Arama

Köşe Yazısı ve Makaleler - Tek Mesaj #148

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #148
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bütün bu hatların inşasının bir anlam kazanması ve Türkiye’yi uluslararası enerji arzı güvenliği alanında sahip olduğu potansiyele kavuşturması ancak Samsun Ceyhan hattının gerçekleşmesi ile mümkün olacak.

Bu proje yukarıda ayrıntıları ile değerlendirmeye çalıştığımız Avrasya stratejik vizyonunun geleceğe uzantısını oluşturmakta. Bakü-Tiflis-Ceyhan projesinin siyasi arka planı ve sonuçları, 1990’lı yılların Avrasya bölgesinin hızlı ve kapsamlı dönüşüm sürecinin etkilerini taşımakta. Bu tecrübe, Türkiye’nin enerji alanında iki temel hedefe odaklanmasını beraberinde getirdi.
Boğazların güvenliği
Bunlardan biri, hiç kuşkusuz boğazların güvenliğinin sağlanması. Yılda yaklaşık 150 milyon tona ulaşan petrol trafiği ile günümüzde dünyanın yüksek kapasiteli petrol boru hatlarıyla yarışır hale gelen Türk boğazları üzerine aşırı yüklenilmesi, çevre için büyük bir risk, petrol sahipleri için de önemli bir maliyet yaratmakta. Bugün, özellikle 67 milyon tona çıkacak yıllık taşıma kapasitesiyle CPC (Caspian Pipeline Consortium) hattı, tersine işletilmek üzere devreye girecek Brody-Odessa hattı ve gelecekte inşa edilmesi planlanan diğer boru hatları ile Karadeniz’e akıtılacak Orta Asya ve Hazar petrollerinin Türk boğazlarından geçirilerek dünya piyasalarına ulaştırılmasından kaynaklanacak potansiyel tehlike ve riskler, Türkiye’yi Kuzey-Güney koridorunda yeni güzergahları düşünmeye sevk ediyor. Türkiye bir taraftan Kuzey-Güney koridorunda yeni güzergah üzerinde çalışırken, bölgede faaliyette bulunan petrol şirketleri de, artan tanker trafiği nedeniyle, Türk Boğazları’nda tankerlerin bekletilmesinden doğan ve doğacak ticari riskleri azaltmak üzere Türkiye üzerinden geçecek “by-pass” hatları ile birlikte Türkiye’yi dışlayan Bulgaristan-Yunanistan güzergah seçeneği olarak şekillenen Burgaz-Dedeağaç ve Burgaz-Vlore başta olmak üzere, değişik alternatif hatları projelendirme gayreti içine girdiler. Bu girişimler, halen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’mızın yoğun mesaisi ve Dışişleri Bakanlığı’mızın enerji diplomasisindeki birikimleri sayesinde dengelenmekte. Diplomasimiz, Samsun-Ceyhan petrol boru hattına tüm platformlarda sahip çıkarak bu projeyi savunuyor. Türkiye’nin bu çabaları, diğer alternatif güzergahlara nazaran Türkiye’nin ön almasına imkan sağlayarak uluslararası alanda bu yeni güzergaha ilgiyi arttırdı. Aynı zamanda, enerji arz güvenliğinin en çok tartışıldığı bir dönemde Bakü-Tiflis-Ceyhan hattı dolayısıyla Türkiye’nin enerji tedariki güvenliğinde ne kadar önemli bir aktör olabileceğini kalın harflerle göstermekte.
Ceyhan yeni bir Rotterdam oluyor
İkinci temel hedef ise Ceyhan’ın, yukarıda değindiğimiz gibi dünyanın en büyük enerji terminallerinden biri haline gelmesi. Irak-Türkiye petrol boru hattının tekrar azami taşıma kapasitesine ulaşması ve Bakü-Tiflis-Ceyhan hattının işletmeye alınması nasıl önemliyse, benzer şekilde, Samsun-Ceyhan by-pass boru hattının gerçekleşmesi de, Türk Boğazları ve İstanbul’un güvenliği için olduğu gibi, aynı zamanda Türkiye’nin dünyadaki en önemli enerji koridorlarından biri olması ve Ceyhan’ın en büyük enerji terminallerinden biri haline gelmesi bakımından hayati önem taşımakta. Samsun-Ceyhan