Arama


asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
28 Kasım 2009       Mesaj #15
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Kabir: Cennete Açılan Kapı
Kabir ahiret yolundaki ilk duraktır. İnsanı çok sevdiği gençliğinden hayatından dünyasından ve tüm sevdiklerinden ayıran ölüm insana çok acı geliyor. Ölümü hatırlamak bile insanın nefsine gayet ağır geliyor.
Nefis ne kendisinin ne de sevdiklerinin ölümünü düşünmek bile istemiyor. Ama şurası bir hakikat ki; ölüm öldürülmüyor kabir kapısı kapanmıyor. Herkes -ister istemez- o kapıdan girecek. Acaba ölüm o kadar çirkin bir şey mi ki bir çok insan ondan ürküyor. Ölüm nedir ne değildir?

Evet her insan ister istemez kabre girecek. İşte o kabre girmenin üç yolu vardır.

Birincisi: Allah’a ve ahiret gününe iman edip inandığı gibi yaşayan mü’minler için o kabir bu dünyadan daha güzel bir alemeaçılan kapıdır. Cennete giden yolda ilk durak kabirdir ki; her mü’min o yoldan geçerek cennetine ulaşır. Ölüm fani dünya hayatını alır yerine ebedi cennet hayatını bırakır. Dünyadaki geçici lezzetleri götürür baki nimetleri ve lezzetleri kazandırır. Öyle ki dünyanın bin sene saadetli hayatı bir günlük cennet saadetine karşılık gelmiyor. Hem cennetin bin senelik saadeti bir saat Cenabı Allah’ın Cemalini görmenin verdiği saadete denk gelmiyor. İşte ölüm insanı böyle tarifi mümkün olmayan saadetlere götüren bir vesiledir. İnsanı cennete götürecek bir ölüm elbette güzeldir. Kabir ise ebedi bir cennetin altın kapısıdır. Elbette güzeldir elbette sevilir.
Cennet ise dostlarla buluşma ve sevdiklere kavuşmanın yeridir. Beraberliklerin ebedileştiği yerdir. Evladın annesiyle ümmetin peygamberiyle buluşacağı kulların Rabbini görebileceği yer cennettir. İnsanı Rabbine kavuşturacak olan ölüm ne güzeldir. Müminler Azrail aleyhisselamın elinden cennetin davetiyesini alıp ölüm meleğini gülerek karşılarlar.

Şu halde müminlerin dünya hayatı da saadetlidir. Çünkü bir gün mutlaka kabir kapısından cennete gireceğini düşündüğünden dünyayı bekleme salonu olarak görür. Sanki her an; -haydi gel ve cennete gir! denilmesini bekliyor. Elbette böyle bir bekleyiş madalyasını almayı bekleyen insanın bekleyişinden bin derece daha sevinçlidir. Madem Allah’a ve ahiret gününe iman edip inandığı gibi yaşıyor farz ibadetlerini yapıp haramlardan -elinden geldiği kadar- kaçınmaya çalışıyor. Elbette böyle bir mü’min Cenabı Allah’ın rahmetinin bir eseri olarak cenneti ümid edebilir. İşte bu ümid sayesinde cennet saadetinin bir küçük misalini kalbinde yaşar. İmanı sayesinde her iki dünyada da huzuru bulur hayatından lezzet alır. Ne mutlu inanıp inandığı gibi yaşayan o bahtiyar insanlara!

İkincisi: Kabir Allah’a ve ahiret gününe inandığı halde inandığı gibi yaşamayan insanlar için bir zindan kapısıdır. İnandığı halde farz ibadetlerini yerine getirmeyen Allah’ın açıkça haram kıldığı şeylerle uğraşan fasık bir insan için ölüm acıdır. Çünkü ahiretin varlığına inanıyor ama diğer taraftan yaptıklarının da hep haram olduğunu bilen bir insan o yaptıklarının hesabının sorulacağını bilir. Günahlarla dolu bir hayatın sonu cehennem azabı olduğunu bildiğinden kabri cehennemin kapısı olarak görür. (Bu günahkar olarak ölenler içindir yoksa tevbe kapısı açıktır. Pişman olup tevbe eden ahiretini kurtarabilir.)

