Arama


Tigin - avatarı
Tigin
Ziyaretçi
30 Eylül 2005       Mesaj #5
Tigin - avatarı
Ziyaretçi
OSMANLI-İSPANYA MÜNASEBETLERİ VE İSPANYOL ARŞİVLERİ HAKKINDA,
Prof.Dr. Halil İNALCIK

Kongre kapandıktan sonra kaldığım bir haftayı İspanyol arşivlerinde Türkiye tarihini ilgilendiren Türkçe, Arapça vesikaları araştırmakla geçirdim. Türk-İspanyol münasebetleri çok eski bir tarihe maliktir. Türk ve İspanyol tarihleri arasında görülen o kadar bariz parallellizm sadece bir tesadüf değildir. Bu, müsbet tarihi bağlardan, mümasil şartlardan ve amillerden doğmaktadır. Akdeniz'in biri bir köşesinde öteki öbür köşesinde her iki millet, biri İslamiyet'in diğeri Hıritiyanlığın müdafii olarak ortaya çıkmışlar, 16. asırda her ikisi de cihanşümul birer imparatorluğun sahibi olmuşlar, Akdeniz'de genişleyerek birbiri karşısına çıkmışlar, bu denizin hakimiyeti için mücadele etmişler ve benzer şartlar altında iktisadi ve siyasi inhitata uğramışlardır.

Osmanlılar, tarihlerinin daha ilk yıllarında İspanyollar ile temasa gelmişlerdir: Garbi Anadolu'yu istilaya girişen Türkmen kuvvetlerine karşı Bizans imparatoru Mihail Paleolog bir Katalan askeri kumpanyasını kullandı. Batı Anadolu'da umumiyetle muvaffakiyetli harekatta bulunduktan sonra imparatorla bozuşan Katalanlar Trakya'ya çekilmişler, bunlardan bir grup Osman Gazi'ye iltihak etmişti. Trakya'da o zaman akıncı grupları halinde bulunan Türklerle gah rakip gah müttefik olarak dolaşan bu Katalanlar sonra gidip Atina ve Theb'i zapt etmişler ve orada yerleşmişlerdir (1311). Onlar burada 1388 tarihine kadar hakimiyetlerini saklayarak Balkan fütuhatına girişmiş olan Osmanlılar ile ekseriya dostça münasebette bulunmuşlar, 1369 yılında I. Murad ile ittifak etmişlerdir. Bilahare Katolonya'nın sahibi Aragon hanedanından kralların Atina üzerinde iddiaları bu Katalan hakimiyeti ile alakalıdır. Aragon hanedanı Sicilya'dan sonra 1435 tarihinde Napoli arazisini de ele geçirdikten sonra Akdeniz hakimiyeti emelleri beslemeğe başlamış, bir taraftan Arnavutluk'ta, öbür taraftan Yunanistan'da siyasi gayretler göstermişlerdir. Osmanlılar buralarda yerleşince de bu gayretler haçlı emelleriyle birleşmiştir.

Rönesans'ın parlak hükümdarı V. Alfonso, Arnavutluk'ta Osmanlılar'a karşı asi Arnavut senyörlerini, evvela Araniti'yi, sonra İskender beyi himayesi altına sokmuş para ve asker göndermiş, Osmanlıları bir hayli endişeye düşürmüştür. Aragon krallarının Barselona'dali arşivi bu devirde Osmanlılar'ın Balkan harekatı ve siyaseti hakkında zengin malzemeyi ihtiva etmekte olup bunları ilk defa Romanyalı tarihçi C. Marinesco esaslı surette tetkik etmiştir. İstanbul'un zaptı üzerine Papa V. Nikola'nın teşkiline çalıştığı haçlı seferinin kumandasını Alfonso kendi almayı ve İstanbul'u kendisi için zaptetmeyi tahayyül ediyordu. İstanbul'un fethi İspanyol milleti üzerinde derin bir tesir bırakmıştır. Bunu o devirde meydana çıkmış olması lazım gelen bir İspanyol romans'ında açıkça görmek mümkündür. V. Alfonso ölünce (1458) yalnız Napoli'ye tevarüs eden oğlu Ferrante Osmanlılar'a karşı, kendi düşmanı da olan Papa ve Venedik ile birleşmekten kaçınmıştır (Osmanlılar ile dostça münasebeti gösteren bir Napoli mektubu Topkapı Sarayı arşivinde çıkmıştır, no. 6675). Fakat bu, 1480'de Osmanlılar'ın İtalya fütuhatına başlangıç olarak Otranto'yu işgal etmelerine mani olamamıştır.

