteminde, yatırımcının ikamet ettiği ülke, bazı kanuni limitler içinde, sanki vergiyi kendisi almış gibi yabancı ülkede ödenen verginin mahsubuna imkan vermektedir. İstisna yönteminde, konu vergi matrahı iken, mahsup yönteminde verginin kendisidir.

Devletler, kendi vergi hukuk sisteminde kredi yöntemini başlıca iki şekilde uygulanmaktadır.

aa) Dış Ülkede Ödenen Verginin Matrahtan Tenzili:

Matrahtan tenzil usulü ile dış ülkelerde ödenen vergi, bildirilen matrahtan gider olarak düşülebilmektedir. Böylesine bir usulün çifte vergilendirmeyi önlemeye yetmeyeceği açıktır. Ancak kısmen giderir. Devletler karşılıklı anlaşma yoluna gitmedikleri takdirde, sermaye akışında yavaşlama görülecektir.

ab) Dış Ülkelerde Ödenen Verginin Mahsubu Usulü:

Yabancı ülkelerde ödenen verginin matrahtan indirilmesinin çifte vergiendirmeyi önlemeye yetmeyeceğinin anlaşılması üzere vergi sisteminde değişiklikler yapılarak, dış ülkelerde ödenen vergilerin ülke içinde hesaplanacak vergiden mahsubu usulü getirilmiştir.

Bu usulün temel özelliği yatırımcının kendi ülkesinin, yabancı vergiyi bazı kanuni limitler içinde, kendisine ödenmiş gibi düşünmesidir. Dış ülkede vergi oranının, içerdeki orandan daha düşük olması halinde, iç verginin dış vergiyi aşan kısmı yatırımcının kendi ülkesine ödenecektir. Dış vergi iç vergiden daha yüksekse, yatırımcı kendi ülkesine vergi ödemez. Fiili vergi yükü iç veya dış vergilerden en yüksek olanı tarafından tayin edilir.

Örnek: Türkiye’de yerleşik ve gelir vergisine tabi A teşebbüsünün A.B.D.’deki ticari faaliyetleri dolayısıyla 100.- birim, Türkiye’de ise ticari faaliyetleri dolayısıyla 50.- birim olmak üzere toplam 150.- birim kazanç elde ettiğinde, A.B.D.’de 100 birimlik kazanç üzerinden ödemiş oldugu 36 birimlik verginin Türkiye’de mahsubunun aşagidaki şekilde yapilmasi gerekmektedir.

A.B.D.’de elde edilen gelir tutarı : 100

A.B.D.’den elde edilen gelirin
toplam gelir içindeki payı : % 67

A.B.D.’de ödenen vergi ( % 36 ) : 36

Türkiye’de elde edilen gelir tutarı : 50

Türkiye’de elde edilen gelirin
toplam gelir içindeki payı : % 33

Türkiye’de beyan edilecek toplam gelir : 150

Türkiye’de ödenecek vergi : 30

(150 x % 20 varsayılan vergi oranı )

Türkiye’deki gelir vergisinin A.B.D.’de
elde edilen kazanca isabet eden kısmı : 20.1
(30 x %67 )

Türkiye’de mahsup sonrası ödenecek vergi : 9.9

(30 - 20.1 )

Yukarıdaki hesaplardan da görüleceği üzere, A.B.D’de elde edilen gelir dolayısıyla bu devlette ödenen vergi tutarı 36 birim olduğu halde bu verginin ancak 20.1 birim kadarı Türkiye’de toplam kazançlar üzerinden ödenecek vergilerden mahsup edilmekte; A.B.D’de ödenmiş olan 36 birimlik verginin tamami mahsup işlemine konu olmamaktadir.

a) Iki Tarafli Kaldirma Yöntemi Olarak Vergi Kredisi (Vergi Mahsubu):

Kredi yöntemi eger ikili vergi anlaşmalarinda kullanilirsa, anlaşmaya taraf olan ülkelerden her biri kendi vergisini uygulamakta; ancak ikamet ülkesi, kaynak ülkede ödenmiş olan vergiyi, kendi ülkesinde ödenecek vergiden indirmeyi kabul etmektedir.

