Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
18:13, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Cumartesi, 20 Nisan 2024 - 18:13
Arama
MaviKaranlık Forum
Dil araştırmaları hangi amaçla yapılmaktadır?
-
Tek Mesaj #2
fadedliver
Ziyaretçi
31 Ekim 2009
Mesaj
#2
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir
adlı kullanıcıdan alıntı
dil araştırmaları, hangi amaçları gerçekleştirmek için yapılmaktadır?
DİL
ARAŞTIRMALARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Dr. Mustafa Altun
21 Şubat 2009
Dil
araştırmalarının, Batı'da Aydınlanma sonrası dönemdeki madde/nesne odaklı felsefi akımların da etkisiyle pozitivist bir zemine oturtulduğu söylenebilir. AgusteComte'un metafiziği araştırma alanının dışına itmesiyle, ruh bilimi, toplum bilimi ve
dil
bilimi felsefenin gölgesinden de sıyrılarak, seküler ve pozitivist bir görünüme kavuşur. Sigmund Frued, Emile Durkheim ve Ferdinand de Saussure, bu üç alanınpozitivist öncüleri olurlar. Bu üçlemenin arkasında, Descartes'ten Kant'a, Hegel'e, Nietzche'ye, Karl Marks'a kadar kilisenin, sermayenin, burjuvanın ve diğer elitlerin
kuyusunu kazan filizoflar, Darwin gibi biyologlar yer almaktadır. 20. yüzyıl fizikte, kimyada ve biyolojide yenilikler, devrimler ve ilklerle dolu bir yüzyıl olur. Einstein, Newtonvari fizik anlayışını farklı bir boyuta taşır. Mantık ve matematikte bilgisayar teknolojisinin de temelini hazırlayan çalışmalar gerçekleşir. İki Dünya savaşı sonrası1950'lerden itibaren bilim ve teknoloji aynı kulvarda birbirini tetikleyerek hızlı bir gelişim gösterir. Bilgisayar özellikle 1980'lerden sonra bireysel kullanıcılar arasındayaygınlaşır.
Bu kısa tarihçeden de anlaşılacağı üzere, Thomas Kuhn'un deyişiyle bilimde köklü paradigma değişimleri yaşanmasına rağmen aslında bugünün bilim anlayışı,çoğunlukla tohumları yüz yüz elli yıl önce atılan bir felsefi görüşün etkisinde atılımlarını sürdürmektedir. Tümüyle seküler ve pozitivist, metafiziğe tamamen kapalıbir görünüm arzediyor.
Dil
araştırma sonuçlarına baktığımızda bunun izlerini görmek mümkün:
Dilin kökeni, BBC ve National Geographic belgesellerinde, Scientific Americanyayınlarında Darwinist bir bakışla ele alınıyor. Dört ayaklı bir primat iken, ayağa kalkan homosapiens, beyinciğin üstündeki beynin hacim olarak büyümesiyle serbest kalan ellerini kullanırken bu süreçte dile sahip olmuştur. Jest ve mimik kuramı buradaön planda yer alıyor. Harvard Üniversitesi'nden Steven Pinker bu evrimci görüşün bugün önde gelenlerinden. Ona göre "
dil
, tıpkı göz gibi, önemli işlevleri yerine
getirmek için tasarlanan
dil
organın evrimsel uyumu sonucunda ortaya
çıktmıştır
."(1). Kimi araştırmacılar insanların ses çıkarmaları ile kuşların ötmeleri arasında genetik bir ilişki olduğunu ileri sürüyor ve FoxP2 adlı bir genin heminsanlarda, hem de kuşlarda sesletimi sağladığını düşünüyorlar (2).
Bilişsel bilim araştırmacılarının özellikle zihin, beyin, düşünce, davranış ve
dil
üzerindeki çalışmaları da seküler ve pozitivist bilim anlayışının izlerini taşıyor. Bu araştırmacıların, İnsan yapımı bilgisayarlar ile insan beyni arasında ilişkilendirmeleryapmaları kimi bilim insanları tarafınden eleştirilmesine rağmen, onlar gelecekte insansı robotlar, robotsu insanlar tasarlama yolunda emin adımlarla ilerlemeye devamediyor. İnsan gibi konuşan, anlayan, hatta duygusal tepkiler verebilen robot hayalleri kuruyorlar. Bu konuda Honda şirketinin ASIMO adlı robotu örnek gösterilebilir(3).
Tabii insanlar arası iletişimde de bilimsel ve teknolojik yenilikler kendini gösteriyor.
Bilgisayar ortamında bir dilden başka bir dile çeviri yapan, uzun bir metnin özetini
çıkaran programlar, yazım denetimi programları, ses tanıma (4), çözümleme ve üretme, yazılı metni sese, sesi yazıya çevirme, sözcük eklerini tanımlama, bütünce(corpus) programları bu uygulamalardan bazıları.
Dilin kuralları yönelik incelemeler de, filolojik (betik bilimi) yöntemlerin ötesinde birseyir izlemekte.
