Arama


nobody34 - avatarı
nobody34
Ziyaretçi
16 Temmuz 2006       Mesaj #1185
nobody34 - avatarı
Ziyaretçi
TİSUNAMİ

Annemin kardeşimi daha çok sevdiğini düşünürdüm.
çocukluk işte ama öyle düşünürdüm.
İtiraf edeyim...
Küçük küskünlükler sırasında sevgilimin benden önceki
sevgililerini benden daha çok sevdiğini düşündüğüm de
oldu.
Nedense insan hep en son ve en çok sevilen olmak istiyor.
Sahip olduğu sevgiden daha çoğunu istiyor hep.
Yersiz bir istek ama..
Oluyor işte...
Sevdikleri hep bir tercihte bulunsun istiyor.
Tercih edilen olmak için yapıyor bunu...

Güneydoğu Asya'daki büyük deprem sonrasında sulara kapılan bir anne, kucağındaki iki çocuğundan birini
gücü kesilince bırakmak zorunda kalıyor.
5 yaşındaki oğlu sulara kapılıyor.
Anne ve kucağındaki yirmi aylık oğlu direniyor.
Mucize eseri, sulara kapılan oğlu da, kocası da sular çekildikten sonra ortaya çıkıyor.
Gazetede bu haberi okuduğumda en çok bir cümleye takıldı aklım; "Yaşadıkları bu olayı ne anne ne de 5 yaşındaki Lachie artık unutabilecek..."


"Annem beni bırakmıştı..."
Acaba yıllar sonra nasıl bir kişiliği olacak 5 yaşındaki çocuğun.
Gerçekten nasıl gelişecek ruhu?
"Ağladım, ağladım kimse beni duymayınca sustum ve tahtalara tutundum" demiş...
Annesinin tercihi beyninde nasıl bir kıvrıma sıkışacak acaba?
Hadi biraz daha ileri gidersek; "sevmeye engel bir yara" olacak mı acaba bu yaşadığı?
"...Annem beni bırakmıştı"
Çocuklarını kurtarmaya çalışan anne, gücü kesilen kollarından bıraktığı oğlunun ertesi gün bulunmasından
sonra ağlamış. Tanrı'ya şükretmiş. "Kendimi hiçbir zaman affedemezdim" demiş. Evlerine dönmüşler. Ama
belli ki kurtulmuş hayatlarında artık hep bu olay var...
Bir kere kolları çözülmüş annenin. Ne anne affedebilir kendini, ne de Lachie annesini...

Bazen yakınım dediğiniz insanların ihaneti de sizi sulara bırakması gibi değil midir?

Mesela arkadaşımdır dediğiniz birinin sizi kırmızı soğanlı lakerda ile pilaki arasındaki tabağa sarhoş
mezesi yapması?
Arkanızdan konuşması...
Öyle ya, bu yiyeceklerin ve içkinin yanına bir de konu lazım...
Uzatılacak, iştahlandıracak, rahatlatacak...
"...Annem beni bırakmıştı" kadar sızlatır bence bu gerçek insanın kalbini...
Sevgi tercih kabul etmiyor
Ama hayat hep bir tercihe sürüklüyor insanı.
"Akıp giden günlerimiz" bazen tsunami dalgaları kadar vahşice alıp götürüyor bir şeyleri...
İnsan, kollarının direnme gücü tükendiğinde vazgeçiyor bir şeylerden...
Bir tercihte bulunuyor...
Ya annesini seçiyor ya da karısını.
Ya karısını seçiyor ya da sevdiğini.
Ya sevdiğini seçiyor ya çevresini...
vahşi sular alıp götürüyor bir şeyleri.
Kuşandığımız, takındığımız, bir yerlere tıkıştırdığımız ne varsa çekip alıyor. Bir can, bir de
ten kalıyor çıplak...
İşte o zaman ağlayıp ağlayıp susuyoruz. Bulduğumuz bir
tahta parçasına tutunuyoruz...
Uzanan elleri ya da sulara bırakanları unutmuyoruz hiç...
O "tercihler" bir yerlere çörekleniyor...
Ve bir gün bir başka kişisel tercihin sebebi oluyor...