boru hattı, Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Kerkük-Yumurtalık hatlarına ilave olarak gerçekleştiğinde, Ceyhan terminali yılda 190 milyon ton gibi bir kapasiteye ulaşacak, diğer bir ifadeyle Avrupa’nın en önemli limanı olarak kabul edilen Rotterdam terminal kapasitesinin (133 milyon ton/yıl) yaklaşık % 50 fazlasına ulaşan bir kapasite ile, dünya pazarlarına yönelik arzın güvenli bir merkezi olacak. Ceyhan terminaline ulaşan toplam miktarın bu düzeye gelmesi ile oluşacak işlem hacmi, Ceyhan’da Rotterdam’a benzer bir petrol işlem piyasasının yaratılmasına da öncülük edecek. Yine, Londra’da kurulu Brent petrolünün fiyatlandırıldığı IPE’ye benzer şekilde Ceyhan’da da özellikle Orta Asya ve/veya Hazar petrollerinin fiyatlandırılması (örneğin “Caspian Dated/Blend” veya “Asian Dated/Blend” markaları yaratılması imkanı) için bir petrol borsası da oluşabilecek.
Ortadoğu ve Uzakdoğu boyutu Samsun-Ceyhan petrol boru hattı projesinin hayata geçirilmesi halinde, Ceyhan terminali, sırf Akdeniz bölgesi ve Avrupa’nın hemen tamamına hizmet veren bir terminal değil, fakat aynı zamanda, halen müzakereleri süren İsrail Aşkelon-Eilat hattı bağlantısı ile Uzakdoğu gibi dünyanın en çok petrol tüketen bölgelerine enerji tedarik eden uluslararası bir petrol merkezi haline dönüştürülmüş olacak. Çin ve Hindistan’ın artan tüketim kapasiteleri ile petrol fiyatları dengelerini nasıl değiştirdiklerine her gün tanık olmaktayız. Arz güvenliği, bu iki ülke ile beraber Japonya’yı da yakından ilgilendirmekte. Bu kapsam, Türk enerji diplomasisinin çok boyutlu, derinlikli kapasitesini ve Türkiye’nin ulaşabileceği potansiyeli açıkça ortaya koyuyor. 21 Nisan’dan sonra 5 Temmuz itibarıyla varil başına 75,19 dolara ulaşarak tarihi bir rekor kıran petrol fiyatları da 1980’li yılların sonunda temelleri atılan Avrasya enerji stratejimizin isabetini vurgulayan bir başka önemli gelişme olarak ortaya çıkmakta. Yukarıdaki tablo, Ceyhan terminalinin gelecekte nasıl, Rus, Azeri, Kazak petrollerinin ve Türkmenistan dahil, tüm bu ülkelerin doğalgazlarının dünya pazarlarına arz edileceği gerçek bir enerji süpermarketi haline geleceğini ve Türkiye’nin de, Avrupa ve dünya enerji arzı güvenliğinde nasıl kritik bir önem kazanacağını ve enerji diplomasisinde nasıl bir rol oynama imkanına sahip olacağını bütün açıklığı ile ortaya koyuyor. Ülkemiz uluslararası enerji arzı güvenliği alanında merkezi bir konuma doğru yavaş fakat sağlam adımlarla ilerlemekte. Bu konuma ulaşması hiç şüphesiz bugünkü ve gelecekteki hükümetlerin, 15 yıl önce temelleri atılan Avrasya stratejimizin hedeflerinden saptırılmasına izin vermemelerine bağlı. Ayrıca, Doğu-Batı ve Kuzey-Güney enerji koridorlarında, bölge içi ve bölge dışı güçlerin, özellikle Rusya ve Amerika’nın çelişik çıkarlarını bağdaştırabilme kapasitesini göstermeleri gerekiyor. Ve muhakkak ki, daha birçok hükümetler arası anlaşmalarla, çeşitli ekonomik, ticari ve çevresel düzenlemelere imza atmaları ve Hazar Denizi’ndeki sınır anlaşmazlıkların çözümüne katkıda bulunmaları lazım gelecek. Bu muhakkak ki ulaşılması kolay olmayan büyük bir hedef. Ama büyük devletlerin küçük hedefi olamıyor. Türkiye bu hedefi gerçekleştirme kapasitesine ziyadesiyle sahip. Unutmayalım, 21’inci yüzyılın soğuk savaşı enerji alanında cereyan edecek. Başladı bile. Türkiye bu yeni soğuk savaşın da odağında yer alıyor.