Dil
kullanımları çoğu kez matematik ve mantık önermeleriyle ifade ediliyor. Bu noktada Chomsky'nin "
Bir
dil
, her biri sonlu uzunlukta ve sonlu bir
üyeler kümesinde oluşturulan (sonlu ya da sonsuz) cümleler kümesidir.
"
dil
tanımının öncül bir yeri olduğu söylenebilir(5). Ancak bu kullanım örneklerinin İngiliz dilindeyoğunlaşması ayrı bir eleştiri konusu. Anlam bilimi de bu mantıkçı yaklaşımdan nasibini alıyor. Katz ve Fodor'un anlam yaklaşımı bunu yansıtıyor. Mantıkçı yaklaşımda Russell'ın, Wittgenstein'ın, Frege'in, Carnap'ın izlerini görmek mümkün.
Ses bilgisi incelemeleri, fizik ve tıptaki gelişmelerle birlikte düşünülebilir. Sesinniteliği, beynin ses organlarıyla olan ilişkileri bu gelişmeler ışığında
dil
biliminde önemli ilerlemelere yol açmıştır.
Dil
bozukluklarının tedavisi, kimi zaman psikolojikterapi süreçleriyle, kimi zaman da cerrahi müdahelelerle sağlanabilmektedir.
Bilim görünür olanı (fenomenleri) inceleyerek görünmeyen (metafizik) alan üzerinebilgi edinmemize bir basamak olur mu? Bu belki de ayrıca tartışılması gereken bir nokta. Ancak bugünden bakıldığında görünen o ki,
dil
bilimi; fizik, biyoloji ve kimyagibi pozitif bilimler ile mühendislik ve tıp gibi uygulamalı bilimler arasında gidip gelen, her birinden katkı alan, her birine katkıda bulunan bir bilim dalı halinegelmiştir.
Peki, Türkiye'de durum nasıl? Elbette övünülecek gelişmeler var, bilgisayar uygumalarında yazım denetiminden, ses tanımaya, üretmeye ve çözümlemeye kadarTürkçe desteği olan programlar mevcut.
Dil
bilimi alanında yurt dışında araştırmalar yapıp Türkiye'de eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetleri yürüten bilim insanlarımızvar. Yine de
dil
bilimi araştırmalarının Dünya'daki seyrine göre, bizdeki çalışmaların hızı düşük kalıyor. Çoğu kez filolojik (betik bilimi) çalışmaların gölgesinde bir seyirizliyor. Bu, aslında herkesin malumu. Türk
Dil
Bilimi derneği adlı önerimin de arkasında yatan sebep bu. Bu ülkede helva yapacak denli, yağ da, şeker de, un davar... İnsan kaynaklarımız yeterli ama nedense bir araya geldiğimizde ortaya bir ürün çıkarmada zorluklar yaşıyoruz. Bireysel çabaların ötesine geçmiyor, atılımlarımız.
Dil
bilimi
araştırmaları
, filolojik çalışmalardan farklı olarak çoğunlukla bir takım oyununa ihtiyaç duyuyor. Toplum olarak takım oyununa pek de uygun bir kültürel altyapımız yok. Zaman yönetimimiz zayıf. Ve tabii sizlerin de bildiği pekçok sebep
helva yapma yollarımızı tıkayıp duruyor.
Öğrenci profili açısında da durum pek farklı değil. Çoktan seçmeli sınavlardan geçerek her sorunun yalnızca tek bir doğru cevabı olduğu vehmiyle, farklı durumlarınfarklı sonuçları, hatta aynı durumun birden fazla sonucu ya da cevabı olabileceğini anlamakta güçlük çekiyorlar. Evrimci bilim anlayışından dem vurduğumuzda, bizmaymundan gelmedik, kutsal kitabımız öyle yazıyor, din bunu emrediyor tepkileriyle karşılaşıyoruz. Sonra takısız tamlama mı, sıfat tamlaması mı, isim mi ad mı, zamir miadıl mı gibi takıntılarımız var. Erginci misiniz, Tekinci misiniz, Gencancı mısıniz,
Banguoğlucu musunuz...hem hepsiyim, hem hiçbiriyim diyebilme cesaretini gösterdiğinizde, öğrenci ille de şucu olun, kafamız karışıyor, diye tutturuyor. Tabiisuç öğrencide değil, onların öğretmenlerinde diyecek olsam, o öğretmenleri de bizler yetiştiriyoruz...yumurta tavuk paradoksuna düşüyoruz. Öyleyse bu doğruları kim,nerede, ne zaman ve nasıl verecek; bilimsel düşünmenin temelini atacak; sorgulayan, analitik düşünebilen, yorum yapan öğrenciler yetiştirecek?
Dil
araştırmalarınıngeleceği bu sorunun cevabında yatıyor olmalı.
Sözün özü acizane benim bütün paylaşımlarım; bu açmazları açma yolunda çorbadatuzu olmak, yarınlara daha umutla bakmak adına..
kaynak
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Cevapla
Kapat
Saat: 18:13
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...