Gırnata'nın, İspanyol hükümdarı Ferdinand ve İzabel tarafından istilası üzerine oradaki müslümanların istimdadına Osmanlı Sultanı Bayezid II faal olarak bir cevap verememiştir. Bu müslümanlardan bir kısmı ve tazyik gören pek çok yahudi bu devirde Osmanlı ülkelerine kabul edilmişlerdir. İspanya'dan şimali Afrika'ya geçen birçok müslümanlar buraya gelen Türk deniz gazilerinde İspanyollar'a karşı enerjik bir intikamcı ve müdafi bulmuşlardır. Bu deniz gazileri şimali Afrika'yı eski Rumeli uçları gibi serbest bir gaza bölgesi haline getirdikten ve orada yerleştikten sonra Osmanlı Sultanı'nın doğrudan doğruya emri altına girmişler, bu suretle Batı Akdeniz'de Osmanlı-İspanyol mücadelesi başlamıştır. İmparator Şarlken, yahut bizim vesikalarda bazen yazıldığı gibi "İspanya Kralı Karlo" zamanında bu mücadele en şiddetli bir hal almış, nihayet Osmanlılar Barboros Hayreddin Paşa'nın deniz zaferiyle Batı Akdeniz'de de hakimiyet kurmaya muvaffak olmuşlardır. Şu noktayı belirtmek lazımdır ki, Şarlken, dayandığı kuvvet ve temsil ettiği siyaset itibariyle bir İspanyol kralıdır.

Osmanlılar onun şimali Afrika'da İspanyol hakimiyetini kurmasına mani olmuşlardır. Ancak 1571'de İnebahtı (Lepanto) da Türk donanmasının mağlubiyeti esaslı bir İspanyol zaferidir. Denilebilir ki, 16. asır son yarısında Akdeniz tarihi bu iki imparatorluğun bu deniz üzerinde hakimiyet mücadelesinden ibarettir. Şah Abbas, Batı'da Osmanlılar'a karşı müttefik ararken bilhassa İspanyol sarayına elçilerini göndermiştir. Bununla beraber İspanya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında esaslı iktisadi bir bağ vardır. 16. asır sonralarına doğru Osmanlı ülkesini İspanyol gümüş reyalleri istila etmiştir. İspanyolların Amerika'dan getirerek doğuya kanalize ettikleri bu bol gümüş, İspanya'nın ve Osmanlı devletinin birbirini müteakip uğradıkları enflasyonun ve iktisadi kargaşalıkların kaynağıdır. 17. asırda İngiliz ve Hollandalılar Akdeniz'e hakim oldukları zaman artık iki eski rakip İmparatorluk tarihlerinin inhitat devrine girmişler ve tekrar kendi köşelerine çekilmişlerdir.

İşte bu çok eski ve kesif münasebetlerin belgeleri bugün İspanyol arşivlerinde her iki milletin tarihlerinin en parlak sahifelerini aydınlatacak bir serginlikle mevcut bulunmaktadır.

İspanya'da muhtelif eyaletlerin, şehirlerin, manastır vs. dini müesseselerin ve bazı eski büyük ailelerin müstakil arşivleri olmakla beraber devletin idaresinde bulunan şu arşivler en mühimleridir: 1. Archivo Historico Nacional, Madrid: 1886'da tesis olunmuştur. II. Juan (1406-1454) zamanına kadar çıkan vesikaları ihtiva eder. Orta-Çağ askeri tarihi, engizisyon, üniversiteler ve deniz aşırı İspanyol müstemlekeleri bakımından ehemmiyetlidir.