Vergi anlaşmalarinda kullanilan bu yöntem, vergi yükümlüsünün kişisel durumlarini gözönünde tutarak, ödeme gücüne göre vergilendirme ilkesine uyum göstermektedir. Ayrica, yurtdişi faaliyeti bulunan girişimcilerle, yurt içi faaliyeti bulunan girişimciler arasinda vergileme eşitligi sagladigi için, yatirimcilarin vergi orani düşük olan ülkelere dogru kaymasi da önlenmiş olmaktadir.

Mahsup yöntemi (kredi yöntemi), vergi idaresi ile vergi yükümlüsü açisindan uygulanmasi zahmetli bir tercihtir. Zira, vergi yükümlüsü, yurtdişi faaliyetleri ile her iki devletin vergi idaresiyle muhatap olmakta; vergi idaresi de, yabanci ülkede uygulanan vergileri, vergi oranlarini ve ödenen vergileri araştirmak; buldugu bu rakamlara göre yeni matrah ve vergi hesaplamak zorunda kalmaktadir.
Bu yöntem, kaynak devlette girişimcilere taninan vergi teşviklerinin de etkisiz kalmasina neden olmaktadir. Düşük vergi orani uygulayan devletin almadigi vergi, diger devlet tarafindan tahsil edilebilmekte; bu nedenle vergi geliri kaynak devletinin hazinesinden, ikametgah devletin hazinesine aktarilmiş olmaktadir.

Yukarida bahsedilen yöntemleri kisaca özetlemek gerekirse; istisna yönteminde, mukim olunan Devlet, Kaynak Devlette (gelirin elde edildigi ) elde edilen geliri vergiden istisna etmektedir. Bir başka
ifadeyle, ikamet edilen ülke gelirin dogdugu ülke lehine vergilendirme hakkindan vazgeçmektedir.

Mahsup yönteminde ise, mukim olunan Devlet kaynak devlette ödenen vergiyi kendi vergisinden mahsup etmektedir. Bir başka ifadeyle her iki Devlette de elde edilen gelirler, kişinin mukim
oldugu Devlette toplanarak vergisi hesaplanmaktadir. Hesaplanan bu vergiden, kaynak Devlette elde edilen gelire isabet eden ve ödenmiş olan vergi mahsup edilmektedir. Ancak, bu şekilde uygulanacak mahsupta kaynak Devlette elde edilen gelire isabet eden vergi tutari aşilamamaktadir.

Türkiye’nin akdettiği Anlaşmalar incelendiğinde, gelişmiş ülkelerle yapılan anlaşmalarda yabancı sermayeyi ülkemize çekebilmek için daha çok istisna yöntemine; gelişmekte olan ülkelerle yapılan Anlaşmalarda ise bazen mahsup bazen de hem mahsup (temettü, faiz, royalty ve menkul kıymet değer artış kazançları için) hem de istisna yöntemine yer verildiği görülmektedir.

Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarında görüşme usulü ve anlaşmaların yürürlüğe girişi nasıldır?

Ülkemizin diğer ülkelerle imzaladığı anlaşmalar onaylanmaları için gerekli anayasal prosedürün tamamlanmasını müteakip yürürlüğe girmektedir.

Görüşmeler, tarafların anlaşma teklifleri ve anlaşma kapsamına almak istedikleri vergilere ilişkin açıklayıcı dökümanların karşılıklı olarak gönderilmesine müteakip taraflarca belirlenen bir tarihte yapılmaktadır.

Anlaşmalar, genellikle iki tur bazen de ikiden fazla turlar sonunda görüş birliği sağlanması halinde parafe edilmektedir. Anlaşmalar, parafe edildikten sonra yapılan revizyon çalışmaları sonucu tarafların yetkili makamlarınca imzalanmaktadır.