Eğer kişi ölümün güzel yönlerini bilmiyorsa zaten cehennem korkusu da olduğundan ve cennet ümidinin zayıf olduğundan ölüm o insana çok acı gelir. Çünkü o ölünce bütün sevdiklerinden ayrılacağını gençliğinden hayatından ve dünya lezzetlerinden mahrum olacağını düşünmekle cidden rahatsız olur. Kabir ona göre cehenemin kapısıdır bütün dostlardan ve sevdiklerden ayrılma noktasıdır. İşte inandığı gibi yaşamayan günahkar insanlar için ölüm çok acıdır kabir çok çirkindir. Yazıklar olsun ki inandığı halde tamamen imandan uzak yaşadığından cennet hayatını katbettiği gibi dünya saadetini de kaybetti. (Eğer son nefesinde imanını kaybetmemiş ise günahlarından dolayı cehennem azabı çektikten sonra yine cennete girer.)
Üçüncüsü: Allah’a ve ahiret gününe inanmayan imansız kişiler için kabir ebedi bir idam kapısıdır. Ölüm bir dar ağacıdır ecel bir cellattır her an başını kesmek için fırsatını bekliyor. Şu halde imansız birisi için ölüm çürümek yok olmak bütün dostlarından ve sevdiklerinden bir daha kavuşmamak üzere ayrılmaktır. Ölüm imanı olamyan kişinin nazarında hayal edilemeyecek kadar korkunç ve dehşet vericidir. İmanı olmadığından ahirette ebedi olarak cehennemde kalacağı gibi dünyada da cehenem azabının bir küçük misalini kalbinde hisseder kalbi yanar. Artık dünyada onun huzuru ve saadeti bulması mümkün değildir.

Ahirete inanmayan bir insan ölümü “çürümek” ve“yok olmak” olarak gördüğünden kabir onun için ağzını açıp üzerine hızla saldıran bir ejderhadır. Ecel denilen cellat onu her an kovalamakta ve nerede yakalarsa derhal başını uçuracaktır. Yukarıya atılan bir taş yere düşmeye mahkum olduğu gibi o da kendini ejderhanın ağzına girmeye mahkum olarak görür. Çünkü şu dünyada milyarlarca insan ve canlı yaşadı ve sonunda ölümden kaçamadı. Elbette kendisi de kaçamayacağını bilir.

Mesela yüz tane idamlık insan idam sehpalarının kurulmuş olduğu büyük bir meydanda bekletiliyor. Rastgele isimlerini çağırıp göz önünde idam ediyorlar. Şu halde her bir mahkum her an kendi isminin çağrılacağının endişesinden kendini bir an olsun kurtaramaz. Görüyor ki biraz sonra kendisinin de ismi okunacak o sehpada idam edilecektir. İşte böyle bir vaziyette idamını bekleyen bir insana bütün dünyayı saltanatıyla beraber verseniz onun ızdırabını dindiremezsiniz. Bunu gibi her bir insan da ölmek üzere doğuyor yani idam fermanını daha doğarken alıyor. Bakıyor ki her gün binlerce canlı ölüyor ve sanki “sen de öleceksin” diyor. Yine hergün yüzlerce insan ölüyor bir gün komşusu bir başka gün akrabası derken annesi babası ölüyor. Başka bir gün en umulmadık bir şekilde çok genç bir insanın öldüğünü görüyor. Ve bütün bu hadiseler “bir gün sıra sana da gelecek” diyor. Anlıyor ki her an ecel onu idam etmek üzere bekliyor. Böyle idamını bekleyen bir ecel mahkumunun dünyada huzuru bulması mümkün değildir. Binlerce yazıklar olsun o bedbaht adama ki Allah’ı ve ahiret hayatını inkar ettiği için ahirette ebedi bir cehennem azabı çekeceği gibi dünya hayatını da zindana çeviriyor.

Evet iman mü’minin kalbinde bir cennet çekirdeği misali dünyada huzur ve saadetinin kaynağı olduğu gibi küfür de cehennemin çekirdeği gibi kafirin kalbini yakar. Kalpteki huzurun kaynağı iman olduğu gibi stres ve ızdırabın da kaynağı küfürdür çaresi imandır. Fakat derin gaflet perdesi imanın lezzetini ve küfrün ızdırabını olduğundan daha az hissettirir. İmanı olmayan i küfrün verdiği ızdıraptan dolayı başını deve kuşları gibi sarhoşluk kumuna sokar gene de kurtaramaz.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....