2. Archivo de la Corona de Aragon, Barcelona: Burada 10.-15. asır vesikaları mühimdir. Daha öncelere ait vesikalar Al-Mansûr'un 986 da Barselona'yı zapt edip yakması sırasında mahvolmuştur. Mevcut vesikalar bilhassa İspanya İslam devletlerinin tarihi bakımından değerlidir. Osmanlı-Türk tarihi bakımından da bu arşiv fevkalade mühimdir. C. Marinesco'nun tetkikatı göstermiştir ki, arşivlerimizde Osmanlı tarihinin ilk iki asrına ait siyasi vesikaların çok mahdut olması sebebiyle bilhassa Balkan tarihinde bazı boşlukları doldurmak için Aragon arşivi çok kıymetli malzeme ihtiva etmektedir. Aragon Arşivi'nin yeni bir rehberi çıkmıştır: Los Archivos de Barcelona I. Ciudad, Direccion general de Archivos y Bibliotecas, Servicio de publicaciones del Ministerio de Educacion Nacional, Madrid 1952, Keza A. Rubio y Lluch'un Katalonya ile Şark arasındaki münasebetlere dair pek çok yazıları (bunlar için bak. B. Sanchez, Fuentes..., Madrid, 1952) burada zikredimelidir.

3.Archivo Historico de Valencia: Akdeniz tarihi için mühimdir.

Bu arşivlerden başka, Akdeniz tarihi için ehemmiyetli olan
4. Archivo Historico de Mallorca,
5. Archivo de la real Chacilleria de Granada burada zikredilmelidir.
6. Archivo de Indias, Sevilla: Bilhassa deniz aşırı İspanyol müstemlekeleri, Amerika, Filipinler ve hususiyle iktisadi tarih bakımından mühimdir.
7. Yeni-çağlar için en mühim arşiv hiç şüphesiz Simancas arşividir: Biz İspanya'da çok kısa ikametimiz esnasında ancak bu arşivi ziyaret edebildik. Archivo General de Simancas, II. Filip (1556-1598) tarafından Valladolid'den 10 km. kadar bir mesafede Simancas köyünde yapılmış bir şatoda devlet arşivi olarak tesis edilmiştir. İspanyol tarihinin parlak devri olup Akdeniz'de üstünlük için Osmanlılar ile mücadelenin en hararetli safhasına vardığı V. (I.) Karl ve II. Filip devirlerinin başlıca vesika hazinesini teşkil eden Simancas Arşivi, Osmanlı tarihi için birinci derecede ehemmiyetli arşivlerden biridir. İngiliz Arşiv İdaresi (Public Record Office) İspanyol arşivlerinden ve bilhassa Simancas arşivinden İngiliz tarihiyle alakası olan vesikaları tarattırarak 1870'ten beri bir seri halinde neşretmektedir (Calendar of State Papers, Calendar of letters, despatches and State papers relating to the negociations between England and Spain preserved in the Archives at Simancas and elsewhere). Bu serinin son 12. cildi 1949'da Royall Tyler tarafından neşredilmiştir. İngilizce tercümeleri verilen bu vesikalarda doğrudan doğruya Osmanlılar'ı ilgilendiren pek çok malzeme bulunmaktadır. Simancas Arşivin'den Türkiye'yi alakadar eden vesikalar kısmen F. Braudel tarafından kullanılmıştır. (La Méditerranée et le monde méditerranéé à l épogue de Philippe II, Paris 1949). Braudel, bu arşivin ihtiva ettiği muazzam malzemenin henüz tamamıyla tasnif edilmemiş olduğunu işaret ettikten sonra kendisinin ancak sondajlar yapmış bulunduğunu işaret eder (Kendisi, Archivo Historico Nacional de Madrid'de Osmanlı tarihi için şüphesiz fevkalade bir ehemmiyet taşıyan Confederacion entre Felip II y los Turcos'u bulup kullanamamıştır). L. Von Ranke (Die Osmanen und die spanische Monarchie im 16. und 17. Jahr. Leipzig 1878) daha ziyade İtalyan vesikalarını kullanmıştır. Simancas Arişivi'nin umumi bir rehberi Mariano Alcocer tarafından neşredilmiş olup (Archivo general de Simancas, guia del investigator, Valladolid 1923) orada Türkiye tarihini ilgilendiren serileri ve dosya numaralarını bulmak mümkündür. Mesela no: 92. serie VII: Costa de Africa y Levante correspondencia 1510-1620; no: 93. serie VIII: Expediciones maritimas en Levante...1588-1615 yılları; no: 101. serie XVI: Negociaciones de Roma , Expulsion de Moriscos, expediciones contra turcos, 1589-1618 yılları.