İmza işlemi biten anlaşmalar, gerekçesi ile birlikte onaylanması uygun bulunmak üzere TBMM’ne sunulmakta, TBMM’nin ilgili komisyonlarında (Dış İşleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu) görüşüldükten sonra, Genel Kurul tarafından anlaşmanın onaylanması için Bakanlar Kurulunca yetki veren bir kanun kabul edilmekte ve bilahare bu kanunun verildiği yetkiye dayanarak çıkartılan karar ile, Bakanlar Kurulunca anlaşma onaylanmaktadır.

Onaya ilişkin Bakanlar Kurulu kararı ekinde anlaşma olmak üzere Resmi Gazete’de yayımlanmaktadır. Yayımlanmaya müteakip, ülkemiz için anlaşmanın yürürlüğe girmesine ilişkin anayasal prosedür tamamlanmış olmaktadır.

Anlaşmaya taraf diğer ülkenin de anlaşmanın yürürlüğe girmesi için gerekli prosedürü tamamlanmasına müteakip, anlaşmanın “Yürürlüğe Giriş” maddesi gereğince taraflar birbirlerini bu durumdan haberdar etmekte ve son bildirimin yapıldığı tarihte anlaşma yürürlüğe girmektedir. Bütün bu işlemler tamamlandıktan sonra, anlaşma hükümlerinin ne zamandan itibaren uygulanacağı anlaşmanın “Yürürlüğe Giriş” maddesinde belirtilmektedir.

Anlaşmalar, yukaridaki esaslara göre yürürlüge girdiginde kanun kuvveti kazanmakta olup, bunlar hakkinda Anayasaya aykirilik iddiasi ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamamaktadir.

Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarindan kimler yararlanabilir?

Anlaşma hükümleri Türkiye’de veya Anlaşmaya taraf olan diger Ülkede yerleşik gerçek kişi ile kurumlara uygulanmaktadir. Bu bakimdan, anlaşma hükümlerinden yararlanmak isteyenlerin o ülkede yerleşik olduklarini kanitlamalari gerekmekte olup, bunun için yerleşik olduklari ülkenin yetkili makamlarina yazili olarak baş vurup “mukimlik belgesi” almaları gerekmektedir.

Anlaşmalarda Türkiye için yetkili makam “Maliye Bakanlığı veya onun yetkili temsilcisi” olarak belirtilmiş oldugundan, mukimlik belgesinin bu kurumdan; diger ülkede yerleşik olanlar yönünden de Anlaşmalarin Genel Tanimlar’a ilişkin 3 üncü maddenin 1 inci fikrasinda yetkili makam olarak belirtilmiş kurumlardan söz konusu belgenin alinmasi ve ilgili vergi dairesine ibraz edilmesi gerekmektedir.

Anlaşma kapsamina hangi vergiler girmektedir?

Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşma hükümleri gelir üzerinden alinan vergilere uygulanmaktadir. Bazi anlaşmalarda servet üzerinden
alinan vergiler de kapsama dahil edilmekle birlikte, halihazirda Türkiye’de gerçek anlamda bir servet vergisi uygulanmadığından ülkemiz yönünden uygulama imkanı bulunmamaktadır. Bununla birlikte gelecekte bu tür bir vergi ihdas olunduğunda servet vergisini de kapsayan anlaşmaların otomatik olarak uygulanabileceğini hatırda tutmamız gerekmektedir.

Anlaşmada ele alınan gelir unsurları nelerdir?

Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarında;
- Gayrimenkul varlıklardan elde edilen gelirler,
- Ticari kazançlar,
- Uluslararası taşımacılık kazançları,
- Temettü gelirleri,
- Faiz gelirleri,
- Gayrimaddi hak bedelleri ( royalty)
- Değer artış kazançları,
- Serbest meslek faaliyetlerinden elde edilen gelirler,
- Ücret gelirleri,
- Şirket yönetim kurulu üyelerinin elde ettikleri gelirler,
- Öğretmen ve öğrencilerin elde ettikleri gelirler,
- Emeki maaşları,
- Diğer Gelirler olarak düzenlenmektedir.
Kaynak: muhasebetr.com