Simancas Arşivi'nin muhteviyatını sistemli bir şekilde tanıtmak üzere şimdiye kadar muhtelif tarihlerde olmak üzere on dokuz katalog neşredilmiştir. Bu kataloglardan tarihimizi ilgilendirenleri şunlardır:
1. Patronato Real, anos 834-1851, Edicion completa, Vallodolid 1946-1949, 2 cilt.
2. Papeles de Estado de la Negociacion de Roma, Introduccion D. Angel de la Plaza, Vallodolid 1936.
3. Papeles de Estado de la Correspondencia y Negociacion de Napoles, Por d. Ricardo Magdaleno, Vallodolid 1942.
4. Guerra y Marina, I: Epoca de Carlos I de Espana y de Alemenia, por Concepcion Alvarez Teran, Vallodolid 1949.
5. Patronato Nacional de Archivos Historicos, Papeles de Estado Sicilia, Virreinato espagnol y Negociacion de Malta, por Ricardo Magdaleno, Vallodolid 1951.
6. Secreteria de Estado Capitulaciones con la Casa de Austria y papeles de las negociaciones de Alemenia, Sajonia, Polonia, Prusia y Hamburgo, 1493-1796, por Julian, Paz, Archiv für österreich. Geschichte, Band 103, Heft 1, Wien 1912.

Bütün bu kataloglar kullanışlı bir şekilde hazırlanmış olup indeksler vasıtasıyla araştırılacak mevzuya ait vesikaların numaraları kolayca bulunabilmektedir. Fazla olarak vesikaların ait olduğu mevzu, belli başlı şahsiyetler ve tarihler kaydedilmiş olduğu için, Braudel'in de dediği gibi (mez, eser s. 1102), bazen asıl kaynak gibi kullanmağa imkan vermektedir. Bu analitik katalogların arşiv ve büyük kütüphanelerimiz için sağlanması çok faydalı olur.
Prof.Dr. Halil İnalcık, "İspanyol Arşivleri Hakkında", Belleten, XX, Ankara (1956), S. 78-80, s. 230-236 kaynağından alınmıştır.


OSMANLI-ENDÜLÜS, Sezai KARAKOŞ (Çıkış Yolu I: Ülkemizin Geleceği, Diriliş, İst. 2002, s. 64)

Eğer Timur, kendi büyük devletini kurarken Osmanlı Devleti'yle barış içinde olsaydı, yani İslam'ın selam ruhunun içinde gizli olan noktadan hareket etseydi, yahut da ortam olsaydı, ya da kaderimiz öyle olsaydı, sonuç olarak Timur-Bayezid savaşı olmasaydı, Osmanlılar Endülüs'ü kurtarmak için gecikmemiş olurlardı.
Endülüs bizden imdat istediği zaman, biz henüz Akdeniz hakimiyetini bile kurmuş değildik. Eğer Timur'un Anadolu'yu istilası olmasaydı, İstanbul'un fethi daha önce müyesser olacak ve Endülüs'ün imdadına yetişecektik.
Endülüs'ün imdadına yetişseydik ne olurdu? Bu, tarihin toptan değişmesi olurdu. Çünkü, Endülüs Avrua'nın batısındaydı, Osmanlı ise doğusunda: Avrupa iki taraftan kıskaç altına alınmış demekti. Bir medeniyet, yani bizim medeniyetimiz, İslam medeniyeti Avrupa'yı doğudan ve batıdan kuşatmış durumdaydı. Ve bu medeniyet, bir gün belki orta yerde, Viyana'da buluşacaktı. İşte o zaman tarih tümüyle değişecekti. Ve o günden sonra, Rönesans'ın oluşumu ve büyük İslam devleti Osmanlı'nın bu yüzyılın başında çöküşü olmayacaktı.